Kazık yemekten, enayi yerine konulmaktan ve birilerinin sürekli cebinizden para aşırmasından memnunsanız mesele yok!.. Ama aksini düşünenlerdenseniz bu yazıyı okumanız menfaatiniz icabıdır.

Hamdolsun(!) krizin teget geçtiği ülkemizde, gitgide daralan bir bütçeyle yaşamak zorundayız. Hal böyle olunca ufak tefek harcamalara kadar herşeyi gözden geçirmek gerekiyor. Altı yılı aşkın süredir zaten sembolik olan emekli aylıklarına nerdeyse hiç zam yapılmadı. Buna karşın hayat pahalılığı almış başını gidiyor. Faturalara nerdeyse zor yetişen bütçede, bir de manasız para kayıplarına kaz gibi yolunmaya hiç tahammül yok!..

Son yıllarda gitgide artan bir pervasızlıkla bankaların müşteri hesaplarından ‘hesap işletim ücreti’ gibi bahanelerle aldıkları masraflar ve her sene ‘üyelik aidatı’ adı altında kredi kartı için talep ettikleri hatırı sayılır meblağlardan fena halde rahatsız olanlardanım. Olmayan var mı!..

Hesabı işlemeyecekler de biz fal mı açacağız bakiyeyi bilmek için?! İnsanı delirtir bunlar vallahi. Uzun yıllar çalışıp emekli olduğum bankacılık sektörünü artık tanıyamaz haldeyim… Bazen tepem atıp herkesin duyacağı bir sesle; “Bugünkü bankacılıktan ve sizin gibi bankacılardan utanıyorum!..” diyorum yüzlerine karşı açık açık. Ses etmeyip, suçlu suçlu önlerine bakıyorlar. Ne acı…

Sanal ortamda benzerleri sıkça dolaşan, (hatta bazıları ‘telefon sabit ücret iadesi’ gibi fos bilgiler içerse de) herkese emsal teşkil edecek bir durum yaşadım. Yararı olur diye paylaşmak istiyorum.

Geçtiğimiz üç seneki dönemde annemin hastalığı ve vefatı nedeniyle ölüm kalım mücadelesi verdiğimizden bankalara çok az gidebilmiş, parasal işlerimi daha ziyade hastane içlerindeki bankamatiklerden halleder olmuştum. Nadiren de olsa şubeye gittiğimde; “Lütfen bu masrafları almayın. Bende emekli bankacıyım. Kanunen hakkınız yok!..” demiş ve ağız birliği etmişcesine verdikleri “Ne yapalım, bizden de alınıyor!..” veya “Zamanında itiraz edicektiniz. Alındı bir kere, artık iadesi olmaz!..” cevaplarına muhatap olmuştum. Sizden alınırsa alınsın, bana ne?! Mazeret mi yani. Sanki ben; “Eh madem sizden de alıyorlar, ses etmiyim bari…” deyip sineye çekeceğim.

Oldukça sık seyahat ettiğimden, seneler evvel rahat etmek amacıyla evimin tüm faturaları için otomatik ödeme talimatı vermiştim. 2006 senesinde hesabımın olduğu Yapı Kredi Bankası Teşvikiye Şubesi’ne uğradım. Elimdeki defter bitmişti yeniletmek istedim. Bana; “Bankamız yeni bir sözleşme hazırladı. Bunu imzalarsanız ancak yeni defter verebiliriz” dediler. Üzgünüm, yorgunum ve kafam karmakarışık… “Verin avukatıma göstereyim ondan sonra ancak imzalayabilirim” dedim. “Hayır olmaz, bankadan dışarı çıkartamazsınız” dediler. “Öyleyse imzalamıyorum!..” deyip yeni defter almadan çıktım şubeden.

Hoş okusam ne olacak?! Sözleşmeler en ufak yazı karakteriyle adeta karınca duası gibi. Okumak için büyüteç, anlayabilmek içinse kişinin hukuk tahsil etmiş olması lâzım!..

O gün bugündür bankamatikten bakiye kontrolü yaparak hesabımı yürütür oldum. Eve gelen faturalardan hesaptan düşecek meblağları bildiğimden habire para yatırıyorum fakat yetmiyor, illâki eksik kalıyor, bakiyem eksiye dönüyor!.. Bir tuhaflık var, hesaptan bir şekilde durmadan para eksiliyor. Bir hesap hareketi çektiriyim dedim. Bir de ne göriyim, belirli süreçlerle durup durup benden 25 TL ‘hesap işletim ücreti’ adı altında masraf alıyorlarmış meğer!..

