Hayatım kilo sorunuyla geçti… Bugün bunun nedeni üzerine düşündüğümde doğamdan gelen iştahın ve beden yapısına eklenen ailenin bilinçsizce uyguladığı yanlış beslenme alışkanlığı olduğunu görüyorum. Haa bir de kilo almanın duygusal boyutu var… Mutsuzlukarın besinlerle giderilmesi meselesi. Duygularını çikolata, pasta, makarna olarak beslemek, duygularını yemek… Sucuklu tostun başka şeyler ifade etmesi, kızgın olduğun patronunu sucuk gibi kızartıp yemek gibi mesela…
Stresin yiyecekten çıkarılması… Sonuç şişmanlık…

‘Şişmanlığımla barışığım’ diyenler olabilir kimseye itirazım yok, ama ben hiçbir zaman barışık olmadım. Her zaman ince değilse de atletik, yağlı olmayan bir bedenim olsun istedim. Lakin yıllarla beraber bu arzum giderek hayal oldu… Haa zaman zaman çeşitli diyetisyenlerden ve sağdan soldan duyduğum diyetlerden medet umup çare bulduğum da oldu geçici olarak şişmanlığıma. Zayıfladım. Kısa bir süre için ince göründüm, güzel elbiseler giydim, şıkır şıkır gezdim. Ama sonra o diyetteyken hasret kaldığın yiyecekler diyet ertesi zamanlarda tekrar başıma üşüştüler. Sonuç, her zaman başladığım kilodan daha fazlasına çıktım. Bu böyle gitti, yıllar yılları kovaladı… Bu arada gazetecilik mesleğinin gece mesaileri sayesinde kötü beslenmeye promosyon olarak katılan uykusuz kalınan gece mesaileri ve dahi hareketsizlik ve en çok da stres beni hipo tiroit hastası yaptı. Yani kötü beslenme artı uykusuzluk artı stres artı sigara metabolizmanın dengesini bozdu. Tirot bezlerinin az çalışması aynı zamanda boğaz çakrasıyla ilintilidir. Boğaz çakrası adı üstünde iki işe yarar yemeye ve söylemeye… Ama kimi insanlar benim gibi çok konuşsa da bazen istediğini istediği gibi söyleyemez. Ya ifade bozukluğu vardır, ya eksik ifade ya aşırı ifadeye karşı kendini ifade edememe… Her ifade bozukluğu bedende hipo tiroit hastalığından örneklersek bedende şişme yapar. Tiroit hastası demek kilo demektir ayrıca ve neredeyse kilo vermenin ‘mission impossible’ durumuna gelmesi yani imkansızlaşması demektir…Netekim bende de öyle oldu… Belli bir yaşa gelmiştim ve bir kilo vermek bile benim için imkansızdı.. Ve nihayet diyetlerin daima şişmanlatığı da kafama dank etmişti… (Biraz geç oldu ama neyse) Ayrıca yıllarca diyet bozyapı ile uğraştığımdan artık diyet yapacak takatim yoktu, bıkmış, yılmış ve dahi tiksinmiştim ve kendimi şişman halimle kabullenmeye çalışıyordum… Şişman da güzeldir diyerek avuntu halindeydim  ama bir yandan da içimden arzu ediyordum elbette düz bir karın, yağsız bir sırt… Bu arada yogaya başlamıştım…Yoga benim sigarayla vedalaşmamı sağlamış ve sinirlerimi de düzenlemişti… Bir de bedenime iyi davransaydım muhteşem bir bedenim olabileceğine ikna etmişti beni… Üstelik ruhsal, zihinsel olarak çok daha iyi hissettiriyordu beni…

İşte o zaman, öğrendiğim bir teknikle çekim yasasını uygulamaya başladım. Amacım sağlıklı ve ideal kilomda olmaktı. Derken karşıma bir güneş gibi o çıktı…  Franz Andrini… Vakti gelmişti, öğrenci hazırdı ve hoca belirivermişti işte…
Yogaya devam ettiğim Hariom Yoga Merkezi’ne bir ziyaret için gelmişti ve zayıflama yogası yaptırdığını söylüyordu. Görür görmez bir sempati duydum, ona inandım, bir güven duydum birden bire.  Güvenli duruyordu, söylediklerini gerçekleştireceğine inanıyordun… Ona inanıyordum ama yine de kendime inanmıyordum… Ama o benim kendime inanmamı sağladı. Bunca yıllık savaşı kaybetmiştim kilolara karşı ne de olsa…Ama Franz vazgeçmemi önledi. Ve benim gibi kilo sorunu olan bir arkadaşımı da ikna ettim ve başladık Franz’ın sınıfına…
En kötü ihtimal bir denerim diyordum…Denedim ve çok hamd olsun ki yanılmadım.

