Aura: Aura, “Yaşamsal Enerji”nin, organizmalardan insan gözünün göremeyeceği bir frekans düzeyinde titreşen ışınlar tarzında yayılmasıyla oluşan elektromanyetik bir alandır. Kimi medyumlar ve hassas kişilerce görülebildiği gibi, “kirlian fotoğrafçılığı” aygıtlarıyla da saptanabilmektedir. İyi de saptanıyor da ne oluyor? Çoğunlukla edinilen bilgiler çeşitli ruhsal şifalandırma tekniklerinde kullanılır, kimileri de renkleri okuyarak karşısındakinin ruh halini öğrenebilirler falan filan.

Astral Seyahat: Kişilerin uyurken veya yapmayı öğrenenlerin bilinçli olarak gerçekleştirdikleri ve astral bedenin fiziksel bedenden geçici olarak ayrılıp başka mekanlarda dolaşmasıyla gerçekleşen hadise. “Dün gece garip bişi oldu, uyuyordum ve kendi bedeni uyurken izledim” gibi durumlar, astral seyahata örnek verilebilir.

Biyoenerji: Evrensel yaşam gücü kavramına Doğu Avrupa ülkelerindeki bilim adamlarının vermiş oldukları ad. Bu bilim adamlarına göre, her şeye bağlanan, denetlenebilen ve yönlendirilebilen bu enerji ,canlıların, özellikle de insanların bedeninden çıkar. Çeşitli şifalandırma faaliyetlerinde de kullanılır. Elimizi ağrıyan yerimize götürdüğümüzde, ağrının azalması bunun en basit örneğidir.

Chi: Çin felsefelerinde canlılığın, uyum ve ahengin kaynağı olarak ifade edilen Çince bir terimdir. Akupunkturda insan vücudunda, “feng shui”de yerkürede dolanan güç olarak sözü edilen “Chi”, Reiki’de “evrensel yaşam enerjisi” olarak geçen “Ki”nin karşılığıdır. Yine uzakdoğu sporlarıyla ilgilenenlerin de karşılaştıkları ve hatta filmlerde de bile rastladığımız bir kavramdır. Kimseden eksik olmasın.

Çakra: Halkımızın “Bir Serdar Ortaç Albümü” olarak bildiği Çakra, insan bedenindeki, bir takım enerjileri çeken, dönüştüren ve dağıtan enerji merkezleridir. Bu enerji merkezleri bir spiral tarzında hareket ettikleri için Sanskrit dilinde “çark” anlamına gelen “çakra” sözcüğü ile adlandırılmıştır. Vücutta çeşitli salgı bezlerine bağlı olarak yedi çakra vardır. Bunların tıkanmaları dizi senaryolarında eğlence konusu olsa bile, hoş olmayan sıkıntılar yaratabilir. (Daha fazla bilgi için www.cakralar.com)

Durugörü: Canlı ve cansız nesnelerin ve olayların beş duyunun yardımı olmaksızın (paranormal) algılanması. Bu fenomende, çeşitli vizyonlar veya imajlar görmek, aura görme gibi durumlar yer alır. Halk arasında ciddi veya esprili “bana görünüyorlar” durumunun da altında bu yatar. Gaipten sesler duymak olarak nitelendirebileceğimiz hale de “duru-işiti” denir.

Eşruhlar: Spiritüel terimler içinde en ilgi çeken ve romantik algılananıdır. Habire aranır, ama kolay kolay da bulunamaz. Çünkü gerçek anlamıyla bir eşruh, sizin illa eşiniz veya kocanız olmayabilir; babanız veya kuzeniniz bile olabilir. Zaten kelime karşılığı da: ruhsal gelişim ihtiyaçları gereği birçok enkarnasyonlarında (dünyaya bedenleniş) birlikte olan ruhlara verilen addır. (Daha ayrıntılı bilgi için: https://www.derki.com/sayfalar9/tepe4.html)

Feng Shui: “Yatak odamın köşesine yedi bambu koydum da şansım arttı kız valla” tarzında muhabbetlerle canım halkımızın arasında yayılmaya başlamış, aslen Çin kökenli bir tekniktir. Chi gücünün yaşanılan mekanlarda dengeli akmasını sağlamayı böylece de kişinin hayatına etkilerde bulunmayı amaçlar. Kişisel deneyimlerime bakarak söylüyorum ki, işe de yaramaktadır. (Piyasadaki kitaplardan daha fazla bilgi alabilirsiniz.)

