Annelik aynı zamanda bir animasyon işi. Tatil köylerine gittiğimizde nasıl animatörler bizi meşgul etmek için çırpınıyorlar, aynen öyle bir şey işte… Canlandırın gözünüzde… Genç animatör sabah, tüm konuklardan önce kalkan kişidir. Anne de öyle. Animatör kalktığı an kendine ayıracak bir dakikaya bile sahip değildir çünkü konuklar uyanmadan yapması gereken işler vardır, hazırlanmak gerekir. Valla anne de öyle… Animatör çabuk çabuk kahvaltısını yapar, havuzun kenarına koşar. Anne ‘En azından bir çay içebilsem’ der içinden, gidip koşarak çay suyu koyar, tuvalete girer ve sonra kendini çocuğuna teslim eder. Annenin hazırlığı bebeğin altını değiştirmek, pijamalarını çıkarmak ve giysilerini giydirmekle başlar. Animatörden farklı olarak anne, hazırlık aşamasını da renklendirmekle yükümlü kişidir. Bez değiştirirken bebeğin eline önce bir emzik verir oyalansın diye. Bu bebeği kesmez, gözü pişik kremindedir. Anne onu da verir ama bebek yere atar. Anne bebeğin düşmesini önlemek üzere bir eli bebeğin üstünde, diğer eli kremi almaya çalışırken bir yandan şarkı söyler… ‘Arı vız vız vız, arı vız vız vız’ diye bağırır… Bu arada, bir yumurtanın on dakika boyunca kaynaması gerekir, anne bebek kucakta, gidip bu işe odaklanmaya çalışır, bebek merak eder olan biteni, eğilip bakmaya çalışır. Anne daha önceleri bir sirk cambazlığı işinde neden çalışmadığına hayıflanır.

Animatör bu arada gerekli materyalleri hazırlar, diğer arkadaşlarıyla günün programını yapar. Konuklar yavaş yavaş havuz kenarına gelmeye başlar, havlular serilir, güneş yağları çıkarılır… Anne, bebeğin kahvaltısını masaya koyar, bebeğin nefret ettiği önlüğü takmaya çalışırken repertuardan yeni bir şarkı bulur, çıkarır: Fış fış kayıkçı, kayıkçının küreği… Bebek sallanarak anneye eşlik eder ama önlük olayına fena halde içerlediğini anneye bağırarak belli eder. Animatörler en güler yüzlü ifadelerini takınırlar, anneler derin bir nefes alarak zorlu etaba başlarlar.

Animatörler havuz kenarını dört yüz kez turlayıp oyunlarına katılacak konuk tavlamaya çalışırken anneler mama sandalyesinde oturan bebeğin etrafında turlamaya başlamışlardır bile. Animatörler o sezonun en popüler şarkılarını bir teyp vasıtasıyla konuklara dinletip ilgilerini çekmeye çalışırken, bazı anneler, özellikle de bakıcılar bir müzik kanalını açıp aynı şeyi yaparlar. konuklar kimi zaman zevkle, kimi zaman zorla animatörlere ayak uydururlar. Havuz içinde cimnastik, çimenlerde cimnastik, ötede okçuluk kursu, tenis dersi, tüple dalma, yoga… Anneler bütün bunların bileşimini uygular. Biraz tenis, biraz yoga, çok cimnastik hareketi, en çok şarkılar ve şarkıcı taklitleri… Kostüm meselesi animatörlere özgü değildir, annelerde de vardır. Anne örneğin, bir kukuletalı şapka takar, kukuleta sallanırken, bebek ilgiyle bu durumu gözetirken anne, beş kaşık mamayı bebeğin ağzına yollayıverir. Skor tabelasına yazılsın, kukuletalı şapka: 5 kaşık, oda spreyinin kapağını çıkarmaya çalışma: 4 kaşık, yüz kremini mama sandalyesinde yuvarlama: 3 kaşık, bebek resimlerine bakma: 7 kaşık… Ohhh der anne, oh der animatör, m-o-l-a…

Anne bebeğin ağzını siler, şuruplarını içirir, bir çay koyar ama içemez. Animatör bir çay koyar ama o da içemez… Bebek anneye fırsat vermez, konuklar animatöre… Sorulacak soruları vardır, daha fazla eğlenmek ve mola vermek istemiyorlardır. Bebek de öyle… Anne bebeği yürütece koyar, ne yazık ki animatörün böyle bir şansı yoktur, uygun bir dille konuklara biraz beklemelerini söyler… Anne bebeğe ‘gel peşimden’ der, tuvalete giderler birlikte. Bebek sifon sesini sever, anne su bitene kadar sifonu çeker. Sifon oyunundan sonra musluk açıp kapamaca oyunu oynanırken anne bir yandan dişlerini fırçalamaya çalışır. Beyaz köpüklü ağzını bebeğe gösterip komiklik yapar, duş perdesini çekip iter, bir havluyla ce-e oyunu oynar…

Velhasıl zaman geçer, bebek uyur. Anne bir kez daha çayın altını açar, animatör gidip bir duş alır, keza anne de. Bebek uyanınca, konuklar öğle yemeğinden dönünce aynı şeyler bir daha başlar. Ta ki gece olup etraf sessizleşinceye kadar…

Sonra yeni günle birlikte her şey bir daha başlar.

Ece Arar