“Hangi sosyal düzende uygulanırsa uygulansın İslâm’ın kadınları aşağıladığı fikri o kadar yaygındır ki, neredeyse İslâm ve âlim kadınlar kavramları tam bir tezat oluşturur”.

Böyle diyor Oxford İslâmi Araştırmalar Merkezi’nden Dr. Muhammed Ekrem Nedvî (Nadwi). Bugün bu görüşün dünyada yaygın oluşunun yanında, İslâm ülkelerinde bile paylaşıldığını söylemek yanlış olmaz.

Hem geçmişte hem bugün

Oysa M. Ekrem Nedvî “İslâm toplumunda kadın âlimler geçmişte mevcuttu ve günümüzde de çoğalıyorlar.” diyor. Son dönemlerde dini salt siyasal bir terör konsepti ve çağdaş-gerici perspektifinde görmeye şartlandırılanlar için oldukça şaşırtıcı görüşler bunlar. Ancak Nedvî’nin bu sözlerini destekleyen, basit argümanlar değil; yıllarca süren araştırmaları sonucu yazdığı kırk ciltlik akademik çalışma.

Dr. Muhammed Ekrem Nedvî’nin ismi, dünya gündeminegeçtiğimiz günlerde İslâm düşünce ve hayatına etki etmiş kadınlar üzerine yaptığı bir çalışmayla geldi.Nedvet-ül Ulema gibi itibarlı akademilerde ders veren, Kardavî, Ebu Gudde, Hasan Ali Nedvî gibi âlimlerden icazetli M. Ekrem Nedvî, günümüzde çalışmalarına Oxford Üniversitesi İslâmî Araştırmalar Merkezi’nde devam ediyor.

İslâm düşünce, kültür ve sosyal hayatında rol almış kadınlar üzerine yıllar önce başladığı çalışmalarını sadecehadis alanındaki kadınlarla sınırlayan Nedvî’nin bulguları bugün İslâm kadınları hakkında tüm batılı önyargıları çürütecek bir sonuca ulaşmış. Tek kitap olarak planladığı çalışması tesbit ettiği sekiz bin kadın âlimin çalışmaları ve biyografilerikırk ciltlik bir hacme ulaşmış. Bu çalışma İslâm ve kadın konusunda negatif yorumlara meyilli olanlar kadar, İslâm âlemini de şaşırtmaya aday görünüyor.

Çalışmanın özeti sayılabilecek bir kitap bu sene içerisinde yayılanacak. Ancak Nedvî araştırmalarının tamamını nasıl yayınlayacağını da düşünmeden edemiyor.

Hadis ilminde kadın ağırlığı

Hz. Muhammed’in söz ve davranışlarını, öğreti ve uygulamasını inceleyen İslâm ilimlerinden sadece biri olan hadis alanında çalışmışkadın âlimlerin biyografik sözlüğünü Arapça olarak henüz yazmış Nedvî. Günümüzde hanım âlim olarak uzmanı dışındakilerin hatırına kolay kolay bir isim gelmezken, sadece hadis alanında karşısına sekiz bin kadın âlim çıkmış Nedvî’nin. Çalışma başlangıcından günümüze on beş asırlık İslâm tarihi ve coğrafyasını kapsıyor.

Nedvî’ye göre en göze batan şeylerden biri:İslâm’ın özellikle ilk yıllarında Sahabe ve Tabiin dönemlerinde kadınlar göze çarpan sayıdalar ve oldukça itibarlılar. Erkeklerin onlara gidip öğrenmesi normal karşılanıyor. Müslümanlar kadınlara saygıyla bakmaktan ve onlardan bir şey öğrenmekten çekinmiyorlar. İslâmî ilimlerin her alanında böyle usta ve bilgili hanımların isimlerine rastlanıyor.

Örnek olarak kelâm ilminde (teoloji) Seyyide Sara bint el-Şeyh Umar yedi asır önce Şam’da yaşamış bir kadın âlim. Fıkıh yani hukuk alanında Amat el Vahid büyük bir Şâfiî kadın fakih (vefatı hicretin 377. yılı). Babası İsmail el Varak ve başka âlimlerden hadis ve fıkıh tahsil etmiş. Kur’an hafızı olan Amat özellikleŞafiî fıkhında miras konusunun uzmanı olarak anılıyor. El Barkanî’nin kaydettiğine göreverdiği fetvalar bulunuyor.

