Şimdi herkes, hisselerin halka arz fiyatının ne olduğunu merak ediyordur. Hemen açıklıyorum: 99 dünya parasına hisseler halka arz olundu. Ancak satıcı, piyasadaki oyunculara kimliğini açıklamak yerine; merak edenlere, hisselerin üstüne ipuçları yerleşirdi.

 Hisselerin en büyük özelliği; halka arzın, kadınlar ve erkekler (veçheler) arasında eşit bir şekilde paylaştırılacak olmasıydı.

Satıcının sloganı; ’kim ki, bu hisseleri tüm olanın varlığından alarak, kendi paha biçilemez varlık kasasında sabırla saklarsa ve daha sonra da bunları satmak isterse; ben de, onların hisselerinin değeri ne olursa olsun; 99 misliyle geri alacağım’’. (Bunun anlamı; 1’e karşılık 99 kazanma alış-verişiydi. Dolayısıyla her bir hisseden elde edilen kazanç , 99 kere daha işleme girerek çoğalmaya devam edecekti ve çoğalanlar yine çoğalacak, çoğalacaktı …) Daha sonra da, hisselerin gerçek kaynağını merak eden kadın ve erkeklere, tüm evrende geçerli olacak eril-dişil denge anahtarı kullanma yetkisi vereceğim. Bu anahtar, onu kullanmak isteyenlere, sonsuz alanımdan, istedikleri herşeyi yaratma ve sihir gücü yüksek olan ‘’yuva’’ nın kapısını açacak ve burada tüm olanla birleşerek genişleme başlatacaktır.

Tüm bunlara ek olarak söyleyeceğim en önemli nokta ise; sizler, hisselerin diğer bir anlamıyla; hissedilenlerin, ötesine, geçerek, eril-dişil birleşmesinin sırrını deneyimleyecek ve piyasalarda denge oluşturarak manipülasyonları önleyecek öncü gruplar olacaksınız. Sürekliliğin gerçekten devam etmesini istiyorsanız tek bir kuralım var: Hissleri ne şekilde değerlendirirseniz değerlendirin daima ve sonsuz alanımda çoğalmaya devam edecekler ancak; onların değerleri ile ilgili en ufak bir korku enerjisi geliştirirseniz, hisselerinizin hiç bir değeri kalmayacaktır.’’

Böylesine özendirici bir halka arzı, evrendeki tüm alıcılar, öncelikler hiç bir korku duygusu hissetmeden değerlendirdiler. Bu ayrıca alıcıların, son derece güvenli alanlarında, dengede olabilecekleri harika bir sistemdi.

Bütün bunların sonucunda arz ve talep büyük bir yoğunlukta kesişerek bir anda tavan yaptı. Sonrasında ne mi oldu? Gelin birlikte bakalım ne olduğuna.

  • Kimileri, hissesini kendiliğinden değerleneceğine güvendi ama ‘’bolluğun’ sadece kendilerine gelmesini isteyerek piyasalarında manipülasyon yaptılar. Dolayısıyla, hisseye bağımlı ve limitli oyuncular olmaları onları çok iyi spekülatör yaptı.
  • Kimileri, hisse aldığını unutmak istedi. Çünkü hem satıcının hem de bolluğun sırrını öğrenmek bu kadar kolay olursa oyundan sıkılabileceklerini düşündüler.
  • Kimileri, başka hisseler de olabileceğini düşünerek büyük bir hataya düştüler. Portföylerine dengesiz piyasaların hisselerini de kattılar ve bunların satışlarından büyük zarar ettiler.
  • Kimileri, hisse aldığını kimseye söylemedi ve hatta almadığını iddia etti.
  • Ve tabii diğer hisselerin de piyasaya arz olmasının cezbedici etkisiyle; bolluğa uygun davranma durumu hemen herkes tarafından unutuldu.

Hisse Saklayanlar Karlı Çıktı mı?

Onların amacı; hisseler üzerinde kontrol sahibi olmaktı. Bunun için sadece kendilerinin yaşadığı bir alana yayılmışlardı. Böylelikle bolluğun bir tek kendilerine akmasını istediler; ama hisselerin hep aynı fiyattan satılıyor olması onları durağanlığa sürekledi. Bu yüzden klasik yöntemi tercih ettiler. Hissleri ucuz alıp bekletmek ve daha sonra onları değerlendiğinde satmak. Ancak bu diğer hisseler için geçerli olabilirdi ama Tanrı hisselerini ucuza alıp bekletmek ve değerlendiğinde satmak (zihinsel süreçten geçmek) gibi bir sistem olmadığı için; sadece spekülatör olarak, kısır bir döngüye girdiler ve oyun alanlarını manipüle etmeye başladılar.

