Nerde başlar bu hikaye? Geçmiş yaşamlarda mı? Anne karnında mı?Bilemeyiz. Geçmiş yaşamları hatırlayamadığımıza göre bu yaşamın ilk yıllarında diyelim.

İlk yıllarda bir yerlerde bizde bir şeylerin yanlış,eksik, kötü olduğu düşüncesi yerleşir içimize.Yeterince sevilmiyoruzdur çünkü.
 
Nerde başlar bu hikaye? Geçmiş yaşamlarda mı? Anne karnında mı?Bilemeyiz. Geçmiş yaşamları hatırlayamadığımıza göre bu yaşamın ilk yıllarında diyelim.İlk yıllarda bir yerlerde bizde bir şeylerin yanlış,eksik, kötü olduğu düşüncesi yerleşir içimize.Yeterince sevilmiyoruzdur çünkü.
 
“Yeterince sevilmiyorum” demek ki bende bir şeyler eksik,yanlış,kötü”. İşte böyle başlar hikaye. Büyüdükçe, bu düşüncede büyüyüp inançlaşmaya başlar içimizde.
 
 Aileden sonra yeni kaynak olarak ortaya çıkar ilişkiler.Hırsla saldırırız. “Sevilmek istiyorum”
 Biraz geliştiğimizde ilk anlaşmalar çıkar sahneye.
 
 “Ben sevilmek istiyorum beni severmisin?”
“Tabii sana ihtiyacın olan sevgiyi veririm, ama sende benim istediklerimi yaparsan” Bu iki cümle vardır hep ortada açıkca ortaya dökülmese bile iki tarafta bilir oyunun kurallarını.
 
Eğer herhangi bir konuda açsan, doymak için ödediğin bedel hiç önemli değildir, düşünmeden verirsin.Ama bu süreçte hiç farkedemediğin iki nokta vardır.
 1- O açlık, hiç doymak bilmeyecektir.
 2- Her “daha fazla sevgi” dediğinde ödenecek bedel daha fazla olacaktır.
 Ve giderek kim olduğun ne olduğun flulaşır kafanda. Kendinle bağlantını daha da kaybedersin.
 
Bu döngüye girildiğinde uyanana kadar kaç ilişki sonrası bu gerçeğe ayacağınız sana ve planlarına kalmıştır.Yapmak istemediğin şeyleri yapıp, şekilden şekile girdikçe, her gün daha çok olmak istemediğin kişi olduğunu farkettikçe değersizliğini daha da çok hissedersin. Ve açlık büyür. Bir noktada “Seni seviyorum”lar bile önemsiz kalır artık. Çünkü artık bunu duyduğunda içten bir ses ” Hadi be sende,beni mi?” diye pis pis güler. Öyle ya, kendin kendine aynada bakmaya tahammül edemezken,elin adamı gelip seni sevdiğini söylemektedir. Ya adam kerizdir ya da sen çok iyi saklanıyorsundur. Vardığın sonuç budur.
 
İlişkiler takip eder birbirini, her sonda daha çok yapışırsın yerlere. Artık sürüngenleştiğin bir noktada, içindeki acıya, boşluğa ve kısaca kendine bir gün daha tahammül edemeyeceğini düşünüp kendini yok etmenin tüm aleme yapılacak bir iyilik olduğuna inandığın noktada film birden durur.
 
Çok kısa bir süre durur. Evren reklam arası vermiştir. ” Bir tek sevgi iyileştirir. Kendine sevgin. Öz sevgi, ona ulaşın. Taklitlerinden sakının”
 
 Sen dizlerinin üstünde yerlerdesindir. Duyarsın bu reklamı. Film durdurulduğunda bu mesaj bir şekilde sana ulaştırılır.
 Film tekrar başladığında aptal aptal bakarsın etrafına. Öz sevgi mi?Nası yani? Nasıl? Ama mesaj nettir.
Geriye dönüp bakarsın hayatına farkedersin ki senden başka kimsenin bir derdi yoktur seninle. Anlarsın bir anda herşeyi.Bir tuğla inmiştir kafana.
 
Ağzını kapayabildiğinde (zira bir süre ağzın açık bakakalırsın) “pekala dersin iş başına”. Toplamaya başlarsın etrafa yayılmış parçalarını. Kafan bir yerdedir, kolun bacağın bir yerde. Kalbini ise bayağı araman gerekir.Tek tek toplayıp bir araya getirmen gerekir onları. Ağlarsın bu arada bol bol. İyidir. O da iyidir.
 
 Hepsini yerine takınca bir bakarsın kendine.Uzun zaman sonra gözgöze gelirsin aynada.Ve ikinci bölüm başlar.
Anlatırsın kendini kendine.Dürüst olmaya başlarsın herşeyden önce. Kendinle gülmeye, kendinle ağlamaya başlarsın. Elinde evrenden aldığın yüreklilik fırçası tek tek temizlersin geçmişi.Her seferinde affedersin herkesi ve en önemlisi kendini.Bir sevgi yayılmaya başlar içine.Gurur duyarsın kendinle. Bir süre sonra farkedersin içindeki muhteşem varlığı.Gülümser sana “Merhaba” der. Define bulmuş gibi olursun. Sevgi taşar içinden. Özlenen sevgiliyi bulmuşsundur. Önem verirsin ona, dinlemeye başlarsın onu. Neleri ister, neleri sever,hepsini bilmeye başlarsın. “hayır” lar başlar hayatında.Her “hayır” dediğinde bir mutluluık taşar içinden. Her “hayır” kendine bir “seni seviyorum” dur çünkü.
 
Zamanla gözlerin parlamaya,sesin neşe saçmaya başlar. Neşeyle başlarsın her güne. Yürüyüşün bile değişmiştir. Ve bir zaman sonra şaşırarak farkedersin hayatında sana “seni seviyorum” diyenlerin ne çok arttığını. Hergün yeni sevgiler eklenir hayatına.Neşeyle teşekkür edersin herbirine.
 
Ama artık konu bu değildir. Artık istediğin başkadır. Artık senin için önemli olan sevilmek değil,sevmektir, sevebilmektir. Sevmenin gerçekten sevebilmenin ne olduğunu anlarsın. Hiç bir ihtiyaç duymadan sadece sevmek. Kendini sevdiğin gibi,olduğu haliyle,değiştirmeye çalışmadan,sahiplenmeye gereksinim duymadan, o varlığın muhteşemliğini farkederek,öylece beklentisiz sevmek.
 
Farkedersin ki bir çok kişi anlayamaz neden bahsettiğini. Gülümsersin onlara,kendi geçtiğin yolları hatırlarsın,salıverirsin onları büyüsünler diye.
“Ben sevmek istiyorum” dersin. Koşulsuzca sevmek. Artık o noktadasındır. Ruhunun ihtiyacı olan budur. tam olmuşsundur. Tam olmuş diğer yarını beklemeye başlarsın. Sabırla , hayata gülümseyerek..
Konuk Yazar