İstanbul’lular 4 senedir hop oturup, hop kalkıyorlar… Deprem geliyor… Az kaldı… Ha oldu, ha olacak… Deprem uzmanı bilmem kim dedi ki… Tsunami boğazı ve sahilleri mahvedecek… Şu kadar ev yıkılacak… Şu kadar insan telef olacak…

Nedir bu İstanbul’lunun çektiği, yazık değil mi milyonlarca insana, 1999 ‘dan beri bitmeyen ve arka arkaya devam edegelen beyanatlarda bulunan paranoyakların ortaya koyduğu paranoyalarla, insanları psikopat ettiler… ve onları çılgınlar gibi ekrana taşıyarak destekleyen bir takım medya da bu işi görev haline getirdi. Başı dönen, yemekte çocuğu masayı sallıyan “Eyvah deprem mi oluyor” diye paniğe girer oldu. Geçen de bir arkadaşım dolu yağdığında çatıdan gelen gürültüleri deprem sesi sandıklarından ve dışarıya fırladıklarından bahsediyordu. İşin ilginci onlar gibi kendilerini dışarıya atan başkaları da varmış.

Hergün televizyonlarda yeni bir uzman (!) boy gösteriyor. Açıklamalar yapıyorlar, daha doğrusu felaket tellallığı yapıyorlar desek daha doğru olacak. Ne çok da deprem uzmanımız varmış, Uzun zaman ekstra işler yapamayıp, üniversiteler de kariyer yapan ne kadar uzman varsa, felaket haberlerini körükleyip 1000 ila 5000 $ arası paralar ile apartmanlara deprem testi uygulaması yapmaya başladı. Bazı hocalar ve asistanları bu iş için acilen şirketler dahi kurdular. Deprem kuşağı olan bir ülkede yaşayan bizler tabii ki, ev yaptığımız yere dikkat etmeliyiz, malzemeden çalmamalıyız, her zaman tetikte olmalıyız, tetikte tutulmalıyız. Gereken önlemlerin alınmasında mutlaka fayda var, ama insanları korkudan öldürmeden, insanların psikolojisini tarumar etmeden… Çünkü depremin büyüklüğü mutlaka İstanbul’u etkiliyor ve etkileyecek. Ben 1999 depreminden sonra bile hala İstanbul’un çeşitli ilçelerinde kat yönetmeliklerine uyulmadığını ve mutlaka 1 veya 2 katta, kaçak olarak çıkıldığını biliyor ve görüyorum. Otoban’dan İzmit’e doğru giderken şöyle bir sağa sola bakın hep gecekondular ve her sene üzerlerine bir kat daha çıkıyorlar, bunu renklerden ve en üst katların sadece tuğla olmasından anlayabiliyorsunuz. En çok merak ettiğim konu da acaba bunların ilk başta temelleri atılırken kaç kat için diye atılıyor (!) Evlerin tepelerinde mutlaka demir filizleri var, yani bu ne demek adam 4 kat çıkmışsa bile, fırsatını kolluyor ve ilerde bir kat daha çıkacak (!) demek… Paradan daha önemli şeyler var aslında, öncelikle yaşamak, yaşamı devam ettirebilmek gibi… Yaptıklarınla yaşamını tehlikeye atıyorsan parayı ne yapacaksın, ne işe yarayacak…

Kimi diyor ki İstanbul depremi 250 yılda bir oluyor, kimi diyor ki 150 yılda bir oluyor. Fay hattı üzerindeki diğer depremlere baktığımızda 20-30 senede bir tekrarlandığını görüyoruz. Peki İstanbul depremi neden bu kadar uzun zamanlarda kendini tekrar ediyor? Bunu anlayamıyorum, cevap verebilene de daha rastlamadım.

