Aslında Zodyak yani burçlar kuşağı gökyüzünde varsayılan hayali bir dairedir. Gökcisimlerinin bu daire içindeki pozisyonlarını hesaplamak için, Zodyak üzerinde bir başlangıç noktası belirlenmesi gerekir. Mevsimsel Zodyak; referans noktası olarak Ekinoksları kullanır. Mevsimsel Zodyak’ın başlangıç noktası, Koç burcunun ilk derecesidir. Buradan yola çıkarak, ilkbaharın başlangıcının taşıdığı özellikler (doğanın canlanması vb.) ile Koç burcunun özellikleri  (girişimler, inisiyatif alma, hayatta kalma, mücadele etme vb.) eşleştirilmiştir. Ancak güney yarımkürede, Koç burcunun başlangıcı sonbaharın başlangıcı ile örtüşür. Doğal olarak akla ilk olarak, “güney yarımkürede Koç burcunda doğan bir kişinin aslında Terazi burcunun özelliklerini taşıyıp taşımayacağı” sorusu geliyor. Bu soruya ilişkin Ptolemy ve Dane Rudhyar gibi çeşitli astrologlar cevap aramaya çalışmış ve teorik olarak “reverse chart” kullanılması ve burçların özelliklerinin tersten değerlendirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Ancak, daha sonra hem Avustralya hem de Yeni Zelanda’da çeşitli astrologların binlerce bireyin doğum haritalarının analizini yaptıkları araştırmaların sonucunda, mevsimsel Zodyak temel alınarak çıkartılan doğum haritalarının güney yarımkürede de aynen kuzey yarımküredeki gibi işlediği tespit edilmiştir.

Bu şaşırtıcı sonuç karşısında, günümüzdeki astrologlar şöyle bir açıklama getirmektedir “aslında burçlar gerçek mevsimlerin değil, psikolojik mevsimlerin bir sembolüdür.” Bu ilk bakışta kafa karıştırıcı bir açıklama olsa da, aslında astrolojinin ruhu ile uyumludur, zira astroloji “sembolleri okuma sanatı”dır. Bütün astrolojik göstergeler, reel anlamlarından ve fiziksel etkilerinden ziyade sembolik anlamları ve psikolojik yansımaları ile ele alınmaktadır. Jung, astrolojiyi (burçları, gezegenleri vb.) insanın kolektif bilinçaltından kaynaklanan arketipsel süreçlerin sembolleri olarak ele almıştır. Mesela gezegenler ve takımyıldızlar reel değil sembolik anlamlarıyla ele alınırlar. Ayrıca insanın dünyada doğmasından yola çıkılarak doğum haritaları da güneş merkezli değil dünya merkezli olarak incelenirler.  Kısaca, astrolojinin odak noktası “insan ve insanın ruhudur”.

Bunların yanı sıra, Yıldızsal Zodyak’ta olduğunun aksine mevsimsel Zodyak presesyonu da (dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşündeki yalpalamasından dolayı ekinoks noktalarının 72 yılda 1 derecelik kayması) dikkate almaz. Bundan dolayı, Yıldızsal Zodyak kullanılarak çıkartılan haritaların daha “reel” olduğu savunulabilir. Ancak James Braha, mevsimsel Zodyak kullanılan Batı Astrolojisi ile yıldızsal Zodyak kullanılan Hint Astrolojisi’nin karşılaştırmasını yaptığı makalesinde, her ikisinin de benzer ve doğru sonuçlar üretebileceğini, ancak mevsimsel Zodyak ile çıkartılan haritaların insanın kişiliğini ve psikolojisini öngörme konusunda daha üstün olduğunu belirtmektedir. Tüm bunlar Mevsimsel Zodyak kullanılan batı astrolojisinde aslında insanın kendisinin ve psikolojisinin ön planda olduğuna dikkat çekmektedir.

İnsanın kendisinin ve psikolojisinin yansımalarının ne denli önemli olduğuna, kuantum fiziği de işaret etmektedir. 1927 yılında Clinton Davisson ve Lester Germer bir “çifte yarık” deneyi gerçekleştirmişlerdir. Bu deneyin bulgularından yola çıkarak Wolf, “gözlemcinin (bir insanın) gözleneni (dış dünya) sadece gözleyerek etkilediğini” belirtmiştir. Buna “gözlemci etkisi” denmektedir, çünkü kuantum dünyasında her şey birbiriyle bağlantılıdır. Bu kavram, tasavvuf düşüncesindeki “niyet” kavramı ile paraleldir. “Tasavvuf inanışında, insan Tanrı’nın aynasıdır; karşımıza çıkan olaylar ve durumlar ise, bizim iç dünyamızın aynasıdır”.

Psikoloji literatüründe, “gerçekliğin bir algı meselesi olduğu”, kuantum fiziği literatüründe ise, “gözlemcinin gerçekliği değiştirebileceği” varsayımı vardır. Yüzyıllardan beri astrologların kuzey yarımküredeki mevsimlerden yola çıkarak burçları sembolize ettikleri için, gerçekliğin bu doğrultuda şekillendiğini ve nihai olarak güneyde de mevsimsel Zodyak tekniği ile çıkartılan doğum haritalarının aynı şekilde işlediğini varsayabiliriz. Nihai olarak, Avustralyalı astrolog Brian Clarke’ın da bu konuya ilişkin makalesinde belirttiği gibi “burçların gerçek mevsimleri değil, insan psikolojisinin mevsimlerini yansıttığı” çıkarımında bulunabiliriz. Bu çıkarıma paralel olarak, Jung astrolojinin “yansıtılmış psikoloji” olduğunu belirtmiştir. Bu çıkarımları şu şekilde örneklendirebiliriz: Noel’in hemen öncesindeki zaman aralığına denk gelen Yay burcu; neşeli olmak, iyimser olmak, umutlu olmak, coşkulu olmak vb. psikolojik durumlarla sembolize edilmiştir. Noel kuzey yarımkürede kışa güney yarımkürede yaza denk gelmesine rağmen, her iki yarımkürede de Noel zamanına doğru insanlar daha neşeli, umutlu, iyimser ve coşkuludur.

Tüm bu varsayımlara rağmen mevsimsel Zodyak ile çıkartılan haritaların hem kuzey hem de güney yarımkürede aynı şekilde işlemesinin arkasındaki sebeplerin daha fazla araştırılması gerekmektedir. Ancak unutulmaması gereken, sebep her ne olursa olsun hem kuzey hem de güney yarımkürede mevsimsel Zodyak ile çıkartılan haritaların insan psikolojisini anlamak için önemli bir araç olduğudur…

“Zor vakalarda, tamamen farklı bir açıdan derinlemesine bir bakış yakalayabilmek için genellikle bir horoskop çıkartırım. Şunu söylemeliyim ki, astrolojik verilerin, onlar olmasa anlayamayacağım bazı noktalara ışık tuttuğunu gördüm.” Carl JUNG

Barış Özkırış