Annemin vefatı sonrası yapılması öncelikli dini vecibeler ve bürokratik işlerden sonra nihayet sıra bana atılan bu kazıkların hesabını sormaya geldi… Önce gidip bir başka Yapı Kredi şubesinden hesabıma bir yıllık ekstre çektirttim. Fosforlu kalemle benden ‘Hesap işletim ücreti’ adı altında alınan meblağları işaretledim. Sonra kredi kartı hesap özetinde ‘Üyelik Ücreti’ şeklinde gözüken 45 Liralık dekontunda bir kopyasını aldım, son bir kez hesabımın olduğu Teşvikiye Şubesi’ne ricaya ve ikaza gittim. “Bu konuyu lütfen halledin yoksa sizi şikayet edeceğim” dedim. Müdire hanım; “Buyurun nereye isterseniz şikayet edin” diyerek gayet müdanasız ve hatta nerdeyse “Uğurlar olsun, benden selam söyle!..” havalarında beni yanıtlayıp arkasını döndü gitti. İpler kopmuştu artık!..

Hanfendi, benim emekli bir bankacı olmamın yanında eski sendikacı ve mücadele insanı olduğumu bilmiyordu!.. Genelde insanımız halinden şikayet edip bir kenarda sızlanmayı ve fakat bir şey yapmamayı tercih ettiğinden beni de aynı kefeye koymuştu herhalde…

Benden günah gitmişti artık. Hayatımın en zor ve üzüntülü sürecinde dikkatim sayesinde farkettiğim ve önce efendice “düzeltin” diye rica ettiğim konuda tutumlarını sürdürmekte madem kararlıydılar, bende gerekeni yapacaktım. Hemen dilekçem ve eklerindeki dökümanlarla 22.Eylül.2008 günü Çırağan Caddesinde bulunan Beşiktaş Kaymakamlığı içindeki TÜKODER’e (Tüketiciyi Koruma Derneği) gittim. Zaten evvelce telefonda görüşüp durumu etraflıca izah ettiğimden haklılığımdan emindim. Üç takım halindeki şikayet dosyamın biri mezkur bankaya gönderilmek, diğeri hakem heyetine bırakılmak, üçüncü nüsha ise bende kalmak üzere hazırlanmıştı.

Müteakip günlerde; ellerindeki dağ gibi yığılı şikayet dosyalarını gördüğümden sıkboğaz etmemek kaydıyla ara sıra telefon ederek dosyamın akıbetini sordum. Araya bayramlar, resmi tatiller falan girdi… Muhatap olduğum yetkili; “Şikayetleri sektörlere göre guruplandırıp öyle değerlendiriyoruz. Merak etmeyin yakında bankalarla ilgili dosyalar görüşülecek” dedi.

Yılın son günü müjdeli haberi ileten sarı zarf; ‘T.C.Beşiktaş Kaymakamlığı Tüketici Sorunları İlçe Hakem Heyet Başkanlığı’ kaşesiyle geldi. Açtığımda -uzun uzun tamamını yazmak istemiyorum- özetle;

1-‘Gerek TKHK, gerekse 5464 sayılı Banka ve Kredi Kartları yasası hükümleri gereği alma hakları olmayan bir bedeli SÖZLEŞMELERE KOYDUKLARI TEK YANLI maddelerle tüketiciden tahsil edilmesi yasaya uygun olmadığından talebin kabulune ve alınan 45.00 kart aidat bedelinin tüketiciye iadesine karar verilmiştir’

