İnternette yaptığım araştırmalar esnasında Phillip Long diye bir psikiyatristin yıkıcı liderlerle ilgili bir sunumuna ulaştım. Sizlerle bu sunumdan bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Paranoyak Kişilik Bozukluğu
Zihin hastalıklarının teşhisi için kullanılan DSM-IV-TR paranoyak kişilik bozukluğunun 3 temel davranışını şöyle tanımlıyor:
– Arkadaşlara güvensizlik (arkadaşlarının ve beraber çalıştığı kişilerin bağlılığından ve güvenilirliğinden şüphelenir)
– Kin tutar (nadiren başkalarını affeder)
– Kendini kurban gibi hisseder, nadiren teşekkür eder.
Tarihteki yıkıcı liderlerin hemen hepsi bu özellikleri taşımışlardır:
– içinde kimsenin kimseye güvenmediği bir korku kültürü yaratırlar.
– Politik güç elde etmek için ortak bir “düşman”a nefreti körüklemişlerdir.
– Kendilerini izleyenleri küresel bir komplo teorisinin kurbanları olduklarına inandırmışlardır.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Yine DSM-IV-TR, Narsisistik Kişilik Bozukluklarına sahip bireylerin şu üç davranışı gösterdiğini söylüyor:
– Kibir (kibirli veya gururludur, diğerlerinden üstün hisseder)
– Baskın Davranış (baskıcı veya diktatörcedir, çevredekilere burada patron benim tavrı sergiler)
– Açgözlülük (bencilce açgözlüdür, ihtiyacı ve hakkı olandan çok daha fazlasına sahip olmak ister)
Tarihteki bir çok yıkıcı lider, bu özellikleri göstermiştir, kibirli, baskıcı ve kendi yakın ekibi içinde bile demokratik olmayan bir biçimde yöneten, ve ulusun kaynaklarını ve gücünü kendi eline alan bir biçimde yönetmişlerdir.
Antisosyal Davranış Bozukluğu
Antisosyal Davranış Bozukluğu ise, şu üç davranışla tanımlanabiliyor:
– Toleranssızlık (yargılayıcı veya önyargılıdırlar, başkalarının inançlarına saygı duymazlar, mizahı aşağılama olarak algılarlar)
– Sorumsuzluk veya dürüst davranmamak (kendi davranışlarının sorumluluğunu almazlar, yalan söylerler, kandırırlar veya çalarlar)
– Manipülatif davranışlar (kendi çıkarı için bencilce ve etik dışı şekilde başkalarını manipule ederler)
Yine tarihsel olarak yıkıcı liderler bu üç davranışı da sıklıkla göstermişlerdir:
– azınlıkları veya muhalefeti bastırmış, tutsak etmiş, hatta yok etmişlerdir.
– Kendileri ve taraftarları uluslarının zenginlerini yağmalarken vatandaşlarına sürekli yalanlar söylemişlerdir.
– Etik olmayan şekilde faydaları için başkalarını farklı yönlere yönlendirmişler ve manipüle etmişlerdir.
İyi ve Kötü Liderler
Tarihsel olarak en kötü liderler, bu üçünün, paranoid + narsisistik + antisosyal davranış bozukluklarının bir karışımını sergilemişlerdir.
Davranışları, güvensizlik, nefret, devamlı kurban hissetmek, kibir, baskıcılık, açgözlülük, hoşgörüsüzlük, dürüstlük dışılık ve manipülasyon içermiştir.
Hitler, Stalin, Mussolini, Pol Pot, Saddam Hüseyin, Mao, ve bir çokları bu özelliklerin hepsine sahiptirler.
Etkin ve yandaşlarına iyilik getiren liderler, genellikle bunların tam tersini göstermişlerdir:
– güven ve düşünce birliği sağlamak
– bağışlayıcılık ve uzlaşma
– olaylara polarize etmeden tepeden bakabilme
– tüm uluslara eşit olarak davranabilme
– demoktatik karar alabilme
– kaynak paylaşımında cömertlik
– farklı inançlara karşı hoşgörü
– Yönetimde dürüstlük
– zayıfları manipule etmeden etik davranış
Mesela;
“Göze karşı göz tüm dünyayı kör eder” – Mahatma Gandhi
“Çılgın yıkımın totaliterliğin adına mı yoksa özgürlüğün ve demokrasinin adına mı yapıldığı, ölüleri, yetimleri ve evsizler için ne farkeder” Gandhi
“Savaşın ateşine teslim olan devlet adamı hiç bir zaman unutmamalıdır ki, işaret verildikten sonra artık politikanın sahibi ve yönlendiricisi değil, tahmin edilemez ve kontrol edilemez olayların kölesidir” Churchill
“Bütün harika şeyler basittir ve çoğu bir kelime ile ifade edilebilir: Özgürlük, adalet, onur, görev, merhamet, umut.” Churchill
“Dünya kötü insanlar olduğu için değil, kötülüğü gören ve hiç bir şey yapmayan insanlar olduğu için tehlikeli bir yer.” Einstein
“Otoriteye düşünmeden saygı, hakikatin en büyük düşmanıdır.” Einstein
“Ya kardeşçe beraber yaşamayı öğreneceğiz, yada salaklar gibi yokolup gideceğiz.” Martin Luther King
“Yurtta sulh, cihanda sulh”. MK Atatürk
“Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.” Atatürk
(Atatürk alıntıları dışında metin tamamen çeviridir. Orijinal sunumu indirmek için buraya tıklayınız…)