Beş element teorisi, insanın makrokosmosun (evrenin) mikro bir örneği olduğunu, makrokosmos içinde var olan her geçişin, mikrokosmos için de geçerli olması gerektiğini savunmaktadır. Zihin/ruh/beden üçlemesinden oluşan insanın içinde, evrende bulunan her şeyin bir parçası bulunduğu var sayılır. Hatta, var olan her şeyin, bütünün küçük bir modeli olduğu kabul görmektedir. Bir çiçeğin çok sayıda polene sahip olduğu gibi, bir tek polen de içinde, pek çok sayıda polene sahip olan bir çiçeği barındırmaktadır. Bir ağaç üstünde binlerce tohum içeren yüzlerce meyveye sahiptir ama, her tohumun içinde de binlerce tohuma sahip başka bir ağaç bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında her ağaç, potansiyel bir orman, her çiçek bir limonluktur diyebiliriz.

Bu teoriye göre, gördüğümüz biçimler, uzun yaşam yolu içinde bulunan, değişim dönüşüm istasyonlarda bekleşmekte olan varlıklardan başka bir şey değildir. Tohum toprağa girmeyi bekleyen bir bitkidir ilk gördüğümüzde. Daha sonra toprağa girer, biz onu artık görmeyiz ama, zamanı geldiğinde kırılıp parçalanacak ve filiz verecek bir varlık olduğunu biliriz daima. Sonra beklediğimiz oluşur. Aynı tohum, gelişme istasyonunda, büyüyüp serpilmeyi bekleyen bir filizdir artık. Bir sonraki istasyon, kendini başkalarının seçimine sunma istasyonudur. O artık bir sebzedir ve sonunun ne olacağı, kendisiyle ilgilenen bir başka varlığın seçimine bağlıdır. Ya yeniden çekirdekleri toplanıp toprağa girecektir ya da bir insan veya hayvanın kanı içinde bir minerale, bir vitamine ya da daha başka bir şeye dönüşecektir. Bu böyle sürüp gider…

Teori, var olan her şeyin, başkalarını beslemek için var olduğunu savunur. Elbette, sırası geldiğinde, kendisi de başkaları tarafından beslenecektir. Bu anlamda baktığımızda, doğa içinde var olan varlıkların görevi, yaşam alıp vermektir diyebiliriz. Yaşam yalnızca madde değildir. Zihin, ruh, istek ve arzular, beklentiler/sunular, sorunlar/çözümler, kısaca var olan her şey bir arada yaşamı oluşturmaktadır.

Söz konusu olan “beş element” ten her biri ayrı bir bekleme istasyonunu temsil eder. Çin Kozmolojisine göre, yaşamın hareketi “bir nehir üstünde devinip duran bir top” gibidir. Aynı top, bazen bir rüzgarın etkisiyle hızlı devinirken (yang), yumuşak bir iklimde, salına salına gezinir (yin). Yin/yang devresi, karşıt güçler arasındaki gidiş gelişleri sembolize ederken, beş element teorisi, aynı güçlerin beş geçiş sürecini temsil etmektedir. Bir anlamda, beş element teorisi, ,olayların “başlama, ilerleme, gelişme, yorulma ve sona erme süreci” ni temsil etmektedir. Yin/yang, aydınlık ve karanlığı anlatırken, beş element varlıklarda bu iki devre arasında oluşagelen şekil, karakter ve renk ayrımlarını etkilemektedir.

Beş elementin birbirleri arasında oluşagelen etkileşimler, bedenimizi hem içten hem de dıştan etkilemektedir. Günün saatleri, ayın günleri, yılın mevsimleri hep beş elementten birinin diğerlerine oranla daha baskın olmasından etkilenmektedir. Ayrıca her organ bir elementin etkisi altındadır.

Her insanın doğum yer ve zamanı farklıdır. Tıpkı Batı Astrolojisinde olduğu gibi, Çin Astrolojisi’nde de kişinin doğduğu zaman ve mekana göre var olan elementlerden biri diğerlerine oranla daha baskın olacak ve o kişinin yaşamı içinde, deneyimlerini, alacağı kararları, seçimlerini ve ilişkilerini doğrudan etkileyecektir. Bununla birlikte, Çinliler, insanın doğumunu, rahme düşülen an olarak kabul ederler. İnsanın rahme düştüğü anın hatasız bilinmesi çok zor olduğundan, ilgili kişinin elementini saptayabilmek için teoriyi ve elementlerin etkilerini çok iyi anlamak gerekmektedir.

Beş Mevsim

Yıllar boyunca coğrafya derslerinde bizlere bir yılda dört mevsim olduğu öğretildi.

Geleneksel Çin Tıbbı ile ilgili dersleri almaya başladığımda ise, bir beşinci mevsimin varlığından söz ediliyordu. Doğrusunu isterseniz, bu kavramla ilk tanıştığımda oldukça şaşırmış hatta garipsemiştim de. Bu beş mevsimin her biri de ayrı bir element ile ilişkilendiriliyordu. Bu bilgiye göre mevsimler şöyle sıralanıyorlardı:

Ağaç: İlkbahar
Ateş: Yaz
Toprak: Yaz sonu
Metal: Sonbahar
Su: Kış
Yaz sonunun ayrı bir mevsim olarak ele alınması size de garip gelebilir. Ancak şöyle bir düşünün, bildiğimiz her mevsim doğa üzerinde ayrı bir etki yaratırken, yazın sonlarına doğru olan bir devrede, sanki doğa da tatile girmektedir. Bir yandan yaz devam etmektedir, öte yandan doğa tüm devinimlerini durdurmuş gibidir. Hava sakin ve dingindir genellikle. Artık hasat yaklaşmıştır ve toprak üzerindeki ekini beslemek zorunda değildir. İşte tam bu zamana “yaz sonu” veya “Hint Yazı” adı verilmektedir.
Bu dönemde, besleyici toprak enerjisi, kendini dinlendirebilmek üzere ön plana çıkmaktadır. Toprak döneminde doğada, doğum, gelişme, olgunlaşma ya da ölüm yoktur. Her şey sonsuz şimdinin huzur ve bolluğuyla dolu gibidir.
Yaz sonu, besleyici toprağın kendisini dinlendirdiği, beslediği dönemdir. Şimdi bu beş mevsimle ilişkili beş elementin insanlar üzerindeki etkilerini araştırmaya başlayabiliriz.

Ağaç Elementi

Ben doğuştan liderim…
Çalışmak ibadettir…
Bazen de çok katı oluyorum….
En iyi ben bilirim…

Diyenler….

Bu bölüm tam size göre.

Sevgi ve ışıkla
Hayırlarda ve berekette
Yaşayın

AĞAÇ

İlgili Organlar : Karaciğer (Yin)

Safra Kesesi (Yang)

İlgili mevsim : İlkbahar

İlgili Saat : Şafak vakti 06.00 – 12.00

Ağaç insanları, tıpkı ilkbaharda doğada olduğu gibi, yaşam içinde sürekli olarak biçim değişikliği yaratırlar. Onlar “lider” ruhludurlar. Ellerini değdirdikleri her şeyi değişim/dönüşüm sürecine katılmaya mecbur ederler. Onlar aynı zamanda fatih ruhludurlar. Evinizi, gönlünüzü, işyerinizi ya da elde etmeye karar verdikleri her ne ise, ne yapar yapar onu fethederler.

Dünya üstünde var olan en işsever tipler, ağaç elementinin etkisi altında çalışan tiplerdir. Sakın onlardan sizi sevmesini beklemeyin. O kimseyi bütün benliği ile sevemez (aslında kendisini bile pek sevmez). Eğer bir ağaç insanı ile iyi ilişkiler kurmak ve bunu sürdürmek istiyorsanız, yapacağınız tek şey onu çalıştırmak olmalıdır. Elinde yapacak işi olduğu sürece mutlu olacaktır. İşi bitip sıkılmaya başladığı anda, size el atmaktan çekinmeyecektir. En büyük özelliklerinden biri “meydan okuma”larıdır. Sizin kendisi için ne anlam taşıdığınızın hiçbir önemi yoktur. Ellerinde iş yoksa, sizi eleştirecek, kusurlarınızı gösterecek, daha iyiye, daha doğruya ulaşmanız gerektiği (ondan başka kimse doğruyu ve iyiyi bilmez) konusunda sizi uyaracaktır. İtirazlarınız, kendisiyle kavga etmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Havanın ısındığını hissettiğiniz anda, kendisine yapacak bir iş verin, en iyiyi, en güzeli başarmak adına, saatlerce işi ile oyalanacak sizi rahat bırakacaktır.

Ağaçların, metafizikle, ruhbilimle ya da benzeri somut olmayan konularla en küçük bir bağlantıları yoktur. Asla psikolojik danışmanlık almadıkları gibi, bu tür arayışlar içinde olan kişilerle dalga geçtikleri de sıkça karşılaşılan bir olgudur.

Bu insanların ciddi bir dinleme sorunları vardır. Siz kendileriyle konuşurken, çoğunlukla sizi dinlemezler. Eee… ne de olsa, hiç kimse hiçbir şeyi ondan daha iyi bilemez. Hani olur da, sizin kendisinden daha bilgili olduğunuz bir konunun varlığını sezinlerlerse büyük bir şaşkınlığın içine düşerler. Bununla birlikte, bu onların sizin hakkınızdaki yargısını değiştirmeyecektir. Söylediklerinizin ne ölçüde doğru olduğunun hiçbir önemi yoktur. O sizi dinlemeyecek, kendi bildiğini okumayı sürdürecektir. Sizinle sohbet edebilmelerinin tek yolu kendisinin iyi bildiği bir konuda konuşulması ve söyleşiyi idare eden taraf olmalarıdır. Böylece, sizin bilginiz hangi aşamada olursa olsun pek söz alma şansını yakalayamazsınız.

Böyle bir insanla söyleşiyor ve düşüncelerini doğru bulmuyorsanız, kendi görüşünüzü kendinize saklamanızı salık veririm. Onlara karşı gelinmesi durumunda, hemen öfkelenecektirler. Öfke nedeniyle düşecek olan enerji seviyelerini yükseltmek için, yine sizin enerjilerinizden yararlanacak, açıkçası, sizin enerjinizi çalacaktır. Tartışmanın sonunda o enerji anlamında çok daha güçlenmiş olacakken, siz kendinizi suyu sıkılıp posası kalmış limon kabuğu gibi hissedeceksiniz.

Tartışmanın alevlenmeye başladığını gördüğünüzde yapacağınız şey, “tamam, sen bilirsin” deyip, olanaklar izin veriyorsa kendisine yeni bir görev vermeniz olmalıdır. Sürekli olarak meşgul olmak, onun en fazla istediği şeydir. Özellikle üstesinden gelmesi gereken zor bir görev verecek olursanız, doğuştan sahip olduğunu fetih duygusunu ellerindeki işe yöneltecek ve sizin enerjilerinizi rahat bırakacaktır. Satır aralarında “işte sana bir görev, ama bu seferki çok zor, sen bunu başaramazsın” diyeceğiniz bir iş, onların “en büyük benim, en başarılı benim, benden başka kimse bunu başaramaz” duygularını kamçılayacağından son derece mutlu ve sevinçli bir biçimde o işe koşacaklardır.