Guru: Sanskrit kökenli bir terim olup, Hinduizm ve Budizm mistisizminde mürşit, üstad anlamına gelir. Tiziano Terzani’nin “Atlıkarıncada Bir Tur Daha” kitabında ise guru şöyle geçer: “Guru bir sıfat ya da ad değildir. Guru  bir ilişkiyi gösterir. Bu nedenle bir insan sadece öğrencileri için gurudur, herkes için değil. Yalnızca öğrencileri ona guru-ji diye hitap ederler; sadece bir kadının eşine kocam diye hitap etmesine benzer.” Bu bağlamda “iletişim gurusu”, “medya gurusu”, “tahta gurusu” (ha ha ha, ne komik!) gibi kullanımların da doğru olmadığını görmekteyiz, arz ederim.

Horoskop: Güneş ve gezegenlerin belirli bir anda burçlara göre konumlarını gösteren hök haritasına verilen ad. Bu belirli an birinin doğum anı ise horoskop, “doğum horoskop”u adını alır. Konunun uzmanlarınca çıkartılır ve yorumlanır, senin benim gibi konuya uzak ademoğullarına ise önlerindeki şekillere melül melül bakmak düşer.

I-Ching: MÖ 1000 yıllarında yazıldığı sanılan “Değişimler Kitabı” ve bu kitaba dayalı kehanetler sistemine verilen ad. I Ching, evrenin periyodik bir doğası olduğu, gelecekteki olayların birtakım yasalara ve sayılara göre belirlendiği ve evrende tesadüfün olmayıp, her şeyin “nedensellik kuralı”na tabi olduğu görüşüne dayalı bir sistemdir. Şahsen denemişliğim vardır ve iyi bakan birini de bulursanız, alacağınız sonuçlar şaşırtıcıdır.

İnisiyasyon: Özellikle Reiki eğitimlerine katılanların iyi bildiği inisiyasyon kavramı, kişinin ruhsal gelişimi için, spiritüel etkiyi alıp aktarabilen bir üstadın kontrolü altında, bir disiplin içinde, sınavlara ve uygulamalara dayalı tarzda, metodlu eğitim anlamına gelir. İnisiyasyon tek başına gerçekleşemez, mutlaka bir üstadın olması gereklidir. Anadolu’da “el vermek” olarak da bilinir. (Ayrıntılı bilgi için: https://www.derki.com/sayfalar3/inisasyon.html)

Karma: Halkımızın Tarkan sayesinde tanıştığı karma kavramı, barındırdığı dört farklı anlam nedeniyle kafaları karıştırabilmektedir. Karma, bedensel hareket, söz gibi fiziksel veya imaj, düşünce, niyet gibi zihinsel bir hareket; fiziksel veya zihinsel hareketin sonucu; bireyin şimdiki ve geçmiş yaşamdaki hareketlerinin sonuçlarının toplamı ve manevi alemin nedensellik kuralı anlamlarına gelmektedir. Görüldüğü üzere zengin bir kavram ve “ne ekersen, onu biçersin” sözü, onun sadece bir anlamını karşılıyor. Seç beğen al.

Kundalini: Bedende pasif halde bulunan, fakat bir takım uygulamalarla veya kendiliğinden etkin duruma geçebilen bir psişik enerjidir. Bu güç omurganın temelinde yer etmiştir ve omurgaya paralel “sushumna” denilen eksen boyunca dolanır. Aldığım eğitimde hocamın söylediğine göre, “hadi kundalini enerjimizi coşturalım da hayatımız coşsun” şeklinde faaliyetlerle fazla kurcalanmaması gerekir. Yan etkileri fena olabilirmiş.