Hicrî 714’te vefat eden Fatıma binti Abbas entelektüel birikimiyle ünlü kelamcı İbn-i Teymiyye’yi şaşırtan bir kadın fıkıhçı. Özellikle Suriye ve Mısır’da kadınlar derslerinden oldukça istifade etmişler. Kitaplarda fakih, âlim, yüksek isnatların dayanağı, müftü, yanlışsız, zamanının eşsizi gibi yüksek sıfatlarla anılıyor.

Nedvî, bunlarla kalmıyor şüphesiz; araştırmasında Moritanya’da Malikî fıkhının ilk derlemelerinden Müdevvene’yi ezbere bilen yüzlerce kadın âlime de değiniyor. El Suyutî’ninArap dilinin ünlü sözlüğü el Kamus’uisimleri bilinen altı âlim Arap kadından aktardığını da aktarırken pek çok sayısız kadın şair ve entelektüele değiniyor.Ailesinin tarihi hakkında bir kitap yazmış Ayşe binti Abdullah el Mekkiye vedilbilimlerinde uzman Safiye bint el Murtada bunlardan. Hicrî sekizinci yüzyılda yaşayan Safiye, yazdığı pek çok kitapla kayıtlarda kalan isimlerden.

Amaç Modern İslâm değil

Kadının İslâm’daki ve İslâm kültür hayatındaki bugün yeterince bilinmeyen itibarlı yerini ortaya çıkaran Nedvî, şüphesiz bunu günümüzün moda söylemleri, batılı paradigmaları ve feminist yaklaşımları perspektifinde ortaya koymuyor. Kısacası son dönemlerde sıkça karşılaştığımız İslâm modernleşmesi, İslâm’ın batılılaştırılması çabalarıyla ilgili bir şey değil amacı.İslâm’ın kaynaklarını sonraki nesillere ulaştırma da büyük rol oynayan bu hanımların ilim ve sosyal hayata katılımlarının İslâmî değerlerle çelişmediğini ancak onların İslâm’a uygun yaşayıp, İslâmî kuralve değerlere karşı tavır almadıklarını, sosyal bir fonksiyon yerine getirirken dinin gerektirdiği şahsî fazileti ihmal etmediklerini de kaydediyor.

Kur’an’ın erkek ve kadın farklılığını belirttiğini, bu farklılığın objektif bir realite olduğunu dolayısıyla Müslümanların bu farklılığı dikkate alıp inkar edemeyeceği görüşünde Nedvî. Ne Kur’an da, ne de peygamberin uygulamasında kadın-erkek doğal farklılığının birinin diğerine göre mânevî, ahlâkî ya da entelektüel açıdan alt seviyede olduğunu gösterir bir işaret olmadığının altını çiziyor.

Nedvî, Hz. Muhammed’in öğrettiklerine karşı kadınların da büyük ilgi gösterdiğini, halka hitap ettiğinde ya da biat verdiğinde kadınların da sürekli bulunduğunu hatta kadınların kendilerine özgü soruları için ayrı sohbetler düzenlenmesini bile talep ettiklerini hatırlatıyor. Bu sebeple pek çok hadisin rivayet edicileri sadece kadınlar oluyor. Başta Hz. Muhammed’in eşleri olmak üzere kadın sahabelerden nakledilmiş pek çok hadis bulunuyor.

Hadis alanında müslüman kadın figürü olarak en belirgin yeri z. Ayşe alıyor. Hz. Ayşe hitap ettiği kitle ve etrafına topladığı talebelerle Müslüman âlim kadının ilk örneği. Sahabe döneminde Hz. Hafsa, Ümmü Derda, Amra binti Abdurrahmanınsadece anahtar konumdaki hadis nakilcileri olarak el üstünde tutuldukları, Ümmü Derda’nın Halife Muaviye’nin oğlu İyas tarafından Hasan Basri ve İbn-i Şirin gibi dönemin dev isimlerinden bile üstün tutularak hadisler konusunda hakem yapıldığını biliniyor.

Nedvî de, hadis bilgimizin oluşmasında kadın hadisçilerin büyük rolü olduğu vehadis külliyatının dörtte biri ile son asırlarda yazılan kitapların büyük kısmının onlar vasıtasıyla nakledilen hadisler üzerine kurulu olduğu görüşünde.