Onların en başarılı olacakları mesleklerden biri de ekonomidir. Doğalarında var olan bu yetenek! (cimrilik) zamanı parayı ve enerjiyi daima ekonomik olarak kullanmalarına sebep olur.

Ağaç insanları, bilinmeyenden nefret ederler. Kader onlar için ne getireceği bilinmez bir olgudur ve kader sözcüğü bile onları öfke girdaplarına atmaya yetecektir (aslında kaderin yenilmez olduğuna inanırlar ama yenilgiyi kabul edebilmek onlar için değildir). Bu tipler, aralıksız olarak kadere karşı aslında içi bomboş olan bir savaş vermektedirler.

Her hangi bir sorun karşısında bulunduklarında, oturup bir strateji planlar ve bu plana uygun olacak bir biçimde bir savaşım başlatırlar. Ancak, kimseyi dinleme özellikleri olmadığından, kurmuş oldukları planın bir adım bile dışına çıkmazlar.

Bu insanlar, yaşamlarının en başından en sonuna dek “bağımsız” olmayı yeğlerler. Evlilik ya da başka ilişkiler onların bağımsızlığına ket vurur duruma gelmemelidir. Aksi halde, ilişkiyi bitirmekten asla çekinmeyeceklerdir. Unutmamalı ki, ağaç insanı macera ve işte başarı için yaşar. Bu yaşam biçimlerine engel olabilecek her şey ayak bağıdır ve hemen silkelenip atılmalıdır. Ancak ebeveyn olarak, gereken tüm sorumluluğu seve seve üstlenir, çocuklarının en iyi koşullarda yetişmeleri için gereken neyse hemen ve koşulsuzca yaparlar.

Son derece zeki, kurnaz kişilerdir. Bu özellikleri nedeniyle hangi ortama girerlerse girsinler, kolayca uyum sağlarlar (yeter ki uyum sağlamayı istesinler). Zekaları, kurnazlıkları ve bağımsızlıkları, şartlar ne olursa olsun istediklerini elde etmeleri konusunda en büyük yardımcılarıdır. Asla sınır tanımazlar. Her hangi bir işi başarma konusunda kendi yetersizliklerini ayrımsadıklarında, önlerindeki yolun ne denli zor ve uzun olduğunun hiçbir önemi olmaz. Eğitim almaları gereken konuda mutlaka kendilerini geliştirirler.

Ağaç tipleri, geniş, rahat ortamlardan hoşlanırlar. Özellikle açık havada, kendilerine hareket özgürlüğü sağlayan yerlerde bulunmayı yeğlerler. Büyük evler, geniş salonlar, abartılı işyerleri onlar içindir. Önlerinde engel olması, dar ve fazla eşyalı odalarda yaşamaya zorlanmak bu insanları öfke krizlerine sokmak için yeterli sebep olabilir pekala.

Ağaçlar, henüz haritada görünemeyecek kadar yeni yollarda gezinti yapmaktan, yeni yerler keşfetmekten çok büyük zevk alırlar. Vahşi ormanlarda gezinirken kendilerini evlerinden bile daha rahat hissedebilirler.

Geniş alanlarda bulunmak o denli hoşlarına gider ki, astronot olup, uzayın boşluklarında gezinti yapmayı bile seçebilirler (bunu iyi becerirler).

Çalışmadıkları zamanlarda, özellikle açık havada spor yapmayı, sinemada en iyi filmi izlemeye yeğlerler. Bu özellikleri nedeniyle, kasları çok gelişmiştir.

Onların bu açık alan ve spor sevgisi, yeni yerler keşfeden, yeni yaşam biçimlerini araştıran, açık denizlerde macera peşinde koşan, dağcılık, rafting, bungee jumping ya da benzeri sporları yapan gruplara katılıp, çok kısa bir süre sonra, bu gruplara liderlik yapabilecek kadar başarılı olmalarına yardımcı olacaktır. Yeni spor aktiviteleri, birincilikler hatta rekorlar onların tekelindedir adeta. Ağaçların yeni olandan büyülenme derecesinde hoşlanmaları, henüz bilinmeyeni keşfetme konusunda bu denli meraklı olmaları, insanlık adına bir kazanç sayılabilir elbette. Ancak, yeniliklerin peşinde koşmak, eskiyi yenilemek/geliştirmek arzuları o denli fazladır ki, böyle bir insanla özel ilişki kurmak, karşı taraf için bir işkence olabilir. Ağaç insanı, hiç durmaksızın, devrim yaratma peşinde olduğundan sizi çok fazla yoracaktır. Oysa o, hiçbir şey yapamazsa, insanları örgütleyip, devrimi gerçekleştirmeleri konusunda ikna etmeye çaba göstermeyi sürdürecektir.

Ağaç insanı ile birlikte iseniz, hele bir de cilveleşmekten, kur yapılmasından hoşlanan bir tipseniz, mutsuz bir yaşama adım attınız demektir. Ağaç insanları karşısındaki insana kur yapmayı zaman kaybı olarak değerlendirirler. Zaman onlar için en önemli şeydir. Alışverişte, eğlence yerinde ya da fiziksel olmayan herhangi bir etkinlikte geçirilen zaman, kaybedilmiş zamandır.

Cinsellik mi? O da bir tür fiziksel çalışmadır. Ön sevişme beklentiniz varsa, ağaç insanı ile birlikte olmaktan vazgeçmelisiniz. Kendisi etkin durumda olduğu sürece, çok uzun saatler boyunca seks yapabilirsiniz, ancak, ruhen tatmin olmayı bekliyorsanız, işiniz çok zor demektir.

Ağaç insanını betimlemek için “onlar rüzgar gibi güçlü ve inatçı, genç fidan gibi sağlam ve esnektir” deyimi kullanılmaktadır.

Özellikle çocukluk yıllarında tacize uğramış, başkaları tarafından kullanılmış olmaları olasılığı çok yüksektir. Çalışma enerjilerinin yüksek olmasının başkaları tarafından ayrımsandığı durumlarda, bir çocuğun başarabileceği bütün işler kendilerine yaptırılmış olduğundan, içlerinde belli bir eziklik duygusu taşırlar. Bu duygu daha sonra öfkeye dönüşür. Bu öfke enerjisini doğa sevgisi ve çevrecilik dürtüleriyle birleştiren ağaç tipleri, insanlar tarafından kolayca taciz edilen hayvanlara karşı bir şefkat duygusu taşıdıklarından, hayvanları koruma gruplarında etkin olarak görev alabilirler (aslında onlar takım çalışmasını sevmezler ama önder olmaları koşuluyla bu görevi severek yerine getirirler).

Fiziksel olarak bir ağaç insanını ayırt etmek son derece kolaydır. Bu insanların ne denli şişmanlamış olmalarının hiçbir önemi yoktur, kollarında, özellikle bileklerinin iç altında, diğer insanlarda asla göremeyeceğiniz bir kas vardır. Ayrıca, karınlarında, altılı kola paketinin yandan görünüşünü andıran üç boğumlu bir kas bulunur. Eğer element dengelerinde herhangi bir aksama yoksa, karınları mutlaka dümdüzdür. Ya kavak ağacı gibi ince ve uzun olurlar, ya da maki gibi kısa ve tıknazdırlar. Ama her zaman zayıftırlar. Şişmanlamış olmaları bedensel enerji dengelerinin bozulduğuna işaret eder.

El ve ayak parmakları, kalın ve kısa ya da kalın ve uzundur. Ancak ağaç gövdesini andırırcasına, girintili çıkıntılı bir yapısı vardır. Özellikle parmakların avuç ile birleştiği noktadan yukarı doğru bulunan ilk boğumun olduğu bölge ya diğer boğumlara oranla kalın ve enlidir ya da daha ince ve ensizdir. Aralıksız olarak ellerini açma kapama işlemi yaparlar. Bu işlemi yaptıkları zamanlarda, kollarındaki damarlar belirginleşir, açıkça gözle görülür bir hal alır.

Ağaç insanlarının kalın ve düz kaşları vardır. Kaşları ne kadar kalın ve ne kadar düzse, o oranda inatçı olurlar.

Ciltlerinde belli belirsiz bir kahverengi (güneş yanığını andırır) ton bulunmaktadır. Bu kahverengilik özellikle göğüslerinin boyuna yakın olan kısımda belirgindir. Felsefe ile hemen hiç ilişkisi bulunmayan ağaçların, alınları dar olur.

Ağaç insanı aşırı yorgun olduğu ve terlediği zamanlarda, bedeninde ekşi sütü andıran keskin bir koku oluşur.

Ağaç tipini birer tümceyle tanıtmak gerekirse:

· Esneklik

· Dikdörtgen beden

· Kaslı vücut

· Kalın deri

· Bronz yüz tonu

· Güçlü eller ve ayaklar

· İnce bacaklar

· Kaslı bacaklar

yeterli açıklamayı verecektir.

Kişiliklerini birer sözcükle anlatmak için:

· Çok etkin

· Çok yoğun

· Rekabet sever

· Öncü

· Hevesli

· Enerjik

· Öfkeli

· Saldırgan

· Savunan

· Fetheden

Ağaç insanlarının en sık karşılaştıkları sorunları birer tümceyle özetleyelim:

· Baş ağrıları

· Ensenin yan taraflarında ağrılar

· Migren

· Yüz sinirlerinde ağrılar

· Sinir sisteminde aşırı çalışma

· Yüksek tansiyon

· Abartılı cinsel yaşam

· Sancılı adet

· Menopoz dönemi belirtileri

· Parkinson

· Sık sık küçük kazalar yapmak, sakarlık

· Uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı

Yaşam amaçları ve ulaşma yolları

· Bir amaca hizmet etmek

· Dünya barışı için çabalamak

· Tüm dünyada açlıkla savaşmak

· Hayvanları korumak

· Doğayı korumak

· Tek başına başarmak

· Kişisel spor etkinliklerinde başarmak

(Bütün bunlarla birlikte yine de kendileri için yaşarlar)

Ateş Elementi

Dünyada neşe gereklidir diyenler…
Bu kişi nasıl olup da bu denli çekici olabiliyor diye soranlar…
Isının önemini merak edenler…
Buyurun ateş elementini okuyun.

Sevgi ve ışıkla
Hayırda ve berekette
Yaşayın

ATEŞ

İlgili Organ : Kalp (Yin)
İnce Bağırsak (Yang)
İlgili mevsim : Yaz
İlgili Saat : 12:00 – 18:00
Ateş insanları tıpkı yaz mevsimi gibi, çevrelerine ışık, sıcaklık ve neşe saçarlar. Girdikleri ortamları o denli ısıtırlar ki, kısa bir süre sonra çevrede bulunan tüm insanlar adeta büyülenmişçesine bu sıcak ve neşeli ateş insanına doğru çekilirler.

Bitkilerin ve ağaçların meyvelerini vermeye, hayvanların kırlarda koşup oynamaya başladıkları zaman, ateş elementinin en yüksek noktaya ulaştığı zamandır. Tıpkı doğa gibi, insanoğlu da, yaz döneminde, daha canlı ve daha neşeli bir havaya bürünür ve yapabilirliklerinin en üst seviyesine ulaşacak güce kavuşur.

