Sonsuz

Sevgili Elif. 21 Mart sonrasında canımıza okundu ve halen de süreç devam ediyor. Ben hayatımda bu kadar sert geçen bir enerjisel dönem görmedim. Hani sanki çok büyük bir dalga gelmiş de çarpmış gibi. Aslında bu tarz dalgalar müthiş potansiyeller taşırlar ve insanı çok geliştirirler. Bu seferki dalga da UYANış potansiyeli taşıyor benim gözlemlerime göre. Ama o kadar sert çarptı ki alabora olduk. Ben 21 Mart’tan beri karın çakram yokmuş gibi dolaşıyorum. Kendimi derleyip toplamam çok zor oldu. Halen de artçılarını hissediyorum o dalganın veya depremin. Amma velakin hayatımda hiç olmadığı kadar da derin bir UYANış hissediyorum. Şimdi sen benim çok güvendiğim bir astrologsun. Çok zaman sana telefon açarım, Eliiiif neler oluyor yine gökyüzünde diye sorarım. Sen de başlarsın anlatmaya. Bu noktada sadece nefsime değil de bütüne çalışayım istedim. Çünkü bu dönemin ağırlığını yaşayan o kadar çok kişi var ki ve birçok kişinin benzer deneyimleri yaşadığını bilmek, ağırlığı biraz hafifletiyor ve kişileri rahatlatıyor. Hayat beni dövmek niyetinde değilmiş demek, bana birşeyler anlatmaya çalışıyormuş dedirtiyor. İşte bu yüzden hadi gel senle bu sohbeti yapalım istedim. Ben uzun bir giriş yaptım, söz şimdi sende. Nedir bu 21 Mart’ın hikmeti…

Elif Hece

Sevgili Hasan “Sonsuz”, astroloji ilmine ve bu alandaki çalışmalarıma, dilden özge, kalben olan itimadın adına ben de teşekkür ediyorum.

23 Ocak 2012 tarihiyle Kova Burcunda cereyan eden Yeni Ay enerjisiyle doğa ve insanlık, değişim için ilk başlangıç işaretini aldı. Öncesi ezberlerimizdi, boş laklaklarımızdan ibaretti. Konuşuyorduk hepimiz ama enerjiyi hisseden çok nadirdi. 24 Ocak 2012’de, evrenin insan ve doğa yaşamı adına enerji akışını sağlayan gezegeni; mücadelenin, korkularımızın, nefs’in, iradenin kontrolüne sahip enerjileri bünyesinde barındıran Mars, Başak burcunda gerilemeye başladı. Yani mars enerjisini çekti dünya üzerinden. Doğa ve insan bir boşluğa düştü, derine daldıkça geçmiş hatalar, eksik yapılar, gözümüzün daha evvel kör baktığı, kulağımızı tıkadığımız sesler ve görüntüler daha da netleşmeye başladı, korkularımızla yüzleşme zamanıydı artık. Yüce Yaratıcı imtihan sebebiyle özgür irade vermişti. Nefs bu özgür iradenin karşısında idi. Yüce Yaratıcı, gökyüzünde var ettiği gezegenlerin enerjisiyle imtihana aldı. Önce hava ve ateş elementinden olanları salladı 20 Mart tarihine kadar ve 21 Mart itibariyle de su ve toprak elementinden olanları. Balık Burcunda transitte olan ŞİRON’ un (hidayet-bilgelik-şifalandırma-gelişim yıldızı), Başak Burcunda gerileyen Mars ile yaptığı zıt açı, dünyevi yaşama ait pek çok korkumuzu, kompleksimizi, eksikliğimizi gün yüzüne çıkardı. Bu enerjiden de kaçış mümkün değildi.

2012 ile birlikte uyarıcı, geren, korkutan, kendimizle yüzleştiren, yüzeysel olmanın ya da üstünkörü şöyle bir bakıp geçmenin mümkün olmadığı enerjileri taşıyan yıllara girmiş bulunmaktayız. Bu süreç altı sene daha sürecek. İlk dalga da, Mars ve Şiron’un zıt enerjisiyle başladı.

Tüm insanlık için son günlerde yaşadığımız gergin hal, yaklaşan birşeylerin ayak sesleri ama ne olduğunun belirsizliği de aynı zamanda. Sanki birileri en gizlimize dev bir ışık yansıtmış da bir anda çırılçıplak kalmışız hissi yaşıyoruz. Gizlenecek kaçacak artık bir yer kalmadığı için köşeye sıkışmışız hissi de var. Vazgeçiş halleri, öfkenin kendimize dönmesi, kendini aşırı yargılama halleri deneyimliyoruz.

