Tarih, 25 Ağustos, günlerden Çarşamba… Güneş tepeye çıkmış vaziyette… Benim konumum ise aynen şöyle; Tarabya’da konuşlanmışım, yeni bulduğum ve en azından iki senemizi devirmeyi ümit ettiğim evimizin elektrik bağlantısını yaptırmak üzere, emin adımlarla minibüs durağına ilerliyorum.
Evi bulmama yardımcı olan komisyoncu olayın çoookkk basit olduğunu ve hemen biteceğini belirtmiş durumda. Elimde adresim de var. Daha ne ola ki?! Ev sahibim de Amerika’da ikamet etmekte ve vekilinin de yaşı biraz geçkin olduğu için onunla da görüşme fırsatım olmamış. O an için gereken şudur budur listesi ise yalnızca ve yalnızca bir kira kontrat sözleşmesi!!! Ne kadar basit değil mi? Yine de, içim de bir rahatsızlık var; çünkü biliyorum, otuz ya da takriben kırk kişilik sırayı atlattığımda memur, gözlüklerinin üstünden bakıp, şöyle diyecek; ” Bilmem ne kağıdını getirmediniz mi?! O olmadan hiçbir şey halledemeyiz! ” DONKKKKKK!
Öğlen saati olduğu için de bilirsiniz hani, devlet dairelerinde şöyle bir işleyiş vuku bulur; On ikiye yirmi kala civarları ciddi şekilde iş yavaşlatılır, masadan kalkıp çay falan almaya gidilir, o sıra da arka fonda sürekli bir şekilde söylenilir ” Valla öğlen oldu Ahmet abi bi tane bile fazla kağıt yollasa yapamaaaam!!” Saat on ikiye beş kala da; ” Mesaimiz doldu!” diye gişe kapatılır. O sırada, siz saç baş diken diken halde, daha beş dakika kaldığını anlatmaya çalışırsınız ve beş dakika kadar tartışma yaşanır. Memur, kolundaki saatinizi gözünüze doğru sallar. Saat gerçekten de on iki olmuştur bileee!!! İş başına dönüş ise tahmin ettiğiniz gibi beş dakika değil, bir dakika bile erken olmaz. Her saniye, salise ne varsa sonuna kadar tüketilir. Bir de bazı saplantılarımız vardır hani, işi yapanla ters düşülmez, sonra işini yapmaz falan gibi, bunun karşılığında ise görevli gişenin arkasındaki canavara, işini yaptırtan da zavallı kurbana dönüşür. Hepimizin sürekli yaşadığı sinir bozucu psikolojiler zinciri…
Sonuçta, oraya varış saatim tam öğlen tatiline yaklaşmaktaydı. Tüm memurlar, Ağustos ayının verdiği rehavetle bahçeye saçılmışlarken ben, iki saat düşündükten sonra, başıma gelecekleri hissettiğim için olsa gerek, şeytanın bacağını kırdım ve memura şöyle dedim; ” Acaba size bir şey sorsam?! (Bu arada tüm sevimli ifadeler ve hafif bir gülümseme olaya eşlik etmekte, için için ise küfürlerin allahı okunmaktadır ) Yeni taşındım da, elektriğimi açtıracağım, kontrat gerekiyor değil mi?” Kadın yüzüme şöyle bir bakıp; ” Abone numarası da gerekiyor!” demez mi?! Hay Allahım ya, ulan şimdi abone numarası da neymiş polemiğini yapmadan önce, kafamdan ışık hızıyla geçen düşünceleri sıraya koymaya başladım. Evden ayrılırken posta kutusunda duran elektrik ve su faturalarını bana ait olmadıkları için almadığıma hayıflandım. Sonra, emlakçının belki bir ihtimal oraya gidip, o kağıtlara ulaşabileceğini hayal ettim. Emlakçımı aradım. Eski kiracının (mükellefin) ismini soyadını sordum, ne bilecek tabi ama o da ev sahibinin vekilini aradı, cep de kontör de kalmamakta bu arada… Zamandan tasarruf yapmışım, gişeler açılacak ve ben işimi yaptırtacağım….Saat 13:00.
Öğrendim sonunda, kontör sıfırlandı! Birinci kattaki gişeye giderken, soru sorduğum kadının diğer gişede olduğunu görüyorum. Benimle ilgilenecek zangoç kılıklı adam ise benden önce gelene SEN, GİT, FOTOKOPİ ÇEKTİR muamelesi yapmakla meşgul. Her nedense, ben “SEN” diye çağrılmaya aşırı derece de içerliyorum. “Yahu, kardeşim kaç yıl oldu tanışalı?!” demek var ama tabi bunların hepsi beyinde, iyi ki şu hafıza okuma makinelerini falan icat etmediler! Bir de olayın sorgulanması aşaması var tabi, zaten bu faaliyeti yapmazsam içim rahat etmez.