Ateş insanı da aynen yaz mevsimi gibidir. Yanında bulunduğu insanlara canlılık ve neşe enerjisini doğal bir biçimde sunarak, bu insanların en yüksek kapasiteye ulaşmalarını sağlarlar. Bu ateş insanının özel bir çaba göstermesine değil, onlarda var olan yüksek enerjinin kendiliğinden çevreye yayılmasına bağlı bir gelişmedir.

Yaz mevsimi, yang enerjinin etkisi altındadır. Ateş insanı da, yang yani etkin, sıcak, canlıdır. Ateşler, vermeyi seven insanlardır. Verirken de gereğince alırlar. Ancak almak için özel bir çabaları yoktur. Bu onların, yayılan, genişleyen, aydınlatan, dostça ve sıcak enerjilerinin, diğer insanlar üzerinde yarattıkları enerjilerin doğal getirisi, geri dönüşüdür.

Ateş insanının temel modeline (arşetip) “büyücü” unvanı verilmiştir. Büyücü, tamamen kendine özgü, alışılagelmişin çok ötesinde yöntemlerle, dünya ateşini yakar. Bu ateş, insanların aşırı kişisel hırslarının, bütünün yararına olacak şekilde başarma arzusuna dönüşmesini sağlayan güçtür. Bu kişisel hırslar, ateş enerjisinin etkisiyle, bir anlamda tüme hizmet edecek tanrısal birer hedef haline gelirler. Artı ile eksinin eşit oranda birbirleriyle kaynaşmasından kaynaklanan ışık, ateş enerjisinin görünen biçimidir. Kadın ile erkeğin birleşmesinden oluşan yeni hayatta (çocuk gibi) onların ateşini temsil eder. Büyücü de, iki ayrı gücü ele alıp, bir araya getirme yoluyla aralarındaki ayrılığı giderir ve yeni ve tek bir gücün oluşmasını sağlar. Öylesine heyecanlı ve öylesine sevgi doludur ki, bu duyguların enerjileri, iki ayrı gücün birleşip, ortaya eylem enerjisinin çıkmasını sağlar. Büyücünün bu cesaret verici, canlandırıcı, hızlandırıcı enerjisi, dünyaya, ışığın ayrışmasından kaynaklanan sevgi ve bilgeliğin gelmesini sağlamaktadır.

Kendilerine -haklı olarak- büyücü unvanının yakıştırıldığı ateş insanları, inanılmaz bir ikna etme yeteneğine sahiptirler. Bilgileri olan her konuda, kendi fikirlerini diğerlerine kolayca kabul ettirme özellikleri vardır. Bu özellikleri nedeniyle, satıcılık, pazarlamacılık, reklamcılık ve benzeri ikna yeteneği gerektiren tüm meslekler, ateş insanları için çok başarılı olacakları konulardır.

Onlar, sattıkları ürün ne olursa olsun, önce kendileri kullanıp, tüm özelliklerini öğrenen, yararlarına önce kendileri inanan tiplerdir. Bundan sonrası zaten çok kolaydır. İkna yetenekleri ve bilgileri sayesinde, düz bir pazarlamacı gibi, ellerinde var olan ürünü satmakla kalmayıp, ürün hakkında öyle çok bilgi sunarlar ki, ürünü alıp kullanmak için eve koşmanızı da sağlarlar. Artık siz de söz konusu ürünün ateşli bir savunucu olmuşsunuzdur. Oysa, ürününüz öyle düşündürüldüğünüz ölçüde özel olmayabilir. Ateşin büyüsü, ürününüze de sihir katmıştır yalnızca. Bununla birlikte, satın aldığınız ürünün gerçekten kaliteli olduğundan emin olabilirsiniz. Onu uzun yıllar boyunca, onarım gerektirmeyecek şekilde kullanabilirsiniz. Hızlı satıcı olan ateş, aynı zamanda inanmadığı, güvenmediği, kalitesiz bir ürünün pazarlamasını yapmayacak kadar dürüsttür de.

Bu insanlar, özellikle gereksinme duydukları şeylerden korkarlar. İstedikleri şeyi itiraf etmekte zorlanır, hatta kendilerine sunulması durumunda karşı bile gelirler. Çok canlı, çok enerjik olmalarına karşın, kendilerine özellikle gereksinmelerine en iyi yanıtı verecek bir iş/görev sunulduğunda paniklemeye başlarlar.

Yaşam içinde binlerce konuda deneyim sahibi olmaları, aşırı derecede meraklı olmaları ve maceracı yapılarından kaynaklanır. Ancak, merakları daima yüzeysel olduğundan hemen hemen hiçbir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmazlar.

Tıpkı hemen parlayıp, kısa zamanda sönen ateş gibi, onların da ilgisi çabuk parlayıp, heveslerini aldıkları anda da sona erer. Onların bu iniş çıkışları, canlılıkları, hareketlilikleri karşısında, özellikle ateş elementi düşük olan tipler çabucak yorulurlar. Oysa, böylesi karmaşık ve canlı bir yaşam ateşler için “olmazsa olmaz” koşuldur. Sabit ve tekdüze bir yaşam onları sıkacak, ateşlerinin düşmesine neden olacak, dolayısıyla kalp enerjileri zayıflayacaktır.

Ateş “hemen şimdi burada” insanıdır. Elde etmek için beklemek zorunda kalırlarsa, kalplerine ciddi anlamda bir ağırlık basabilir. Yapmaları gerekeni hemen yapar, görmeleri gerekeni hemen görürler, kazançlarını hemen elde ederler ve ondan sonra da hemen sıkılırlar. Aynı yer veya görevde uzun süre kalmak zorunda olmaları, kalplerinin şişmesine neden olacaktır.

Ateşlerin ruhen huzurlu olabilmeleri için mutlaka çok ışıklı, aydınlık yerlerde yaşamaları gereklidir. Karanlık, sessiz ve açık ortamlarda su enerjisi fazladır ve bu da onların ateşini söndüreceğinden rahatsızlık duymaya başlarlar.

Ateşin ana rengi olan kırmızı, canlılık, neşe ve iştah arttırıcı bir özelliğe sahiptir. Özellikle fast foodçularla Çin lokantalarında kırmızı rengin ağırlıklı olarak kullanılması, bu iştah arttırıcı özellikten kaynaklanır. Kırmızı rengin bol olduğu bir ortamda, bolca yiyecek sipariş edecek, hızla yiyecek, belki daha bitirmeden, işgal ettiğiniz masayı sıradaki kişiye bırakıp gideceksinizdir.

Ateş insanı tüm çekiciliğini ve kendini ifade yeteneğini öylesine doğal ortaya koyar ki, en inatçı, en kendini beğenmiş, en zor insanlar bile, sineklerin ışığa yaklaşmaları gibi, bu insana doğru çekiliverirler. Ateş insanı, ağaç insanından çok daha yüksek bir örgütleme yeteneğine sahiptir. Ayrı yerlerde birbirlerinden habersiz yaşayan, ancak ortak fikirleri olan insanları, kısa bir zaman içinde bir araya getirip, tek bir vücuda dönüştürürler. Böyle bir başarıyı sağlayabilecek olan ağaç insanı, hemen ardından, grupta liderliğini ilan edecektir. Oysa ateş insanının önder olma isteği yoktur. O yalnızca bir araya getirir, güç birliği sağlar. Onun daha birleştirecek pek çok ayrı grubu vardır. Bu grup zaten kurulmuştur ve ortada çözüm bekleyen bir sorun olmadığı sürece artık ona gereksinmeleri yoktur. Olur da grup içinde bir sorun ortaya çıkarsa, onlar nasıl olsa kendilerine baş vuracaklardır. Sorun döneminde, ateşin sihrine gereksinme vardır ve gerçekten de bir büyücü gibi, tüm sorunları, en kısa sürede çözecektir.

Ateş insanının sevgisi, deneyimleri ve doğal bilgeliği sayesinde, diğer insanlar, insanlığın gerçek amaçlarını tanımaya ve tecrübe etmeye başlarlar. Ateşler son derece şakacı, zeki, konuşkan, entelektüel ve nükteli tiplerdir. Onların yanında zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Onlar yaşamın neşe kaynağıdırlar adeta. En üzüntülü, en sıkıntılı anlarınızda bile, bu büyücünün sihrine kapılıp, kafanızın temizlendiğini, yüzünüze tatlı bir gülücüğün yerleştiğini ayrımsarsınız.

Bütün bu güzel yönlerinin yanı sıra, ateşlerinde bir kusurları vardır. Onlar, her türlü duyguyu hemen yaşayan ve yaşatan tiplerdir. Tıpkı alev gibi, aniden parlayabilirler. Bir ateşle karşı kaşıya olduğunuzda, onun alevlendiğini, öfkelendiğini ayrımsayacak olursanız, yapmanız gereken iki şey vardır:

Birincisi, birkaç dakikalığına susup, onun istediği gibi söylenip, öfkesini boşaltmasına izin vermektir. Sürekli olarak el kol hareketleri ile konuşan bu insanlar, parladıkları zaman, ellerini öyle çok hareket ettirirler ki, bir kaza tokadına kurban gidebilirisiniz. Bu pek sık rastlanan bir durum değildir. Zaten ateş barışçı ruhu ile, şiddetten hiç hoşlanmaz, bilerek ve isteyerek asla şiddete baş vurmaz, ancak, dedik ya! Kaza işte… Aslında böyle bir durumun ortaya çıkması, o kişinin sizden çok daha fazla üzülmesine yol açacaktır, ama bu da onların kusuru işte…

İkinci yol çok daha kolay ve etkilidir. Yapacağınız şey, konuyla ilgili bir espri yapmak veya bir fıkra anlatmaktır. Tatlı bir sözcük, küçük bir espri, sıcak bir fıkra, onun üstünde hemen bir kova su etkisi yaratacak ve alevinin sönmesini sağlayacaktır. Hatta içten gelen bir tebessüm bile aniden parlayan alevini söndürmeye yetecektir.
Ateş insanının gözleri zaman zaman parlar. “Chen” denilen bu durum, “ruhun gözlere yansıması” olarak açıklanır. Ani bir sevinç ya da heyecan durumunda chen ortaya çıkar ve ruh bir an için gözlerden dışarıya taşıp yeniden içeriye döner.

Aslında en kolay tipler ateş elementi ağırlıklı insanlardır. Seçici kurul gibi davranıp, ince eleyip sık dokumak onlara göre değildir. Onlar göze hoş görünen, aroması hoşnutluk yaratan, esprili, sıcak, kısaca insana zevk veren her şeyi severler.
Eğer ciddi bir insanla birkaç saat geçirme arzusundaysanız ve yakınızdaki tek kişi de ateş ise, boşuna uğraşmayın, kendinizi gayri ciddi boş eğlence saatlerine ayarlayın. Onlar ve ciddiyet pek bir arada bulunamazlar.

Onlar yalnız kalmaktan nefret ederler. Mutlaka çevrelerinde birilerinin olmasını ister, neşeli eğlenceli ve kalabalık akşam yemeklerini her şeye yeğlerler. Uzun süre yalnız kalan ateş insanının metali yükselecek ve mutlaka depresyona girecektir. Son derece evhamlı tiplerdir ve yalnız kaldıklarında bir sürü endişeyle baş başa kalacaklarından kendilerini yıpratacaklardır.