İslâm’ın teorik olarak kadının eğitim alması ve eğitmesine engel olmadığı gibi, uygulamanın da bu olduğunu gösteren Nedvî, kadınların ilim öğrenme ve öğretmesinin başka sistemlerin öngördükleri kavramlar çerçevesinde değil, İslâm kuralları içerisinde olduğunu da hatırlatıyor.

Evde başlayan ilmî kariyerler

İslâm kadınlarının ilmî ve entelektüel kariyerleri çoğunlukla evde başlıyor. Babasının El Muvatta adlı eserini ezbere bilen,İmam Mâlik’in kızı da bunlardan. Bir başka örnek ise İmam Buharî’nin büyük kızı Sit. Babasından eğitim alarak zamanın önemli hadis nakilcileri arasında yer alıyor. Irakî, Heytamî gibi pek çok hadis âlimi ona atfıda bulunuyor.

Nedvî, hadis kitaplarının, İmam Hanbeli’nin derslerine devam edip, hadis öğrenen ve daha sonra İmam Hanbeli’nin oğluna ders veren Bağdatlı Ümmü Hatice gibi , evleri ya da şehirleri dışında da eğitim almış kadın âlim ya da talebe örnekleriyle dolu olduğunu söylüyor. Zeynep binti Kemal, Ayşe el Makdisiyye, Fatıma el Makdisiyye, Hacer binti Şeref gibi pek çok muhaddisten ders alanları en meşhurları.

Müslüman kadınlar ilim tahsil ettikleri gibi ilim öğretiyor ve ders verdikleri arasında sadece kadınlar değil erkek talebeler de bulunuyor. Zeynep binti Kemal’in hadis öğrencilerinden olan İmam Zehabî,onun etrafına pekçok talebe toplandığını anlatıyor.

Mütevazi bir şekilde sahne gerisinde kalan müslüman kadının erkeklere hadis öğretmesi sahabe döneminden beri gelen bir uygulama. Medine de Mescid-i Nebevî’de eğitim gören Fatıma binti İbrahim el Beteyhî devrin büyük âlimlerinden ders almış, Şam ve başka şehirlerde dersler vermiş. İmam Zehabi, İmam Subkî, İbn-i Rüşeyd gibi önemli alimler ondan ilim tahsil ediyorlar.

Seyahat etmek dahi bu kadınların ilim öğretmesini engellemediği gibi bulundukları her yerde faal olmuşlar. Hicrî 600’de vefat eden Fatıma binti Saad el Hayr bunlardan. Önce babası Sa’d’dan sonra Ebu Galip, Kadı Ebu Bekir, Yahya bin Benna gibi hocalarda ders görüp, Şam ve Mısır’da talebe yetiştiriyor. İmam Zehabî’nin hocalarından hicrî 8. asırda yaşamış Kasyun’da doğan Zeyneb el Makdisiyye büyük muhaddislere talebe olmuş, Kudüs, Mısır, Medine gibi pek çok şehirde dersler vermiş.

Nedvî’nin biyografisinde yer verdiği sekiz bin Müslüman kadın âlimden biri de hafız-ı kuran, tefsir ve hadis âlimi olan ve büyük evliyalar arasında gösterilen Seyidet Nefise. Mekke’de doğan, Medine’de büyüyen, Mısır’a hicret edip İmam Şafiî’ye hadisler nakleden Seyidet Nefiseİslâm tarihinin en etkili kadınlarından.

Kadınların Adı Neden Duyulmadı

İmam Ebu Sa’d el Semanî çok sayıda kadın muhaddiseye atıfta bulunuyor. Daha sonraki devirlerin önemli muhaddisleriİbn-i Teymiyye, Zehabî, el Birzalî, el Mizzî, İbn-i Kayyım, es Suyutî gibi pek çok âlimin öğretmenleri arasında muhaddise kadınlar da var. Bu yaygın kanaatle çelişen bir durum.

Nedvî, kadınların bilhassa hadis ilmindeki çalışlarının ve yoğunluğunher dönemde bulunduğunu, belli bir dönem ya da zamana has olmadığına da işaret ediyor.Her dönemde kadınların özellikle hadis alanında uzmanlaştıklarını ancak erkek meslektaşları kadar biyografik sözlüklerde yer almadıkları için yeterince duyulmadıklarını belirtiyor. Bunun neticesinde de İslâm toplumunda kadın âlim ve araştırmacıların bulunmadığı gibi yanlış yargıların oluştuğunu belirtiyor.