Franz’ın öğrettiklerini uygulamaya başladım… Nefes tekniklerini, asanaları ve onun önerdiği şekilde beslenmeyi… Bu arada kapha ağırlıklı bir insan olduğumu öğrendiğim için bana yararsız yiyecekleri de yememeye başladım… Derken Sindirim problemlerim düzeldi, şişkinlikler azaldı, beden rahatlamaya başladı… Franz’a göre toksinlerden arınma ve bedende ateş yakıp toksinleri yakma süreci başlamıştı…. Ve evet bir kilo bile vermekte zorlanan ben yavaşça kilo vermeye başladım… Tartıda her çıktığımda indiğim kiloya inanamamaya başladım ama hayatıma renk gelmişti… Üstelik bedenim gün geçtikçe şekil alıyor ve güçleniyordu… Bedenimden hayatımda ilk kez gurur duymaya başladım ve sevmeye…

Üstelik nefes teknikleriyle tamamen yemek yeme anlayışım değişti…onlarsız kendimi yoksun hissettiğim, kaybetmiş hissettiğim bazı yiyecekleri özlemiyordum artık.  Artık bazı gıdaların ‘çöp’ olduğunu biliyorum ve canım yemek de istemiyor ve bir gerçeği kabullendiğinde daha rahat ediyorsun… Senin bünyen kilo almaya müsait daima doğru beslenmeli, vücudunu toksinlerinden arındırmalı ve daima yoga yapmalısın… Sonuç olarak 17 kilo verdim ve 7 kilo daha vermek istiyorum… Bu arada işten atıldım ve evden çıkmadan geçirdiğim 7 aya rağmen kilo almadan kalabildim… Bana kutup yıldızı olan Franz Andirini’ye minettarım çünkü öğrettiği teknik benim bir ömür boyu yanımda olacak… Onun farkı da bu, kendinize bir altın bilezik alıyorsunuz ve bu bilezik ince bileklerinizde pek de şık duruyor…

Birçok yoga tekniği ve öğretmeni var. Aralarındaki farklar nedir? Ve senin öğrettiğin zayıflama yogasının tekniği ve konseptinden kısaca bahsedebilir misin?

franz.yogaAslında yoga temelde birdir. Onu uygulama biçimimizdir farkı yaratan. Geleneksel olarak öncelikle biz yoganın daha ruhsal bölgelerine girmezden önce Yoga Chikitsa ya da yoga terapisi yapıyoruz öncelikle.
Yaptığımız şeyin en temel özelliklerinden biri de birçok hastalığı ve bozulmayı iyileştirmenin yanı sıra detoks yapmak ve kilo kaybettirmek. Her yoga uygulamasının içsel, sindirimin düzenlenmesini sağlayan içsel ateşi tutuşturmak olduğunu bilmeliyiz. Zira bu içsel ateş toksinleri elimine eder ve vücuttan atılmasını sağlar. Ondan sonra da otomatik olarak kilo kaybetme başlar.
Bu geleneksel bir kuraldır, ancak bundan sonra uygulama başlayabilir. İçsel ateş sadece toksinlerin elemine edilmesinden değil besinlerin sindirilmesinden değil zihinsel idrak ve duygusal özgürleşme açısından da gereklidir. Bir başka deyişle saf sindirim ateşi sizi sağlıklı ve tatmin olmuş bir insan yapar.
Geleneksel olarak yoga konsepti içsel ve sindirimsel ateşi tutuştuşturmaya dayanır, Sanskritçe’de buna ruhun ve sağlığın aydınlanması anlamına gelen Agni denir. Yoga teknikleri bunu yapmadıkça hiçbir etkisi de olmayacaktır.