Ağaç insanı bir şeyi çalışma ve başarma adına yapar demiştik. Ateş için ne çalışma önemlidir ne de başarı. Onun için önemli olan tek şey deneyimlemektir. O yalnızca deneyim kazanmak adına, aklınıza gelebilecek her türlü çılgınlığa evet diyecektir.
Hiçbir yerde sabit olamayacakları gibi, ilişkilerinde de tek düzelikten rahatsızlık duyarlar. Sıkıcı ve monoton bir birliktelik, hangi aşamada olursa olsun bitirilmelidir. Eğer bitirme olanakları yoksa, ilişkiye heyecan katmak adına aldatma yoluna gidebilirler rahatlıkla.

Özgürlükleri kısıtlanmadığı ve yaşamları monotonlaşmadığı sürece, dünyanın en mutlu tipleri onlardır. Yemek yemiş olmak ya da aç kalmış olmak eğlence söz konusu olduğunda hiç de önemli değildir onlar için. Eğlenmek uğruna, günlerce uykusuz kalabilir, günlük temizlik gereksinmelerini karşılayabilmeleri koşuluyla evlerinin yolunu bile unutabilirler.

Bir ateş insanı ile birlikte iseniz, cinsel yaşamınız sürprizlerle dolu olacak demektir. Ön sevişmeyi zaman kaybı olarak değerlendiren ağaç insanının tam tersine, ateşler, oyuncu özelliklerini, özellikle yatak odalarına taşımaya bayılırlar. Bir söylentiye göre, bilinen tüm cinsel fanteziler ateşlerin yaratıcı zekalarının bir ürünüymüş. Sekste sınır tanımayan bir sevgili arıyorsanız, kendinize bir ateş tipi bulmakta acele etmenizi öneririm.

Ateş insanlarının içgüdüleri ve önsezileri son derece gelişmiştir. Karşılarında bulunan kişilerin gerçek duygu ve düşüncelerini kolayca algılayabilirler. Ancak, içgüdülerini dinlemeyen ateşler, saf ve temiz yanlarıyla, kolayca kandırılabilen tiplerdir.

Bu fantezileri yaratan insanların, bu yeteneklerini yatak odaları sınırları içinde tutmaları beklenemez elbette. Bu yaratıcı zekaları, bu tiplerin, satıcılık yeteneklerinin yanına, yazarlık, sinema/tiyatro oyunculuğu, araştırmacılık, eğitmenlik gibi melekeler de katmaktadır.

Ateş insanını her şeyden önce, yanaklarında ve göğüslerinin üst tarafında bulunan kızarıklıktan ve karın bölgelerindeki pembelikten ayrımsayabilirsiniz. Ancak, kılcal damarları yüzeye yakın tiplerde de, aynı bölgelerde kızarıklık bulunmaktadır. Bunun sizi aldatmasına izin vermemelisiniz. Ateşlerin damarları yüzeye yakın olmaz. Bu insanların karnını görmeniz, yanıldığınızı anlamanıza yetecektir. Sahte ateşin karnında pembelik yoktur. Ayrıca, bu insanların büyük bir bölümü, sigara ve alkol tüketmektedirler. Belleri biçimli olmakla birlikte, çok ince değildir. Kalçaları da pek göze çarpmazlar. Kilo almaları durumunda, alt bedende fazla bir değişiklik olmamakta, buna karşılık üst bedenleri şişmanlamaktadır. Üst bedenleri şişman olup da bacakları zayıf olan insanlar, tipik ateş elementi ağırlıklı tiplerdir. Ateş erkekleri geniş omuzlu olurlar. Bedenleri aşağıya doğru düz inmekte olup, kalçaları da dardır. Bu insanların en son kilo alan yeri bacaklarıdır. Bayanların göğüsleri oldukça iridir ve genellikle dik dururlar. Kolları bacakları ve boyunları ortalamaya göre daha uzundur. Elleri ve ayakları gerçekten hoş, narin ve güzeldir. En önemli özellikleri ise, daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, konuşurken sürekli olarak ellerini kollarını oynatmaları (belki de içgüdüsel olarak, ellerinin diğer insanlar tarafından beğenildiğini bildiklerindendir), sözcüklerini belirgin mimiklerle destekleyip tamamlamalarıdır. Onlar hemen hemen hiç susmazlar. Neşeli, esprili ve renkli tipler olduklarından, sürekli konuşmaları kimseyi rahatsız etmez, aksine eğlendirir. Sürekli olarak, renkli ve parlak tonlarda hatta garip sayılabilecek giysilerle dolaşırlar. Akıllarına esip de birbirleriyle en ufak bir uyumu bile olmayan renkleri bir arada kullansalar bile, bunu kendilerine öyle yakıştırırlar ki, hiç kimse bu garipliğin farkına varmaz.

Ateşler çabukça kızaran tiplerdir. Yoo! Yanlış anlamayın, hiç de utangaç değildirler. Kızarmaları utançlarından değil, özel anlarda kolayca heyecanlanmalarından kaynaklanır.

Ateş insanını birer tümceyle özetlemek gerekirse:

· Yumuşak beden yapısı
· Dik sırt
· Güzel el ve ayaklar
· Yumuşak, sıcak ve esnek cilt
· Uzun boyun
· Uzun kol ve bacaklar
· Bayanlarda iri göğüsler
· Parlak gözler
· Erkeklerde geniş omuz
· Dar kalça (bel kalınlığından biraz fazla)
· Güçlü içgüdüler
· Saflık, temizlik, kandırılabilirlik

Ateş insanlarının en sık karşılaştıkları sorunları birer tümceyle özetleyelim:

· Rahatsız uyku
· Kalp sorunları
· Atardamar sorunları
· Kalp atışları rahatsızlıkları
· Konuşmada engellenmeler
· Sezgilerde engellenmeler
· Tansiyonda düzensizlik
· Kan dolaşım sisteminde bozukluk
· El terlemesi
· Psikoz
· Epilepsi
· Romatizma
· Arterit
· Gözlerde şişkinlik
· Göz altı morlukları
· Hiper aktivite

Yaşam amaçları ve ulaşma yolları
· Dünya ateşini yakmak
· Bu ateşle canlılık, neşe, mutluluk enerjilerinin artmasını sağlamak
· Yeni düşünceler üretmek ve söylemek
· Meraklı olup her şeyi deneyimlemek
· Eğlenmek
· Eğlendirmek
· Sihirbaz
· Etkileyici
· Heyecan verici
· Rüyalara inandırıcı

Toprak Elementi

Daima barış istiyorum…
Ah! bir birleştiren olsa…
Her şeyde denge olmalı…
Neden tatlısız yapamıyorum….

Diyenler….
Toprak elementini okudunuz mu?

Sevgi ve Işıkla
Hayırlarda ve berekette
Yaşayın

TOPRAK

İlgili Organ : Dalak/pankreas (Yin)
Mide (Yang)
İlgili mevsim : Yaz sonu (Hint Yazı)
İlgili Saat : 18:00 – 21:00

Toprak elementi, aynı zamanda merkezi temsil etmektedir. Yeryüzünde var olan her şey topraktan gelir, topraktan beslenir ve sonuçta yine toprağa dönerek, onu besler. Toprağın bu özelliği, bu elementin etkisi altında çalışan insanlara, besleme/beslenme yeteneği katmaktadır. Onlar en verici, en bağışlayıcı, en birleştirici, en barış sağlayıcı tiplerdir.

Toprak insanları, kayalık bir dağ kadar sağlamdır. Bu sağlamlığının yanı sıra, ince bir çiçeğin sapı kadar narin davranışlara sahiptir. Bir yandan, verimli, geniş ve yemyeşil bir ova gibi besleyici iken öte yandan yağmur ve nehirlerin tüm sularını soğurabilecek kum gibi emici ve geçirgendir.

Bu özellikleri aracılığıyla, en zıt görüşlü insanları bile bir araya getirebilir, her birinin düşüncelerini kolayca emip, kendi süzgeçlerinde eledikten sonra, barışı sağlayabilecek yeni bir formülü hayata geçirebilirler.

Toprağın, yerçekimini yaratarak, yeryüzünde var olan varlıkların boşlukta uçup savrulmalarına engel olması gibi, bu elementin etkisi altında çalışan insanlarda, diğer insanlar için sağlam bir zemin hazırlama görevini üstlenirler.

Bir yerde barış sağlamanın en kolay yolu, orada birliği yaratmaktır. Toprak insanları tüm bu özellikleri ile, bir araya getirme ve barış yaratma görevini üstlenmişlerdir. Onlar farklı insanların birbirleriyle ilişki kurmasını sağlamanın öncelikli gereğini içgüdüsel olarak bilirler. Bu nedenle, evleri daima herkese açıktır. Ziyaretlerine gelen insanların daha uzun süre orada bulunabilmeleri, belki de daha fazla insanla tanışmalarına yardımcı olacaktır. Yapılacak şey, onları rahat ettirmek, temel gereksinmelerini karşılamak olmalıdır. Bu nedenle, hiç aralıksız hizmet etmeyi, yedirip içirmeyi bir görev sayarlar.

Huzurla bir yerde eğleşmenin diğer bir yolu da, konforlu bir ortamda bulunmaktır. Bunun ayrımında olduklarından olsa gerek, toprak insanları, alçak, büyük, ağır ve rahat eşyaları yeğlerler. Küçük ve modern koltuklar, iskemleler, portatif masalar, mini fırınlar, küçük tencereler onlar için değildir. Koltuk ve kanepeleri, yumuşak ve büyük minderlerle süslüdür genellikle. Rustik eşyalarla döşenmiş bir ev, tam da onların zevkine uygundur. Yemeyi ve yedirmeyi seven topraklar, evlerine çok sayıda masa ve sehpa alırlar. Temizlikten hoşlanmalarına karşın, o kadar çok eşyanın olduğu bir evi sürekli olarak tertipli tutmaları zor olduğundan, ortalık biraz dağınık olabilir.

Evlerinde en sevdikleri yer mutfaktır. Kendi evlerinde oturuyorlarsa ve maddi olanakları mutfaklarını yenileme özgürlüğü sunuyorsa, bu bölüm için seçecekleri renk “sarı” olacaktır. Onlar içgüdüsel olarak, sarının rahatlatan ve iştah açan özelliğini tanırlar.