Kadınların tevazuu ve İslâm ahlâkında hanımlar hakkında daha çok dikkat edilen mahremiyet sebebiyle âlim de olsalar ancak yakın aile çevresinde bilgi edinilebilen kadınlara dair bilgiler erkeklerinki kadar yaygın olamıyor. İslâm toplumunun bu özelliğinin kadınların özel hayatları ve sosyal hayata katılımları hakkında pek çok detaylı bilginin kayıtlara geçmesini de engelliyor. Biyografik kaynaklardaki bilgi eksiklikleri onların akademik ve sosyal hayattaki rollerinin gözden kaçmasına sebep oluyor.

Bağdat, Şam, Kahire gibipek çok yerde eğitim veren pek çok kadın âlim, araştırmacı bulunuyor. Hindistan’da hadis ve hukuk alanında etkili olanlar içinde Babası İmam İshak el Dıhlevî’nin yanında fıkıh ve hadis uzmanı olan Amat el Gâfur gibi kadınlar da var.

Hafız İbn_i Hacersadece sekizinci yüzyılda yüz yetmiş, İbn-i Fahd el Mekki dokuzuncu yüzyılda yüz otuz tanınmış muhaddiseyi zikrediyor eserlerinde.

Bazı yargıların değişmesi gerekecek

Nedvî’nin dikkat çektiği noktalardan biri de hadis nakillerinde genel olarak kadın nakilcilerin erkeklerden daha güvenilir tutulduğu; erkek nakilciler içinde çeşitli isnatlarla tenkit edilenlerin sık olmamakla beraber, kadınlaran tenkit edilen çok az.

Nedvî, sadece hadis alanında çalışmış Müslüman kadınlar üzerine yaptığı araştırmanın ortaya koyduğu sonucun bile İslâm toplumlarında kadının arka plana itildiği, sadece ev işlerine yönlendirildiği, bastırıldığı iddialarına yeterli bir cevap verdiği kanaatinde. Özellikle bu iddiaları dile getiren toplumlarda aynı devirlerde, orta ve yakın çağda sosyal hayat ve ilim alanında kadınların en ufak yeri olmadığı düşünülürse… Müslüman kızlara eğitim alanını sınırlayanlar da bu cevabın muhatapları arasında; İslâm’ın kadınları eve kapattığı iddialarını sıkça dile getirenlerarasında onların eğitim hakkını çeşitli gerekçelerle kısıtlayanlar başta geliyor.

İslâm ve kadın konusunda fikirlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaklar sadece İslâm toplumu dışındakiler değil, kültür olarak da çok çeşitli ve farklı uygulamalar gösteren Müslüman toplumlar olacak gibi görünüyor.

“Eğer peygamber ve zamanı Müslümanlar için örnek alınacak en uygun zamansa buradan alınacak derslerden biri de erkek kadar kadının da İslâm’ı öğrenmesi ve öğretmesi zorunluluğunun bulunduğu. İslâm toplumlarının bu zorunluluğu erkek ve kadınlar için yerine getirebilecek şekilde organize olmasına kalıyor sıra” diyor Nedvî.

Tarihte Bazı İslâm Kadınları

Müslüman kadınlar düşünüldüğünün aksine tarihte oldukça yer edinmişler. Eğitimciler, âlimler, muhaddiseler, sûfiler, hatipler, vaizler, mücahit kadınlar, hayırseverler, şairler, edebiyatçılar ve yöneticiler arasında yer alan müslüman kadınlar aslında yabana atılır gibi değil.

