Sezen Aksu’nun çocukluk yıllarımdan hatırladığım ve çok sevdiğim bir şarkısındaki “düşler ve gerçekler birbirinden ayrı yaşar” cümlesi kulaklarımda çınlarken bu makaleyi yazma fikri aklıma düştü. Hayaller ve gerçeklerin zihnimizde birbirinden ayrı yaşayıp yaşamadığını araştırırken, önce Dr. Sperry’nin beynin sağ ve sol yarımkürelerinin farklı çalıştığını ispatlayarak Nobel ödülü aldığı çalışmasını okudum. Bu çalışmadan bir çıkarım yapılacak olursa:

Sol beyin; dil, aritmetik, mantık, analiz etme, detaylar ile ilintili. Psikoloji bağlamında; ego (gerçeklik ilkesine göre tüm düşünce, duygu, davranış ve dürtüleri organize eden özümüz) ve süper ego (toplumsal kuralları içeren içimizdeki yargıç) ile ilintili olan sol beyin, aynı zamanda değişime direnen, kısıtlayan, engelleyen, sınırlandıran, baskıcı bir tarz içerisinde… Geçmiş ve geleceğe odaklı olan sol beyin, geçmişten alınan dersleri geleceğe yansıtma becerisine sahip… Ancak geçmişe takılıp kalmak depresyon, geleceğe takılıp kalmak ise kaygı bozukluğu ile ilintili. Dolayısıyla sol beyin tüm endişelerimizden, korkularımızdan ve fobilerimizden sorumlu…

Sağ beyin ise; bütünsel, görsel, yaratıcı, hayalperest, sanatsal, sınır yaratmayan, kısıtlamayan, aşkın, duygusal vb. bir tarz içerisinde… Müzik, resim, renkler, uzaysal algı, uyum, ahenk doğrudan sağ beyin ile ilintili. Bütünselliği ifade eden sağ beyin “ana odaklı”, yani “carpe diem” modunda… Dolayısıyla bizi depresyondan ve kaygı bozukluğundan uzak tutacak şekilde gereksiz endişelerden, korkulardan ve karamsar düşüncelerden arındırması mümkün…

Araştırmamın ikinci aşamasında ise; Dr. Jill Bolte Taylor’ın beyin kanaması deneyimini aktardığı videosu ile karşılaştım. İtiraf etmeliyim ki, hayatımda izlediğim hiçbir video beni bu kadar derinden etkilemedi. Beyninin sol yarısındaki bir kan damarı patlayan ve dört saat içerisinde yürümeyi, konuşmayı, yazmayı, sayıları, harfleri ve anılarını unutan Taylor, ilk olarak sağ koluna baktığında bedenindeki sınırları artık belirleyemediğini fark etmiş. Kolunun atomları ve molekülleri, duvarın atomları ve molekülleri ile iç içe geçmiş olduğundan dolayı, bedeninin nerede başladığını ve nerede bittiğini tanımlayamamış. Nihai olarak Taylor, adeta “Nirvana”yı, yani mutlak aşkınlığı deneyimlemiş. Bu olağanüstü deneyimin aktarılışını izlemek, bana bir kez daha sağ beynin muhteşem yaratıcılığını, hayal gücünü, bütünselliğini ve aşkınlığını gösterdi. Tüm bu bilgiler doğrultusunda, “hayaller ve gerçekler birbirinden ayrı mı yaşar?” sorusunun cevabını bulmaya çok yaklaşmıştım. Sorunun cevabı “evet” idi, zira gerçekler ile ilintili olan sol beyin ve hayallerle ilintili olan sağ beyin birbirinden ayrı faaliyet göstermekte idi.  Dr. Jill Bolte Taylor bununla ilintili olarak “İnsan beynini eğer gördüyseniz, her iki yarımküre birbirinden tamamen ayrıdır. Bilgiyi işlemden farklı bir şekilde geçirdiklerinden dolayı; her bir yarımküre birbirinden farklı şeyleri düşünür, farklı şeylerle ilgilenir. Bir başka deyişle; tamamen farklı kişiliklere sahiptir…” demiş.