Devamında da, bu döngüden, satıcının gerçek kimliğini öğrenmeye çalışarak çıkmak istediler; ancak kendilerini çok kısıtladıkları için ipuçlarından hiç bir şey anlamadılar. Böylece yaratıcılıklarını öldürerek tecrit edilmiş yaşamı seçtiklerini fark edemedikleri gibi bir sonraki kuşaklara kadar bunu yaptılar.

Artık olan olmuştu. Çoklu sistemin içinde kayboldukları için korku duygusunun içine hapsoldular ve büyük bir tuzağa da böylelikle düşmüş oldular. Ya bu hisseler bir gün 99 değeri etmezse o ne zaman ne yapacaklardı? Ve de öyle oldu. Hisseler değerini kaybetmişti.

Uzun zamandır korku duyguları yüzünden dengelerini kaybetmişlerdi ve yaratıcılıkları artık işe yaramıyordu. Bu da onları kıtlık duygusuna sürekledi. Bu panikle hemen hayatta kalmak için hisselerin aslında yalan olduğunu ve satıcı tarafından kandırıldıklarını idda ederek manipülasyona başladılar. Diğer alıcılar ile irtibata geçtiklerinde ilk karşılaştıkları grup ‘’Aldığını Unutanlardı’’. Onlara satıcının gerçek kimliğinin kendileri tarafından bilindiğini söylemeleri işlerini çok kolaylaştırmıştı.

Hisse Aldığını Unutanlar Karlı Çıktı mı?

Hisee aldığını unutanlar, kandırıldığını ortaya atan alıcılarla karşılaştıklarında, kendi hisselerini yoklamak istedi; ama o kadar unutmuşlardı ki bunun devamını getiremediler. Unutmak istemelerinin en önemli nedeni; kolaylıkla erişilebilen ve büyük kar elde edecekleri sisteme güven duymamalarıydı ki, bu da onların, içten içe sıkıntı ve suçluluk duymalarına neden oluyordu. Ayrıca, kendi zihin hapishanelerinde kalarak ikileme girmişlerdi. Onlar, satıcının halka arzını aynı zamanda zayıflık olarak nitelendiriyorlardı. Dolayısıyla bu zayıflıktan kar istemedikleri için aldıkları hisselerden suçluluk duydular ve unuttular. Ancak, hisselerini saklayanların-spekülatörlerin arasına karışarak sanki hisseleri varmış gibi davranmaya başladılar. Zira karşılarında satıcının kimliğini bildiğini iddia eden dikkat çekici bir grup vardı . Ve daha fazla bu baştan çıkarıcı oyuna karşı koyamadılar.

Aralarında satıcının gerçek kimliğini, tek tük hatırlayanlar da oldu; ama bu satıcı grubun ikna gücü sayesinde tamamen unutuldu. Ayrıca hisse saklayanların amacı, onların hatırlamaları değil sadece yanlarında olmalarıydı. Böylesine bir iş birliği, onların güçlenmeleri için çok önemli bir adım olacaktı. Böylesine bir karşılıklı beslenme hisselerin gerçek değerine dönmeleri için onlara güç kazandırabilirdi.

Anında bir ekip kurulmuştu bile. Bu ekibin adı Vaadler Evi’ydi. Başlarda bir çok alıcı sadece meraklarından grupla ilgilenmişti. Ancak daha sonra verilen vaadlerin cazibesine dayanamayarak aralarına dahil olmaya başlamışlardı . Zaten grubun hedef kitlesi de; hisseleri olanları etki altına almak ve ellerindeki hisselerin değersiz olduğuna inandırarak onları, satışa zorlamaktı. Dolayısıyla arz ve talep kesişmişti. Böylelikle değerinin çok üstünde hisselerini sattıklarını zanneden ’Unutanlar Grubu’’ da tamamen kendini hisse saklayanalara teslim etmişti.

Artık alıcılar ve satıcılar arasında büyük bir yoğunluk başlamıştı. Grup, bu sayede tüm hisseleri toplayarak tüm gücün ellerine geçeceğini umuyordu. Tabii çığ gibi büyümeye başladılar. En nihayetinde Tanrı hisselerinin dışında da ellerinde hisse bulundurup hızlı satış yapan ve bundan büyük zarar eden gruba da ulaştılar.

