Duygularımız içinde en ağır olanıdır utanç duygusu. Yaşamımızda izlerini, öfke, değersizlik ve yetersizlik olarak gösterir. Çocukluk dönemimize ait davranışlarımıza gelen aşağılama ve eleştirilerle benliğimize yapışır, büyüdükçe varlığımıza yönelir. Başkalarına karşı içimizde oluşan yargıların ve eleştirilerin kaynağı içimizin derinliklerinde taşıdığımız utanç duygusudur. Bu duygunun izleri oldukça ağır olduğundan bilinçaltımız tarafından çok derinlerde muhafaza edilir. Çoğu zaman hissettiğimiz değersizlik ve yetersizliğin altında yoğun utanç duygusu olduğunu fark edemeyebiliriz. Başkalarının davranışlarımıza yaptığı eleştiri bizde öfke ya da suçluluk olarak kendini gösterir ve böylece dışarıya saldırgan tavırlar gösterir veya içimizde kendimizi cezalandırırız.

Cinsel sorunlarımızın altında yatan nedenlerin başında yine utanç duygusu gelir. Toplumsal ve ahlaki değerlerin, kendi doğasına uygun bir şekilde bedenini tanıma içgüdüsüyle hareket eden bir çocuğa yansımaları oldukça ağırdır. Çoğumuz henüz çok küçük yaşlarda bedenimizi keşfetme döneminde ağır eleştiri ve cezalara maruz kalmışızdır. Cinsel organlarımıza dokunma veya sürtünme yolu ile ortaya çıkan haz duygusunun dışarıdan gelen bir tepkiyle nasıl bir utanca dönüştüğünü eminim ki hatırlıyoruzdur. Pek çoğumuz için önemsiz anılar gibi gözükse de bilinçaltımıza yerleşen etkileri gözardı edilemeyecek kadar önemli sorunlar yaratmaktadır. Özellikle seks hayatımızda kendini birçok şekilde ortaya koyar, partnerimizin yanında rahat ve özgür hissetmemize engel olur, kadınların orgazm deneyimi yaşayamamalarının ardında yine bu duygunun bastırılmış etkileri vardır. Erkeklerde erken boşalma ve ereksiyon sorunlarının arkasındaki nedenlerden biri yine bilinçaltımızın derinliklerinde yatmakta olan utançtır. Sekse aşırı düşkünlük, doyumsuzluk ve cinsel arzuların yoğunluğu da bu duyguya bağlı olabilir.

İçimizdeki Öz’e ulaşmanın yolu kişiliğimize yapışmış olan utanç duygusunun etkilerini görmek ve yaşamış olduğumuz deneyimlerin belleğimizde yarattığı izleri farkedip, dönüştürmektir.

Nil Gün, “İçimizdeki Şaman, Duyguların Simyası” adlı kitabında utanç duygusunun kişiliğimize olan etkilerini şöyle açıklamıştır;

“Bu duygunun en karakteristik özelliği kendimizi sürekli meşgul etme çabasıdır. Günlerimiz görev ve başkalarına karşı sorumluluklarla, sürekli meşguliyetlerle doludur. Kendimize ayıracak zamanımız yoktur ama herkesin yardımına koşmak bir çeşit görevimizdir. İnsanlara “hayır” demekte zorlanırız. Hayır dediğimizde ise suçlu hissederiz. İnsanların bizi onaylaması, onların sevgilerini kaybetme korkusu dayanılmazdır. Başkalarının beklentilerini karşılayarak sevileceğimize, dolayısıyla değerli olacağımıza inanırız. Toplumun onayladığı “iyi insan” olma uğruna , sıradan bir insan olarak sürdürürüz yaşamımızı.

Mükemmeliyetçilik erdemmiş gibi görünse de ağır suçluluk duygusundan kaynaklanan yaşam hazzını ve hayatın zevkini bizden çalan bir dürtüdür.

Empoze edilmiş utanç duygusunun üstesinden gelmek ve kendi öz değerlerinin farkında olmak derin bir kendini tanıma yolculuğudur.

Başkalarının empoze ettiği utanç mesajlarını elemekle onların bağladığı enerjide açığa çıkar. Bu ortaya çıkan enerjiyi , kendi varlığının, kendi ruhunun değerlerini anlamak için kullandığında , iç sesini işitmen kolaylaşır, sezgilerin güçlenir, farkındalığın gelişir. Hem kendine hem başkalarına duyduğun gerçek saygı artar.”

Yaptığım çalışmalarda, utancın en keskin ve ağır etkilerinin çocukluk ve ergenlik dönemindeki cinsellikle ilgili deneyimlerden kaynaklandığını gözlemledim. Bu deneyimlerin bilinçaltındaki olumsuz etkileri yüzeye ulaştığında, kişilerin özgüven ve özdeğerinde fark edilecek bir artış ortaya çıkıyor, en önemlisi, cinsel yaşamlarında daha önce deneyimlemedikleri farklı haz ve tatları deneyimliyor, cinsel yaşamlarının kalitesini arttırabiliyorlar.

SATH Bilinç Okulu