ImageOnlar sizin, bizim ve sokaktaki herhangi biri kadar sıradanlar. Yürüyor, düşünüyor, görüyorlar. Dahası onlarında aileleri, sevdikleri, umutları, istekleri gülüp şakalaştıkları arkadaşları var. Ama bu insanlar bir gün her şeyden vazgeçip üzerlerinde her şeyden önce kendi bedenlerini binlerce parçaya ayıracak bombalar taşımayı kabul ediyorlar. Üstelik bunu bilerek, gönüllü ve isteyerek yapıyorlar.

Onların tek bir amaçları var, diğerleriyle birlikte binlerce parçaya ayrılıp sonsuza kadar yok olmak…

Canlı canlı patlıyorlar

Hedefi yok etmek için kendini feda etmek nasıl bir duygudur hiç düşündünüz mü? Sağlıklı bir canlının kendisini yok etmek istemesi tek başına bile yeterince korkunç bir hisken kendisiyle birlikte çoluk çocuk, yaşlı genç demeden yüzlerce hatta binlerce kişiyi yok etmek istemesi acaba nasıl bir ruh durumunu gerektirir?

Son zamanlarda şiddetini iyiden iyiye arttıran canlı bombalardan veya daha eski bilinen adıyla intihar eylemlerinden bahsediyoruz. Son olarak Londra’yı ve Şarm El Şeyh’i  kana bulayan bu eylem türü 11 Eylül’de yaşanan trajedinin ardından terör örgütlerince daha bir itibar ve tercih görmeye başladı. Deyim yerindeyse şimdi terör örgütlerinin en moda eylemlerini yürüyen, nefes alan, düşünen bu bombalar oluşturuyor.

Neden canlı bomba?

Terörün esas amacı toplumda çaresizlik ve dehşet duyguları uyandırarak var olan otoriteye karşı şiddetli bir güvensizlik duygusu yaratmaktır. Canlı bombalarsa tek bir eylemle iki ayrı terör, iki ayrı dehşet duygusu yaratma gücüne sahiptirler. Hem masum ve tek suçları o an için orda bulunmak olan insanları öldürerek vahşet hissi yaratırlar hem de gerçekleşme biçimleriyle insanlar üzerinde ikincil bir dehşet ve çaresizlik duygusu uyandırırlar. Yani bir taşla iki kuş birden vurulur.

Üstelik tahribat diğer yöntemlere oranla direk hedefi isabet aldığından tatmin edicidir. Saldırıyı yapan kişinin tamamen parçalanması kimlik tespitini imkansız kılar, suçlu asla bulunamaz ve yargılanamaz ki bu da toplumda daha fazla çaresizlik ve içinde bulundukları sisteme karşı daha fazla güvensizlik yaratır.

Son derece normal insanlar

Bu insanlar hakkında akla gelen ilk düşünce her birinin ileri derecede hasta ruha sahip olduklarıdır. İçinde bulunduğu toplumla uyum sağlayamamış bu kişiler muhtemelen problemli bir aile geçmişine, onları toplumdan soyutlayan kişilik bozukluklarına sahiptirler(?)

Oysa canlı bombalar üzerinde ve onların sosyal çevrelerinde yapılan araştırmalara göre bu düşünceler tam anlamıyla bir ön yargı. Çünkü bu araştırmalar gösteriyor ki onlar oldukça normal, herhangi bir ruhsal patolojik rahatsızlığa sahip olmayan bireyler. Yani en azından intihar saldırısına karar vermeden ya da seçilmeden hemen önceye kadar öyleler!

Peki bu insanlar nasıl olup bu akıl sır almaz bir işi kabullenecek kadar çılgına dönebiliyorlar? Bu tür bir katliama nasıl sürükleniyorlar? Nasıl ve kimler tarafından ikna edilip böylesi korkunç bir göreve evet diyorlar?..

Kimler canlı bomba oluyor?

“Onlar deli, korkak veya toplumdan kaçan uyumsuz kişilikler değil!”  Uluslararası terörizm konulu bir çok konferansa katılan dünyaca ünlü terör uzmanı psikolog Ariel Merari, Tel Aviv Üniversitesi’nde eğitim verdiği öğrencilerine canlı bombalarla ilgili olarak aynen bu şaşırtıcı tarifi kullanıyor!

