Hiç akupunktur yaptırdınız mı? Ya da bedeninizde bir sıkıntı varken şifa konularıyla ilgilenen bir dostunuz gelip size biraz dokunup ve hatta bazı noktalara parmağıyla sertçe basıp sizde rahatlama yarattı mı? Peki hiç beden meridyenlerini ya da akupunktur noktalarını duydunuz mu? Belki de bir tamamlayıcı tıp doktoruna gittiniz ve masasındaki insan bedeni üzerinde bir sürü çizgi olan bir modeli gördünüz. Peki tüm bunlar nedir, nasıl oluyor ve sadece “iyi düşünmek” üzerine kurulu “Plasebo etkisi” ile mi oluyor?

Geçtiğimiz yazımızda “Çakralar”ın bilimsel tekniklerle nasıl ölçüldüğünü anlatmıştık. Şimdi ise size “Beden Meridyenleri”nin varlığının üç Fransız bilim insanı tarafından bilimsel yöntemlerle nasıl ispatlandığını anlatalım.

Nedir Bu Meridyenler?

Bedenimizdeki meridyenler kadim geleneklerde insan bedeninde yaşam enerjisi Chi (Ki)’nin aktığı kanallar olarak binlerce yıldır bilinmekte ve geleneksel şifa tekniklerinde kullanılmaktadır.

Meridyenler boyunca enerji (Chi) akışı sağlıklı bir vücut fonksiyonu için gereklidir. Enerji akışının dengeli ve sürekli olması, sağlık ve iyi yaşam kalitesiyle ilişkilendirilirken, akışın engellenmesi veya dengesizliği ise hastalıklara yol açabilir.

Meridyenler üzerindeki belirli noktalara akupunktur noktaları denir. Bu noktaların üzerine iğneleri sokarak veya basınç uygulayarak enerji akışını düzenlemek ve sağlık sorunlarını tedavi etmek amaçlanır. Her meridyen belirli iç organlarla ilişkilendirilir ve bu organların fonksiyonlarını düzenlemek için kullanılır.

Kadim öğretiler, 12 ana meridyen ve 8 ekstra meridyen olmak üzere farklı meridyen sistemlerini tanır. Her bir ana meridyen, belirli bir iç organla ilişkilendirilir ve vücutta farklı bölgelerden geçer. Ekstra meridyenler ise daha geniş enerji yollarını temsil eder.

Her bir ana meridyen, belirli bir iç organla ilişkilendirilir. Bu organların enerji akışındaki dengesizlikler veya bozukluklar, vücuttaki sağlık sorunlarına yol açabileceğine inanılır. Meridyenler aracılığıyla bu iç organların enerjileri düzenlenmeye çalışılır.

Batı’da Akupunktur ve Meridyenler

Batı’da akupunktura dair veriler 1800’lerden beri kaydedilmiş olmasına rağmen, bu tedavi yöntemi 1970’lerde yaygın bir şekilde halka duyurulmamıştı. “New York Times” gazetesinin bir muhabiri, Çin’de seyahat ederken apandisit geçirdi ve akupunktur kullanılarak ameliyatsız biçimde şifalandı. Bu olay batı basınında geniş bir şekilde yer aldı. Doktorlar, bu tekniğin “plasebo etkisi” olduğunu iddia ederek açıklamaya çalıştılar. Ancak bu etkiye tepki veremeyecek olan hayvanların da akupunkturun ağrı kesici özelliklerine yanıt vermesi, burada çok daha fazlasının olduğunu gösteriyordu.

1960’ların başlarında batılı bilim adamları tavşanlarda bu meridyenleri tanımlamalarını sağlayan özel bir doku boyama tekniği geliştirdiler. Fakat Batılı bilim adamları bu araştırmayı 1980’lere kadar görmezden geldi.

Taa ki üç Fransız araştırmacı, Dr. Jean Claude Darras, Pierre De Vernejoul ve Pierre Albarede, insanlar üzerinde radyoaktif insanlar üzerinde bu deneyleri tekrarlayana kadar.

Deney nasıl yürütüldü ve sonuçlar ne oldu?