Sevgili Hasan “Sonsuz” işte 2012 ve devamında 2018 senesine kadar devam edecek olan bu dönüşüm zamanında (ki değişim değil dönüşümdür) en çok doğa ve insandan oluşan terazide öfke, korku, vazgeçiş, adalet, birlik olma temalarının ağırlığı hissedilecektir. Şifalandırmamız gereken noktalar bunlardır ve bu pek de öyle kolay olmayacaktır. Bu, insanın kendisiyle nefsi mücadelesinin dönüşümüdür. Nefsini arındıran elbette kalp gözünü açar; nefsini arındıran, gözüne çekilen perdeyi kaldırır elbette. Nefsini tanıyan, kabul eden, ıslah etme yoluna sevgiyle giden elbette bilinçleri okur.


Sonsuz:

Birçok kişinin aklında da şu soru vardır eminim: Ne zaman hafifleyecek bu enerji? Bunun gibi dönemleri daha yaşayacağız dedin az önce. Eminim can sıkıcı olmuştur bu yorum bazılarına. Hani sürekli havanın yağmurlu olması gibi bir durum bu. O yağmurlar bolluk bereket getirir, ama kapalı hava insanın içini daraltır. Gerçi hoş insan içsel güneşini açınca, dış dünyada yağmur mu var, güneş mi aldırmaz bile; ama bu, güzel bir teoriden öteye pek gitmiyor hemen hepimiz için. Kısaca güneşli günler ne zaman geliyor? Bu bağlamda 6 Nisan 2012’deki dolunay ne kadar önemli?

Elif Hece

İnsan, karanlığına daldıkça aydınlanır. Eski mitlerde, Venüs’ün yer altına iniş hikayesi vardır; onun asıl ihtiyacı olana kavuşması için sahip olduğu herşeyden vazgeçmesi gerekir. Dünya yaşamı ağır bir giysidir. Tecrübelerimizin, kendimizde olan artı ve eksimiz olan duygu-düşünce ve davranışların her biri, ötelerde bir yer edinmek, ruhsal açıdan sıçramak ve ölüm anı dediğimiz uyandığımız andaki sonsuz yurdumuzdaki yerimiz için araçlardır. Venüs’ün yer altına iniş mitinde olduğu gibi insan ırkı bu hali deneyimliyor, deneyimlemek zorunda. Zahmetsiz nimet olmaz. Sahip olduğumuzu zannettiğimiz, bilinç, teknoloji, bilim, ilim, toplumsal yaşam, adalet, dinler vb. gibi her türden olgunun sınavıdır bu süreç. Zannettiklerimizin sadece zan olduğu, inanmadıklarımızın gerçek, inandıklarımızın ise boş olduğunu göreceğiz. Sınanma sürecinde her birey kendi karanlığıyla yüzleşecek. Bundan sonrasında gökyüzünde oluşan her tutulum tetikleyecek bu yüzleşmeleri .

2012 ye hızlı girdik, tevafuk tarihte önce Merkür, sonra Mars ve en nihai 15 Mayıs ‘ta 8 yıllık geçişini tamamlayacak olan ikizler burcunda bir Venüs retrosu ile 27 Hazirana kadar geleceğiz. Bu üç gezegen de dünyaya en yakın gezegenlerden. Mars nefsi; Merkür zeka ve şuuru; Venüs ise dünya yaşamına dönüklük, tek yönlü yüzeysel bakışı temsil eder. Bu üçü de bu sene geriliyorsa bunun bir hikmeti vardır elbette düşünen beyinlere.

5 Ekim 2012 tarihinde Satürn’ün Akrep Burcuna geçmesiyle, gizlenme örtüsü kalkacaktır insan üzerinden. Hem ışık dolu mağarasına gizlenenin, hem de görünürde insan bedenine sahip lakin özünde dünyayı (ibret/hikmet gereği) negatif enerjileriyle germiş olanların örtüleri ayan beyan kalkacaktır. 2015 senesi de dahil olmak üzere bu gergin enerjilerle, kendimizle yüzleşmelerle sık sık karşılaşacağız. Ama siz pozitif halim de ben’e ait, negatif ürettiğim halimin görüneni de; farkındayım eksiğimin de fazlamın da; varsa adaletsizce yaptığım bir eylem, acısını çekecek bir vicdana ve telafisine helalliğine gidecek bir bilince sahibim diyebiliyorsanız, o vakit korkmak niye? İçimdeki alem günlük güneşlikse, dışımda kar yağmış tipi olmuş kıyamet olmuş bana ne? Niye acıtsın ki beni? Ben nefsimi bildikten sonra, ben içimdeki alemle barışık olduktan sonra.

