2-3 yıl önce, sigara paketlerinin üzerine sevimsiz sloganlar basılmaya başladığında, “Sigarayı bırakasım var” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.

Sonuç:
1.5 paket olan tüketimimi 2.5 pakete çıkartmışım…

Baktım durum gittikçe saçma bir hal alıyor, “Ey sigara efendi! El mi yaman bey mi yaman, bu defa bırakasım var değil, bırakacağım, hatta bıraktım bile!!! diyerek girişiyorum yarattığın semirmiş zihinsel kod ve fiziksel bağımlılığıma” demiş bulundum bir kere…

Sigarayı bırakmamın arkasında, Amerika menşeli fetva verenleri ve  Recep Tayyib’i arayanlar hiç boşuna uğraşmasın. Başkaları dedi diye nasıl 3 çocuk yapmaya kalkmadıysam, sigarasız yaşama geçişe de kendi hür irademle karar vermiş bulunuyorum.

Şimdi… “Kendi irademle bırakabilirim ama canım bırakmak istemiyor” diyenlerin içinde hatırı sayılır yüzdeyle kendini kandıranları hariç tutarak, geri kalanlara da şapka çıkartıp asıl hedef kitleye yoğunlaşalım biz: Zararlarının farkında olup, verdiği rahatsızlıklardan kurtulmak için bırakmak isteyip de yıllar içinde aralarında oluşan güçlü bağ sebebiyle bir türlü  bırakamayanlar içindir bu yazı, başkaları okumasın…

Bir arkadaşımın verdiği Mora Terapi broşürü ile başladı serüvenim aslında. Henüz hiç de sigarayı bırakma modunda değilken , telefon açıp, ücretini öğrenince de “Aaaa çokmuş be!!” diyerek kapattım.  

“Sen bu parayı şimdiye kadar nerelere vermedin ki, ayrıca çokmuş dediğin rakamı bizzat 1.5 ayda zaten sigaraya verirken, kimi kandırıyorsun?” dedi içimden bir ses.

“Hadi canım, kaç kere bırakmayı, azaltmayı denedin, hangisinde becerebildin ki? Kabul et, bu iş o kadar kolay değil. Ayrıca içmenin keyfini de inkar edemezsin, zevk alıyorsun içmekten. ” diye onu provake etti başka bir iç ses.

Bu iç ses popülasyonundan içime fenalık geldi haliyle ama emekli olma, tatil derken yoğun gündemim yüzünden 1 ay daha katlandım karşılıklı çekişmelerine.

Nihayet, bir ay önce Pazar günü tamam dedim, vakt-i sela’dır. Yarın Mora Terapi uygulayan merkezlerden biri aranacak ve randevu alınacak, o kadar! “ Ardından da “Nasılsa yarın bırakacağım seni, bunu veda busesine say” diyerek bir sigara yaktım.

Ertesi gün, telefonu Dr. Bahattin Uçar yanıtladı ve şansıma aynı gün içinde randevu verdi. Geliş saatime kadar bol bol su içmemi, sürekli kullandığım sigaradan iki taneyi seans öncesi içmek üzere yanımda getirmemi tembih etti. Ne güzeldi, dünkü vedalaşmayı saymayıp bugün yine vedalaşacaktık demek ki. Ama bir dakika yahu, sonrasında bir daha hiç içmeyeceğim gerçeğine hazır mıydım ki? Bu soruyu sorabildiğime göre, gerçekten bırakmak istiyor muydum ben acaba??? Vazgeçse miydim, zaten adama telefon numaramı da bırakmamıştım, randevuyu habersiz iptal etsem beni hayatta bulamazdı… Saçmalıyordum, evet…

Mora Terapi Merkezi’ne vardığımda, arka arkaya içeceğim sigaraların kül ve izmaritlerini atacağım iki minik şişe vererek, beni dışarıya yolladılar. Sonra o iki minik şişeyi cihazın içine yerleştirdiler. Cihaz, içtiğim son iki sigaradaki rezonansı tespit ederek, bunun bendeki karşılığını vücudumun belli yerlerine bağlanan elektrodlarda tespit edecek ve bu kodu silecek şekilde programlandı. Yani sigara içen ben’i analiz etti, içmeyen ben’e ait yeni bir kod yaratmak üzere bana geri yansıttı. Bilimkurgu gibi geliyor kulağa değil mi?

