Kapitalizmin insan sağlığına zararlı olduğu her geçen gün yeni bir örnekle kanıtlanıyor.

Sinan Çetin gibi bir takım marjinal-entellerin kulakları çınlasın. Kendisi sırf çıkıntılık yapmak için “Ben araştırdım, insan doğasına en uygun rejim kapitalizmdir..” bas bas bağıradursun; aklıbaşında insanların ortaya koyduğu tez ve argümanlar bunun hiç de böyle olmadığını söylemekte…

Kapitalizmin insan sağlığına zarar verdiği yönündeki argümanların temelinde ise, kapitalist sistemin insan denen varlığı “insan” olarak görememesi yatıyor. İnsanı, insan yapan özelliklerinden soyutlayıp “tüketici” veya “üretim faktörlerinden yalnızca biri” gibi bir kategoriye indirgediğinizde, ahlaki değer yargılarınızı da yitiriveriyorsunuz.

İşin retoriğini bırakıp örnekle konuşalım.

Tütün ürünlerinin vücutta yarattığı tahribatı insanlık yeni yeni fark etmeye başladı. Sigaranın zararlarına karşı insanları bilinçlendirmek çok zorlu bir süreç olsa da, bu yolda epey mesafe alındı. (Ben kendi payıma katedilen bu mesafeyi hala yetersiz buluyorum)

Bu süreçte en büyük zorluğun sigara üreticisi karteller tarafından çıkarıldığını; bu kapitalist tröstlerin kendi karlarını korumak uğruna “insan hayatı” gibi evrensel öneme sahip bir konuda bile pervasızca yalanlar söyleyebildiklerini gördük. Bunu aklımızın bir kenarında tutalım.

Modern insanın sağlığını ciddi şekilde tehdit eden yeni bir illet, Atlantik ötesinden kalktı, Avrupa’dan geçti ve epey bir süredir Türkiye’de boy gösterir oldu: OBEZİTE.

Obezite ve obeziteyle mücadele konusunda Internet’te sayısız kaynak var. Televizyon ve/veya bilgisayar başında saatlerce hareketsiz kalıp çok miktarda junk-food ve yağlı besin tüketilmesi obezitenin ana sebebi.

Anlaşıldığı kadarıyla insan vücudu saatlerce hareketsiz kalıp, lifsiz ama yüksek oranda yağlı besinlerle doyurulmak için dizayn edilmemiş.

Özellikle gençler ve çocuklar, bilgisayar ve televizyon başında çakılıp fast-food (McDonald’s gibisi yok) ve junk-food (Hadi yiyin gari) ile karınlarını doyurdukça; yaşam alışkanlıkları bu şekilde biçimlendiği için çok erken yaşlardan itibaren ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktalar.

Dünyadaki obez insan sayısı, dünyadaki aç insan sayısını geçti.
Kapitalistlere bakacak olursanız sevinilecek bir haberdir bu:
“Açlık sorunu nihayet insanlığın gündeminden çıkmak üzere, hadi bunu alkışlayalım…“

Oysa durum farklı: Kapitalizm, zenginleştikçe insanları doyuruyor ama asla sağlıklı besleyemiyor!

Buraya kadar anlattığım şeyleri zaten biliyordunuz, farkındayım. Belki bu konu size çoktan bıkkınlık vermeye başladı bile?
(Bu durumda, yazıyı buraya kadar okuma sabrını gösterdiğiniz için size teşekkür etmeliyim)

Aslına bakarsanız bu konu benim de çok canımı sıkıyor. Benim de on beş kilo kadar fazlam var.

Geçenlerde televizyonda izlediğim bir haber dikkatimi çekti:
Obezite üzerine yapılan psiko-sosyal bir araştırma göstermiş ki, yakın çevresinde obez insan bulunan biri artık kendi fazla kilolarını da umursamaz oluyor ve bunun “normal ve zaten olması gereken” bir durum olduğunu düşünmeye başlıyormuş. Bunun sonucu olarak da “Obezite ‘sosyal etkileşim’ yoluyla da yayılmaktadır” deniyor.

