Anadolu’da adettir, köye gelen öğretmenemevcut hanelerden birinitahsis eder köy halkı. Yoksa hazırda bir kagir ev, elceğiziyle inşa eder. Herkes, elinden ne geliyorsa armağan eder. Un, şeker, pirinç, erişte. Protokolde ön sırada yer verirler. İçinden çıkamadıkları bir sorun olduğunda “hele bi yol soralım öğretmene” derler.
Öğretmen, başını sokacağı güvenli bir eve, karnını doyuracağı aşa sahip olursa yani zihni, aç ve açıkta kalmak ile meşgul olmazsa köyün çocuklarına huzur içerisinde eğitim verebilir. Öğretmen, aklı salim gönlü huzurlu olursa, nice öğretmenler, doktorlar, mühendisler yetiştirir.
Anadolu insanı bilir ki bağrına bastığı öğretmenin yetiştirdiği nesiller gün olur köyü kente, cehaleti medeniyete, ümmeti millete dönüştürür.
Doğu insanıdır Anadolu insanı. Doğu kültürünün insanı, öğretenin değerini bilir. Yakın uzak fark etmeden doğu menşeili öğretilere de öğretmenlere de duyduğumuz sempati bu kültürel miras nedeniyledir.
Bu sosyolojik ve kültürel saptamayı paylaşmamın nedeni, Reiki adı ile bilinen şifa tekniğinin toplumumuzda hızla ve kolayca kabul görme sebebini izah etmek içindir. Öğretiye saygı toplumun çoğunda baki, öğretmene sevgi fevkaladedir Reiki söz konusu olduğunda. Kolay öğrenilen, öğretmenden öğrenciye inisiyasyon adı verilen teknikle aktarılan bu şifa tekniğinin kolay öğrenilmesi, kolay öğretilmesi anlamına da gelir. Ne var ki kolay olan bir olgunun hızlı olması her zaman hayra alamet değildir. Ancak bu denli kabul gören bir öğretinin üzerinden rant ve tatmin sağlamak isteyen insan için, eğitime ayıracak çok zaman yoktur. Bir çırpıda öğrenip öğretmek ister.
Dikkatle bakılırsa, Reiki eğitiminin basamakları, tekamül yolunda ilerlerken geçilen basamakların sembolüdür. Doğu kültürünün deneyimleyerek bilgiyi idrak etmek özelliğini pek ağır kanlı bulan batı kültürü, tekamülü de eğitimi de bir çırpıda halledivermeyi tercih ettiğinden, Reiki ustaları öğreti içerisine “bedel” kavramını koymuştur. Doğu topraklarında bedel, ihtiyaç duyulanın ihtiyaç duyulanla takas edilmesi şeklindeyken batı topraklarında bedel, ihtiyaç duyulanı satın almaya yetecek parayı vermek biçimindedir.
Doğu ile batı arasında sıkışıp kalmış olduğumuz söylenir hep. Öğrenmeye, gelişmeye, şifa vermeye istekli bir toplum olarak doğulu samimiyetiyle bağrımıza bastığımız bir öğretinin batılı tüccarlığıyla elde edilmek istenmesi, bu söylemin gerçekliğini ispatlamakta son yıllarda.
Bu tüccar zihniyetle yetişti bir nesil. Bu nesil işte bu tüccar kurnazlığıyla “paralı ruhsal eğitim mi olur” diyerek savaş açıyor Reiki öğretmenlerine. Aynı nesil, başka bir iş yapın, para kazanın, boş kalan zamanlarınızda da eğitim veriverin diyor. Düşünün şöyle bir, köyün öğretmeni boş zamanlarında öğretmenlik yapsaydı çocuğunuzu emanet edebilir miydiniz gönül rahatlığıyla? Öğretmenlerimiz tüm hayatlarını işlerine adamak yerine hobi niyetine öğretmenlik yapsaydı şimdi sahip olmakla övündüğümüz kariyer ve statülerimiz olacak mıydı elimizde avucumuzda?
Nasıl oldu da öğretmene yol sormak yerine yoluna taş koymayı öğrendik diye düşünüyorum. Reiki’nin yolları taştan, dediğimde mecaz yaptığımı sanıp gülümsüyor öğrencilerim.
Taşı altına çevirmeyi öğreten öğretmenlerimin önünde saygıyla eğiliyorum.