2- ‘Tüketici dilekçesinde vadesiz hesabından kesilen yıllık hesap işletim ücretinin de yasal olmadığını ve iadesini talep etmiştir. T.K.H.Kanun hükümleri yapılan sözleşmelerin bir örneğinin tüketicilere verilmesini zorunlu kılmaktadır. Tüketici sözleşmenin kendisine verilmediğini belirtmiştir. Aynı kanunun 6.maddesinde tüketici ile müzakere edilmeden tek yanlı olarak önceden hazırlanan matbu sözleşmelerdeki tüketici aleyhine dengesizlik yaratan şartların ‘Haksız şart’ olduğu ve hükümsüz kabul edileceği açıktır. Bankaların uygulamada tüketicilere imzalattırdıkları sözleşmeler tip sözleşmeler olup, bankanın matbu, önceden hazırladığı ve tüketicinin hesap açma talebi dışında da bir çok konuda taahhüt altına sokan, tek yanlı ve tüketici ile müzakere edilmeyen, ayrıca tüketicinin içeriğine etki edemeceyeceği matbu sözleşmelerdir. Dolayısıyla sözleşmede yeralan haksız şartlar tüketiciyi bağlamamaktadır. Hesap işletim ücreti bankanın verdiği hizmetten kaynaklanmayan, tamamen keyfi uygulanan bir kalem olup, yasal dayanağı da bulunmamaktadır. Bu durumda Yıllık Hesap İşletim Ücreti adı altında tahsil edilen bedelin yasal olmadığı açıktır. Bu nedenle tüketicinin şikayetinin kabulü ile alınan toplam 82.- YTL hesap işletim ücretinin tüketiciyeiadesine karar verildi’yazıyordu.

Elimde zarfla bir koşu bankaya uğrayıp bana aldırmaz tavır takınan müdireye sonucu ilettim. Makam odasında şahsi eşyalarını kolilere doldurmakla meşguldü. Başını kaldırıp; “Ben emekli oldum. Artık yerime gelenle görüşürsünüz!..” dedi. Normalde emekli oluşuna “Hayırlı olsun” diyerek tebrik etmek isterdim ama hiç içimden gelmedi.

Suratsız ve huysuz insanlar beşeri münasebet gerektiren iş yapmasınlar!.. Bir insan işyerine girerken şahsi sorunlarını -çıkınca tekrar ilgilenmek üzere- eşikte bırakmalı. Ben şimdiki meslekdaşlarımda aynı özeni ve titizliği pek göremiyorum.

Benim çalıştığım Osmanlı Bankası; son derece katı ve kuralcı olması nedeniyle müşterilere gayet itici gelen bir müesseseydi. Buna rağmen halen süregelen dostluklar tesis ettiğim bankacılık sürecinde bana müşteriler hep; “Bu bankayı sevmiyoruz ama sizin güleryüzünüze ve mükemmel hizmetinize geliyoruz” demiştir.

Koşturmam gereken bir dolu işten Ocak 2009 itibariyle başımı nihayet kaldırıp, geçenlerde sözkonusu şubeye gittim. Müşteri yetkilisine durumu izah edip; gelen iki sayfalık karar mektubunun fotokopilerini ekleyerek bir dilekçe yazıp hem bugüne kadar alınan masrafların iadesini hemde bundan böyle alınmaması hususunda gereğini arz edip imzalayıp bıraktım.

Burada bir ayrıntıyı da ifade etmeliyim; TÜKODER’e verdiğim dilekçenin değerlendirilmesine kadar geçen üç ayı aşkın süreçte çektirdiğim ekstrede bankanın benden 30.11.2008’de 27.- Lira ‘hesap işletim ücreti’ adı altında tekrar para aldığını tespit ettim. Dolayısıyla çıkan kararı gerekçe göstererek onunda iadesini talep ettim. Dikkatinizi çekerim bu arada alınan meblağ gitgide yükseliyor!..

Muhatap olduğum müşteri temsilcisi ilk önce; “Yeni müdür gelsin onun onayını alalım, ondan sonra işleminizi yaparız” gibi abuk bir öneri getirdi. Baktı ki şiddetle itiraz ediyorum nazlanarakta olsa iade işlemlerini yaptı. Şubat ayına girdiğimiz şu günlerde, ilk tesbit edilen rakamların hesaba iadesini defalarca gidip gelerek sağlamış oldum. Ancak bu defada değerlendirilene kadarki süreçte alınan masrafın iadesini yapmamakta direniyor. İllâki uğraştıracaklar!..

Ben de; “Anlaşıldı, siz iyilikten nezaketten anlamıyorsunuz. Bu durumda daha da eskiye yönelik hesap hareketleri çektirip TÜKODER’e yapacağım ikinci şikayette bugüne kadar ne aldıysanız tümünü talep edeceğim. Normalde benim hesabıma şerh koyup bundan böyle bu tip masrafların alınmayacağını belirtmeliydiniz. Memnun olanlardan almaya devam edin ama ben müsaade etmeyeceğim!..” dedim.

Bu durumda Koç’la birleştiğinden beri gitgide daha hesabileşen, nalıncı keseri gibi hep kendine yontan Yapı Kredi’yle daha çok didişeceğiz. Bankaların tümüne savaş açtım, hiçbirinin yaptıklarını yanlarına bırakmayacağım!..

