Isırgan otu ile başı belaya girmeyen neredeyse yoktur. Bahar aylarında pikniğe gidildiğinde veya açık havada kırda bayırda dolaşırken illa ki bir yerlerimize değip bizi kaşındırmıştır bir zaman veya doğayla ne kadar iç içe olduğumuzla doğru orantılı olarak çok zaman.

 

Yıllardır savaş açtığım ve düşman saflarında gördüğüm bu bitkinin, tesadüfen keşfettiğim yararlarından sonra artık kendileri bizim evin baş köşesinde. Yok canım tabii ki saksıda yetiştirmiyoruz, o kadar da uzun boylu değil. Bizim aşkımız  3 kavanoza sığdırılmış kurutulmuş yapraklar, çekilmemiş tohumlar ve öğütülerek toz haline getirilmiş tohum formlarında. Peki ısırgan otu nasıl ve niçin hayatıma çekilmişti?

 

 

İki ay önce bahsettiğim gibi kan ile ilgili pek de bilinmeyen bir problem yaşıyordum ve bu problemin bir ayağında da demir eksikliği vardı. Gerçi sevgili doktorum bana demir hapları vermişti ve birkaç ay içinde bu haplar sayesinde demir eksikliğimin yavaş yavaş azalacağını garanti etmişti ama benim hiç öyle birkaç ay bekleyesim yoktu.   İşte tam da bu dönemde beni ısırgan otuna çeken bir eşzamanlılık bombardımanı yaşamaya başladım.

 

Önce alakasız bir gruptan ısırganotunun yararları ile ilgili bir elektronik posta aldım. Kozmik şakacı, ilk ipucunu pek dikkate almadığımı fark etmiş olsa gerek ki, “Acaba hangi besinler daha çok demir ihtiva ediyor?” düşüncesi ile internette yaptığım araştırmada karşıma yine ısırganotunu çıkarttı. Oysa ben lezzetli ve iştah açıcı seçenekler bekliyordum, ısırganotu pek hayallerimdeki demir deposu değildi bu açıdan bakıldığında. Gittiğim markette ısırgan otu poşet çayları, ısırgan otu yeşil çay karışık poşet çaylar gördüm. Ben her hafta markete giderim ve yeni çıkan bitki çaylarını kontrol ederim, yoktu geçen hafta bunlar. Kozmik şakacı bir haftada bana yetiştirmiş bunları, helal olsun!. Ama… Yine almadımJ

 

Sonra devamlı ilaçlarımı aldığım eczanede ısırganotu dahil birkaç doğal ürünün broşürü tutuşturuldu elime. Diğer seçeneğim ise harnup olarak da bilinen keçiboynuzuydu. Bunun ise pekmez şeklinde olanı öneriliyordu. “Isırgan otundan iyidir” dedim ve mahallemizin aktarının yolunu tuttum. Aktarın bana pekmezin içine ısırganotu tohumu karıştırmamı önermesi ve ikna etmesiyle, benim de “Madem tohumunu alıyorum, bari yapraklarını da alayım kaynatır içerim. Tadı ne kadar kötü olabilir ki?” dememle ısırgan otu hayatıma giriverdi. Hiç çıkmayışı ise 2 hafta sonraki kontrolde “Birkaç ayda ancak düzelir” denen demir eksikliğinin doktorun şaşkın bakışları arasında tamamiyle normal değerlere gelmesiyle oldu.

 

Isırgan otu ile ilgili internette yaptığım araştırma sonucu topladığım bilgileri paylaşarak, bu gözden kaçan doğa harikasını sizlere de tanıtmak istiyorum. Benim kan ile ilgili sorunum vardı, ama aşağıda da görüleceği üzere ısırgan sadece kan hastalıklarına değil daha pek çok rahatsızlığa da iyi gelen mucizevi bir bitki. Hem de çoğu popüler şifalı bitki gibi yurtdışından ithal değil, bahar aylarında neredeyse her yerden fışkıracak kadar güzel ülkemin hemen her yöresinde kendiliğinden yetişiyor.

 

ISIRGAN OTU’nun yararları
 

Isırganotu, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir.

 

Böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı ve egzamalarda da genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, bu rahatsızlıklar içerden, kan temizleyici ısırgan otu ile tedavi edilebilir.

 

İdrar yolları hastalıkları ve iltihaplarının tedavisinde ve dışkılamayı kolaylaştırmak için, İlkbahar ve sonbaharda 4 haftalık çay kürü yapılır. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çay yudumlanarak içilir. Lezzeti kötü değildir ancak, biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirilebilir. 

 

Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır.

 

Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi ve daha başka ağır kan hastalıklarında yardımcı olur.

 

Alerjik rahatsızlığı olanlar (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içmelidirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.         

