Kızlarım doğduğunda nüfus dairesine gittim. Yıllardan 2001… Biz, hastanede prematüre ikizlerimizle ölüm kalım savaşı veriyoruz o aralar. Nüfus cüzdanı çıkmalı ki, oradan da SSK defterlerini çıkartabilelim.Bir de böyle ikilemler var. Yahu, daha bu çocuklar iki ayakları ile kalkıp da, ilaç falan yazdıramazlar ki falan diye kıvransanız da, karşınız da bir PROSEDÜR ZİNCİRİ var ve nedense düşünen bir allahın kulu da, bu niye böyledir ulan demiyor, demez, demeyecek!! Bunun en büyük sebebi ise şu, siz kendinizi yumruk yemiş bir halde, olaylar silsilesinden kurtardığınız an, arkanıza bakmadan kaçıyor ve bu konu da da örgütlenmeye falan hevesli olamıyorsunuz.

Velhasıl, gittim nüfus dairesine… Baktım ki, nüfus cüzdanının dini bölümüne geliniyor ve kadın soru sual olmaksızın basıyor İslamı. Şöyle dedim; ” Benim eşim yabancı, bu sebepten dolayı, dini bölümüne bir şey yazılmasın.” Hııııı?!” dedi kadın, suratıma acaba bu planetin hangi bölgesindensiniz şeklinde baktıktan sonra ve devam etti; ” Benim buna yetkim yok, siz müdür yardımcısının odasına gidin.” ” Eeee, iyi de, bunun sizin yetkinizle ne alakası var anlamadım, ben annesiyim ve kocamla bizim kararımız da bu.” Kadın; ” Bilemem, siz önce oraya bir gidip sorun da…” Yahu, neyi soracam ki?! Benim çocukların dinini izninizle boş bırakabilirmiyiz haşmetbahapları mı desem acaba?! Neyse, adam zaten almış başını bir şeyler yazıyor ve pek tabi ki kapıdan kimin kafasının gidiğinin de farkında bile değil. Aynı şeyleri oraya da anlattıktan sonra ki en son durak bu sefer de müdürün odası…

Müdüre hanım, masasının arkasında, dört bir yanında ise memleketimin insanları homurdanarak iş hallettirmeye çalışmakta. Kapıdan içeri girmeye bile gerek yok, şööle bir başımı uzatıp kısa ve öz anlattım durumu. Kadın şöyle dedi; ” Bunun için kocanızdan yazılı kağıt alın, ben yapamam.” ” Neden? Artık ailenin reisi erkek değil ki, kanun değişti ve resmi gazete de bile yayınlandı, ne diye eşimin de yazılı belgesini istiyorsunuz?” Çok tedirgin ve sıkılmış bir tonlama; ” Ateist yazdırın o zaman!!!” ” Niye öyle bir etiketleme var anlamıyorum, ben hiçbirşey yazılmasın, ilerde kendisi seçsin diyorum, bu o kadar zor mu? Ayrıca ateist de olabilir, kime ne ki?! ” ” Olmaz, benim yetkim yok, muhakkak yazı gelmesi lazım kocanızdan.” Hay allahım ya, sen bana sabır ver!! ” Siz burada hangi yetkiden bahsediyorsunuz? Burası Arap birliği mi? Bir kere Türkiye Cumhuriyeti demokratik ve laik bir devlettir ve devletin de dini yoktur, herkes bir şeye inanmak zorunda mı canım?!” Artık odadan belli derece de homurdanmalar gelirken benim kafamda bir ampul yanıyor çünkü kadın kocadan izin olmadan yapmayacak belli. Bu, kocamaannn masasının arkasına saklanmış küçücüüükkk beyinli, kanun değişmesine rağmen hala ailenin reisinden kağıt gelecek diyen bir kadın. Bir insan nasıl olur da boynundan ilmeği geçirip altında ki sandalyeye göz göre göre tekmeyi vurur?! ” Bir dakika eşim dışarıdaydı, ben kağıdı O’na da imzalatayım da geleyim.” diyorum. Yazan kıza da aynı palavrayı uydurup elimde kağıt dışarı çıkıyorum. İmzayı attıktan sonra da içeri girip, ” İşte kağıt, eşime de imzalattım.” Bu ne saçma bir fikirdir, sanki orada benim eşimin imzası tanınıyor da ona göre kontrol var. İçerde başı örtülü birinin fotoğrafı nüfus cüzdanına girerken hiçbir sorun çıkartmayan insanlar, bu konu da olayı yavaşlatmak için kendilerince sebepler buluyorlar.