İlk sınanmamız 20 Mart itibariyle toplumsal konular, yasal konular, korkularımız, kendimize olan kızgınlığımız, öfkemiz üzerine yaşadık. 6 Nisan’ da cereyan edecek dolunay ile de ikinci sınanmamız başlayacak. Ne kadar özveri sahibiyiz; ne kadar paylaşımcıyız; dengemizi bozan unsurlar nelerdir; ne tür sorumlulukları almaktan kaçmışız… Bunlarla yüzleşeceğiz.

Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas

Bazıları için “Amaaan yok Venüs ordaymış da, geriye gitmiş de, yok ordan açı yapmış da… Saçmalık bunlar… Dünyaya gelin, gerçeklere gelin…”dir bu sözler. Elbette ki herkes her istediğini düşünmekte özgürdür. Ama ne zaman bir taraf diğerini reddetmeye başlar ve sonra da kendi doğrusunu ona kabullendirmek için saldırıya geçer; işte o zaman barış ortadan kalkar. Bu dünya yeterince büyük herkesin kendi doğrusunu yaşayabilmesi adına. Benim şahsi fikrim bu. Ben insanlığı toplu halde etkileyen enerji dalgalarının varlığını görüyorum. Öyle inanmak ya da inanmamak değil. İşte gözümün önünde oluyor. Başta kendim olmak üzere birçok kişiye dağılmış halde ve hepsi de benzer semptomlardan bahsediyorlar. Bir astrolog diyor ki “Aman bugüne dikkat, aşırı gergin enerji var, sakın kapışmayın,” o gün haberlere bakıyoruz ülke birbirine girmiş; herkes birbirini gırtlaklıyor. Şimdi bu noktada sana sorayım, gerçekten bu gök cisimleri bizi ne kadar yoğun etkiliyorlar? Astrolojinin doğruluk payı nedir? Meteorolojiye benzetiyorum ben, o günün hava raporu gibi; kozmik enerji raporunu veriyor astroloji sanki. Aman bugün sert geçebilir, dikkatli olun gibi. Senin söyleyeceklerini merak ediyorum bu konuda.

Astrolojistik Elif Hece

Burada yaşadığımız her şey bir rüyadan ibaret. Önceden kabul edilmiş; bilerek, isteyerek bu sınav alanına gelinmiş bir rüya okulu, bir illüzyon sahnesi sonuçta. Yani her yaratılanın, yaratıldığı esmalara göre bir rüya, bir bilgilenme, bildiklerini uygulama süreci var. Kimi Celali, kimi Latif, kimi Kabz eden sıkan, kimi Fettah genişleten. Yaratılmış her varlığın bu alemde bir görevi var; yaratılmış hiçbir şey olmasın ki yaratılışı boşa olsun. Bu sadece varlık olarak insandan ibaret olan bir yaratılış değil; yıldızlar, gezegenler, göğün katmanları, dünyanın katmanları, arz ve arş ikisi arasında var olanlar vs. bildiğimiz bilmediğimiz nice alem, nice yaratılış…

Evvela bunun idrakinde olmak gerekir. Benim aldığım İlahi eğitime ve programlandığım dinime göre bu böyledir. İnanmak, şahit olmayı gerektirir. Şahit olmak için akli olarak müşahade etmek, gözlem yapmak gerekir. İman dahi akıl iledir. Akli-baliğ olmayan bu dünyadaki yaptıklarından sorumlu değildir, ama onlar hikmet gereği yine buradadırlar. Akli dengesi bozuk olanın şahitliği geçersizdir. İnanmak şahit olmakla kavilenmişse, şahit oldukların artık bildiğindir, inandığındır, savunduğundur, yani bilenle bilmeyen bir olur mu noktasına gelir insan.

İşte astroloji ilmi bu noktanın ürünüdür benim için. Sekiz yaşımda başladı Yaratıcının yarattığı yıldızların, gezegenlerin enerjilerine olan şahitliğim. Bu zamana değin amatör ve profesyonel olarak yapmış olduğum bireysel ve küresel analizlerin sayısını bilmiyorum ama epey çoktur. Şu ana değin, doğum verileri net olan bir tek analizimde dahi yanılmamışsam; geri dönüşümler hep olumlu ise; bu ilimle pek çok insana ulaşmış ve onlara yardımcı olmuşsam; ben astroloji ilmini inkar edemem. Lakin magazinel popüler astroloji ile ilim olan astrolojiyi karıştırılıyor. Bilenler doğrusunu anlatacak imkanlara sahip olamadığından; geniş kitlelere ulaşacak sahalar maalesef reyting uğruna eğlence kapsamına alındığından hal böyledir. Yapacak birşey şimdilik yok. Ama Evrenin Yaratıcısı, Neptün Balık sürecinde salt insanı değil; bilgileri de çözüp arıtacağından, bilenler ve işin özünü alanlar çoğalacaktır.