Bir önceki insanın isminden kayıtlara ulaşmak niye, bu gayrimenkul değil mi?! Bir işin kaydına erişmek için taşınmaz malın esas teşkil etmesi daha akıllıca olmaz mı falan diyorum ona buna…Herkes bir şeyler gevelese de ben hala adam gibi bir yanıt alamadım. Efendim, kiracı takıyormuş da gidiyormuş, borçlar birbirinin içine giriyormuş bla bla bla… O zaman sayaç okumanın ne anlamı var ki?! Çıkan kişinin dilekçesini verdiği tarih, gidilir bakılır not edilir, diğeri kalan noktadan başlar (Ben mi olanaksızı söylüyorum acaba? Zaten bu iş yıllarca bu şekilde yürümedi mi?) Neyse…Sıra bana geliyor, hadi bakalım, ben ne tür bir fırça yiyeceğim? Adam ( Biz, ona Zangoç bey diyelim de karışmasın!) benim suratıma bile bakmadan ” homur! hum! hommm! (Ay! bu arka efektleri de Lord of the Ringsde ki konuşan ağaçların çıkardığı seslerle bütünleyelim ki, resim tamamlansın ve kafanız da sarmaya başlayın makarayı bakim) FOTOKOPİ, SEN, VERGİ NUMARASI, KİMLİK NUMARASI….” diyor. Ben, hemen cephanesini hazırlamış asker edası ile bir vergi numaramı, diğer yandan kimlik numaramı çıkartıyorum ve fotokopi makinesine gitmeden önce yine, teyit almak için Zangoç beye dönüyorum “Bunlar, bunlar değil mi?” diyorum ama karşımdaki yüzüme bile bakmadan ” Homur!!!” diyor. Şimdi şöyle oldu listemiz;
Kira kontratı
Eski kiracının ismi, soyadı hatta elektrik faturası
Dolayısı ile abone numarası
Vergi numaranız
Kimliğiniz
Vatandaşlık numaranız
İsterseniz, insanların size yola çıkarken söylediği çoookkk kolay liste ile şimdiki listeniz arasında ki farkları bir bulun isterseniz!!! Bir kitap da diyor ki; işini bölüşmeyen kişi asla lider olamaz!! Yahu, bu ülkede de işini paylaşmaya kalktığın an liderlik statüsüne elveda demen gerekir be!!. Bu kadar da iddialıyım yani! Bana yol gösterenlerin hayata bakış açısı ile benimki arasında şöyle bir yedi kalem fark, kendini belli etti bile şimdiden.
Gidiş geliş… Zangoç bey; “Abone numarası!!!” diye gürlüyor, ben de eski kiracının ismi var, yeterli gelir mi diyorum dişlerimi güler gibi göstererek (Isıracam ama o an doğru an değil ) ” Başka zaman olsa bulunmaz bu bilgiyle” diyor ve tekerlekleri kırılası sandalyesini hışımla arkaya itip, içerdeki ortaçağdan kalma bilgilere yöneliyor. Neyse, sonunda bulunuyor belgeler ama işte o kopma anı gittikçe yaklaşıyor….üstüne yazdığı eciş bücüş kağıdı bana küfür eder şekilde uzatıp, bu sefer de “Fen işlerine götür, sayaç bağlı mı değil mi baksınlar” deyinceeee, ben de pimler atıyor. “Bu bizim işimiz mi?!” ” Yani sayacın yerinde olup olmadığını siz bilmeyeceksiniz de kim bilecek?!” diyorum ben veeee Zangoç bey, bilumum ne kadar yontulmamış özelliği varsa, ortaya koyuyor. Biri bir şey sordu ya ve padişah hazretleri de kullarından sorgulanmadan emirlerin yerine getirilmesini bekliyor ya! Hadiiii bir kavga kıyamet kopuyor aramızda, adam dellenip dellenip ipe sapa gelmez ne varsa bana sayıyor, ben de ne oluyon kardeşim modunda kendime göre cevaplamaya debeleniyorum orada. En sonunda herif; “Git diyor, nereye şikayet edeceksen et!”