ImageMerari 50’nin üzerinde canlı bombanın sosyal çevresini ve geçmiş yaşamını araştırarak başka ilginç ve şaşırtıcı gerçeklerde tespit etmiş; Örneğin bu kişilerin ortak bir geçmişi yok aksine toplumun farklı sosyal tabakalarından geliyorlar ve yine farklı eğitim seviyelerine sahipler. Belki en belirgin ortak yönleri hemen hepsinin çok genç oluşu. Yaklaşık olarak söylemek gerekirse canlı bombalar genellikle 20’li yaşların başında bulunuyorlar. Fakat bu benzerlikte canlı bombaların değil onları bu işle görevlendirenlerin tercihlerinden kaynaklanan bir durum. Çünkü terör örgütleri özellikle kayıpları geride önemli bir boşluk yaratmayacak kişileri ölüme gönderiyor. Genç insanların geride bırakacakları önemli bir bağlantıları, bakılması gereken eş ve çocuklarının olmayışı tercih edilmelerini sağlıyor.

Konunun dışında kalanların fark etmekte zorlanacağı bu gerçek, olayın traji-komik bir yönününe dikkat çekiyor; terör örgütleri kurban seçimlerinde belirli bir sosyal mantık çerçevesinde hareket ediyorlar…

Bununla beraber kimi zaman kurbanlar güvenlik güçlerince uzun zamandır aranan isimlerin arasından ve hakkında işbirlikçi ajan şüphesi bulunanlar arasından da seçilebiliyor.

Ortak bir özellikleri yok!

Söz konusu kişiler farklı eğitim seviyelerine sahip olmaları ve farklı sosyal çevrelerden gelmelerinin yanında birbiriyle ne ortak bir karakter yapısı ne de ortak bir psikolojik bozukluk barındırıyorlar. Yani sokağa çıktığınızda karşınızdan gelen, yanınızdan geçen veya arkanızdan yürüyen insanlardan herhangi bir farkları yok. İçlerinde 11 Eylül saldırısının canlı bombası Muhammet Atta gibi mühendislik, tıp gibi fen bilimleri okumuş kişiler var. Uzmanlar onları toplum içinde farklı gösteren sıra dışı ortak bir özellik bulamasa da yaptıkları eylem özünde sıra dışı bir sapkınlık barındırıyor. Uzmanlar mutlak bir genelleme yapılmak istenirse bu kişilerin çok çocuklu, düşük gelir gurubundan ailelere mensup olduklarının söylenebileceğini ifade ediyorlar. Çünkü sosyoekonomik zorluklar özellikle gençler üzerinde kendilerinden farklı olanlara karşı nefret duygusunu daha kolay körükleyebiliyor.

Yoksulluğun terörizmi beslediği ve bu tür kişilerin terör örgütlerince daha kolay ele geçirilebildiği biliniyor. Bu kişiler geçmişlerinde fakir bir ailede büyümenin izlerini taşıyan ve az da olsa içlerinde sosyal değişimin yaşanmasının mümkün olduğu umudunu taşıyan kişiler. Ama aynı zor koşulları paylaşan binlerce genç varken neden bazıları böyle bir yolu seçiyor?..

Uzman gözlerden kaçamıyorlar!

ImageÇoğu terör örgütü ordunun veya gizli servislerin düşman üzerinde kullandığı teknikleri örgüt içerisinde uygulama konusunda çok etkinler. Örgüt liderleri ise “göreve uygun” kişilikleri diğerlerinden kolaylıkla ayırabilme yeteneği var. Çoğu kurbanın ortak karakter özelliği dışardan kolaylıkla fark edilmeyen bir tür narsistik kişiliğe sahip olması. Ama bu tek başına yeterli bir seçim nedeni değil. Kurbanın aynı zamanda örgütle bütünleşme konusunda diğerlerinden daha hevesli olması ve zor bir göreve yoğun konsantrasyon gösterebilecek yeteneğine sahip olması gerekiyor. Bu özelliklere sahip olanlar bir kez tespit edildikten sonra sistematik beyin yıkama tekniklerinin uygulanmasından tutunda bir cesetle bir geceyi baş başa geçirmeye kadar uzanan bir çok deneyimden geçiyorlar.

Sistematik ve bilinçli bir biçimde her geçen gün daha fazla umutsuzluğa ve çaresizliğe doğru itilen kurban, gittikçe çoğalıp artan bir suçluluk duygusuyla boğuşmaya başlıyor. Kendileri dışında gelişen olaylardan ve olumsuzluklardan dahi suçluluk duyup, sorumluluk hissetmeye başlıyorlar.

Bu öyle bir süreç ki sosyal ve psikolojik baskılarında araya girmesiyle bu his normal seyrinden uzaklaşarak bir hastalık halini alıyor.

Ne için seçildiklerini bilmiyorlar!

“Nerede bir canlı bomba varsa, orada bir kurban vardır.”

Bu sözler Filistin Temsilcisi Dr. Hanan Ashawi’ye ait. Bu sözler hem canlı bombanın kurban edilişini hem de onun kurban ettiği insanları anlatan çok anlamlı bir söz.

