Birçok ülkede sezaryen ameliyatlarıyla yapılan doğumlarda astrolojiye de başvurulmaktadır. Ancak bunun için tabii ki doğum yapacak anne namzedinin ilkönce doktoruna danışıp, sezaryen doğumunun yapılabileceği belirli günler alması temeldir. Astrolog bir tıp doktoru değildir ve kendi kafasına göre bir tarih veremez. Doktor gerekli muayeneleri yapar ve ultrasonla doğacak bebeğin cinsiyetini de saptar. Bundan sonra doğum yaklaştıkça muayene sürelerinin araları iyice kısalır. Sonuçta ortaya belirli bir zaman dilimi çıkar. Örneğin, doktor bu doğumu sezaryenle 25-31 Mart arasında yapabilirim kararını bildirir. İşte astrologun görevi de o zaman başlar. Hemen hatırlatalım ki astrologun elindeki zaman dilimi en fazla 10-12 günü kapsadığından son derece kısıtlıdır. Sezaryen doğumunun astrolojik açıdan nasıl yapılacağı üzerine yazılmış dünyada ne bir kitap vardır, ne de bir astrolojik doğum programı. Bilinen astrolojik verilerden hareketle astrolog bu doğumun en uygun gün ve saatini kendi bulmak zorundadır. Zaten yazımızın teması da bunun nasıl yapılacağının özelliklerini anlatmak değil, nelerin temel alınması gerektiğidir. Yazımızın ikinci bölümünde ise gerek astrolojiye karşı olanların, gerekse bazı kaderci astrologların yanlış fikirlerine değinilmektedir. Çünkü bazı tutucu çevreler nedense astrolojik doğuma “Allah’ın işine karışmak” gibi hiç de akılcı olmayan yaklaşımlar getirirler. Bu konuya kader bahsinde geleceğiz.
Astrologun elinde örneğimizde belirtildiği gibi 25-31 Mart tarihleri arasında altı günlük bir zaman dilimi olduğunu varsayarak şimdi ufak bir çalışma yapalım. Bu tarihlerde doğan bebeğin koç burcu çocuğu olacağı kesindir. Ultrason sonucu bebeğin erkek olduğu da biliniyor diyelim. Demek ki astrologun çocuğun burcunu ve cinsiyetini değiştirebilmesi bu durumda imkansızdır. Yani o bütün astrolojik hesaplarını koç burcunda doğacak bir erkek çocuk üstüne yapmak zorundadır. Çocuk koç burcunda doğacağına göre Güneş kadar burcun yöneticisi olan Mars’a, hatta ikinci derecedeki yönetici Pluto’ya önem verilmesi esastır. Bütün bunları ise bu zaman dilimi içinde planetlerin iyi açılarını güzel, sert açılarını ise çocuğun yaşamında ona en az zarar verecek konularda kullanması gerekir. Diyelim ki bu tarihler arasında Güneş veya Mars Satürn’e kare yapmakta olsun. Bu durumda astrologun ne yapması gerekir. Yine karşımıza değiştirilmesi imkansız bir konum çıkmıştır. Astrolog bu durumda da oluşan bu kare açıyı bozamaz. Ancak elinde kısıtlı bir imkanı vardır. Bu kare açının etkisini elinden geldiğince hafifletmek. Konu hakkında bilgi ve ihtisas sahibi olmayanlar (astrologlar da dahil olmak üzere) için bu durum oldukça zor bir kavramdır. “Bu kare açı nasıl hafifletilebilir ki?” sorusunun cevabı ise aslında basittir. Açıyı yapan planetlerin gök günlüğünden takip ederek aralarındaki dereceler Orbin genişletilmesine çalışılır. Astrolojide bilindiği üzere Orb eksildikçe etkisi artar. Orb arttıkça etkisi de doğru orantılı olarak azalır. Yani uzun lafın kısası astrolog bu planetlerin orblarını yükseltmek zorundadır. Ancak buda yeterli olmaz. Planetlerin bulunacağı evlerinde ayarlanması gerekir. Anlaşılacağı üzere kolay gibi görünen bir kare açının ayarlanmasının bile horoskopun karmaşasında ne kadar önemli olduğu gözükmektedir. Yazının içeriğinden anlaşılacağı gibi bütün bu işlemleri yapmak hiç de kolay bir şey değildir. Zaman ve deneyim ister. Her zaman da söylediğimiz gibi teorilerin pratikte hiçbir faydası yoktur. Şu şöyle olsa, bu böyle olsa ile bu tür bir doğum yaptıramazsınız. Yukarıda anlatılan kurallarla çalıştığınız halde birçok zorluk sizi beklemektedir ve siz bu işlemleri yaptıkça daha çok bunalır ve bu işin zorluğunun bilincine varırsınız. Örneğin iyi bir zaman kesiti bulmuşsunuzdur. Yükseleni ayarlamış, bazı sert açıları da orbunu arttırarak en az zararlı hale getirmişsinizdir ama birde bakarsınız ki hiç hesapta olmayan bir planet Ascendanta veya MC’ye kare yapıvermiş. Bunu düzelteyim derken tam tersine iyi açılar verdirttiğiniz başka bazı pozisyonlar bozulur. Ya da istediğiniz planeti istediğiniz eve bir türlü sokamazsınız. Sokmasına sokarsınız ama durum bir başka yerden mutlaka sert bir açı alıp yine istediğiniz konumu bozar. Bunları anlatmamızdaki neden konunun kader yönünden anlaşılmasını kolaylaştırır.