Şimdi dönüp şöyle tarihin yaprakları arasından, internette ve hatta heryerde dolaşan eski İstanbul deprem bilgilerine bir bakalım ne dersiniz? Tabi buna bakarken de en son İstanbul depremi hakkında bir açıklama daha yapmak lazım… En son İstanbul depremi 1894 yılında olmuş ve bu depremde Türkiye ‘de depremlerin yerini, merkez üssünü, şiddetini, büyüklüğünü belirleyebilecek bir uzman olmadığı için Padişah emri ile depremden aylar sonra Yunanistan’dan uzman(!) getirtilmiş ve bu uzman da depremin İstanbul’da olduğunu, İstanbul’daki yıkıntıları inceleyerek söylemiştir. Tabi o sırada İzmit’e gitmiş midir? Orada yerleşim ne boyutta idi yine bilinmiyor.

10 Eylül 1509 İstanbul depremi 

Merkez üssü Adalarmış. 1894 senesinde Osmanlı ‘da deprem ile ilgili uzman bulunmaz iken bundan 300 küsür sene önce merkez üssünün belirtiliyor olması bana çok ilginç geliyor. O zaman 160.000 nüfuslu İstanbul’da 5-6 bin kişi ölmüş. Bu deprem halk arasında Küçük kıyamet olarak nitelenmiş ve depremin büyüklüğü 7.4 olarak olarak bildirilmektedir, nasıl ölçtülerse… Büyük bir ihtimalle bunlar birer tahmin(!)… Aynı depremde Gelibolu’dan Edirne’ye kadar yerleşim birimlerinde ağır hasar ve yıkım olmuş, Bolu, İznik ve Bursa’ da da bazı hafif hasar tesbitleri bilgi dahilindedir, ölüm olayı ise yoktur. Yani görünen o ki, bu deprem muhtemelen Saros ve çevresini etkileyen merkez üssü de Trakya olan bir deprem… Ama belli ki İstanbul’u da oldukça etkilemişl..

10 Mayıs 1557 İstanbul depremi

Marmara denizinin doğu kısmında Aydıncık da dahil olmak üzere bir çok yerde yıkıma yol açmış bu deprem… Bursa ve İstanbul büyük hasar gördü diyor tarih… Ama yine İstanbul’da olmadığı ortada depremin… Çünkü İstanbul’da oturan biri “geceyarısı evim çok şiddetli sallandı, neredeyse yıkılıyordu” diyor. 1999 ‘da da İstanbul şiddetli bir şekilde sallanmadı mı? Ben Kadıköy yakasında ha yıkıldık, ha yıkılıyoruz diye ilk pervazın altında beklemiştim şahsen… Bu deprem hakkında karışıklıklar da mevcut… Yabancı kaynaklar “Edirnekapı” ve “Edirne” yi karıştırarak hasarın Edirne’ye kadar uzandığını söylemişler, bu kısım belirsiz. Bir de bazı yerlerde başka bir deprem ile karıştırılarak (Rosanne depremi) 10 Nisan tarihi verilmekte ama bir tarihçi, depremin tarihini 10 mayıs olarak vermekte…

11 Temmuz 1690 İstanbul depremi

Güneş battıktan sonra yaşanan bu depremde Büyükçekmece’de Sultan II.Mahmud Camii’nin kubbeleri çatlamış ve bir minaresi çökmüş, bazı evler çöküp 20 kişi ölmüş. Yine sanki 1999 İzmit depremine benzerlik yok mu? 1999’da da Avcılar’da bir çok ev yıkılmış ve birçok ev ağır hasar almıştı…

25 Mayıs 1719 İstanbul depremi

Bu depremden de yine Marmara bölgesinin doğu kısmında olduğu bilgisi var. Ağır hasar gören yerlerYalova, Pazarköy, Kazıklı ve İzmit… Sapanca bölgesi ve Adapazarı harap oldu ve 6000 kişi öldü deniliyor. İstanbul surlarının hasarı gene gündemde… Ayrıca Trakya’ya kadar hasar gören bölgeler var… İzmit hakkında ise şu kayıt var “Beşte dördü yok oldu” Yine bir söylentiye göre İzmit gümrük memuru, gümrük binası ile birlikte denize gömülmüş. Karamürsel tamamiyle yıkılmış.