Toprak insanlarının bir başka özelliği ise tutuculuklarıdır. Onlar sahip oldukları her şeye gönülden bağlıdırlar. “Koleksiyoncu” toprak insanının evinde gerekli gereksiz onlarca eşya bulunmaktadır. Belki dolaplarında bir gömlek asacak yer kalmamıştır ve evlerinin içi ancak bir insanın yürüyebileceği kadar dar geçitler bırakacak biçimde doludur. Ama olsun, hala yeni bir şeyler alıp getirecekler ve eskileri de atmayacaklardır. Artık üstlerine olmayan, bollaşmış/daralmış, modası geçmiş, hatta eskiyip yıprandığı için kullanılamaz hale gelmiş giysilerini bile atmaya razı gelmezler kolay kolay. Onlara “koleksiyoncu” denmesinin asıl nedeni budur. Topraklar her şeyi toplarlar. Onlarca yıllık gazeteler, eski kitaplar, kulpu kırık fincanlar ve aklınıza daha gelirse… Olur da herhangi bir şeyi atmaya razı gelmişlerse, bilin ki, çok kısa bir süre sonra, yerine yeni bir şey alacak ve yarattıkları boşluğu yeniden kapatacaklardır.
Bir toprak insanı ile “bozuşmayı başardınız” diyelim. İçiniz yanıyor, size haksızlık yapıldığını düşünüyorsunuz. İntikam ateşi her yanınızı alev alev yakıyor. “Ne yapsam, nasıl canına okusam” diyorsunuz. İşiniz çok kolay, gidin ve ona ait olan bir eşyayı alıp saklayın. İnanın bu davranışınızla onu öldürmek arasında hiçbir fark yoktur.

Onlar, ev değiştirmekten hiç hoşlanmazlar. Hem alışkın oldukları evi terk etmek zordur, hem de taşınmak başlı başına bir sorundur. Evlerinde toplanıp paketlenmesi gereken o kadar çok eşya vardır ki, taşınmaları günler sürecek bir çalışmayı gerektirebilir. Sahip oldukları her şeye öylesine yürekten bağlı olan yaşlı toprak insanları, yıllarca oturdukları evlerinden ayrılmak zorunda kalmamalılar. Aksi durumda, kısa bir süre sonra, yaşamları son bulabilecektir.

Pek çok toprak insanının (yaşları ne olursa olsun), küçük ördekler veya ağır taşbebeklerden oluşmuş birer koleksiyonu vardır. Sürekli yavruları ile birlikte gezinen ördekler, toprak insanında ki anaç duyguları arttırır. Taşbebekler de…

Geceleri yumuşak ve tüylü bir ayı yavrusu ile yatmayı yeğleyen bir çocuğunuz varsa, bilin ki, sevgili yavrunuz toprak enerjisi ile çalışıyordur. Ona göre, oyuncak ayı yavrusu sevgi dolu ve yumuşacıktır. Bu da kendisinde güven duygusu yaratır.
Bu “bağlılık” yönleri, insan ilişkilerinde de kendini gösterir. Çevreleri çok geniş olan topraklar, koşullar ne olursa olsun, toplumun hemen her kesiminden insanlarla ilişkilerini canlı tutmayı yeğlerler. Arada bir telefon görüşmesi, iki satırlık bir kartpostal gönderme yoluyla olsa bile…

Eğer çevrenizde bir toprak insanı varsa, onların ortalığa doğalca yaydıkları huzur ve dayanıklılık enerjilerinden etkilenmemeniz olanak dışıdır. Siz o insanı tanımazsanız bile, onun enerji alanı, sizin enerji alanınızı etkileyecektir. Bir sinema, bir tiyatro, bir bar, bir müze ya da benzeri kalabalık bir yerde eğleşirken, birden içeriye giren yabancı bir kişiye gözünüz takılır da içinizin huzurla dolduğunu ayrımsarsanız, hemen o kişinin karnına bakın. Söz konusu kişinin, küçücük de olsa (ayva göbeği) bir göbeği varsa, bilin ki barış sağlayıcı, birleştirici toprakla karşılaştınız. İçinizden öylesi geliyorsa yanına gidip tanışmaktan hiç çekinmeyiniz. Sizi sevgi ve şefkatle kucaklayacaktır. Ancak onların tutucu yanını asla göz ardı etmeyiniz. Eğer kısa sürede kurulan arkadaşlık duygusunu istismar etmeye kalkışacak olursanız, zelzele anında yarılıp sizi öylece yutan toprakla tanışabilirsiniz. Hatanızı anlayıp özür dilemeniz, sizi bağışlaması için yeterli olacaktır genellikle. Ama siz yine de dikkatli davranmayı seçin.

Daima birileri için bir şeyler yapmaya çabalamaktadırlar. Bunun asıl nedeni, birilerinin kendilerini düşünmesini istemeleridir. Bilinçaltlarında “çok vermek, çok alma hakkını doğurmaktadır” düşüncesi demir atmıştır.

Bu tipler, barışı her şeye yeğlediklerinden, ateşli tartışmalar, kavgalar içinde pek bulunmazlar. Ancak, aşırı derecede tahrik edildiklerinde, bastırdıkları tüm öfkeyi kusarcasına karşı saldırıya da geçebilirler. Bu davranışlarını görmek bile istemezsiniz. Bir anda, o tatlı sevecen, barışçı gitmiş, yerine, hemen şimdi ve burada sizi öldürmeyi bile göze alacak bir canavar gelmiştir.

Toprak insanları ile iş ilişkileriniz varsa, onlara sonuna dek güvenebilirsiniz. Onlar, insanlar arasında en sağlıklı görev bölümünü yapmaya, kendi üstlerine düşen görevi en iyi şekilde gerçekleştirmeye, kendi bakış açılarını, çoğunluğun yararına olacak şekilde değiştirmeye, (aşırılıklara kaçmadan) işbirliği için gerekli olan merkezde kalmaya, bütün bunları yaparken de herkes tarafından aranılan, suçlanacak kurban olmamaya doğuştan yeteneklidirler. Bununla birlikte, görevin başarıyla sonuçlanabilmesi açısından, başkalarının hatalarını belli bir ölçüye dek üstlendiklerini de görebilirsiniz. Bu kurban olmayı seçmelerinden değil, barışın ve huzurun süreğen olmasını sağlayabilmek için gerekli adımları atmaktan çekinmemelerinden kaynaklanır.
Eğer bir toprak insanı ile özel bir ilişkiniz varsa ve üstünüze düşülmesinden hoşlanıyorsanız, doğru adrestesiniz demektir. O size güzel yemekler yapacak, evinizi daima temiz ve mümkün olduğunca tertipli tutacak, gereksinmelerinizi siz daha belirtmeden karşılayacaktır. Bazen size o denli çok zaman ayıracaktır ki kendisine bakacak zamanı bile kalmayacaktır. Siz yerken sizi izlemek, yemekten hoşnut olduğunuzu görmek onun için o denli önemlidir ki, kendi yemeğini yemeyi bile unutabilir. Bu durumda onu uyarmanız gerekecektir. Özellikle yemekten sonra alınacak bir tatlı ya da dondurma varsa, mutlaka onun da yemesini sağlamalısınız. Bu insan özellikle “tatlı” tüketmeden uzun süre kalırsa depresyona girecektir. O halini görmek bile istemeyeceksiniz… Etrafa saçılmış kağıtlar, gazeteler, dergiler, çeşitli eşyalar, yıkanmamış bulaşıklar, düzenlenmemiş aksesuarlar ve her türlü dağınıklık ev içinde bir savaş olmuş havasını yaratacaktır.

“Barış sağlayıcı” içinde bitmez tükenmez bir birlik duygusunun yanı sıra “başkaları için endişelenme” hissi ile yaşamaktadır. Tanıdık tanımadık her insan için endişe duymaktadır. Yardıma gereksinme duyan kişi ve kuruluşlara, gönüllü olarak elini uzatacak ve yapabildiği her şeyi de hiçbir karşılık beklemeden sunacaktır. Sizden beklediği tek şey, biraz düşünülmek, biraz arkadaşlık, biraz neşe ve bir iki tatlı sözdür yalnızca. Onun yaşamda yaratmaya ve sürdürmeye çalıştığı tek şey barıştır. Bu nedenle, yorulmadan, bıkmadan tüm insanlığa hizmet etmeyi, huzur ve birlik enerjisi yaymayı sürdürecektir.

Toprak insanının dış görünüşünde ilk göze çarpan özellik, yukarıda da belirttiğim gibi karın bölgesinin yuvarlaklığıdır. Daha ilk gençlik yıllarında bile, küçücükte olsa bir göbekleri vardır. Yaşları ilerledikçe, tatlıya olan düşkünlükleri nedeniyle, göbekleri gelişecek ve belki de en büyük sorunları haline gelecektir. Aslında yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Ne diyet, ne spor, ne yosun terapileri, ne parafin banyoları ve ne de başka bir yöntem, göbeklerinden tamamen kurtulmalarını sağlayamayacaktır. Bu onların doğuştan gelen fiziksel özellikleridir ve sonsuza dek göbekli olacaklardır. Bu insanları neredeyse günde 24 saat yemek yerken görebilirsiniz. Çikolata, şekerleme, kuru yemiş, çeşitli tatlılar ve her türlü abur cubur onlar için yaratılmıştır adeta.

İkinci fiziksel özellikleri yuvarlak hatlarıdır. Belleri çok ince, kalçaları çok geniş olmayabilir ama mutlaka yuvarlaktır. Baldırları ve kollarının üst tarafı (pazıları) büyük, yuvarlak ve yayvandır. Burada söz konusu olan, doğuştan gelen büyüklüktür. Bunu, uzun süren çalışmalar, bale, jimnastik ya da başka sporlar sonucu oluşmuş irilikten ayrı tutmak gerekir. Bununla birlikte, her ne sebeple gelişirse gelişsin, büyük ve yuvarlak baldırlar, bedeninizde toprak enerjisinin varlığını belli ederler.

Tenleri beyaz olsa bile, mutlaka hafif bir toprak tonu göze çarpar. Yüzleri yuvarlak, ışıklı, ciltleri parlak ve şeftali tonundadır. Genellikle derileri yumuşaktır. Toprak insanlarının hemen göze çarpacak bir başka özelliği de, uzun bacaklarıdır. Kolayca yorulan bu tipler, dinlenme arzusu duyduklarında, uzun bacaklarının alt tarafına toplanmış kanı geri gönderme gereksinmesi duyar ve sık sık bacaklarını tavana dikerler.

Pek çok toprak insanının, hemen göze çarpacak kadar büyük ağızları vardır. Konuşurken –belki de kendilerini daha iyi dinletebilmek için- sürekli inişli çıkışlı bir tonlama kullanırlar. Bu tonlama birbirlerine bağlı iki sesin, birbirleri ardına ifade edilmesidir.§ Bununla birlikte, ses tonları daima sıcak, yumuşak ve sevecendir.

Toprak insanını birer tümceyle özetlemek gerekirse:

· Yuvarlak beden
· Sıkı etler
· Büyük ve sıkı kaslar
· Şeftali tonunda cilt
· Yumuşak ve pürüzsüz cilt
· Minyon el ve ayaklar
· Yuvarlak omuz ve kalçalar
· Uzun bacaklar

Toprak insanlarının en sık karşılaştıkları sorunları birer tümceyle özetleyelim:

· Beden içi besin öğeleri değişim/dönüşümü faaliyetinde abartı
· Adalelerde aşırı çalışma
· Lenf sisteminde sorunlar
· Damarlarda problemler
· Sindirim bozuklukları
· Kilo verme zorluğu
· Bedensel sıvıların düzenlenmesinde problem
· Kanser
· Diabet
· Anoreksi (yemek yiyememe)
· Bulemia (yediklerini bilerek ve isteyerek geri çıkarma)
· Hemoroit
· Bir konuya takıntı halinde bağlanmak (obsesiflik)
· Lenf sistemi bozuklukları
· Oburluk

Yaşam amaçları ve ulaşma yolları

· İnsanlar arasında barış sağlamak
· Aynı amacı taşıyan insan ve grupları birleştirmek
· Sabır ve sebat
· Var olan her şeyi madden ve manen beslemek

Metal Elementi

Detay olmadan bütün olmaz….
Gelecek önemlidir….
Yaşasın teknoloji….
Az olsun ama öz olsun….
Pahasının önemi yok, yeter ki kaliteli olsun…
Neden hep öksürüyorum….
Ne yapsam cildim nemlenmiyor…

Diyenler….