Hızlı Satıştan Zarar Edenler Gücünü Boş Vaatlere Kaptırır!

Vaadler Evi, artık tüm gücü eline geçirmeye başlamıştı. Zararı büyük olan grubun zaten hiç bir şansı ve direnme gücü kalmamıştı. Boş vaatlere kanma bu anlamada onlara çok iyi gelmişti zira artık çok yorulmuşlardı ve birileri tarafından taşınmak ve pohpohlanmak istiyorlardı. Güçlerini tamamen dışarıya verdiler. Ama bundan da şikayetçi değillerdi.

Hisselerin tamamını ele geçirmek neredeyse tamamlanmıştı. Ancak arada direnenler oluyordu ve onlara karşı da bir güç geliştirdiler. Hisseler Tanrı’nın değil kötü güçlerindi. Tanrı bu kötü güçleri cezalandırıyordu. Buna inanıp hisse alanları da aynı şekilde cezalandıracaktı. Dolayısıyla hisse alanlar cehenneme, satanlar ise cennete gidecekti. Ve bir gün reform gerçekleşti. Kimin elinde hisse sakladığı anlaşılırsa halkın önünde bu hisselerin değeri sıfırlanacaktı. Hisseler artık yer altına inmişti. Ellerinde hisse bulunduranlar, değersizliği önlemek adına inkara başlamıştı.

İnkar Edenler Hissenin Gerçek Değerini Bilenlerdir!

Ellerinde hisse bulunduranlar, ne kimselere bu konu ile ilgili bir şey söylüyorlardı ne de ellerinde hisse varmış gibi davranıyorlardı. Onlar da yer altında kendilerine bir grup kurmuşlardı. Bu grubun adı Hu-Man grubuydu (Huzur Ustasının Merkezi An’dır)

Hu-Man grubu; Tanrı’nın halka arzının büyük planını gerçekleştiren büyük hatırlayıcılarından oluşuyordu. Bu grubun hedef kitlesi de; kendi gücünü ve değerini fark ederek hisselerine sahip çıkanlardı. Onlar, diğerlerine göre sinmiş gibi duruyorlardı ama hisseler ile ilgili bolluğu deneyimledikleri için karşı tarafın gücünün göstermelik olduğunu da biliyorlardı.

Bolluk Gerçekte Neydi ve Neden Hemen Herkes Tarafından Unutuldu?

Hu-Man Grubunun Açıklamaları!

Kısaca hatırlamak gerekirse, hisse değerlendiğinde alıcılar, başka hiç bir hisse almama bolluğunu da fark edeceklerdi. Böylelikle, yeni varlıklara sahip olunduğunda ve yeniden hisse almak istenildiğinde, varlıklarını 99 kere daha çoğaltma bolluğu sonsuza kadar devam edecekti. Artık bunu açıklama zamanıydı.

Hu-Man Grubu, en başta çok önemli bir gerçeği hatırlatıyordu. ‘’Kendi bolluğunuzun ve değerinizin hayalini kuruyorsanız, o aslında sizin kendinizi gerçekleştirme farkındalığının devreye girmesindendir.’’ Ve açıklama devam ediyordu.

‘’Bolluk ile ilgili her şey, bizlere açıkça söylenmişti ama bunu hemen herkes unutmuştu. Kaynağın hiç bitmeyecek olması anlatılmıştı; ama ilk duyduğumuz suçluluk duygusu yüzünden bunu kaybetmiştik. Suçluyduk çünkü; insan kalıbıyla dünyaya, evrene gelerek tüm gücümüzü unutmuştuk ve ne yazık ki, bunu hatırlayamıyorduk.

Bolluk; koşulsuz sevginin ta kendisiydi. Ama koşulsuz sevginin en önemli sırrı ‘’eril-dişil denge anahtarının’’ farkına varılarakdeneyimlenecek olmasıydı. Korku, endişe, güvensizlik, şüphe, yargılama, suçlama, savunma gibi alt benlik niteliklerinden, eril-dişil birleşiminden doğacak olan çocuğuna; saf sevgiye dönüşmesi için, bu anahtarın evrenin ruhuna uygun kullanılması çok önemliydi.

Bolluğu, para-altın-elmas-mülk diye kavramlarla sabitledik ve kendimizi limitli varlıklar ilan ettik. Dolayısıyla kıtlık duygusuna teslim olduk.