Ah! bilsem bu memlekette bir şikayet mercii var mıdır işe yarayan hemen yapacam da, bilirsiniz minibüsçüyü minibüsçüye falan şikayet ettiren bir sistem izleriz biz. Ya sabır hasbinallah ile Fen işlerine gidiyorum. Hala anlayamadığım için ne sayacı?, Ben, kim? Nedir? falan derken kendime geliyorum. Tabi ki, olaylar yaşanma esnasında hiç de böyle dalga geçilesi değil, elim ayağım sinirden titremekte. Fen işlerindeki sakin kadın bana bir sürü iş anlatıyor ve bir belgenin yanıtını beklemeye koyuluyoruz. Yaklaşık, abartmıyorum bir saat. Diyor ki; “Sayacınız yerinden sökülmemiş, gidin bunu ilk katın solundaki odadan çekilmesini isteyin.” Ben; ” Yahu, nedir, neyin çekilmesi?!” falan derken bu sefer kendimi aşağıdaki koridorda buluyorum ve kafam da bazı şeyler şekillenmeye başlıyor. Şimdi arkadaşlar, taşınma aşamasında falan olanlar, iyi okuyun. Olayın gidişatı şu; sizin kiraladığınız evden çıkan bir önceki kiracı elektrik idaresine gelip iptal için başvuru yapıyor, sonra o kağıtlar özel şirkete yollanıyor, (anlayan varsa lütfen bu prosedürün sebebini açıklasın da biz de rahatlayalım) sonra, pek tabi ki o şirket de olayları sıraya koyup sayaçları sökmeye başlıyor. Onlar sökmeden\ fakat ellerindeki sökme emri de dururken, siz gidiyorsunuz ve olanlar o zaman oluyor. Çünkü makinenin sökülmesi lazım iken, geç kalındığı için sökülmemiş ve her an siz SÖKÜLMESİİİNNN! diye yırtınsanız da sökülüp götürülebilir. Bu sırada olaya el koydunuz ise iyi de, yeni sayaç için ayrıca açtırtma, artı bir miktar daha (otuzlu bir rakam) ödemek zorunda bırakılıyorsunuz. Şimdiiiii, bu kadar sarfiyatın amacı nedir?Bir kere, orta da bir sayaç pazarı oluşmuş. Her yeni gelen sayacını sırtlanıp gelsin denir mi yahu?!
Nerede kalmıştık? Aşağı kata iniyorum. Bu sefer de klasik, herkes olayı birbirinin üstüne atmakla meşgul. Bir karşılıklı harlaşma politikasıdır gidiyor”. Yahu kardeş gözünün yağını yiyim, yeni sayaç alıp taktırim, yeter ki bitsin bu çile!” diyenler de dinlenilmeyip kafa karmanlaştırılmaya devam ediliyor. Sonunda, yine beklenilesi bir durum olarak müdür devreye giriyor ve çeşitli şahıslara da telefonda gürleyerek, bana; ” Hanumefendu, bu akşam sayaç tekrar takulacaktur, içinuz rahat olsun” diyor. Bu kadar işin semeresi dört saat!!!
İşlemlerin rötuşları da atılırken, başımda çatlarcasına bir ağrı, midem de bulantı… Kadın, bana kendi aralarında sorunlar olduğunu anlatıyor. Her şey arabesk, neredeyse alacak eline bir mikrofon, şöyle acılısından bir türkü çığırıp olayı tamamlayacak gibi yani.
Ertesi günü, hafiye gibi iş başı yapmalarımın sonucu, pek tabi ki sayacın takılmamış olduğunu görüyorum. Ayrıca tam sayaç çıkarılmasın talimatı verildiği an da komik bir Türk filmi olayı gerçekleşiyor ve içerdekilerden biri şöyle diyor” Aaaa! Bu sayacı şimdi arkadaşlar söktüüü!” İşte bu takılmaya uğraşılan alet, bir önceki gün tesadüf eseri, ben elektrik idaresinde debelenirken çıkartılmış. Yoksa ucu mucu bulunamazmış çünkü onları da tamir edip başka yerler de kullanıyorlarmış. Yine, oklar elektrik idaresini gösteriyor. Yine, yetkili birine gidiliyor ve anlatılıyor. Aslında ses teybe kaydedilip de her seferinde play’e bassak türünden bir sinir bozuculuk bu… Cep telefonundan insanlara ulaşılıyor, ben işin peşini bırakmayacağım ya, adamın da cebini sürekli kontrol için alıyorum. Gelmez melmez! Tekrar evin oraya dönüyorum veee adam Allahtan mahallenin sonunda çıkıyor. Bize gidiyormuş o da! Beraber takıp şu uyuz sayacı, çıkıyoruz dışarı. MUTLU SON!
ÇIKARILACAK SONUÇLAR: Mutlu sonlara varmak için içiniz dışınıza çıkana kadar koşturacaksınız, inanılmaz takipçi olunacak, depresyona girmemek için sorgulanmayacak, yukarıdaki detaylı liste giderken yanınızda olacak ve kimsenin öyle çooookkk kolayına itibar edilmeyecek.
Sonra, madem bu elektrik idaresinin işi, neden iş iki tarafa bölünüyor, sayaç değiştirmenin devlete bir artı bütçe sağlaması! dışında vatandaşa faydası ne? Sorgulamaya başladım yine, bitirmek de fayda var.