Bir de metal elementini okur musunuz?

Sevgi ve ışıkla
Hayırlarda ve berekette
Yaşayın

METAL

İlgili Organ : Akciğer (Yin)
Kalın bağırsak (Yang)
İlgili mevsim : Sonbahar
İlgili Saat : 21:00 – 24:00

Metal insanları tıpkı sonbaharda, yağmurların başlamasından az önceki dönemde olduğu gibi, kuru bir yaşam sergilerler. Bu onların zihnen ve ruhen depresif yapılarından kaynaklanmaktadır. Aslında son derece alçakgönüllü tiplerdir. Ancak, dışa dönük davranışlarında, tıpkı gökleri delip bulutların arkasında kalan açık gökyüzüne ulaşan yüksek bir tepe gibi sivri bir yan vardır.

Metal elementi etkisinde çalışan tipler ayrıştırma döneminin insanlarıdırlar. Onlar, alma, ayrıştırma ve gereksinmelere uygun biçime getirme görevini üstlenmişlerdir.

Sonbahar, her şeyin canlılığını yitirdiği, çürümeye başladığı ve yenilenmek üzere dinlenmeye hazırlık yaptığı dönemdir. Her yer sarının tüm tonlarına bürünmüştür. Dökülen yapraklar, esen rüzgarın etkisiyle toprak üzerinde oradan oraya savrularak çürümeyi beklemektedirler. Çürüdükleri zaman yine toprağa karışıp değişim dönüşüme uğrayacak, onun beslenmesini ve güçlenmesini sağlayacaklardır. Bu arada daha önce toprağa ekilmiş ya da şimdi ekilmekte olan ürün beslenecek, tohumlar patlayabilmeleri için gerekli enerjiyi elde edeceklerdir.

Bu mevsim, doğanın temizlik yapma zamanıdır. Gerekli olmayan, ölmüş ve hatta zarar verebilecek duruma gelmiş olan her şey form değiştirecek ve kış için gerekli hale dönüşecektir. Günler kısalacak, yang enerji yerini yin enerjiye bırakacaktır. Bitkilerle birlikte doğanın diğer canlıları olan hayvanlar da, ağaçlar yapraklarını dökmeye başladıkları andan itibaren, yin enerjilerden etkilenip ağırlaşacak içlerine kapanıp kış uykusu hazırlıklarına başlayacaklardır.

Metal insanı da yin enerjilerle çalıştığından genellikle içlerine kapanık, depresif, utangaç tiplerdir. Bununla birlikte, doğada kendiliğinden oluşagelen ayrışma/dönüşme enerjileri, bu insanlarda da doğal bir biçimde çalışmaktadır. Metallerin literatürde “simyacı” olarak adlandırılmaları bundan kaynaklanmaktadır. Onlar tüm insanlar arasında en fazla yöntem üreten tiplerdir.

Çalışma biçimleri, önce dinlemek, notlar almak, araştırmak, özetlemek ve yeni bir yöntem yaratmak şeklinde özetlenebilir. Doğuştan sahip oldukları ayrıştırma yeteneği, çoğunlukla planlama ve organize etme melekeleriyle birlikte çalıştığından, metaller çok iyi yöneticidirler. Ancak utangaç ve içine kapanık olmaları, organizasyondaki başarılarını pratikte uygulamalarına engel olmaktadır genellikle. Bir metal insanı ile bir ağaç insanının işbirliği içinde çalıştığı projelerde büyük başarılar elde etmek işten bile değildir. Bununla birlikte ağaç insanının projede ikinci sırada yer alması, bu tiplerin “en iyi ben bilirim, emirler benden çıkmalı” yaklaşımı nedeniyle, bu işbirliğinin gereğince sağlıklı olmasına engel olabilir. Zaten utangaç olan metal insanı, baş yönetici olmayı pek seçmeyecektir. O organize etmeli ve arka planda kalmalıdır. Ağaç ise emir vermeli ve birebir çalışmaya katılmalıdır. İdeal olan, ağacın baş yönetici, metalin ise onun sağ kolu olan araştırmacı ve organizatör olmasıdır. Böylece metal tarafından mükemmel planlar yapılacak ve bu tasarımlar, Ağaç tarafından en iyi biçimde yaşama geçirileceklerdir. Ayrıca, metalin zorluklar karşısında depresyona girme özelliği, ağacın her koşulda hırsını ve şevkini sürdürebilme yeteneğiyle dengelenecek, başarı adeta kaçınılmaz olacaktır.

Simyacı, daima bütüncüllüğün ve görevlerin doğru olarak tamamlanmasının arkasından koşan yönüyle ünlüdür. Başka hiçbir element insanında bulunmayacak kadar güçlü analiz yeteneğini kullanarak, iyiyi kötüden, düşük ve basit olanı yüksek ve değerli olandan ayrıştırmayı bilir. Her insanda karşıtlıklar vardır elbette. Aynı insan iş yaşamında son derece ahlaklı iken, özel yaşamındaki ilişkilerinde kaba ve bencil, çocuklarıyla olan ilişkilerinde mükemmelken, eşine karşı sert ve kaba olabilir pekala. Metal bu ayrımın farkına vararak ve onun iyi yönlerini ve bu iyiliklerinin kendisine getirdiklerini ilgili kişiye göstererek, bozuk yanlarını görüp düzeltmesini sağlayabilir. Onun tüm savaşımı, karmaşa içinde bile düzen kurmaktır. O tasarlar, tasarıların tam da gerektiği gibi ortaya konabilmesi için ilgili kişileri mükemmel bir biçimde denetler.

Onun için bulunulan seviye ve kalite çok önemlidir. Küçük ve pahalı şeyler gözünde büyük değere sahipken, büyük ve pahalı olanlar önemsizdir. Kullandığı mücevherattan evindeki eşya ve aksesuara kadar hep aynı prensiple hareket eder. Kalın bir altın bilezik yerine, ince ve zarif bir gümüş zinciri, bir sürü değerli taşı bir arada içeren bir pırlanta yüzük yerine, kaliteli, temiz fakat küçük bir pırlantalı tek taş yüzüğü, ağır bir kristal avize yerine, modern çizgileri olan bir aydınlatma aksesuarını yeğleyecektir. Ancak ne olursa olsun mutlaka kaliteli olmalıdır. Beş adet kalitesiz gömlek yerine, bir adet ama markalı bir bluz onun için ideal olacaktır.

Metaller güzele aşıktırlar. İnsanın, giysinin, eşyanın, kısaca her şeyin güzeli makbuldür onların gözünde. Ayrıca, alışılagelmiş değerler, toplumsal kurallar, önceden saptanmış prensipler yaşamlarının köşe taşlarını oluştururlar. Ağacın özgürlüğe olan düşkünlüğünün aksine, onlar herkesle birlikte ve onlara boyun eğerek yaşamayı yeğlerler. Yeni yaşam formları, yeni prensipler yaratmak onların görevidir ama utangaç yapıları bu yenilikleri uygulamaya koyma konusunda pek cesaretli olmalarına izin vermez. O düşünce ve organizasyon adamıdır, uygulamayı başkaları yapmalıdır.

Onlar, sessiz ve sakin insanlardır. Tenlerinde belli bir serinlik vardır ve bu serinlik yaşamlarının her veçhesinde kendilerine sükunet enerjisi sunmaktadır. Ancak aşırı sakin olmaları nedeniyle içine kapanık tiplerdir. Metal için “aristokrat, seçici ve egoist” tanımları mükemmel bir açıklama olacaktır. Oturmaları kalkmaları, davranış biçimleri öylesine vakar doludur ki, yalnızca bu tavırlarından bile tipik bir metal olduklarını anlayabilirsiniz.

Metallerin en fazla seçtiği mesleklerden biri de ordu mensubu olmaktır. Ancak o denli kendilerini beğenirler ki, burada bile her türlü göreve razı gelmeyip, hava kuvvetlerine üye olur, orada da pilotluğa kabul edilmeyi isterler.

Metaller, törenlerin ve disiplinin insanlarıdır. Ritüeller, ayinler, alışılagelmiş kutlamalara birebir ve kurallara uygun olarak katılmak metaller için biçilmiş kaftandır. Sakin tiplerdir. O denli dürüsttürler ki, asla şantajla karşılaşmazlar. İçinde yaşadıkları koşullar nasıl olursa olsun, asla rüşvet ya da benzeri yollarla elde edilemezler. Onlar bize, törelerin ve kuralların gerçek anlamını öğretmek için vardırlar adeta.

Bir başka özellikleri ise metafiziğe olan ilgileridir. Bu denli kuralcı olmalarına karşın, içlerinde daimi olarak bilinmeyeni, gizemli olanı araştırma dürtüsü taşımaktadırlar. Bu dürtü öylesine güçlüdür ki, eninde sonunda metafizik gibi görüneni fiziğe dönüştürürler.

Metal havadır, hava gelecektir. Bu nedenle metaller daima ileriye dönük plan ve program yapmaktadır. Bilgisayar, gelişmiş tıp teknolojisi, uzay araştırma enstitüleri ve bu alanlarda ortaya konan hep onların dikkatini çekecek olan olgulardır. Hatta bütün bu araştırmalara bire bir katılmayı bile yeğleyebilirler. Kişisel olarak bu araştırmalara katılmaları durumunda, işin en fazla detayla uğraşmayı gerektiren tarafını üstleneceklerdir.

Metaller, ateşin tam tersine yalnız kalmayı, açık havada tek başına uzun yürüyüşlere çıkmayı tercih ederler. Bahçeyi severler ama bahçelerine çok az bitki dikerek, daha fazla boş alan bırakırlar. Zaten evlerinde de ancak gerektiği kadar ve olanakların izin verdiği ölçüde küçük eşyalar bulunmaktadır.

İlham perisi adeta metale hizmet etmek için yaratılmıştır. Bir renk, bir koku, güzel bir çiçek, tatlı bir espri, ilham perisinin sihirli değneği ile onun başına dokunmuş etkisi yaratabilir pekala. O peri gelmişse, hiçbir şey onları çalışmaktan ve yaratmaktan geri koyamaz. Ancak konsantrasyonunun uzun süre koruyamayacağından, kısa bir süre sonra yaptığı işe ara verecektir.