Senin yoga öğretiminin temeli nedir?
Zayıflama programı dört parçaya ayrılır. Bunlar nefes egzersizleri, fiziksel egzersizler, diyet  ve hayat biçimidir. En iyi sonuçlar 60 süregiden sınıfla birlikte alınır. Ben özellikle zayıflama yogasının yanı sıra yoga terapisi ile de ilgileniyor, sırt ağrılarından ülserlere, şekerden, kısırlığa, kalp problemlerinden sinirsel zayfılıklara kadar her şey. Yogaya ve Ayurveda’ya geleneksel bir yaklaşımım var. Eğer Hindistan’dan getirebildiysem ya da doğru parçalarla burada kendim hazırlayabildiysem bitkisel ilaçları kullanıyorum. Daha kendisini adamış ve sakin insanlar için mantralardan da yardım alıyorum. Bütün bunlara ilaveten
daha gelişmiş pratik uygulamalar yapıyorum. İleri sınıflarda daha ileri düzey nefes egzersizleri oluyor, yine tantrik meditasyonlar ve öğrencinin yapısına bağlı olarak daha ileri düzey asanlar yani yoga duruşları da bunu içeriyor.

Yoga kursunda beslenmenin rolünü biraz açar mısın?
Beslenme en önemli bölümlerden biri. Her öğrenciye onlara uygun beslenme programını öneriyorum. Bazı diyet tarifleri her öğrenciye uygun ama bazıları tmamen kişiye özel. Bütün beslenme sistemi Ayurveda’nın sindirim sistemini temizleme ve ateşi tutuşturma prensibine dayanıyor.  
Başlangıçta, ilk ayda et, balık ve kuru meyveler yenmiyor. Daha sonra sindirim ateşini bozmayacak şekilde bunlar seyrek periyotarla yenebiliyor.

Peki sence sağlıksızlığın nedenleri nedir?
Sağlıksızlığın üç nedeni var: Toksinler, zihinsel stres ve yanlış hayat tarzı.

İnsanlar neden obez oluyorlar? Bu sence doğuştan gelen bir özellik mi yoksa yeme alışkanlıklarından mı kaynaklanıyor?
Bazı insanlar doğası gereği biraz daha güçlüdür. Ayurveda’ya göre biz onları Kapha (ağır) beden yapısı olarak sınıflandırırız. Diğer iki yapı Vata (hava) ve Pitta (ateş) yapılanmasına sahiptir.
Ama obezite illa güçlü bir yapı özelliği demek değildir. Obezitenin kesinlikle yanlış beslenme alışkanlığı,  yanlış şeyleri yanlış zamanda yeme alışkanlıklarıyla ilgisi vardır. Beyaz şeker hatta kahverengi şeker bile çok zararldır ve ana suçlulardan biridir. Diğer zararlı şeyler ise yağlar ve işlem görmüş besinlerdir. Yanlış besinlerle beslendiğimizde hastalıklara karşı direncimiz azalır ve hastalıklar üremeye başlar. Bir kez bedenin zekası karıştığı zaman ve kötü yiyeceklerin bombardımanına uğradığı zaman vücudun bağışıklığı azalır ve salgı bezlerinin, karacigerin fonksiyonunu aksatmaya başlar. İşte bu yüzden bu yoga programı öncelikle bedenin içindeki  yaşam havasını Prana’yı, yani enerjiyi düzene koyar ve üç bileşen Kapha, Vata Pitta’nın dengeli çalışmasına yardım eder.

60 günlük bir kursta ne kadar kilo kaybedilebiliyor?
Eğer programı haftada üç-dört kez uygularsa 15-18 kilo arasında kilo verilebiliyor. Bundan daha fazla veren de var. Eğer kişi benim talimatlarımı harfiyen izlerse iş çok kolay. Bazı insanların daha çok zamana gereksinimi oluyor zira bu insanların nefes alma kapasiteleri zarar görmüş oluyor ya da bedeninide bir aksaklık olmuş oluyor. O insanlara da yardımcı oluyorum.
Aynı zamanda online olarak da bir kurs yapıyorsun, bundan da biraz bahsetsen…
60 Günde Yoga Andrini-Zayıflama  kursu www.zendle.com’dan izlenebilir. Bu kurs sınıfta uyguladıklarımın aynısı. Sınıfıma gelen bütün öğrenciler bu online kurstan indirimli olarak yararlanabiliyorlar. Zayıflama kursunun yanı sıra aynı sitede Yoga Ansiklopedisi Yogapedia’da var.

Kursuna katılan öğrencilere ne vaad ediyorsun?
Onlara çok çalışma vaad ediyorum. İlgileri devam ettiği müddetçe onlara yoga pratiklerinde rehberlik etmeyi vaad ediyorum.

