Sedir ağacının görkemini görünce aklınıza gelebilecek ilk kelime “güç” olabilir. Benim için öyle olmuştu. Daha sonra bu ağacın dallarından çıkarılan yağın spirituel güçle ilişkilendirdiğini öğrenince pek de şaşırmadım. Bununla birlikte spirituel gücün ne olduğu konusunu düşünmeye başladım. Spirituel güç, bildiğimiz psikolojik, bedensel ya da duygusal güçten farklı birsey miydi ya da bunların hepsinin toplamı gibi bir şey miydi?

Yağı alıp kokladım. Bir damlasını alnımın ortasına koydum. Marangoz kokusu, yeni ahşap mobilya kokusu, odun kokusu; ama altlarda bir yerde bir nerdeyse meyvemsi bir tatlılık sardı içimi…

“Beni bende deme bende değilem, bir ben vardır benden içeri…” demiş Yunus. Sedirin ilk anda hatırlattığı, yaşattığı buydu.

Spirituel gücün diğer güçlerden en büyük farkı mutlak teslimiyettir. Mutlak teslimiyet ise kendini bilmekten, kendini bilmek ise sorumluluğu eline alıp ruhsal anlamda değişebilmekten, sonunda o daha hiçbirimizin bilemediği bir noktada kendinden vazgeçmekten gediyor. Nasıl da bir cümlede anlatabiliyormuşum gibi yaptım. Oysa nasıl derin ve uçsuz bucaksız bir yolculuktayız her birimiz.

Neyse ki başımıza gelen her iyi ya da kötü durumda bu gücü keşfetmemiz için bize fırsatlar sunuluyor. Her bir deneyimde tepkilerimizi, kararlarımızı seçebilir; ister yapabilir, ister yıkabiliriz, ister sevebilir, ister bizim dışımızdaki herseli suçlayabiliriz. Geçenlerde gazetenin birinde bilim adamlarının “endişe geni” bulduklarını, endişeli insanların bu gen yüzünden öyle olduklarını söylüyordu. İşte tam bir spirituel güçsüzlük örneği size. Öyle bir gen varsa bile onu yaratan da sanki insanoğlunun kendisi değil miydi?  Herşeye bahanemiz öyle bol ve bizim dışımızdaki tüm koşulları ve kişileri suçlamaya öylesine yatkınız ki…

Spirituel güçte sonsuz bir güven, sevgi, oluruna bırakabilmek var. Oysa diğer bildiğim tüm güçlerde kontrol söz konusu. Duygularına ne kadar hakim olabiliyorsan o kadar duygusal olarak sağlamsın, ya da Halil Mutlu gibi sınır(!)larını zorlayıp kendi ağırlığının üç katı ağırlık kaldırabiliyorsan fiziksel olarak güçlüsün. Spirituel güçte böyle bir kontrol ya da sınırlama söz konusu değil, ancak bir kere öyle bir gücünüz var ise -ki hepimizde muhteşem bir potansiyel olarak varolmakta- böyle kontrollerle ya da zorlamalarla ortaya çıkmıyor. Bununla birlikte bu gücü ortaya çıkarmak demek bizi dünyasal hayattan koparmak da demek değil. Aksine spirituel gücünüzü keşfetmiş iseniz ve bu güç günden güne içinizde buyuyorsa pratik yaşamın her boyutunda daha sağlam bir insan olursunuz. Gençleşiyorsunuz, hastalıklardan kolay kurtuluyorsunuz, huzur doluyorsunuz, hatta daha ağır kaldırabiliyorsunuz. Ne anlaşma ama! Oysa pek çoğumuz bu anlaşmanın sonsuz cömertliğine inanamıyor, belki de tanrı tarafından aldatıldığımızı düşünüyor, hayatimizin her bir noktasını, çevremizdeki insanları ve onların hayatlarını kontrol etmeye çalışıyoruz.  

Bu yazıya otururken aklımda size Sedir ağacının yağını anlatmak vardı. Yağı kokladım, akışına bırakıverdim bunlar dökülüverdi. Oysa size öksürüğe en iyi gelebilecek yağlardan biri olduğunu, böbrek ve idrar yolu ile ilgili hastalıklarda kullanılabildiğini, yağlı ve sorunlu ciltlere iyi geldiğini, özellikle saç bakımında saç diplerindeki kuruluğa ve dökülmeye birebir olduğunu da anlatabilirdim uzun uzun.  Şimdilik kısmet değilmiş.

Feyza Hepözden