2 Eylül 1754 İstanbul depremi

Bu depremin iki dakika sürdüğü söyleniyor. Kesintili olarak 10 dakika(!) sürdüğünü söyleyen kayıtlarda var. Fazla detay yok yalnız İstanbul’un hasar gördüğünden bahsediliyor. O kadar şiddetli imiş ki insanlar ayakta durmakta zorlanmışlar… Sarsıntı İzmir’de, Edirne’de ve Ankara’da hissedilmiş. Hatta Kahire (!) bile ekilenmiş…

22 Mayıs 1766 İstanbul depremi

1509 depremişnden tam 257 yıl sonra, İzmit’ten Gelibolu’ya kadar uzanan fay hattı kırılmış !!! Tsunamiler oluşmuş… Yine merkez marmaranın doğusu, İstanbul ve hatta Tekirdağ’a kadar hasar var. Yine İstanbul’un batısında hasarlar var ve bu hasarlar daha çok Çatalca, Küçük ve Büyükçekmece, Kumburgaz… Şİmdi bu deprem size neyi hatırlatıyor, tamamiyle bir İzmit depremi değil mi?

10 Temmuz 1894 İstanbul depremi

Tarihi kaynaklarda “Büyük hareket-i arz” olarak geçmekte… Marmara sahillerinde deniz önce 200 metre geriye çekilmiş (!) sonra kıyıya vurmuş ve bir çok kayık ve tekne parçalanmış… Fransızca yayınlanan “Moniteur Oriental” gazetesi şöyle diyor: “Dün 12.25 ‘te yaklaşık yarım dakika süren şiddetli yer sarsıntısı paniğe yol açtı. Anlaşılan çok şiddetli bir deprem değil ama zamanımıza kadar yaşanan son İstanbul (!) depremi… Depremin merkez üssü İzmit körfezi boyunca Adapazarı’ndan Çatalca’ya kadar uzanan hat üzerinde… Bütün bunların ardından da depremin 9 şiddetinde (!) olduğu söyleniyor… Ayrıca o tarihte İstanbul’da bulunan ve Kumbari Efendi’nin de yöneticisi olduğu tek rasathanenin sismik ölçümler yapabilecek alet ve edevatları da yokmuş. İstanbul depremleri içinde en çok incelenebilen deprem de buymuş (!!)

İşte gördüğünüz gibi bütün İstanbul depremleri yukarıdaki gibi… Ben hangisinin İstanbul depremi olduğunu anlayamadım. Bütün bilgilerin de kulaktan kulağa bilgiler olduğu açıkca ortada… En çok incelenebileni 1894 ama o zaman bile ölçüm için, yer belirleme için hiç bir araç, gereç yok. Gelin siz karar verin…

Bu konuda benzer yorum getiren bir tek Prof. Nuriye Erdem var, o da ; “beklenen deprem aslında 1999’da İzmit’te meydana gelen depremdi” diyor ve “sekiz büyük İstanbul depremi sonucunda Ayasofya nasıl ayakta kaldı, neden yıkılmadı” diye devam ediyor ve sorguluyor; “Teknoloji ve haberleşme ve ölçüm araçları 1999’da bu kadar gelişmemiş olsaydı, sorarım size ilerki yıllarda bu depreme de İzmit, Adapazarı depremi mi, yoksa İstanbul depremi mi denirdi?”

Bence de yukardaki tüm depremler hep İzmit, Adapazarı veya Saros, Çorlu, Tekirdağ depremleri ve hepsi de aynı 1999 İzmit depremi gibi İstanbul’da hissedilmiş ve hatta İstanbul’a hasar vermiş depremler… Bu veriler ışığında ;

17 Ağustos 1999 istanbul depremi de diyebilir miyiz son İzmit depremine? Yoksa bangır bangır bağırılan, durup durup gündeme getirilip, insanları diken üstünde yaşatan muhtemel İstanbul depremi 1999 ‘da oldu da biz mi farkında değiliz? Belki de uyutuluyoruz yine…

Ne dersiniz beklenen İstanbul depremi çoktaaan oldu mu acaba?

Reha Ersavcı