Yine de astroloji ilmini fanatizm derecesinde savunmuyor, her şeyi bilir demiyorum. Bilse dahi ilim sahibi bilmemeli, söylememeli hani. İlimde bir edep çizgisi vardır, o çizgiyi geçilmemeli. Bu ilmin inceliklerine inanıyorum lakin çok ama çok sınırda bir ilimdir; hazmı zordur; kişi her an nefsi olarak uyanık olmak zorundadır! Yoksa sonra kendini bir şey zannedebilir. Yüce Yaratıcının dilediğinin olduğunu, dilemediğinin olmayacağını atlayabilir, dikkat diyorum.


Hasan ‘Sonsuz’ Celiktas

Peki sana son ve yine yanıtı uzunca olacak bir soru sorayım: Gelecek günlerde bizleri neler bekliyor? Dikkat etmemiz gereken tarihler neler? Dünya ve Türkiye çalkalanmaya devam edecek mi? Bizler böyle çalkalanacak mıyız yine? Ayrıca böyle günlerde yapmamızı önerdiğin bir şeyler var mı? Yani aslında en güzel önerilerini yaptın ama yine de aklına bu soru gelenler olacaktır.

Astrolojistik Elif Hece

Bilgi çağındayız artık malum ve her şey elimizin altında. Bilgi düzeyinde bir oburluk içindeyiz. Her şeye çok çabuk ulaşıyor ve onları hızlıca tüketiyoruz, Bilginin içini doldurmak, gözlemlemek, uygulayıp sabırla sonuçlarını beklemek ve sonra paylaşıma sunmak yerine; onu ya ticarete ya da reytinge döküyoruz. Önümüzdeki günlerde bilgi kirliliği alıp başını gidecek. Zehirlenmiş milyonlarca bilincin kapışmasına şahit olacağız; yağmurlu, yer yer karla karışık tipi şeklinde hissedilmekte havanın bu durumu.

Ülkemiz için Neptün- Balık sürecinde özellikle de Uranüs’ün Boğa Burcuna geçiş yapacağı tarih olan 2018 itibariyle arı olup adananlarla sinek olup dadananların çekişmesi çok yoğun hissedilecek. 2015 senesinde ülkemizin hükümetini, prestijini, yönetimini gösteren 10. ev alanında Uranüs Şiron ile kavuşacak ve bu, o dönemin iktidarı adına epey yorucu bir döneme işaret etmekte. Ülkemiz için İkinci Kurtuluş Savaşı yılları diyebiliriz. Öncesinde ise Oğlak -Pluto geçişiyle tüm dünya genelinde ne kadar kemikleşmiş yapı varsa çatırdayıp kırılacak. Ülkelerin yönetimlerinde krizlerle gelen değişimler; insanların alıştığı düzenin yıkılıp dönüşmesi; ekonomik olarak oldukça sıkıntılı bir süreç; doğal kaynaklara ilişkin gerginlikler… Bunlar yaşanması muhtemel gelişmeler ta ki 2024’e kadar…

İnsanlık tarihinin belki de en zor ama bir o kadar da kutsal dönemini yaşıyoruz. Korkuları büyütmeden; olumlu-olumsuz yaşanan her şeyin başka bir hayır için gerekli olduğunu bilerek yaşamalı ve saf bilincimize dönüş yapmalıyız. Büyük konuşmayalım bu zamanda, kibre yenik düşmeyelim. Gökyüzü ile yeryüzü birbirine iyice yakınlaştırıldı. Her türlü düşüncemiz artık gerçeğimiz olup karşımıza dikilivermekte, ağzımızdan çıkanlara dikkat edelim. Kader denilen evvelde yazılmış olan artık hepimizin önce dilinde sonra eyleminde…

Yıldızların enerjisi saftır da, yeryüzünde bu enerjilere kıyafet giydiren insanın kendi bilincidir.

Tekrar hatırlatayım: Yaşanan her şeyin bir hayrı vardır, bunu lütfen unutmayalım…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...