Hafif olmak koşuluyla spor yapmak onlara uygundur ama fiziksel bir iş yapmaktan hiç hoşlanmazlar. Zaten depresyona çok yakın olan bünyeleri, fiziksel enerjilerini harcamak zorunda kaldıkları işlerde hemen kendini gösteriverir. Beyinsel çalışmayı gerektiren işler ile belli bir estetik duygusuna ihtiyaç duyulan ve bu duyguyu arttıran meslekler onlar için çok uygundur. Özellikle bayan metaller, sırf bu estetik duygusunu tatmin etmek uğruna, her türlü fiziksel zorluğu göze alıp, balerin olmayı seçebilirler.

Sterilizasyon bir meslek olsaydı, bu meslek mutlaka metaller tarafından yaratılırdı. Onlar, bulaşık yıkarken bile eldivensiz olamazlar. Her türlü pislikten uzak kalmaya çabalar, mikroptan çok korkarlar. Bu temizlik duygusunun aşırı abartılı olduğu metallere sıkça rastlayabilirsiniz. Bu temizlik duyguları ebeveyn oldukları zaman ciddi sorunlar yaşamalarına neden olabilir. Özellikle ilk çocuk metal anne için bir kabus gibidir. Düşünsenize, o bebektir, bakıma muhtaçtır ve altını değiştirmek de o titiz annenin ellerini o pisliğe değdirmesini şart koşmaktadır. Bununla birlikte, ruhsal enerjiyi çok fazla kullanan metal anneler, sürekli olarak kendilerini suçlamakla meşguldürler. Ya çocuklarına iyi bakamadıklarından hayıflanıyorlardır ya da ona yeterince zaman ayıramamaktan söz ediyorlardır.

Ateşin sıcak enerjisi onları biraz dengeliyor olsa da, onlar yine de serin sonbahar aylarını, sıcak yaz aylarına yeğ tutarlar.

İnce zevkleri nedeniyle son derece seçici davranırlar. Daima sıkıca ütülenmiş, dikişlerinde en ufak bir hata bile bulunmayan giysileri tercih ederler. Bununla birlikte, üzerinde belli bir markanın bulunması koşuluyla, hiçte kaliteli olmayan, üstelik garip bir giysiyi de rahatlıkla satın alıp kullanabilir. Örneğin, fütürizmi çağrıştıracak plastik bir çizme, post modern bir kağıt elbise, en az bir buçuk kıratlık temiz bir tek taş yüzük kadar dikkatlerini çekebilir pekala.

Metal insanı iki uçtan birini seçecektir. Birinci uçta, son derece az eşyası bulunan sade bir ev ve yaşam biçimi vardır. İkinci uçta ise, son derece kaliteli ve pahalı eşyalar ve lüks, yaldızlı aksesuarlarla bezenmiş son derece dikkat çekici bir ev vardır. Onlar altın parlak ışıltısı ve antikanın gizemini birleştirerek hayallerinin evini kurabilirler. Ancak söz konusu antikaları dışarıdan almak onlara göre değildir. Bu tür bir eşyada tanımadığı insanların enerjileri ve anıları vardır ve bu onları korkutur. Oysa, anneden, dededen kalma antikalar, eski aile anılarını canlı tutmakta, kendi dünyalarına göçmüş aile fertlerinin enerjilerini evin içinde hissetmekte yararlı olacaklardır.

Kubbeler, yüksek kuleler, gökdelenler hep metal enerjisi taşıyan mekanlardır. Bu nedenle metaller, yüksek binaların üst katlarında oturmayı pek severler. Bu yükseklik sevgisi nedeniyle, pilot olamayan metallere uygun gelecek bir başka meslekte hostesliktir. Yeter ki, catering servisi verdiklerinde, el alemin pis tabaklarını yıkamak zorunda olmasınlar. Detaycı, kuralcı ve organize edici yönleri nedeniyle, üst düzey sekreterlik de metaller için ideal mesleklerden biri olabilir.

Olayları büyütmek, detaylarına inerek analiz etmek gibi davranış biçimleri onları çok yorsa da, bundan büyük mutluluk duyarlar. Evlerinin, işyerlerinin temizliğinde bile o denli titizdirler ki, dip köşe de dahil, hiçbir yerde en ufak bir toz bile bulamazsınız. Ancak onlar için yalnızca görünen kısım önemlidir. Buldukları ıvır zıvırı, dolaba öylece tıkıştırıverip, dolabın kapağını kapatmaları pek sıkça karşılaşabileceğiniz, tipik bir metal davranışıdır.

Akciğerlerinin zayıf olduğunu içgüdüsel olarak bildiklerinden, pek sigara içmezler. Dış görünüşlerinde genellikle beyaz tenlidirler. Tenlerinin açıklığı o denli bellidir ki, zenci olanlarında bile, diğerlerine oranla daha açık bir cilt rengi göze çarpar. Tenleri yalnız açık renk değil, aynı zamanda sanki pudra sürülmüş gibi parlak ve duru bir görüntüye sahiptir aynı zamanda. İnce ve uzun parmakları, düzgün bir vücutları vardır. Kemikleri incedir. Belleri ince, kalçaları düzdür. Sizinle konuşurken, gözlerinizin içine ürkütecek kadar derin bakışlar yollarlar. Bu sizi korkutmak istemelerinden değil, ruhunuzun derinliklerinde olanı görmek istemelerindendir. Çoğunlukla, açık renkli ve pastel tonlu giysiler, minik gümüş veya platin yüzükler içinde, bakımlı (erkekler tıraşlı, bayanlar makyajlı) ve temizdirler. Yüzleri açık renk ve solgun, ciltleri bakımsız, gergin, kuru görüntülüdür. Metal insanları en az terleyen tiplerdir. Kaşları düz olup, uzaktan bakıldığında boya sürülmüş duygusu uyandırırlar.
Giysilerinde genellikle, ruhun yükselmesine yardımcı renk olan beyazı yeğlerler. Onun dışında, mat gri, mat gümüş ve diğer tüm pastel tonlar içinde görünürler.
En mızmız tipler metallerdir. Aralıksız olarak “o olmadı, bu iyi değil, bu başarılamadı” şeklinde serzenişlerde bulunurlar. Bu serzenişleri yalnızca size yönelik değildir. Kendilerinin başarısızlıklarını da en az karşılarındaki kadar açık, sert ve acımasızca eleştirebilirler.

Metal insanını birer tümceyle özetlemek gerekirse:

· Dimdik beden yapısı
· Parlak
· Uyumlu
· Açık renk cilt
· Temiz
· Kuru ve düzgün
· Narin yüz hatları
· Küçük kemikler
· Uzun bacak ve kollar
· İş görebilecek kaslar

Metal insanlarının en sık karşılaştıkları sorunları birer tümceyle özetleyelim:

· Solunum problemleri
· Verem
· Astım
· Balgam
· Kuru öksürük
· Cilt ve deri hastalıkları
· Geç iyileşen cilt yaraları
· Tüm bedende kuruma
· Toplardamar problemleri
· Lenf sistemi problemleri
· Varis
· Alerjiler
· Üriner sistem sorunları
· Unutkanlık

Amaçları ve ulaşma yolları
· Organize etmek
· İyi yetiştirmek · Mesafeyi korumak
· Geliştirmek için yol bulmak
· Birleştirmek
· Simyacı
· Araştırmacı
· Analiz edici
· Kural yaratıcı
· Detaycı
· Amir

Su Elementi

Cesaret, azim, sabır ve sebat! O benim işte…..
Erken ağardı saçlar….
Yaşam felsefedir…

Diyenler….

Su elementini biliyor musunuz?

Sevgi ve ışıkla
Hayırlarda ve berekette
Yaşayın

SU

İlgili Organ : Böbrek (Yin)
Mesane (Yang)
İlgili mevsim : Kış
İlgili Saat : 24:00 – 06:00

Su yaşamdır. Varlığımızı sürdürebilmemiz öncelikle oksijen (nefes) almamızı gerektirir. İkinci koşul su bulunmasıdır. Zaten suyun üçte ikisi de oksijendir. Beş elementten biri olan su, insan doğasının başlangıç prensiplerini temsil eder. Aynı zamanda kişilerin ve grupların bilinçaltı da su elementinin etki alanındadır. Yapılan araştırmalar bilinen en ilkel tek hücreli canlı varlığın su içinde ortaya çıktığını ortaya koymuştur. Bu özelliği ile su, geçmişi geleceğe bağlayan köprüdür. Bu nedenle, aynı zamanda aile içinde birarada yaşayan nesillerin farklılıkları da su ile ilişkilendirilir.

Su insanı yeryüzünde bilinen tüm felsefelerin babasıdır. Onlar, son derece ileri görüşlü yapıları ile, daima yeni felsefeler üretme gereğinin en fazla farkında olan tiplerdir. Dünyayı değiştirmek, onu güzelleştirmek gerekmektedir, kendilerine acımaya zamanları yoktur. Önemli olan insanoğlunun daha iyiye daha güzele ve tartışılamaz gerçeğe ulaşmasıdır ve bunu gerçekleştirebilmenin yolu, yeni felsefe akımları yaratmaktan geçmektedir. Filozof olan su insanı, gizlide olanı ortaya çıkarmak, karanlıkta olanı aydınlatmak, yeni bilgiler bulmak, saklı ya da eksik kalmış olanı keşfetmek, gizemi dağıtmak, boşlukları doldurmak zorundadırlar.

Var olan her somut varlığın önünü kesebilirsiniz. Suyun asla. Önüne set de çekseniz, her yanını betonla, çelikle de örtseniz, akar suyu durduramazsınız. Eninde sonunda, kendine bir yol bulur ve akmayı sürdürür. Su aynı zamanda şekilsizdir. Hangi kaba girerse onun biçimini alır.

Su insanı da böyledir. Bıkmadan, yorulmadan, yaşamı araştırmak, geçmişi irdeleyerek bugünü anlamaya çalışmak, yarının daha iyi olabilmesi ve yeni yaşam biçimleri üretme peşinde koşmak için vardır. O, değerli olanı ayrımsama ve ortaya çıkarma yeteneğine doğuştan sahiptir. Bunu yaparken, ilişkide bulunduğu tüm varlıklara da uyum sağlar.

Filozof için, eski olan, yeninin nasıl olması gerektiğini gösterecek olan bir aynadır. Orada çakılı kalmak için değildir. Dinler, inançlar, politik görüşler insanlığı daha yükseğe taşıma görevini tamamlamışlarsa değişmelidirler. O gerçek bir reformisttir. Gerçeğin kendisine ulaşmak için üzerinde yürünülmesi gereken yol ne denli uzun ve yorucu olursa olsun hiç fark etmez. O bu yolda asla yorulmaz ve asla onu terk etmez. Ferhat’ın Şirin’e ulaşmak için dağları delen sabrı ve enerjisi, su insanının gerçeği arama yolunda var olan sebatkarlığı ve harcamaya hazır olduğu gücün yanında hiç kalır.

Örneğin halterciler ağaç/sudur genellikle. Onların dış görünüşü ağacı andırır. Çoğunlukla kısa boylu ve kaslı bir bedene sahiptirler. Başarıya ulaştıran yol ise çok uzun ve çok zordur. Sabır ve sebat gerektirir. Onlar su enerjisinin etkisiyle, inatla bu yolda yürümeyi ve çalışmayı sürdürürler.