Harvard Üniversitesi Radcliffe Enstitüsü’nde görevli araştırmacı Louise Richardson’ın izlenimleri de bu sözü destekler biçimde. Richardson’ın bir çok canlı bombanın son görüntülerinin bulunduğu video kayıtlarını izleyerek vardığı sonuca göre; kurbanların çoğu kayıt esnasında sadece örgütün kendisiyle gurur duymasını sağlayacak önemli bir görev için seçildiklerini biliyorlar ama görevin ne olduğunun henüz farkında bile değiller!

Kadın canlı bomba sayısı artıyor!

ImageKadınları asla örgütlerinin bir parçası olarak görmeyen fanatik müslüman terör örgütleri haricinde kadın canlı bombaların sayısında ciddi bir artış görülmekte. Bu sayısal artışın altında kadınların örgüt için daha kolay feda edilebilir kişiler olmaları önemli bir etken. Kadın canlı bombaların ortak noktaları ise çoğunun üniversite öğrencisi veya üniversite terk olmaları.

Merrari’ye göre onları canlı bomba olmaya ikna eden birkaç faktör var.

Adaletsizlik hissi:
Kurbanların hemen hepsinde ortak duygu adaletsizliğe uğramış olma hissiyatı. Bu belki ülkelerinin belki dahil oldukları sosyal sınıfın uğradığı bir adaletsizlik. Son derece derin ve sarsılmaz bir biçimde ve hatta kendilerini feda edecek kadar bu inanca bağlılar. Bu eylem bir anlamda adaletsizliğe maruz kalan güçsüzlüğün, gücünü temsil ediyor.

Kendini feda etmek:
İnandıkları şeyler uğruna kendilerini feda etme duyguları çok yüksek. Narsistik kişilik yapıları kendilerini diğerlerinden daha farklı ve üstün görmelerine yol açıyor. Onlar farklı ve üstünler çünkü kimsenin cesaret edemeyeceği bir görevi, yani ölümü seçiyorlar. Son derece fanatik dini veya aşırıya kaçan milliyetçi duygulara sahipler.

Şehit olmak:
Aşırı fanatik milliyetçi ve dini terör örgütlerinde şehit olmak, dava için ölmek örgüt üyelerinin gözünde yüceltilerek özendiriliyor. Örgütte yeni olanlar sürekli bir biçimde kendilerinden önce dava için ölümü seçmiş ve bu nedenle saygı gören teröristlerin hikayelerini dinleyerek onlara öykünür hale geliyor. Ölenlerin görevi kabul ve veda ettikleri son video görüntüleri sürekli elden ele dolaştırılıyor. İşledikleri suçlar nedeniyle dış dünyada yaşama şansları çok az olan teröristler görevi kabul etmediklerinde örgüt içinde de yaşama şanslarının olmadığının bilincinde. Dışlanacaklarını, aşağılanacaklarını, korkak olarak addedileceklerini muhtemelen küçük düşürülüp öldürüleceklerini biliyorlar. Bu noktada ise geriye dönüş artık imkansız…

Sosyal ve ekonomik etkenler:
Kurbanlar yok olurken bir yandan var oluşlarına bir anlam katarken diğer yandan da geride bıraktıkları ailelerinin ekonomik anlamda ödüllendirileceğini biliyor. Hatta kimi şartlarda bu kurbanlar aileleri ve içinde bulundukları toplum tarafından yüceltiliyor. Bu yeni yetişmekte olan gençleri özellikle teşvik edebiliyor. Zaten devamlı gizli saklı bir yaşam sürdürmek onlarda yaşama karşı bir bıkkınlık. isteksizlik yaratıyor.

Kurbanların psikolojisi:
Ashawi’ye göre kurbanlar depresyon, aşağılanmışlık ve umutsuzluk hislerinin birleşimi bir ruh durumu içindeler. Ama yinede belirgin olarak ruhsal bir bozukluktan söz etmek yanlış, onlar daha çok politik nedenlerden dolayı intiharı seçiyor.

Temelde hiç birisi bunu bir intihar eylemi olarak görmüyor. Çünkü intihar eylem olarak bencildir ve aynı zamanda da mantıklı düşünme yetisinin kaybından bahsedilir. Burada söz konusu olansa daha çok şehit olmak, bir amaç uğruna kendini feda etmek fikridir.

Toplu çılgınlık

Terörizm söz konusu olduğunda bireyin psikolojik anormalliğinden çok bir guruba ait anormallikten bahsedilebilir.

