İnsanoğluna ceza gibi gelen toplu ölümlerden hayvanların kaçmış olduğu hakkında olan yayınlanmış pek çok raporda olduğu gibi süregelen felaketin tam ortasında acayip şaşırtıcı bir olay meydana geldi.

“Tsunamı hayvanların altıncı hissine olan inancı destekledi” başlıklı yayınlamış makalede Sri Lanka’nın vahşi yaşam bölümü yardımcı müdürü olan H.D Ratnayke “Hiçbir fil hatta yabanı tavşanlar, tavşanlar bile ölmez. Sanırım hayvanlar felaketi hissediyor; altıncı hisleri var. Ne zaman ne olacağını biliyorlar.“ Fakat en şaşırtıcı olan bu hayvanların yaklaşan felaketi hissetmeleri değil onun yerine, batılı insanların üzerinde yaşadıkları dünyadan bunun acayip birşey olduğunu düşünecek kadar habersiz hale gelmeleri.

Daha önceki yazılarımda ne Amerika, ne de onun Darwinist yandaşları olan Avrupa Birliği’nin, hem balinalar hem de yunuslar tarafından verilen bu deprem olaylarına yönelik uyarılarına, öncelikli olarak önem vermemiş olduklarını belirtmiştim. Rusların yaşadığı yerler bizim dünyevi yandaşlarımız olan hayvanlardan gelen uyarılar bilinerek ve dikkate alınarak korundu; batı dünyası insanları ise hayvanların öneminden hala habersizler ve aslında onların çocuklarına, hayvanların uyarılarından ayrı bir düzen olduğunu öğreten bir sistemin de içinde yaşıyorlar.

Larissa Vielnskaya ve Ph. D. Edwin Ç. May tarafından yazılan “Önceki Sovyetler Birliğı ülkeleri ve Rusya’da olağandışı zihinsel olaylar Araştırması” başlıklı bir araştırma raporunda; kişi Ruslar tarafından önemsenen hayvanlardaki fiziksel yetiler hakkındaki çalışmaların ne kadar önemli olduğunu görebilir, deniyor.

Ulusal zenginlik ve bilimsel bilgi birikimi için yapılan büyük masraflar, Rusya’da pek çok ön yıl boyunca, hayvanların yeti ve güçlerinin seviyesinin tamamıyla anlaşılmasını, hayvanlar gibi bizlerin de bu yetilere sahip olduğunu, hatta daha çoğunun bile tüm insanların içinde olduğunu bilmemiz sebebiyle yapıldı.

Batılı ulusların benzeri araştırmaları, halk tarafından bilinmemesine rağmen ne zaman hayvanların ve insanların normal üstü algılama güçlerinin kanıtından bahsedilse devletler, medya ve eğitim kuruluşları bunlarla alay etmek ve bunlarla ilgili süregelen tartışmaları küçük görmekte gecikmezler. Fakat sağduyu yine de pek çok batılı bilim organizasyonunun sadece bu olaylara vakıf olmakla kalmadığını üstüne üstlük Rus yandaşları gibi aktif bir şekilde bilimsel araştırmalarını sürdürdüğünü kabul ettiriyor.

Dünya Birleşik Devletler’in hegemonyasıyla daha çok batılılaştıkça, dünyadaki daha çok insan, ne olacağımıza ve ne yapabileceğimize dair insanoğlu olarak bizlerin muktedir olmamızla ilgili tarihsel genel görüşten gittikçe ayrılıyor. Daha fazla felaket oldukça, daha fazla insan yaşamı hayvanların dikkat ettiği ve verdiği uyarıları duymadıkları için kaybedilecek.

Kitabım; Kırmızı Kan da “İnsanın Tanrı’yla, kanındaki demir yoluyla iletişimi“nde insan kanındaki demirin önemini sadece doğal felaketlerden gelen değil, ayrıca uzay merkezli de olan hem yüksek, hem alçak frekanstaki uyarıları almada gerekli bir bileşen olması yüzünden ayrıntılarıyla anlattım. Nasıl batılı insanlar ülkelerinde daha geniş obezite salgınlarına yol açan seri imal edilmiş yiyeceklerle gittikçe daha çok demir noksanı olduğunu ve eğitim kurumlarının beyin yıkama yoluyla çocukların zihnindeki vejeteryan diyetleri nasıl teşvik ettiğini açıklıyorum.

 

Batılı insanlar vücutlarının iç işleyişinden ve toplam iç potansiyellerine başarıyla ulaşmak için gerçekleşmesi gereken demir, kan, hormonlar, manyetik ve elektro-kimyasal tepkimeler arasındaki ilişkiden tamamen habersizler. Ayrıca DNA’mızın dile etkisinin tamamıyla normal ve döğal olduğunu gösteren pek çok önemli Rus DNA araştırmalarını da bilmiyorlar

Grazya Foşar ve Franz Bludört taraından yazılan “vernetzte ıntelligenz” kitabında; Rus DNA keşifleri hakkında “ Bulgulara göre , bizin DNA’mız sadece vücudumuzun yapılanmasından sorumlu değildir, onun ayrıca bilgi ve iletişim deposu işlevi de vardır. Rus dilbilimci özellikle %90’ı açıkça gereksiz olan genetik kodun bütün insan dillerinde olan kuralları izlediğini bulmuştur.

Bu tür pek çok keşfin batılı insanlar tarafından bilinmemesinden daha sinsice olan kendi çocuklarına bilerek doğru dil yetileri veya kelime kullanımı öğretilmeyen bir durumun özellikle yaratıldığı yerler olan eğitim kurumları ve medya yoluyla kasıtlı yapılan baskın beyin yıkamasıdır

Bu yüzden kim, ne, neden varoldukları konusunda kayıp durumdalar. Kimliksiz olmaktan öte ruhsuzlar ve yeryüzünün veya evrenin melodisini bilmiyorlar ve eğer kendi içlerine bakıp orayı rehber alsalardı, doğru bilince sahip olmadıkları yüzünden içinde bulundukları umutsuzlukta kendi kalplerinde ve ruhlarında olan cevapları hep kendilerinin dışında aramazlardı

Bugün pek çok ve milyonlarca olacak olan kayıp yaşamın umutsuzluğuyla titreyen dertli dünyamızda, bizi küçümsemelerine ve alaya almalarına rağmen, onların bu tür sessiz uyarı konularında bilinçsiz olmalarına izin veremeyiz. Çocuklar gibi aslında bilmediklerinden dolayı kayıp durumdalar ve çocuklarının ruhlarına önem vermeyen ve hiçten de öte yaşamlarına önem vermeyen zalim ve kötü –bizim bir zamanlar olduğumuz gibi olan – yöneticilerin kılavuzluğu altındalar.

İyi bir adamın ışığını bilgeliğini saklamayacağı söylenir, fakat bunun yerine onu tüm karanlık içinde bir tepeye koyar. Işığı izleyebilsinler diye değil, belki böylece ışığı kendi içlerinde de görebilirler. Bu gece karanlık ruhlar görebilsin diye ışıklarımızı yakacağız.