İç farkındalığını-özünü, dışarıdan geldiğini zannederek, bunu sanal bolluk ile beslemeye kalkan kimileri; kendi dişili ve eriliyle özdeşleşemedi. Dolayısıyla illüzyondan beslenen çoğu varlık, kendi gücünü fark edemeden örttüler ve tıpkı portföylerine dengesiz piyasaların hisselerini katanlar gibi; toplu bilincin bilinçsizliği içinde kayboldular. Bu dengesizlik sonucunda da, Tanrısal tarafa duyulan mahçubiyet yüzünden hisselerden kurtulmaya çalıştılar. Biz nasıl olur da satıcının gerçek kimliğinin, insan’da bulunabileceğinin farkına varabiliriz? diyerek kendilerini küçümsemeye başladılar.

Bolluk mu yok hayatımızda? Sürekli hasta, neşesiz ve mutsuz muyuz? Gücümüzü kime verdiğimizi bulamazsak bolluğu kendimize çekemeyeceğiz. Artık bu gücü geri alma zamanı gelmedi mi?

Bolluk Varlık ile İfade Buluyorsa, Yokluğun İfadesi Nedir?

Varlığı aynı zamanda yokluk olarak tanımladığımız durumlarımız vardır. Örnekleme yapacak olursak; varlık, harakete geçen, kendini ifade eden diyebiliriz. Yokluk ise; harakete geçmeyen, henüz ifade bulmamış olan diyebiliriz.

O halde yokluk ifade bulmak istediğinde, kendine mutlaka varlık olarak ifade edecek kaynağa da ihtiyaç duyacaktır. Yokluk, varlığa ihtiyaç duyduğunda bu bolluk enerjisi yüzündendir. Aksi olsaydı varlık diye bir şey kalmazdı ve ifade kısıtlanarak donardı. Dolayısıyla Hu-Man grubun hiç bir hükmü kalmazdı. Şimdi, kendimize hemen bu aşamada sormalıyız? Bizler, kısıtlayıcı varlıklara benziyor muyuz? Kim bunu söyledi? Kimin hakkı var ifadelerimizi engellemeye? Kimin gücü yeter elimizdeki hisselerimizi ucuza almaya ve hatta onları yok saymaya? Burada ki ironi, bunun cevabının ‘’kendimizden başkası’’ olamayacağıdır.

Hisseler bolluğun sembolü ise bunun anlamı hisseler bizden başkası değilidr. Satıcı kendini, aracı kurum kullanmadan halk ismiyle piyasalara arz edince, değerini 99’la çarparak hiç kıtlık duygusu yaratmamıştır. Bu durumun bizler açısından anlamı ise; hepimizin evrende genişleyerek deneyim kazanma yolu ile Tanrı’nın bilinebilirliğine aracılık eden varlıklar olmamızdır.

99 Bolluğun Sembolik Sayısıdır!

99 (dünya’ya inen Tanrı’nın isimleri) ve 99 (Tanrı’nın birliğine işaret eden melek düzeni) ile yukarısını ve aşağısının aynı olduğuna işaret eder. 99’ u 100’e tamamlarsak ki; bu bolluk yasasının, bireysel olarak hepimizin ‘’yüz’lerinden’’ okunacağının göstergesi olacaktır’’.

Hu-Man Grubu’nun açıklamaları böyleydi. Tüm anlatılanlar bağımsız olan tarafımızın ortaya çıkması açısından da oldukça önemliydi.

Günümüzde Satıcı Kimliğini Fark Edenler Oldu mu?

Günümüze geldiğimizde yavaş yavaş Tanrısallığına uyanan ve eril-dişil dengesini fark eden insanlığın enerjilerini artık görüyoruz. Buradan da haraketle biraz da sayıların gizeminden, içsel uyanışımızın sentezlemesine bakmak isitiyorum.

9 sayısını Mars yönetir ve Balık ve Kova burçlarını temsil eder. Dolayısıyla Balık burcu çağından, Kova burcuna geçeceğimiz zamanda bolluğu tekrar hatırlamamız çok önemlidir. Evrenimiz bizler aracılığı ile bolluğu deneyimler. Bolluk, yaratımlarımız için bizim kendimize verdiğimiz en büyük armağanımızdır. 1 e 99 kuralının işleyişinin sembolik anlatımı; aslında kaynağın hiç tükenmeyeceğine olan hatırlamamıza yöneliktir. Ancak, numerelojide 9 sayısı, şüphe sayısıdır da aynı zamanda.