Müslüman kadınlar arasında sosyal hayatta da itibar sahibi olup kabul gören ilk kişiyi Hz. Muhammed’in ilk eşi Hz. Hatice olarak gömek yanlış olmaz. Soyu, karakteri, ticaret alanındaki itibarının yanında Hz. Muhammed’in ilk danışmanı da sayılabilir Hz. Hatice. Hz. Ayşe ise dini bilgileri nakil işinin yanı sıra insanları eğitmesi ve döneminin siyasi meseleelerine dahli ile de sosyal alanda ağırlığı lan kadının ilk örneği sayılabilir.Sahabe’den ise ilk İslâm şehidi Hz. Sümeyye, Ümmü Eymen Bereke, Ümmü Seleme, Hz. Fatıma,çarşı müfettişliği yapan Semra binti Nuhayk,sağlık ve idarecilik konusunda kendini kabul ettirmiş, Hz. Ömer tarafındançarşı idaresi valisi yapılan Şifa binti Abdullah ilk akla gelenler.

Bunun yanında bilfiil savaşlara katılan, su taşıyıp, hemşirelik yapan hata savaşan ilk müslüman kadınlar yine sahabeden çıkıyor. Safiye binti Abdülmuttalip, Ümeyye binti Kays, Ben-i Gıfarkabilesi kadınları, Azde bint el Haris, Kara Şüvari de denilen Havle bint el Ezver bunlardan.Hz. Nuseybe binti Kaab el Ensariye ise Hz. Peygamberin “Uhud savaşında sağa ya da sola nereye dönsem onu savaşırken gördüm” diyerek cesaretini övdüğü bir sahabe kadınıdır. Erkeklere has bir alandaki mücadeleleri bunlarla sınırlı değildir. Ayşe el Makzumiye ise surlarına tırmanıp, şehrin kapısını açarak Tarık Bin Ziyad’ın Kordoba’yı fethetmesini sağlar.

Abbsî, Türk, Fars, Moğol ya a Hintli müslüman kadınlar içerisinde de tarihte siyasi alanda söz sahibi olmuş pek çok isme rastlanır.Sultana Şecer ed DürrMısır civarını kontrol eder ve yedinci Haçlı seferine direnir. Abbasîdevletini bir süre yöneten Şegeb idareci ve hakimlerin kendisine getirdiği halk avalarına da bakmıştır. Yönetimi kontrol altına alarak Delhi’yi yöneten, orduya kumandanlık eden ve diplomasisisyle tanınan Radiye Begüm. Yakın dönemlerde ise Orta Hindistan’da Bopal Prensliği’ni yöneten Sakandar Begum ve ardından kızı ülkeyi 1901’e kadar yönetir. İktidar sahibi müslüman kadınlar içinde en etkinlerinden biri: on dördüncü yüzyıl Yemen Kraliçesi El Udar devlet idaresinden, okulların açolıp yönetilmesine, Yemen’de güvenliğin sağlanmasından hayır işlerine hatta Mısır’ın korunması içincihat etmeye kadar zengin ve hareketli bir hayat yaşamıştır.

Hayırsever hanımlar içinde ise Melik Şah’ın eşi Tüekan Hatun,Cihangir Şah’ın eşi Nur Cihan, Fatıma Fehriyye, Bağdat’ı ihya eden Benefşe er Rumiye, Bezm-i Âlem Valide Sultan ve vakıflar kuran Osmanlı hanım sultanları,kendi zamanında (8. yy) dünyanın en güçlü kadını olan Halkife Harun Reşid’in eşi Zübeyde binti Cafer-i Mansur yaptıkları büyük hayırlar hattareformlar ile tanına etkin Müslüman kadınların en başında gelen bazıları.

İlim ve fazilet sahasında ise sahabe ve tabiin kadınlarından sonra Rabia binti Müevved, Ümmü Atiye, Seyyidet Nefise, Ayşe binti a’d, Fatıma binti Kays, Hfsa binti Şirin ilk akla gelenlerden bazıları.Velede binti Müstakfî, Meryem binti Osmanşiir alanında söz sahibi olmuş kadınlardan. Rabia t-ül Adeviyye ise büyük âlimlerin bile kendisinden faydalandığı kadın evliya olaraktarihte yer alır.

Son yüzyılsa Mısırlı Zeyneb el Gazali, yazar Meryem Cemile, Uluslar arası Müslüman Kadınlar Birliği Genel sekreteri Hatice Haface, İslamî Sosyal Servisleralanında dünya çapındaki isim Şahine Sıddıkî, Akademisyen ve aktivist İngri Mattson, Sosyal Bilimler ve ekonomi uzmanı akademisyen Maha Genaidi son dönemlerin en etkin ve poler Müslüman kadınları arasında ön plana çıkan isimler.

Birol Biçer