Peki teknoloji Organizmaların Genetiğini neden değiştiriyor? Buna ne zaman başladı? Aslında insanoğlu avcılık ve toplayıcılıktan tarıma geçmesiyle birlikte hibritleştirme-melezleme yöntemleri ile ekip biçtiği-ürettiği ve yediği canlıların, bitki ve hayvanların genetiğine müdahale etmeye başladı. Bunu da daha verimli, daha iyi ürün almak adına yaptı. Daha fazla süt veren inekler, daha fazla buğday veren başaklar, daha lezzetli bira yapmayı sağlayan arpalar… Binlerce yıldır daha verimli, daha lezzetli, daha dayanıklı ürünler için uğraşılıyor ve bu olmasaydı bol sulu ve lezzetli portakallar, mandalinalar yerine turunç yiyor olacaktık…
Biyoteknoloji insanoğlunun binlerce yıldır hibritleştirme veya aşılama yöntemleri ile yaptığını yeni yöntemler kullanarak ve daha hedefe odaklı olarak yapmaktadır sadece. Niçin? Birden fazla hedef var aslında ama en önemli hedefler tarımdaki en önemli sorunlardan olan böceklere ve zararlı otlara dayanıklı bitkiler geliştirmek. Böceklere dayanıklı bir soya bitkisi geliştirirseniz tarlaya böcek ilacı atmanıza gerek kalmaz. Zararlı otlara dayanıklı bir mısır bitkisi geliştirirseniz otlarla mücadele için kimyasal ilaçlarla veya mekanik olarak çapayla mücadele etmenize gerek kalmaz. Daha az işçilik ve daha düşük maliyetle daha iyi ürün almış olursunuz. Biyoteknolojinin hedefleri arasında besleyici düzeyi daha yüksek olan tahıllar, anne sütüne daha benzer yapıda inek sütleri geliştirmek de var, ancak günümüzde en geniş uygulamaya sahip GDO lar (%90 dan fazlası) böceklere ve otlara dayanıklı olanlar. Pamuk üretiminde GDO seçimi %60 daha az atık üretimi, %25 daha az enerji kullanılması, maliyetin ise %25 daha düşük olması anlamına geliyor.
GDO lar ne kadar zamandır ekilip biçiliyor? Yaklaşık 15 yıldır, ve günümüzde 100 milyon hektarlık bir alanda GDO tarımı yapılıyor. Bunun yarıdan fazlası ABD de, kalanı ise büyük ölçüde Arjantin, Kanada ve Çin ‘de yer alıyor. Dünya üzerinde bu tarımın en önemli kısmını soya fasulyesi oluşturuyor. İkinci sırada mısır, ardından kanola ve pamuk geliyor. Arjantinde ekilen soya fasulyelerinin %90 dan fazlasını GDO oluşturuyor. Yani GDO dan uzak durmak isteyenler öncelikle bu ülkelerden ithal edilen soya ve mısırdan (mısır şurubu) uzak durmalı.
Peki neden korkuyoruz? Binlerce yıldır hibritleştirme ile bir bitkiden diğerine gen aktarımı yapıyorduk zaten, tohumlara gen aktarımını laboratuvarda yapınca canavarlar yaratılmasından mı korkuyoruz? Bu bitkileri yediğimizde genlerinin bizim genlerimize karışmasından mı korkuyoruz? Binlerce yıldır buğday yiyoruz da hangimizde buğday genleri var? Ah keşke başaklar gibi incecik olabilsek. 🙂 Aslında insan genomunda bazı virüslerin DNA ları mevcut, yani binlerce yıl önce DNA’mıza girmiş virüsler var, günümüzde de özellikle Ebstein Barr ve Adeno virüsler genomumuza girme eğiliminde ama GDO’lara gen aktarımı virüsler aracılığıyla yapılmadığı için artık bu yönde bir tehlike yok gibi. Yok gibi diyorum çünkü kesin olarak tehlikesiz demek mümkün değil. Ama unutmayalım ki dağdan topladığımız kekik için bile kesin olarak tehlikesizdir, istediğiniz kadar yiyip içebilirsiniz demek mümkün değil. İlaç olmaya aday bir tek molekülün insan sağlığına etkilerinin araştırılmasının yaklaşık 10-15 yıl sürdüğünü düşünürsek insan sağlığı için bir konuda “kesinlikle zararsızdır” demenin mümkün olmadığını söylemeliyim. Aslında doğal bitkilerde de bize zararlı maddeler bulunabilir ve bu bitkiler genetik olarak değiştirilerek zararsızlaştırılabilir.
