8-9 yaşlarındaydım. Biri bana bir soru sordu. “Eğer bir tane sihirli kibritin olsaydı ve onu yakarak herhangi bir tane dilek gerçekleştirme şansına sahip olsaydın, ne dilerdin?”. Günlerce bu soruya cevap aramakla geçirdiğimi hatırlıyorum. Etrafıma bakıp, çevremdeki olayları inceleyip, ihtiyaçları tespit etmeye çalışıyor, tüm bunları bir dileğin içine sığdırmaya çalışıyordum. Gördüklerim ve değiştirmek istediklerim arasında insanların ve hayvanların hastalıkları, TV’de izlediğim savaşlar, açlık, saldırganlık, nefret, alkolizm (Rusya’da daima büyük bir sorundu) ve daha bir sürü sorun… Bir dilekle hepsini birleştirip dünyanın tüm bunlardan kurtulmasını istiyordum. Ama herbiri tek başına büyük bir problemdi ve bir dileğe asla sığmıyordu. Ayrıca da bu global dileklerin içinde sadece kendim için istediğim 2 tane daha dilek vardı. Bir köpek almak ve anneannemin çok uzun yaşaması (köpeğim hala yok; anneannem ise şükürler olsun hayatta!). Bu iki dileğim zaten hiçbir kategoriye sığmıyordu.

Haftalarca düşündükten sonra müthiş bir çözüm buldum. Ben kibritimi yakarken dilek olarak ‘sihirli kibritlerle’ dolu bir kibrit kutusu isteyeceğim! O kadar mutlu olmuştum ki bu kararımdan, sanki elimde gerçekten bir sihirli kibrit varmış gibi!.. çünkü elimde kibrit kutusu olursa, teker teker her bir sorun için bir kibrit yakıp, sorunları ortadan kaldıracaktım, sonra da en son kibrit kalınca… Ne yapardım? Tabii ki tekrar bir sihirli kibrit kutusu daha dilerdim! Ve her seferinde aynı şeyi yaparak dünyadaki ve belki de evrendeki tüm sorunları çözerdim! Bu düşüncenin yarattığı hazzı çok iyi hatırlıyorum!..

Sihirli kibritim yok… Sizin de yok… Ama hepimiz, varmış gibi davranıp, bir sorun tespit edip, “onu çözmek için ne yapabiliriz?” diye kendimize sorarsak ve de bunun için uğraşırsak… Kim bilir? Belki de hep beraber, bu içten niyetlerle, aradığımız ve bugün hayal gibi görünen yaşamı yaratabiliriz. Mevcut yaşamı şu an nasıl yaratıyorsak, Sihirli Kibritle niyet ettiğimiz yaşam da elimizde.

Yılbaşında içimizdeki sihirli kibritlerimizi yakıp dilek dileyelim! Bakarsınız…

Anjelika Akbar

400’den fazla senfonik ve oda orkestrası, şan, koro, enstrümantal ve etnik-klasik gruplar için bestesi bulunan Anjelika Akbar Kazakistan’da, müzisyen ve filozof bir baba ile yine müzisyen bir anneye sahip olarak dünyaya geldi. Belki de hayata ve çevresindeki her şeye sadece müzikal açıdan değil felsefi açıdan bakmasının bir nedeni de genleri... Anjelika Akbar’ın, 1999 yılında kendi prelütlerinden oluşan ilk albümü “Su” çıktı. Aynı yıl Can Dündar’ın “Köy Enstitüleri’’ adlı belgeselinin müziklerini besteledi. 2002 yılınında çıkan Vivaldi’nin “Dört Mevsim” keman konçertolarının dünyada ilk kez solo piyano uyarlaması, Sony Music International etiketiyle çıktı ve Sony Classical kataloğuna girerek, bu katalogdaki ilk Türk Klasik Müzik albümü oldu. Yine 2002 yılında Rana Erkan ve Zara ile çalıştığı, “bir’den Bir’e” isimli albümünü çıkardı. Anjelika Akbar evli ve 2 çocuk annesidir.