 

Cansız saçlar taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla  yıkandığında birkaç hafta içinde saçların canlanarak sık bir biçimde büyümeye başladığı gözlenebilir. (Hımm, şampuan endüstrisi yakında bunu da keşfeder, kına özlü, ginsengli, zeytinyağlı şampuanlardan sonra talepten önce bir arz yaratırlar artık.- Yazarın yeni notu: Bu yazıyı bitirdiğimin ertesi günü bir eczanede gördüm, ısırganotlu şampuan keşfedilmiş bile.)

 

Damar tıkanıklığı olanlar (baldırlarda), ısırganotu kökü ayak banyosu yaparlarsa, bacak  empütasyonundan kurtulabilirler. (Empütasyon ne demekse?Ben bilmiyorum, doktorunuza danışın, herşey benden beklenmesin.) Koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da belden yukarısı banyo  küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır.

 

Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle,  yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür. Özellikle ilkbaharda, bitkinin taze filizlerini kullanarak, bir doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü yapılması yararlıdır. 

 

Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır. (Demek ki neymiş, trekking tarzı doğa sporlarıyla uğraşanlar doğal yollarla siyatik ve benzeri rahatsızlıklarını dağda bayırda yürürken farkında bile olmadan sürtündükleri ısırgan otlarıyla tedavi edebilirler. Yeter ki sırt çantalarında bir kutu da pudra bulunsunJ )

 

Kurutulmuş bitkileri güvenilir bir bitki satıcısından temin edebilirsiniz. Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, tedavi edici gücü de o kadar fazladır. Kış için kurutacağınız ısırganları ise mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bitkinin neslini sürdürmesine izin verin! (Kökünü kurutmayın, dibine darı ekmeyin diyorlar kısacaJ )

 

Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır, kaynatılmaz. (Bu kısım çok önemli, çoğu bitki çayları hazırlanırken bu kural geçerli, yoksa fayda sağlamak yerine bazıları zarar bile verebiliyor. Çünkü kaynama sadece etken maddeleri yok etmiyor, bazı zararlı bileşenleri de etken hale getirebiliyor.)

 

Biraz da kullanım biçimleri hakkında bilgi verelim:

 

Çay Hazırlamak :

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Isırganotu Tentürü : İlkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldiğince ince kıyılır ve bir şişenin boğazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, çalkalanarak güneşte 14 gün boyunca bekletilir ve sonra bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir. (Hiçbir bitki için tentür denemediğimden, bu yöntemi bilen birisi gözetiminde hazırlamak en doğrusu diyorum)

El ve Ayak Banyoları : İki avuç dolusu yıkanmış kök, sap ve yaprak, 5 litre soğuk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak : 4-5 avuç taze veya kurutulmuş yaprak, 5 litre suya koyulur, ağır ateşte kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldığında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmış kök, 10-12 saat soğuk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika bekletilip süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.

 

Son Söz:

Bunlara ilave olarak daha önce bahsettiğim gibi bir tatlı kaşığı harnup pekmezine bir çay kaşığı kadar tohumundan karıştırıp sabah aç karnına tüketebilirsiniz.

Bu arada belirtmem gerek ki ısırganotu kürüyle düzelen sadece demir eksikliğim. Trombositlerin ise bungy jumping yapar gibi inişli çıkışlı eğlencesi sürüyor. Doktora göre trombositler beslenmeye bağlı olarak azalıp çoğalmıyorlar, bilinmeyen bir sebeple kafalarına göre takılıyorlar. Onlara sonunda Reiki ile müdahale ettim, doktora da daha seyrek görüşelim mümkünse dedim, beni özleyecekmiş, öyle dedi. Seyrek görüşelim derken yıl bazında konuştuğumu anlamadı, ben de bozuntuya vermedim. Doktor, ısırgan otu ve reiki yerine bana kortizon verirsen bir gün bu aşkın biteceğini bilmeliydin!!! Hem son ölçümlerde onlar da yüksek çıkmıştı, bu da mızıkmam için yeterli bir sebep. Öyle ya, yeniden ölçüm yaptırmazsam, onların hala yüksek değerde olmadığını kim iddia edebilir ki?

Müjde Apay

1969 yılında İstanbul’da doğdu.Şişli Terakki Lisesi’nin ardından, İstanbul Üniversitesi Turizm ve Otel Yönetimi Bölümünden mezundur. Alison University Psycology Diploma ve Biology and Behavior of Psycology Sertifika, Psikiyatri Derneği Temel Psikoloji programlarını tamamlamıştır. 2009 yılına kadar Turizm ve Bilişim Sektörlerinde çalıştıktan sonra spritüel gelişim alanında çalışmak ve hizmet vermek üzere kurumsal hayata veda etme kararı almıştır. Müjde Apay, Klasik Sistem Usui Reiki Master’ıdır ve Reiki eğitimlerini destekleyen Işık Köprüsü, Çakra-Aura eğitimlerini almıştır. Eğitim ve uygulamalarından edindiği bilgi ve tecrübeleri, hem şifa uygulamalarında hem de Reiki eğitimlerinde etkili bir şekilde kullanmaktadır.