Bizi korkutan bilmiyor olmak. Hazır köfte paketinde içindekiler kısmında minicik harflerle soya proteini yazıyor. Köftemin ne kadarı aslında soya fasulyesi? Bu soya fasulyesi genetik olarak değişitirilmiş mi? Peki ne değişiklik yapılmış? Böceklere dayanıklılık geni aktarılmışsa böcek ilacı kullanılmadığı için bunu özellikle tercih edebilirim, ama ya başka bir gen aktarılmışsa? Mesela fıstık geni aktarılmışsa ve benim de fıstığa alerjim varsa? Bilmeyi hak ediyoruz, GDO lu mu, hangi genler eklenmiş? Kimyasal gübre kullanılmış mı? Daha önemlisi böcek ilacı-insektisit kullanılmış mı?
GDOlar aleyhindeki söylemlerden biri de sağlığa zararlı oldukları konusudur. Bu konuya geçmeden önce benzerlikleri nedeniyle ilaçların geliştirilme aşamalarından bahsetmek istiyorum. Bir ilaç ruhsat alıp piyasaya çıkmadan önce ilk aşamada hayvanlar üzerinde deneyler yapılır; toksik etkileri, yararlı ve zararlı etkileri araştırılır. Güvenli ve faydalı olduğu yönünde sonuçlar alınırsa daha ileri araştırmalara geçilir. Sağlıklı gönüllülerde ve hasta kişilerdeki etkileri, diğer ilaçlarla karşılaştırılmaları şeklindeki araştırmalar 3 fazda yapılır ve bunlardan sonra ilaç ruhsat alarak eczanelerde satışa sunulur. Ancak araştırmalar 4. fazda devam eder. Bazen piyasaya çıktıktan yıllar sonra bir ilacın zararlı etkileri saptanıp ruhsatı iptal edilir ve toplatılır. GDOlar’ın da zararlı etkileri olup olmadığının araştırılabilmesi için yeni geliştirilen her bir bitki için laboratuvarlarda ve araştırma merkezlerinde hayvan deneyleri yapılmaktadır. Hangi deneylerin yapılması gerektiğine dair çok ciddi ve kapsamlı çalışmalar yapılmıştır ve bu deneyler sonucunda güvenli bulunanların tarımına izin verilmektedir. Benim kişisel fikrim laboratuvarda geliştirilmiş tüm ilaçları aynı kefeye koymadığımız gibi tüm GDOlar’ı da aynı kefeye koymamak gerektiği yönünde. Nasıl ki binlerce ilaç insan sağlığına yararlıyken her yıl birkaç tanesinin zararı tespit edilip ruhsatı iptal ediliyor; pek çok GDO avantaj sağlarken bazıları zararlı bulunabilir ve üretimden kaldırılabilir. Örneğin böcek ilacına gereksinimi ortadan kaldıran bir GDO uzun vadede daha sağlıklı bir insan nesli sağlayabilir, ancak tarımı yapılan bitkinin ot ilaçlarından etkilenmesine engel olan bir gen değişikliği bizim mutfağımıza ot ilaçlarının kalıntılarını taşıyan bitkiler de getirebilir. Bu nedenle, uzun vadeli sonuçları değerlendirebilek için de hangi bitkiye hangi genlerin eklendiğini ve yetiştirilirken böcek ilacı, ot ilacı vs kullanılıp kullanılmadığını bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tüm GDO ları yasaklamak yada kötülemek ancak ekonomik-sosyal nedenlerle olabilir çünkü bilimsel olarak sağlığa zararlı olduklarına dair güvenilir bir kanıt yada bunu gösteren bir araştırma sonucu yok, sadece endişeler ve olasıdır düşünceleri var. Eğer gerçekten sağlığımıza olan uzun vadeli etkilerini düşünüyorsak her birini ayrı ayrı değerlendirmek, bunun için de bilgilenmek gerek.
Bazı arkadaşlarım benim GDO lu ürün tüketip tüketmeyeceğimi, hatta çocuğuma yedirip yedirmeyeceğimi soruyorlar. Öncelikle evde organik tarım ürünlerini tercih ettiğimi söylemeliyim, daha pahalı oldukları halde, hatta elmalar kurtlu olduğu halde özellikle tarım ilacı-insektisit (böcek öldürücü) kullanılmamış ürünleri tercih ediyorum. Ama bazen sera domatesi de alıyorum, çiftlik balığı da ve GDO lu ürünleri de hem ucuz hem de insektisit kullanılmamış olduğu için tercih edebilirim… Evet! GDOlar’ın uzun vadede zararsız olup olmadığına dair kesin bilgimiz yok ama sigara gibi hem bireysel olarak insan hem de toplum sağlığına ve doğaya zararları çok iyi bilinen bir ürünün tarımı yasaklanmıyorken GDOlar’ın yasaklanmasını yada öcü gibi gösterilmesini çok doğru bulmuyorum. Ben sigara içmiyorum ve içilen yerde durmuyorum ama pizzayı da üzerindeki salam ve sucuğu da, haşlanmış mısır tanelerini de çok seviyorum…