Astroloji ve Kader
Kader astrolojinin konusu değildir, yani astrolog kaderle uğraşmaz. Yani “kader kesin midir?, değiştirilebilir mi?” vb. gibi sorular ve bu soruların cevapları bizim uğraştığımız klasik astrolojinin kapsamı içinde değildir. Bunun hakkında geniş ve engin bilgiyi ezoterik astroloji verebilir. Ancak şunu söyleyebiliriz ki, her şeyden önce astroloji fatalist yani mutlak bir kadere değil, determinist yani değişebilen (tabii belirli bir ölçüde) bir kadere rağbet eder. Bunun tam karşılığı da “Ne ekersen onu biçersin” prensibidir. Sözün kısası; Astrolog bu konuda uzmanlaşmışsa ve sezaryen doğumu için gerekli çalışmaları iyi yaparsa birçok zararı ortadan kaldırabilir veya elinden geldiği kadar hafifletebilir. Bükün bunları yapması tabii ki her şeyin günlük gülistanlık olacağını göstermez. Çünkü astrologlukla kahinlik birbirinden farklı şeylerdir. Astrologun görevi çocuğun doğum gün, saat ve dakikasını en bilimsel biçimde hesaplayıp bulmaktır ama çocuğu bu şekilde dünyaya getirmek değildir. Bunu somut bir biçimde şöyle anlatayım: Bir müşterimin uzun bir çalışmayla ideal doğum gün ve saatini bulmuş ve rahatlamıştım. Ta ki rahatladığım günden üç gün geçene kadar. Tam benim verdiğim günde müşterimin kendi de doktor olan eşi telefondaydı ve benim verdiğim saate üç saat kalmıştı. Ancak önlem alınacak vakitte geçti. Müşterim olan hanımın su kesesi patladığından doktorlar ancak bir saat bekleyebileceklerini söylüyorlardı. Derhal gerekli hesapları gözden geçirip bir saatlik bir zaman boyutuna bir şeyler sığdırdık ama bu tabii ki ilk bulduğumuz saat ve dakika kadar başarılı değildi. Her şeye rağmen istediğimizi tam olarak gerçekleştirememiştik ama en azından çocuğun hayatı için oluşacak birçok zararlı konumu da değiştirebilmiştik. Hele olaya bir de şöyle bakıldığında astrologun zaten ilahi mekanizmaya karışamadığı da iyice görülecektir. Zaten astrologun görevi de kader tasarımı değil, astrolojik bakımdan çocuğun en elverişli doğum gün, saat ve dakikasını saptamaktır. Bunun dışında uzmanın gerçekleştiremeyeceği birçok veri vardır ve o bunları değiştiremez. Örneğin 1979-1980 yılları arasında doğanlarda bulunan Başak burcundaki Satürn’le Yay burcundaki Neptün’ün oluşturdukları ve en az 1,5 yıl öylece kalan kare açıyı nasıl değiştirebiliriz? Bu açının kendisini değiştiremediğimiz gibi, planetlerin bulunduğu burçları da değiştiremeyiz. Demek ki elimizdeki tek veri bunları istediğimiz eve yerleştirmek olacaktır.
İşte bütün bunlara değindikten sonra polemiklere dökülen bu konuyu sanırım açığa çıkartmış bulunuyoruz: Sezaryenle yapılan doğumlar Allah’ın işine karışmak filan değildir. Zaten isteseniz de karışamazsınız. Her şeyden önce elinizdeki imkanlar kısıtlıdır.