Biraz düşününce bu argümanın doğru olduğunu siz de göreceksiniz. İnsan gözü etrafında ‘güzellikler’ görmek ister, orası tamam. Ama etrafımızda yeteri kadar ‘kilolu’ insan görünce kendimizi artık ‘kilolu’ hissetmiyoruz, ‘iyi ve güzel’ hissediyoruz.

Bu argümanı ciddiye aldım ve obeziteyle mücadele konusunda bilgi edinmek için Internet’in başına oturdum.

Bir süredir kafamda dolan bir fikre göre, obeziteye karşı (tıpkı sigaraya karşı verilen mücadele gibi) sosyal ve kitlesel bir mücadele, geniş çaplı bir bilgilendirme kampanyası hayata geçirilmeliydi.

Nasıl ki uzun yıllar ve uzun mücadeleler sonucu, 18 yaşından küçük gençlere sigara satılmasına ve kamuya ait kapalı yerlerde sigara içilmesine engel olabildik…
…ve nasıl ki sigara paketlerinin üzerine kocaman harflerle

* SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR
* SİGARA CİNSEL İKTİDARSIZLIĞA VE HAMİLELERDE DÜŞÜKLERE NEDEN OLUR
* SİGARA KALP VE DAMAR HASTALIKLARINA NEDEN OLUR, KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIR

gibi uyarılar yazdırabiliyorsak…
belki de artık buna benzer uyarıları junk-food paketlerinin üstüne ve fast-food restoranlarının kapılarına yazmanın zamanı geldi?

Hatta belki on sekiz yaşından küçük çocukların bu tür gıdaları ancak velilerinin denetim ve gözetiminde tüketebilmelerini sağlayacak önlemlerin alınması gerekecek.

Internet’te ziyaret ettiğim sitelerden birinde ‘obeziteye karşı girişilecek böylesi toptan bir mücadelenin’ yalnızca McDonald’s ve Coca-Cola gibi gıda üreticilerinin değil, Microsoft gibi ‘iletişim ve bilişim’ sektörünün devlerinin sert muhalefetiyle karşılaşacağı anlatılıyordu. Sözü edilen şirketlerin pek çok işkolunda –bilhassa müzik, eğlence ve spor sektöründe- sponsorluk yoluyla desteklediği diğer şirketler ve girişimler de ‘obeziteye karşı düzenlenen’ bir kampanyaya karşı duruş sergileyecekler. Buna kuşku yok. (Rock’n Coke konseri iptal edilecek olursa üzülecek çok insan tanıyorum)

Birden fark ediyorsunuz ki, kapitalizmin pompaladığı müzik, eğlence ve spor –bilhassa futbol- sektörleri, aslında kitleleri pasifize edip uyuşturmanın en önemli araçları…
…ve obezite sorunu zaten insanların pasifize edilip uyuşturulmalarının bir sonucu!

Kapitalist sistem, insanı insan olmaktan çıkarmaya devam ediyor… daha fazla kar etmek uğruna…
Onlara soracak olursanız çözüm reçeteleri de hazırdır:
“Bizim yüzümüzden sağlığınızı ve güzelliğinizi kaybettiniz, öyle mi? Hiç üzülmeyin! Yepyeni diet formüllerimiz ve sağlık programlarımızla sizi sağlığınıza ve güzelliğinize kavuşturacağız. Estetik cerrahinin nimetleri ve botoks ne güne duruyor? Siz yeter ki paracıklarınızı bize ödemeye devam edin…”

* * * Zor da olsa, sigaraya karşı insanları bilinçlendirme işinde büyük mesafe alındı. Halen büyük sigara üreticilerini dize getirmekten çok uzağız. Belli ki en az iki nesil daha sigaraya bağlı rahatsızlıklardan ölmeye devam edecek.

Umudum odur ki, modern hayat tarzının dayattığı obezite ve stresten kaynaklanan sağlık sorunlarının bertaraf edilmesi insanlığa daha yüksek maliyetler ve zorluklar getirmesin.

Konuk Yazar