Bu işler kolay değil; çelik gibi sinirlere, mangal gibi yüreğe sahip olmanın yanında büyük bir sabır ve takip gerektiriyor. Düşünsenize bankaların milyonlarca müşterisi ve bir müşterinin sırasında bir dolu değişik hesabı var. Kişibaşı bırakın 25, 45 Lira gibi ücretleri, 1 Lira alsalar milyarlar trilyonlar yapar. Bu bir soygun resmen!.. Önünü mutlaka almak lâzım.

Uygulamalar günümüzde taciz ve hatta tecavüze dönüşmüş vaziyette. Adeta zorla sokaktan geçeni çevirip kefilsiz koşulsuz kredi kartı veriyorlar. Vermekle de kalmayıp, bize sormadan durmaksızın süresini uzatıp limitini arttırıyorlar.

Kartımın alıp başını gitmiş limitini de gayet gereksiz bulduğumdan ve çalınması halinde fena halde mağdur olacağımdan kredi kartları merkeziyle konuşup yarı yarıya indirttim.

Otuz yılı aşkın süredir kredi kartı kullanan biri ve eski bir bankacı olarak yapılacak en büyük hatanın her ödeme ekstresinde yeralan ‘Asgari ödenmesi gereken tutar’ı ödemek suretiyle gecikme faizine girmek olduğu görüşündeyim. Çünkü ana paranın tamamlanmasına 1 Lira kalana kadar ödenecek ana meblağ üzerinden faiz tahakkuk ettiriyorlar.

Sorunlar bitmek bilmiyor ve mutlaka mücadele etmek gerekiyor. Başımda bir başka sevimsiz durum daha var. Geçen sene yaz aylarında ‘KEY’ (Konut Edindirme Yardımı)ödemesi yapıldı milyonlarca emekliye. Ben de, bankamız biz emekli olduktan sonra satılıp haklarımız devrolduğundan; şimdilerde bağlı olduğumuz Garanti Bankası’na gidip bu ödemeden alma hakkım olup olmadığını ve varsa şayet meblâğı sordum. “1.411 Lira alacaksınız” dediler. Bu habere çok sevindim!..

Çalışırken kırpıp kırpıp elimize kuşa dönmüş bir maaş veriyorlardı. Hele yılın son aylarında vergi dilimi atladığımızdan maaşımızın nerdeyse yüzde altmışına yakını kesilir, cüz-i rakkamlar alırdık. Meğer bu kırpıntılardan biride KEY’miş!!!

Çevremdeki herkes geçen yaz bu ödemeyi aldı bende tık yok!.. Sebebini sorduğumda yetkililer; “Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nün Ankara’daki Bilgi İşlem Merkezi’nde meydana gelen bir hata sonucu yaklaşık 2,5 milyon kişinin ödeme kaydı silinmiş. Tekrar listeler hazırlanıp mutabakat yapılacak. Mağdur olan sadece siz değilsiniz. Ödemeniz daha sonra yapılacak. Gelecek ay sorun” dediler.

Olumsuzlukta eşitlenmekten bıktım artık !!!

Geçen yazdan beri her ay; bir sonraki aysonuna kalan ödemeyi sora sora… yıl değişti. Geçenlerde uğradığım Şişli’deki Emekli Sandığı yetkilileri “Haziran ayına kaldı!..” dediler. Hoppala!.. Alanlar çoktan aldı harcadı, biz bir sene sonraya kaldık. Bu olacak iş mi?! 1400 küsür lira bir emekli için az para mı?.. Nerdeyse iki aylık emekli maaşı. Zaten belli ki zamanında haksızlıkla alınmış. 94’de emekli olmuşum, üzerinden onbeş sene geçmiş. Ölme eşşeğim ölme bahar gelince yonca yersin!.. dedikleri durum bu olsa gerek. Bir kere de olumlu bir piyango vursa ya!..

Sonuçlandırıncaya kadar ‘KEY’ ödemesinide takip edip hakkımı daima arayacağım. Bir de aramasam sormasam, peşine düşmesem neler olacak tasavvur bile etmek istemiyorum.

Not: Hakkınızı aramak isterseniz;

0212.236 74 31, 266 44 22, 259 07 07 numaralı telefonlardan veya

www.tuketicikoruma.org – www.tukoder.org.tr ’den iletişim kurabililirsiniz.

Şiyma Aksekili