Ve nihai olarak, tüm bunları astroloji çerçevesinde değerlendirmeye karar verdim. Astroloji literatüründe; Güneş öz, irade, gerçeklik ilkesine göre tüm planetlerin fonksiyonların organize edilmesi yani “ego” ile; Satürn limitlerin belirlenmesi, sınırlandırma, kısıtlama, baskı, kurallar, korku, endişe, içimizdeki yargıç yani “süper ego” ile; Merkür ise aritmetik, analiz, dil, konuşma, yazma, somut bilgiyi alma ve yayma vb. ile ilintili. Bu bağlamda; Güneş, Merkür ve Satürn’ün fonksiyonları ile sol beynin fonksiyonları arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Ancak bu noktada, fonksiyonları itibariyle en çok Satürn’ün sol beyne benzediğini söylemek istiyorum, zira bizi kısıtlayan, baskı yaratan, geçmişten dersler alarak geleceğe yansıtmamızı sağlayan, toplumsal kuralları ifade eden, içimizde korku ve endişe yaratan Satürn etkisidir… Dolayısıyla, Satürn geçmişe takılarak depresyona girmemize veya geleceğe takılarak kaygı bozukluğu yaşamamıza vesile olabilir, tıpkı sol beyin gibi… Satürn o kadar “net” bir etkiyi ifade eder ki, bunun sonucuna hayal etme payı kalmaz kişiye, sadece “gerçekler” hayatına hâkim olur. Satürn; sanki Nietzsche ile işbirliği yapmış gibi “Gerçekler çıplak gezer, onları örtemezsin!” diye buyurur…

Sağ beyin ile ilgili astrolojik bir çıkarım yapmak istediğimde ise; karşıma Ay, Venüs ve Neptün çıktı. Zira Ay duygusallık, empati, koşulsuz sevgi ile; Venüs duyusal hazlar, estetik, sanat, denge, uyum ile; Neptün ise aşkınlık, bütünsel sevgi, hayaller, ilham, sezgiler ve sınırların çözülmesi ile alakalı idi. Bu bağlamda; Ay, Venüs ve Neptün’ün fonksiyonları ile sağ beynin fonksiyonları arasındaki benzerlik dikkat çekici idi. Ancak bu noktada, fonksiyonları itibariyle en çok Neptün’ün sağ beyne benzediğini söylemek istiyorum, zira modern astrolojide Venüs’ün üst oktavı olarak tanımlanan Neptün aynen sağ beyin gibi ana odaklanmayı, anın içindeki sonsuzluğu keşfetmeyi, maddeyi aşmayı, sınırsızlığı, üstün bir hayal gücünü ve yaratıcılığı ifade eder… Neptün etkisinin gerçeklik ile işi yoktur, kişinin hayatındaki gerçeklikleri ortadan kaldırarak onu bir hayal âlemine doğru sürükler. İçinde sınırların olmadığı, maddenin aşıldığı ve “bütünlüğe” ulaşıldığı bir âleme doğru… Ancak unutulmaması gereken, her planet gibi Neptün’ün de bir gölgesinin olduğudur. Gerçeklerle bağın tamamen kopması, yanılsama, delüzyon ve nihai olarak kaos vardır gölgesinde… Neptün; Nietzsche’nin “Hayaller olmasa, hayal kırıklığı olmazdı” ifadesine meydan okur gibidir… Ancak hayaller gerçeklerle hiç örtüşmediği zaman, yani hayallerle gerçeklerin arasında bir uçurum olduğunda, kişi nihai olarak hayal kırıklığına uğramaya mahkûmdur maalesef… Buna paralel olarak psikoloji literatüründe, gerçek benlik ile ideal benlik arasındaki aşırı farkın bir depresyon sebebi olduğuna değinilmiştir.

Velhasıl-ı kelam, gerçekler ve hayaller Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi gerçekten ayrı yaşarlar zihnimizde. Gerek sağ beyin-sol beyin, gerekse Satürn- Neptün ikilisi bize bu gerçeği gösterir. Ama unutulmaması gereken, ölüm hariç her şeyin bir çözümü vardır bu hayatta. Çözüm: “denge” kavramında yatar. Sağ ve sol beynin veya astrolojik bağlamda Satürn ve Neptün’ün dengeli kullanımı; “hayaller” ile “gerçekler” ile arasında bir köprü kuracaktır. Doğum haritalarında Satürn ve Neptün arasında olumlu açılar olanlar veya Satürn ile Neptün haritalarında iyi yerleşimde olan (kendi evlerinde veya köşe evlerde ve rahat ettikleri burçlarda yerleşmiş olmaları vb.) kişiler, bu açıdan avantajlı sayılabilirler. Ama bu avantaja sahip olmayanlar için de umut her zaman vardır, zira gökyüzündeki gezegen hareketleri bize fırsatlar sunarlar. Mesela gökyüzünde Satürn ile Neptün arasında olumlu irtibat sağlandığında (kavuşum, üçgen, sekstil, kintil açı vb.), dünya üzerindeki her bir birey “hayaller” ile “gerçekleri” buluşturmak için bir fırsata kavuşur. Bu noktada mühim olan, özgür irademiz ile hayallerimizi gerçekleştirme gücünü ne derecede ortaya koyacağımızdır. Zira özgür irade ve insanın ruhu dünya üzerindeki tüm haritaların ve insan eliyle belirlenmiş tüm sınırların üzerindedir. Satırlarıma son verirken, “tüm hayallerinizin gerçek olmasını” diliyorum… Sevgiyle kalın ve kendinize iyi davranın…

Barış Özkırış