CERN’in büyük deneyi başlayalı günler oldu. Ben bu yazıyı yazabildiğime göre, halen dünya yerinde duruyor. Onca tantana, şamata, haber fos çıktı, gene. Dünya’yı bir karadelik yutacakmış, dünyanın sonu olacakmış… Çok çok benim anam ve teyzem gibi ahali bir an ürktü, sonra gene bildik dünyamıza döndük. Hatta deney yapılmadan önce annem beni aradı: “Haberlerde söyledi, deney yapacaklarmış, dünya yok olacakmış. Dertleri neymiş….” deyip biraz söylendikten sonra “Eee, napıyonuz? Ben de teyzenlerdeyim, selamı var”la devam etti de, anladım ki CERN’in Türk halkı üstündeki etkisi ortalama 10 saniye sürüyor. Ben eminim ki sabah çayı eşliğinde gazeteye göz gezdiren memur Kadir Abi, “Lan Hamdi, bak deney yapıyorlarmış, karadelik açılacakmış, dünyayı yutacakmış” dedikten sonra, Hamdi’den “Yemişim deliğini de karasını da, sen ordan ca’rayı sallasana. Gel de şu altıyı doldurak…” yanıtını almıştır. Adamlar orada “tanrı parçacığı”nın peşindeler, bizim ilgimiz bu kadarla sınırlı. Ha bir de bir medya büyüğümüzün, bir devlet büyüğümüze söylediği, “Senden büyük galaksi var, bak hele CERN deneyine” mealinde cümleler de CERN deneyi gündemimizi işgal etti.
Bir kısmının hayatında ise bir garip durum peydahlandı ki, buna “Post-CERN Bilgelik Sendromu” adı verdim. Yolda yürürken etrafına bakıp, milyon dolarlık yeni yapılmış evleri, fıstık gibi arabaları görüp; tek bir karadelik ve geriye hiçbirşey kalmıyor düşüncesine sahip olmak bu. Evrende ne kadar küçük olduğumuzu düşünmenin de ötesinde, bir anda yok olabileceğinizin ve uğruna ruhunuzu bile kurban ettiklerinizin aslında tek bir karadeliklik ömrünün olduğunu fark edip, leyla leyla bakar hale gelmek. Çünkü size “hayat” diye öğretilenlerin ve asla yokolmayacağını düşündüğünüz bir sistemin ömrünün bu kadarcıkla sınırlı olması, “hayat”ı sorgulamasına neden olabiliyor. Eğer hayat ev, araba, mevki, kariyer, para, eş, çocuk vs. değilse ne? Ben bundan sonra nasıl yaşamalıyım, eğer dünyayı bir karadelik yutmazsa? soruları kişiyi allak bullak ediyor ve o leyla bakış beliriyor.
Siz de bu kişilerdenseniz emin olun, “şanslısınız”. Çünkü mesajı alabilmiş ve illuzyonunda çatlak oluşabilmiş nadir kişilerdensiniz. Çoğu insanın kulağında borazan çalar bu evren, ama onlar “yarabbi şükür” diyerek diğer kulaklarının üstüne yatarlar. Kulağına üflenen üzerine düşünebilen ve sonrasında da farkettiklerini eyleme dönüştürebilen kişi sayısı cidden çok azdır.
Peki bundan sonrasında ne var? Hazır dünyanın yokolmasının bu kadar kolay mümkün olabildiğini öğrenmiş ve “hayat”ı sorgulamaya başlamışken, merak eder insan bildiği dünyanın ötesinde neler olduğuna dair. Valla şöyle söyleyeyim, çok uzun ince bir yol burası ve siz daha giriş kapısını fark ettiniz. Esas içeri adımı attığınızda göreceksiniz “yol”u. Tüm hayatınızın ve “hayat”a dair bildiğiniz ne varsa değişeceği bir yolun eşiğindesiniz. Hiçbir zaman yokolmayacak, hiçbir karadeliğin yutamayacağı bir varlığa, gerçek BENe giden bir yol burası. Kimisi hep farkındadır burasının, kimisi sonradan farkına varır, kimisi ise travmatik bir deneyim sonrası tanışır bu yolla. Sizinkisi için CERN deneyine şükredin ve kapıyı tıklatın.
Emin olun açılacaktır…
(CERN Deneyi ile ilgili bir not: Bilimadamlarına göre deneyde bir sorun çıkması halinde, dünyayı yutabilecek bir karadeliğin oluşumu 50 ay sürermiş. 10 Eylül 2008’den 50 ay ileriye gittiğinizde hangi tarihe denk gelirsiniz? 10 Kasım 2012’ye. Maya takvimine göre, dünyanın sonu hangi tarihti? 21 Aralık 2012. İlginç bir tesadüf değil mi?)