Başarı oranı %92 civarında bir yöntemmiş bu. Su içilmesini, rezonansın tespitinin ve dönüşümünün rahat yapılabilmesi için istiyorlar. Su bir nevi kod taşıyıcı. Sonrasında da özellikle ilk iki gün sürekli toksin atacağımız için çok su içecekmişiz. Bir de idrar rengi koyu olabilirmiş endişe etmemek gerekiyormuş. Spritüel pratiklerden su içme ve çözülmeleri ter ve idrarla atma durumuna alışkınız zaten. Ama asıl şaşkınlığı, 21 gün boyunca sigara içmediğimiz takdirde bunun kalıcı bir davranış olacağı ile ilgili açıklamayı duyunca geçiriyorum. Reiki’de de 21 gün kuralı vardır, uygulayanlar bilir. “Zaten ne biliyoruz ki? “ adlı spritüel belgeselde de beynin bir alışkanlığı, düşünce kalıbını değiştirebilmesi için gerekli sürenin 21 gün olduğu söylenir. Ne güzel… Bilim ile spritüel bilgilerin arasındaki uçurumu biraz daha kapatan ve umut vadeden adımlar bunlar.

45 dakikalık seans bitene kadar ben de sorularımı sormaya devam ettim, meraklı bir kova olarak. Cihaz aslında ilk olarak alerjilere ait kodları metabolizmadan silmek amacıyla geliştirilmiş. Örneğin inek sütüne alerjiniz mi var? Biorezonans işleminden sonra tekrar süt içtiğinizde vücudunuz alerjik tepki vermiyormuş. Sonra insanoğluna özgü merak ve keşif dürtüsüyle, “Bunu başka nerelerde kullanabiliriz?” sorusunun cevabı olarak, alerjiler, ağrılar, kilo verme ve sigara bırakma gibi alanlarda da hizmet verebilecek şekilde geliştirilmiş.

Seans bittiğinde, 2. çakra seviyesine yapıştırılmış ve sizin sigara içmeyen halinizi destekleyecek rezonans yüklenmiş bir metal disk ve ilk  48 saat içinde fiziksel yoksunluk hissi duyarsanız dilinize damlatacağınız serum fizyolojik şişeciği ile oradan ayrılıyorsunuz. Öneriler, sürekli su içmeniz, ilk 48 saat içinde sigara ritüelini hatırlatan çay kahve gibi şeyler tüketmemeniz. Ben kahve içmeden yaşayamayacağımı söyleyerek bunu reddettim. Doktor nereden bilsin nikotine beş basacak kadar kafein bağımlısıyım ve bundan vazgeçmeye hiç ama hiiç niyetim yok! Sigarayı bırakmışım sinirliyim zaten. Hakikaten bıraktım mı şimdi, hadi canım, dur bakalım ne olacak düşünceleriyle ayrıldım terapi merkezinden. Sinirliyim afrası tafrası da biraz kendi kendimin dolduruşu ve psikolojik gibi geldi ama çaktırmıyorum kimseye.

Bundan sonra yaşananlar, işlemin kendisi kadar ilginç aslında. Son yıllarda uyanık olduğum saatlerde maksimum 3 saat sigara içmede duran ben, bakalım terapi sonrası ne tepkiler verecektim en önemlisi ne kadar süre dayanabilecektim, aklımdaki düşünce buydu.

İlk olarak markete gidip alışveriş yaptım. Tam kasanın önüne vardığımda “bir de sigara” diyecekken kendime geldim ve “Naapıyorsun kızım, sen sigara içmiyorsun ki?” dedim kendime. Hımm. Olumlu bir başlangıç. Eve girdiğimde kahvemi yaptım ve bilgisayarın başına oturduğumda elim sigara paketi arandı. Haha diye güldüm, içmiyorsun sen, sadece ritüelin tetiklediği bir şeyi aranıyor fiziksel bedenin. “İçsem mi acaba?” dedim. Araya bir sürü şey girdi, bir baktım unutmuşum bu düşünceyi. Bu defa duygusal bir atak oldu, sigara içen halimi hüzünlü bir şekilde hatırladım. Ama sigaranın tadını ve kokusunu hatırlayamadığımı fark ettim!!! Sanki hiç sigara içmemiştim. Sigara içen ben’e ait görüntüler zihnimdeydi ama bunu destekleyen tat ve koku yoktu. Görüntüler ise akıcı olmadıkları gibi oldukça fluydular. Çok eski zamana ait kayıtlar gibi. Hafiften tırsmadım değil, “Müjde kızım sen neye bulaştın?”  diye. Bu paranoyak halim de birkaç dakika ya sürdü ya sürmedi, geldiği gibi hızlıca kayboldu.