Üç araştırmacı çalışmalarını, Paris’teki Necker Hastanesi Üroloji Bölümü ve Biyofizik ve Nükleer Tıp Akupunktur Bölümü’nden 250’den fazla sağlıklı kontrol grubu ve 80 böbrek patolojisi hastası üzerinde yürütmüşler. Deneylerini de birkaç kez tekrarlamışlar. Deneyde kullanılan teknetyum-99m (mTc) radyoaktik izotopu ve sodyum perteknetat olarak kullanılmış. Deney, bir gamma kamera olan Siemens SAM (small-area mobile) dijital sintilasyon kamerası ile gözlemlenmiş. Görüntü analizi, kameraya entegre edilmiş bir bilgisayar sistemi ile yapılmış.

Araştırmacılar hastaların akupunktur noktalarına radyoaktif teknetyumu enjekte etmişler ve nükleer tarama ekipmanı ile izlemişler. Aynı zamanda da akupunktur noktaları dışında da enjeksiyonlar gerçekleştirmişler ki fark anlaşılsın. Nitekim akupunktur noktaları dışında radyoaktif izleyici, enjeksiyon noktasından dışa doğru dairesel desenler oluşturarak yayılmış. Gerçek akupunktur noktalarına enjekte edildiğinde ise radyoaktif teknetyum, kadim insan vücudu haritalarındaki meridyenlerinin tam yollarını takip etmiş. Ayrıca bu yolların vasküler ve lenfatik yollardan farklı olduğu gözlemlenmiş.

Yine aynı sistem ile meridyenlerdeki akupunktur noktalarına akupunktur iğneleri yerleştirmiş ve döndürmüşler, teknetyumun meridyenler boyunca akış hızında bir değişiklik meydana geldiğini izlemişler. Bu araştırma, akupunktur iğnesi uyarısının “chi”nin vücuttaki meridyenler boyunca enerji akışını etkilediğini söyleyen Kadim Çin Tıbbı öğretisini desteklemiş.

Nicel dinamik çalışmalar, çift taraflı K-7 enjeksiyonlarında, sağlıklı tarafta daha hızlı bir difüzyon ve hastalıklı tarafta daha yavaş bir difüzyon olduğunu bulmuş. Enflamatuar organ hastalığında, ilgili organdaki meridyen içinde radyoizotopun göç hızında artış görülmüş. Azalmış bir izotop göç hızı, kanser gibi dejeneratif bir hastalığın işareti olabilir. Bu tür bulgular, terapötik bir değerlendirme veya tanı temelini oluşturabilir. Hücre membranlarıyla yapılan laboratuvar deneyleri, akupunktur noktası uyarımının hücresel fizyolojide sürekli ve tekrarlanabilir değişikliklere neden olabileceğini önermektedir.

****

Her ne kadar bazılarımız için “inanç”tan ibaretmiş gibi görünse de insanlığın kadim bilgeliğinde nice hazine yatıyor. Atalarımızdan bizlere miras kalmış ve sahip çıkılmayı bekleyen nice öğreti var. Şüpheci zihinlerimiz bu öğretileri kabul etmeyi reddetse bile onlar oradalar. (Bu noktada elbette “batıl” olanı “hakikat”ten ayırmamız gerekiyor ki bu başka bir yazının konusu.) Neyse ki günümüzde geleneksel tıp yöntemlerini Batı tıbbıyla harmanlamış nice güzel tamamlayıcı terapi yöntemleri var. Bu anlamda da günden güne zenginliğimiz nice doktorun bu alanda çalışmaya yönlenmesiyle birlikte artmakta…

Yazı serimizin bir başka bölümünde buluşmak üzere…

 

* Bu çalışmanın tam metnini aşağıda paylaştığımız linkten indirip okuyabilirsiniz.

Jean-Claude Dallas, Pierre de Vemejoul, and Pierre Albarede, Nuclear Medicine and Acupuncture: A Study on the Migration of Radioactive Tracers after Injection at Acupoints, American Journal of Acupuncture, Vol. 20, No. 3, 1992

https://www.ihtbio.com/ResearchStudies/Nuclear_Medicine_and_Acupuncture.pdf

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...