Sonuç da kızımın nüfus cüzdanın da dini bölümü boş. Zafer!!!! En son imza için müdirenin odasına girerken kafalar yine bana dönüyor, üfler pöfler havada dolaşıyor, kadıncağız beni düşünüyor olacak ki! ” Yalnız çok zorluk çekersiniz bu ülke de” diyor, eksik olmasın….

Aradan üç yıl geçti ve ben dün gazete de şunu okudum; Din seçme özgürlüğü için ilk karar. Annenin Fransız, babanın Türk olduğu bir aile ve iki kızları da bu yollardan geçiyorlar ama bu sefer nüfus idaresi ebeveynlerin dini bölümünü boş bırakma kararlarına rağmen İslam ibaresini koyuyor. Çift mahkemeye gidiyor ve kazanıyor. Burada başvuru sebebi anne ve babanın farklı dinlerden olması durumunda dini bölümünün boş bırakılabilmesi.

Bu bölüm kimi ilgilendiriyor çok merak ediyorum. Aklımda birtek mantıklı sebep var ki o da, belki bir başına kaldığında ve o şekilde ölürsen hani, kimliğine bakıp da nerede gömüleceğinin kararı. Onun dışında böyle gereksiz ve özeli bağlayan, tamamiyle manevi dünyayı ilgilendiren konuların kimliğe işlenmesine ve bu konuda insanların gruplandırılmasına son derece de karşıyım. Bu, tıpkı tüm dünya insanlarının üç futbol takımını tutmaya zorlanması gibi bir mantık. Kardeşim, sen ne dindensin? SANA NE?! Ben, ruhsallığa inanıyorum, sevgiye, doğanın korunmasına, enerjiye….Sana şimdi kırk saat bunların felsefesini mi yapacam, sonra ne gereği var ki ?! Yanılıyor muyum?

Nitekim, hukuk fakültesinden bir profesörümüz şöyle demiş;” Medeni kanuna göre anne ve babanın çocuğun dini konusunda anlaşması geçerlidir ve bu hakimi de bağlar. Nüfus cüzdanında bir din yazsa da anne baba bunu iptal ettirebilir. Aslında kimliklerden din hanesinin kaldırılması gerek. AB ülkelerinde bu uygulama yok. AB’ye girmeye hazırlanan Türkiye’de din hanesinin bulunması insan haklarına, Anayasa’nın eşitlik ilkesine ve laiklik ilkesine aykırı bir uygulama” Çok da iyi etmiş.

Bizlerin yerine seçilmiş bir dinin mensupları olarak, bu noktaya dikkat çekmek gerekli diyorum. Bazı şeyler o kadar kanıksanmış ki, üzerinde düşünüp yorum yapmak bile inanılmaz tepkilere sebep olabiliyor. Niye bizlerin yerine bir şeyler ayıklanıp, seçilip önümüze getiriliyor ki? Kadınlar; Bekaret kontrolüne hayır! Bu bedenler bizim! diyince şöyle diyor insanlar; ” Aaaa! Türk kadınına hiç yakıştıramadım, olmaz, bizim geleneklerimize yapımıza yakışmaz böyle pankartlar falan” Peki bize ne yakışır?! Kendimize ait olması gereken bazı değerlerin başkaları tarafından alınıp, kontrol edilip ya da edilmeye zorlanıp deşifre edilmesi mi?! Hele de bu değerler kimseyi bağlamıyor ise, tamami ile kendimizi ve ruhani yönümüzü ilgilendiriyor ise…. Bir diğer profesör de şöyle demiş; ” Temel hak ve özgürlükler bakımından siz çocuğnuza bir din seçemezsiniz. Kanun, çocuğun ergin olduktan sonra dinini seçmekte özgür olduğunu belirtir. “Eğer bu konularla ilgileniyor ise… Haklarımızı düşünerek, kimseyi incitmeden savunduğumuz sürece umarım, bir şeyleri de değiştirebiliriz bu ülke de diyorum.

Reyhan Bull