Su insanına göre, “gerçek” en değerli varlıktır. Gerçeğe ulaşan kişi, daima aydınlıkta yaşayacak, çevresini de aydınlatacak ve büyük bir olasılıkla, onu bulmak için harcadığı çabanın çok daha fazlasını ona sıkı sıkıya sarılmak için harcayacaktır. Daima gerçek içinde yaşamak, pek çok kez, onun insan ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Buna karşılık dürüstlüğü ve açık sözlülüğünden olumsuz etkilenmeyecek olanlar sonsuza dek onun yanında kalmayı sürdürecek, onunla el ele yürüyeceklerdir. Zaten gerçeğin bu denli önemli olması da harcanan bu çabadandır ona göre.

O dünyaya anlayış getirme görevini seve seve üstlenmiştir. Bu gönüllü davranışı, aslında ruhunun derinliklerinde daima var olan, bilginin akılla eninde sonunda herkesin yararına olacak bir biçimde birleştirilip kullanılacağı konusunda ki inancının bir sonucudur.

Her elementin etkisinde çalışan insan için, kaderin ve şansın yaşam üzerinde bir miktar etkisi vardır. Oysa su insanı için kader ve şans sözcüklerinin sözlükte yer almaları bile hatadır. Önemli olan bakmak ve görmektir. Kişi her kim olursa olsun doğru yerden ve doğru açıdan bakıyorsa, bir sonraki adımı görecektir. Beğenmediği bir geleceği değiştirmek tamamen onun ellerindedir. Bunun kaderle şansla değil, olsa olsa akılla ilgisi vardır. Bu düşünce yapısı onu var olan her şeyi derinlemesine ve karşılaştırmalı olarak incelemeye götürür. Metalin analiz yeteneğinin bir adım sonrası, sonuçları karşılaştırmaktır, su da bu yeteneğe sahiptir. Bir filozof olarak o, belli bir aşamaya kadar keşfedilebilmiş olanla, gerçek sonuç arasında bulunan ayrımın hemen farkına varacaktır.

Sular, son derece güçlü bir belleğe sahiptirler. Gerek kendilerinin ve gerek başkalarının yaşamış olduklarını ve bu yaşanmışların sonuçlarını asla unutmazlar. Onlara göre her sonuç aslında kişisel seçimlerimizin ürünüdür. Doğru seçim iyi sonucu getirecekken, yanlış seçimin sonucu hayal kırıklığından başka bir şey olmayacaktır. Böylece aynı hatayı iki kez yinelemekten korunurlar. Başkalarının hatalarından da ders alabildikleri ve yaşamları içine bu dersleri taşıyabildikleri için olacak, bu tür hatalar da onların yaşamından uzaktırlar.

Aslında onlar bize bakarlar ve bir sonraki adımımızın ne olacağını bilirler. Sahip olduğumuz tüm yeteneklerin, sınırlarımızın, hırslarımızın, tutkularımızın ve beklentilerimizin farkındadırlar. Hata yapacağımızı ayrımsadıklarında yalnızca bizi uyarmakla yetinip, ne yapmamız gerektiğini söylemek yerine, hangi adımın daha akılcı olacağı konusunda bizleri özgür seçimlerimize bırakırlar. Böyle davranmaları onların bencil oldukları izlenimi uyandırabilir fakat bu doğru değildir. Gerçekte onlar özgürlük aşığıdırlar ve diğer kişilerin de özgürlük haklarını teslim etme zorunluluğu hissetmektedirler.

Eğer bir su insanı ile özel ilişki içindeyseniz, asla özgürlüğüne ket vurmaya çalışmayın. O zaten sudur ve her kaba rahatlıkla uyar. Bu tür bir insana, “senin şöyle bir kalıba girmeni istiyorum” derseniz, emin olun bunu elde edersiniz. Ama isteklerinizi ona zarar vermeden iletmeyi yeğlemelisiniz. Sınırlar koymaya kalkışırsanız, her insandan çok daha fazla gereksinme duyduğu üzere, yaşamla birlikte akamayacak, kapalı bir kapta uzun süre duran su gibi bayatlayacak ve kalitesini yitirecektir. İsteklerinizi ona belirtmenin en kolay yolu, uygun bir zamanı bekleyip, “birlikte olduğum kişinin şöyle bir özelliğe sahip olması çok hoşuma giderdi” demektir. Hiç şüphesiz en kısa sürede kendisine böyle yeni bir kişilik yaratacak ve bunu benimseyecektir.

Unutmayın ki, suyun önüne hangi engeli koyarsanız koyun, o yine bir yol bulacak ve akmaya devam edecektir. Aşırı derecede engellenen su birikip çoğalır ve kendine bir yol bulduğunda da etrafına çok ciddi zararlar verecek bir sele dönüşür. Eşiniz suysa, onun o durgun ve dingin haline aldanıp, fazlaca yüklenmeye kalkışırsanız, bu selin önüne katılıp sürüklenmeyi baştan kabul etmiş olursunuz.

Böyle bir sevgiliniz (eşiniz) varsa, ona pahalı ve göz alıcı armağanlar almanız gerekli değildir. Bunun yerine, önünde yeni ufuklar açacak bir kitap, bir şiir CD’si, gizemli konuları işleyen bir film için bilet almanız dahi onu çok mutlu edecektir. Bu pahalı eşyaları sevmediği anlamına gelmemelidir. O da en az metal kadar kaliteye düşkündür. Ama, beklentileri arasında bu yoktur. Karşı cinsten beklediği tek şey dürüstlük ve saygıdır diyebiliriz aslında.

Su insanının en belirgin özelliği, geniş beli ve kalçalarıdır. Ne ölçüde ufak tefek olsalar da, kemikleri gelişkin ve iri olup, bel, bacaklar ve kalça kısmında hemen göze çarpacak kadar belirgindirler. Öyle ki, su insanının kalçalarını betimlemek için “çocuk taşıyıcı kalça” deyimi kullanılır. Buna karşılık, kolları ve orta bedeni, alt ve üst bedene oranla daha küçük ya da daha incedir. İster kadın, ister erkek, tüm sularda bel hemen ayrımlanır. Belleri kalçalarına göre % 70 oranında incedir. Yin olan su, bu elementin etkisi altında olan kişilere, kıvrımları belirgin bir beden sağlar. Kıvrımlı, dişi beden yapısı ve suyun yin enerjileri, bu kişilerde (erkek/kadın ayrımı olmadan) doğal olarak var olan dişi enerjilerin güçlü olmasını sağlar. Güçlü dişi enerjiler, onların destek verici yönlerini kuvvetlendireceğinden, çevrelerindeki kişiler, su tiplerini gerçek birer dost olarak nitelendirirler.

Su elementinin çok etkin çalıştığı tiplerde, bacak/üst beden arasında, bacakların daha uzun ve alt bedeni üste göre daha ince olması şeklinde ortaya çıkan bir proporsyon bozukluğu göze çarpar. Omuzları ise oldukça geniş ve omuz kemikleri çıkıktır (omuzları geniş olmakla birlikte, kalçalarına oranla dardır). Bu görüntüleri onlara “armut bedenli” unvanını kazandırmıştır. Yürüyüşleri ağır, adımları sessizdir.

Sular, kendilerini iyi tanımayan insanlarda, dalgın, düşünceli, uykuda gezer izlenimi yaratırlar. Ciltlerinin aydınlık ve duru bir görüntüsü vardır. Genellikle gözleri içine çöküktür. Parlamaktadır ama o parlaklık bile dalgın ve hüzünlü bakışlarını engelleyemez. Suyun arttığı zamanlarda, göz çevresi koyulaşır. Ağız çevresinde de, cildin diğer kısımlarına oranla, daha koyu bir ton göze çarpar. Teoriye göre, alın felsefe ile ilgilidir. Doğal filozof olan su insanlarının alınları geniştir.

Bir su insanı ile ilk karşılaştığınızda bile, onların derin yin enerjilerini fark edebilirsiniz. Bu kişiler, diğer insanlarda, “çok dert çekmiş, bu dertler sonucu olgunlaşıp, anlayış kazanmış tipler” duygusu uyandırırlar.

Su insanını birer tümceyle özetlemek gerekirse:

· Güçlü beden yapısı
· Sıkı kaslar
· İnce bel
· Geniş kalça
· Uzun ve iri kemikler
· Güzel yüz
· Dar ve uzun yüz ve kafa
· İçine çökük, hüzünlü gözler
· Geniş ve çıkık kemikli omuzlar
· Uzun parmaklar (özellikle başparmaklar)
· Duygusal
· Yaratıcı
· Doğurgan (üretken)
· Dişi
· İçgüdü sahibi

Su insanlarının en sık karşılaştıkları sorunları birer tümceyle özetleyelim:

· Güçlü bellekte kayıplar, zayıflama
· Hızlılık
· Duygularda rahatsızlık
· Ruhsal olarak gelişemeyeceği endişesi taşımak
· Hareketlerde sorunlar
· Kemiklerin çarpılması
· Omurga rahatsızlıkları
· Osteoporoz
· Saçların erken beyazlaması
· Saçların dökülmesi
· Eklem yerlerinin şeklinin bozulması
· Dişlerde çarpıklık
· Gelişme döneminde sorunlar
· Doğurganlık problemleri
· Salgı sisteminde yetersizlik
· Sıvıları tutmada yetersizlik
· Kistler
· Şişkinlikler
· Üreme organlarında sarkma
· Mesane sarkması
· Uykuya çok düşme, uykuyu aramama arasında gidip gelme
· Kulak çınlaması
· Sağırlık
· Gebelik sorunları
· Düşükler
· Kısırlık/iktidarsızlık
· Merkezi sinir sistemi sorunları
· Multiple sclerozis (MS hastalığı)
· Genital hastalıklar
· Sık sık korku yaşamak

Yaşam amaçları ve ulaşma yolları

· İnsanı yükseltmek
· İnsanı yükseltmek için yeni felsefeler üretmek
· Cesaretle davranmak
· Yüreklendirmek
· Sorumluluk almak
· Dürüstlükle davranmak
· Dürüstlüğü ve önemini öğretmek

ELEMENTLER VE İLGİLİ ORGANLAR

Diğer bölümlerde her elementin etkisi altında olan ana organları zaten belirttik. Aşağıda, bu organlara bağlı olarak çalışan diğer organları ve fonksiyonları bulacaksınız. Bu bilgiler, fizik bedenimizde ortaya çıkabilecek olası sorunların ana nedenlerinin hangi elementin dengesinin bozulduğunu anlamamız açısından oldukça yararlı olacaktır.

AĞAÇ

Gözler ve kaşlar
Tendon bağları
Tırnaklar
Gözpınarları ve gözyaşları
Şakaklar
Penis
Klitoris

ATEŞ

Dil
Dış kulak
Atar ve toplar damarlar
Kan
Ter

TOPRAK

Dudaklar
Ağız
Göz kapakları
Kaslar
Tükürük
Lenfler

METAL

Burun
Deri, cilt
Zarlar
Mukoza tabakaları
Mukoza salgıları

SU

Beyin
İlikler
Kemikler, dizler, bilekler
Omurilik
Kalçalar
Kulaklar, iç kulaklar
Baş ve üreme organları tüyleri
Göz bebekleri
Yumurtalıklar, testisler, anüs

Zeynep Alan Sevil Güven