Niye Türkiye’de yaşıyorsun? Türkiye sana ne katıyor?
Kendiliğinden oldu. Daha önce 10 yıl Hindistan’da ve Almanya’da yaşadım.
Türkiye hoş, sıcak bir yer. Bütün devasılığına rağmen İstanbul bana hem huzur hem kendim olmama izin veriyor.
Buraısıyla ilgili derin bir bağlantı hissediyorum.

Sence Türk insanın genel olarak yogaya ve senin öğrettiğin yogaya yaklaşımı nasıl?
Yoga Türkiye’de görece olarak yeni ama hızla gelişiyor. Halihazırda yoga ile ilgili yanlış anlamalar var ama İstanbul’da özellikle hızla yayılıyor. Benim zayıflama programım en azından bir saat içeriyor.

Türklerin beslenme alışkanlığı nasıl sana göre?
Yeme alışkanlığı Türkiye’de pek de iyi sayılmaz. İnsanların yeme alışanlıklarını geniş bir konseptte yeniden ele almam gerekiyor.

Hindistan’da kimle çalıştınız?
Hindistan’da bir çok usta ile çalıştım. Ama gurum olarak adlandırabileceğim kişi Iyenegar Mysore’dan Yogavisharada Sri BNS.
Bana çok şey öğretti özellikle de
Yoga Chikitsa yani Yoga Terapisini. Diğer masterlar Yogacharya Govardhan ve tantrik masterım Banglore’dan Satish and Bharti Behen’dir.

Hindistan’da 10 yıl kalmışsın, nasıl bir hayat vardı orada?
Hindistan’da hayat çeşitlidir. Hindistan’daki ilk yıllarımda çok geleneksel bir yerde Bengal’de Mysore adlı küçük bir köyde yaşadım.  Orada yoga öğrettim ve küçük bir işim vardı, yine Hindistan’daki ilk yıllarımda modellik yaptım. Hala Hindistan’la bağlantılarım var. Her yıl düzenli olarak Hindistan’a gidip yoga öğretiyorum. Özellikle de Yeni Delhi ve Banglore’da. Bu ağusts ayında Himalayalar’da Hintli öğrencilerimle çalışacağım.

Senin hayat amacın ne?
Gurum yoga öğretisini yaymamı istedi.

Slovenyalısın, Türkiye’de yaşıyorsun, Hindistanla bağlantıların var, kendini nereye ait hissediyorsun?
Her yerde yoga öğreütiyorum. Slovenya köklerimin olduğu yer, Hindistan benim ruhumun olduğu yer Türkiye ise kalbimin ait olduğu yer. Başka yerlerde de yoga öğretiyorum. Bütün yeryüzünü evim gibi hissediyorum, hemen hemen her yerde yaşayabilirim ve hayatımın yörüngesine bakarak kaldığım yeri birkaç yılda bir değiştiriyorum.

Franz Andirini…
1972 yılında Slovenya’da doğan Franz Andrini 17 yaşından beri yoga ve spritüel öğretilerle ilgili olarak çalışıyor. 20 yaşında Almanya’da bir ashrama katıldı ve Hindistan’da Gurukul denen geleneksel bir yoga okulunda eğitim gördü. Burada Yogaları, mantraları, Pujaları, Yagnasları, Sansritçe’yi ve Vedic felsefeyi Guru’ların gözeteminde öğrendi. 7 yıl boyunca manastır yaşamı sürdü.  Daha sonra Mysore’da bir Iyengaryoga master’ı olan Yogavisharada Sri BNS’yle karşılaştı ve kendisini Yoga’nın derinliklerine adadı. Diğer gurularla da çalışmasına rağmen Iyengar onların içinde en ön plana çıktı. Türkiye’ye taşınmadan önce 10 yıl Hindistan’da yaşadı. Yoga öğretmek onun temel ilgi odağı ve Yoga seminerleriyle insanların sağlığını geliştirmesine ve kendini anlamasına yardımcı olmayı seviyor. Aynı zamanda vahşi yaşama ve doğa korumaya karşı da büyük ilgi gösteriyor.

Aycan Aşkım Saroğlu

İngiliz Dili ve Edebiyatı Mezunu. Hürriyet Vakfı'nda gazetecilik eğitimi aldı. Sırasıyla TV'de 7 Gong, Hürriyet Dış Haberler, Gezi Traveler, Aktüel dergilerinde; Akşam ve Habertürk gazetelerinde çalıştı. Tam 15 senelik gazeteci, doğduğundan beri spritüel. "Kum Saatinden Ezoterik Manzaralar" adında bir kitabı mevcut. Yay burcu.