28. saatin sonunda, birkaç saat süren bir fiziksel yoksunluk atağı yaşadım. Bir şey istiyordu bedenim ama ne istediğinden emin olamıyordum. Aslında isim olarak onun sigara olduğunu biliyordum ama sigara yakmak içimden gelmiyordu. Nihayet bu da geçti. 48 saat bitene kadar başka bir yoksunluk hissi yaşamadım.

Sadece 12.gün beni hazırlıksız yakalayan bir gerilim anı sonucu, sigara yakmaya karar verdim. Yaktığım ve söndürdüğüm sigaralar tablayı doldururken, aslında içmek istemediğimi fark ettim ama nedense inatla yenisini yakıp durdum.

Bu durum bir haftaya yakın sürdü ve sigara içme miktarım eskisi kadar olmasa bile, baktım ki birkaç ay içinde aynı miktara çıkma olasılığı çok yüksek, hemen merkezi aradım. Bir haftadır sigara içtiğimi ama ek seans hakkımı kullanarak tekrar bırakmak istediğimi söyledim. Kesin şimdi fırça yiyeceğim diye beklerken, kaç günü sigara içmeden geçirdiğimi ve içmeyi tetikleyen şeyin istek mi alışkanlık mı olduğunu sorguladılar. 12 gündür içmediğimi ve aslında istek duymadan içtiğimi söyleyince, hiç de beklediğim gibi yargılama moduna girmeden hemen ertesi güne randevu verdiler. Harika dedim, bugün de rahat rahat içebilirim. Biliyorum biraz b.kunu çıkarttım işin ama yalan söyleyecek halim yok, duygusal olarak aynen bu tepkiyi verdim ne yapayımJ

İkinci seansın üzerinden 21 günden fazla zaman geçtiği için rahatlıkla “Ben artık sigara içmiyorum diyebilirim. Ancak bu zaman süresince dikkatimi çeken bir şey oldu. Yine 28.saatin sonunda aynı yoksunluk hissini yaşadım. Garip bir şekilde metabolizmanın iç saati bu sürenin sonunda devreye girdi yine. Anlamı var mı bilmiyorum ama yine birkaç saat zor anlar yaşattı ve sonra geçti.

Birbirimizden habersiz olarak aynı dönemde kardeşim de sigara bırakmış. Onun yöntemi de lazer teknolojisi. Başarılı olduğunu söyleyebiliriz çünkü o da artık içmiyor.

Benim ikinci seansa gidişim sırasında yolumun üstünde işyeri olan bir arkaşıma uğradım ve gittiğim yeri duyunca “ben de geleceğim” dedi. Bırakmak için uğraşıp da başaramayanlardanmış kendisi de meğer. Bilgi alıp çıktı, ertesi gün de gidip seansa girmiş. Telefonda bana “inanır mısın iki gündür içmiyorum ve söylediğin doğruymuş aramıyorum” dedi. Şimdi düşünüyorum da… Belki de ben ikinci seansa o arkadaşımın da bırakmasına vesile olmak için gitmişimdir. Kimbilir… Jung Usta, kulakların çınlasın, tesadüf diyemiyoruz artık sayende bunlara. Neymiş, yine eşzamanlılık yine tam kıvamında…

Artık yazıyı toparlamak gerekiyor sanırım. Neyse…

Bırakmak isteyip de, iradelerinin onları yarı yolda bırakacağından korkarak cesaret edemeyenlere son söz ve ara gazı :
Ben bile bıraktıysam, sen kesin bırakırsın, hatta şımarıklık yapmazsan ek seans uygulamasına bile ihtiyaç duymazsın. Başarabilirsin! Kim tutar seni, yürü be koçum!!! Sen var ya sen!!!