Bu yüzden canlı bombalarda belki klinik anlamda psikolojik bozukluk semptomları görülmüyorsa da genel ruhsal çözümlemeler onların içinde bulundukları gurupların psikolojisinde bozuklukları işaret ediyor.

Örgütler ve kimi toplumlar yok etmeye adanmış bu bedenlerin ailelerini saygı gösterileri ve maddi imkanlarla ödüllendiriyorlar.

Bu genç insanlar toplu çaresizliğin ve öfkenin yaşandığı bir ortamda büyümüş ve çaresizlik duygusunun beslediği fanatik bir kişilik geliştirmişler. Uzmanlara göre bu duygular kişilerin benliklerinde narsistik yapıyı besliyor. Cezalandırılması mümkün olmayan bir şiddet türünü seçerek aslında güçsüzlüklerini güce, güçlülerin zayıfa dönüşmesini temsil ettiklerini düşünüyorlar.

İşin en acı yönü ise bu gençlerin terörle tanışmama durumunda kendilerini ve başkalarını öldürmeyi asla akıllarına getirmeyecek olmaları.

Hatta bazıları oldukça zeki, başarılı bir eğitim geçmişleri var. Yine 11 Eylül saldırılarında canlı bomba görevini yapan Muhammet Atta örneğinde olduğu gibi sekiz yıl düşman gördüğü yabancı bir ülkede uyumlu bir biçimde yaşamış, oldukça iyi bir eğitim görmüş, zeki, ailesi tarafından sevecen ve esprili bir kişilik olarak tanımlanan bir kişi bile bu oyunda kurban olmayı kabul edebiliyor.

Patlama öncesi

ImageUzmanlar bu kişilerin veda konuşmalarının bulunduğu video görüntülerini ve patlamanın hemen öncesinde tespit edilen kayıtları incelediklerinde canlı bombaların eylemin hemen öncesinde büyük ve yoğun bir stres altında olduklarını tespit etmişler. Bu yüzden çoğunlukla patlamanın hemen öncesinde kendilerini deşifre edecek hareketler yapanlara veya deşifre olduğunu düşünerek paniğe kapılanlara sıkça rastlanıyor. Genellikle kalabalık insan topluluklarının bulunduğu yerleri hedef alan bu teröristleri dikkatli gözler rahatlıkla diğerlerinden ayırabiliyor. Çünkü onlar içinde bulundukları kalabalıkla bütünleşmiyorlar. Örneğin bir alışveriş merkezinde diğer insanlar gibi mağaza vitrinlerine bakıp oyalanmıyor, bir miting alanında diğerleri gibi kendinden geçip tezahürat yapmıyorlar. Aceleci tavırları ve hedefe kilitlenmiş gözleri ile robot gibi hareket ediyorlar. Bu yüzden çoğu canlı bomba henüz hedefe varmadan paniğe kapılıyor ve üzerindeki bombayı patlatıyor.

Canlı bombalar sanıldığının aksine olay yerinde asla yalnız olmuyorlar. Ortamda kendisini izleyen en az iki terörist daha bulunuyor. Eylem anı yaklaşıp hedef ekip liderince göz kontağı veya bir işaretle onaylandığında diğerleri ortamdan hızla uzaklaşıp canlı bombayı tek başına bırakıyorlar. Zaten canlı bombalar patlama öncesinde kendilerini serseme çevirecek kadar fazla miktarda uyuşturucuyla yatıştırılmış, her söyleneni yapacak kadar kendisinden geçmiş  oluyor.

Kısa kısa

* İntihar saldırıları tarihte ilk kez 12. yüzyılda Suriye İsmaillileri veya Assasinler (Haşhaşiler) olarak bilinen örgütçe Haçlı seferlerine karşı suikast amaçlı kullanıldı.

* Japon Kamikazeler, İkinci dünya savaşı sırasında Amerikan savaş gemilerine karşı intihar uçuşları yaptılar. Bu kişilerde klinik verilere dayanan normal dışı hiçbir davranış bozukluğu tespit edilemedi.

* Budist rahipler arasında da intihar saldırılarına başvuranlar oldu.

* Modern çağın ilk canlı bomba terörü İslami Cihat Örgütü tarafından 1983 yılında Beyrut şehrinde gerçekleştirildi.

* Son 20-25 yıl içerisinde canlı bomba eylemlerinin sayısında ciddi bir artış oldu.

* 11 Eylül saldırısıyla birlikte bir tür doruk noktasına varmıştır.

Canlı bomba eylemleri çoğunlukla,

*Hizbullah

*Tamil Kaplanları

*İslami Cihat

*Hamas

*Mısırlı gerilla örgütleri

*PKK

*El Kaide tarafından tercih edilmektedir.

(İlk Yayın: Esquire)

Konuk Yazar