O halde tamamlanmaya şüphe ile yaklaşırsak; yani kendi ben’imizden uzaklaşarak bir ben ve diğerleri diyerek ikileme girersek bu daima bizim, ben’imize dönüşümümüzü geciktirir ve tamamlanamayız. Her şey dengededir (eril-dişil dengesi) ve bolluğun hükmündedir. Denge ve bolluk bizi aslımıza götürecek araçlarımızdır.

Peki Satıcı İle Denge Noktasında Nasıl Buluşabiliriz?

Tüm bunların ışığından yola çıkarak satıcı-Tanrı, bolluğa hükümünü nasıl verir? İşte hissenin özünü burada anlamak çok önemlidir çünkü satıcının gerçek kimliği hisselerde saklıdır. Büyük keşif ‘’dengenin’ arz tarafının eril, talep tarafının dişi olmasıdır ve her iki keşisim noktası; bizi denge noktasında satıcıyla buluşturur. Ya da ‘’dengenin’’ arz tarafı dişil, talep tarafı erildir ve her ikisi bizi denge noktasında insan olma deneyimi içinde Ben’imizle buluşturur.

Satıcı; bizlerin-evrenin bedeni vasıtasıyla kendi enerjisel alanını, tanıma-bilme fırsatını yaratmıştır. Ve buna da hisse adını vermiştir. Dolayısıyla bedenimde keşisen her iki noktanın; dengede (eril-dişil) olmasına izin vermem halinde ben de yaratımın işleyişine, bolluğuna dahil olmuş olurum. Daha doğrusu farkındalığımı bu kesişme noktasına uyumlayarak evren-Tanrı sistemin beni fark etme kodunu aktive ederim. ‘’Sen varsan Tanrı vardır, sen yoksan Tanrı yoktur’’ ya da sen farkındaysan Tanrı senin farkındadır, değilsen O’da değildir.!’’ Bu bakış açısından genişleyerek tüm olanın deneyimlerine kendimi açarım. Bunun doğal sonucunda da potansiyellerimi kendime çekmeye izin veririm.

Sonuç olarak: Alıcı (dişi) ve satıcı (eril) arasında denge gerçekleştiğinde oluşan kesişim noktası; Tanrı dediğimiz farkındalık noktasına temas eder. Eril’in dişili desteklemesi tam ve bütün insanı oluşturur. Diğer bir deyişle; ruh kendi tekilliğini, eril-dişil dengesinde ve Tanrısal irade’ye adım atan insan ismiyle, yaratımın bolluk işlevselliğini deneyimler. Böylelikle Tanrı bolluğun hükmüne girmek için hisselerini halka arz etmeye karar vererek sırrını açıklamış olur…

Her şey aslına döner ve o ‘’asıl’’ bizleriz. Hepimizi Hu-man grupta ki Hu hakkımızı almaya davet ediyorum. Aksi takdirde İlluminati grubunun, yaratımına destek vermeye ve eski dünya (hisselerinin değerini bilmeyenler) ve yeni dünya (hisselerine sahip çıkanlar) arasında sıkışıp kalmaya devam edeceğiz ki bu da sonsuzluğumuzu fark etmemiz açısından, arzu edilen bir durum değildir…

SÖZ’ÜN ANLATAMADIĞI KELİMELER:

ARZ: Ana kaynak

TALEP: BEN’İM varlığı-Öz

ERİL-DİŞİL ANAHTARI: Yaratıcılığın sırrı

HİSSE: Hislerin, düşüncenin ötesine geçme hali- Tanrı farkıdalığı

HUMAN: İnsan

HU HAKKI: Dişi olan ve tüm olanın sırrını rahim sıfatıyla, Man’a yani rahman olana aktaran birleşim noktası. Her iki enerjinin erime noktası. Hiçlik ve sonrası…

İLLUMİNATİ : Tek bir dünya devleti kurmak ve böylece gücü elinde tutmak isteyen gruba verilen ad

MANİPÜLASYON: Toplu Bilinç tarafından istismara maruz kalmak

PİYASALAR: Deneyimlerin bedenlenmesi- Beden Alanı

PORTFÖY: Ego

SPEKÜLATÖR: Toplu bilincin değersizlik hipnozuna girerek gücünü onlara veren ve daha sonra ‘’dışarıdan’’ verilecek sözde değerlere göre, hisselerinde zirve yapmak isteyen düşsel varlık.

VAADLER EVİ: Din alet edilerek yaratılan Tanrı kandırmacası

Esra Ö. Erdoğan