Lotüs Duruşu: Benim gibi geceyarılarına kadar halı sahalarda top tepip de bol bacak kası yapan delikanlılara ters bir duruştur. Zaten bu duruşu kadınlar çok rahat becerirken, erkekoğlu yapmaya kalkarsa bünyeyi fena zorlayabilir. Yoga ve meditasyonda en yaygın bedensel pozisyon olan bu duruşu becerebilen hemcinslerime saygı duymuşumdur. Onlar durmaya ben de saygı duymaya devam edip, güzelim halı sahama geri döneyim ben.

Medyumluk: Özel yeteneklere sahip kimselerin dünyadaki bedenini terk etmiş varlıklarla ruhsal irtibat kurarak, onlardan aldığı tesirleri çeşitli tezahürler halinde dünyaya yansıtması. Bir nevi öte dünya radyosu olarak da nitelendirebiliriz. Öte taraftan aldığı yayın dalgalarını, bu tarafa yayın biçiminde aktarırlar. Fason imalat boldur, ama gerçek medyumların hayatları da bana göre bayağı bir zordur.

New Age (Yeni Çağ):. Dünya insanlığının 20. yüzyılın ikinci yarısında spiritüel bir aydınlanma dönemine girmiş olduğuna inananların, içinde bulunulan bu döneme verdikleri ad. Dönem şairi Kryoni’nin dizelerinde ise şöyle anlatılır:

“Yine halet-i ruhiyeye nev-i zaman geldi,
Müjdeler gülşene kim vakti üstadın geldi,
Ey bülbül 2012’yi  beklerken gönle gazelhan geldi,
Müjdeler gülşene kim vakti nev-i zaman geldi.”

Om: Özellikle komedi filmlerinde çok görürüz, böyle hafif uçuk kaçık ablalar veya amcalar toplanır bir araya ve lotüs duruşunda durarak “ooooommm” çekerler. Peki bu nerden ortaya çıkmıştır? Om hecesi yada sesi, yaratıcı sesi ifade eden en kutsal mantradır ve sesin en mükemmel ifadesi olarak kabul edilir Hinduizm’de. Yoga ve meditasyon çalışmalarında ise “om” çekilmesini, bizde zikrederken kullanılan “hu” gibi kelimelere benzetebiliriz.

Osho: 1931-1990 yılları arasında yaşamış, Bhagwan Shree Rajneesh adıyla da bilinen Hindistan doğumlu aydın kişi. Piyasada birçok kitabı bulunan ve din, felsefe, psikoloji, politika vb alanlarda her türlü geleneği temelden sarsan yorumlarıyla büyük ilgi ve de tepki toplamış bir kişilik. Ben şahsen kitaplarını okumamış olsam bile, onun adıyla yayınlanmış “Zen Tarot”u kartlarına hastayımdır. Tavsiye de ederim.

Parapsikoloji: Telepati, durugörü, telekinezi vs. gibi fiziksel medyumluk fenomenlerini materyalist (bedendışı bir ruh etkeninin varlığını kabul etmeksizin) bir bakış açısıyla inceleyen bilim dalı. Bu kavramını ilk duyduğumda merak edip bir lise hocama sormuştum ve o da bana “parayla ilgili ruh hallerini inceliyor sanırım” demişti. Bu yorumu hiç unutmayacağım.

Reiki: Kelimenin kökeni, Rei (Heryerde bulunan) ve Ki (Yaşam Enerjisi) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. 19. yüzyılda, Japon Dr. Mikao Usui’nin eski Sanskrit metinleri ve Japon okült bilgilerinden yararlanarak geliştirdiği tedavi tekniğidir. Öğrenci, bir hoca tarafından inisiye edildikten sonra Reiki uygulayıcısı olmaktadır. Dünyada ve ülkemizde fazlasıyla hızlı yayılan bir moda haline dönüştüğü için maalesef çeşitli tepki ve önyargılarla karşılaşan bir çalışmadır. Yine kendi deneyimlerime bakarak söyleyebilirim ki adam gibi bir hocanız varsa, hayatınızı olumlu yönde çok ciddi etkileyebilir. Ama burada Reiki hocasının kalitesinin öneminin altını defalarca çiziyorum.

Reenkarnasyon: Ölüm olayı ile bedenini terk etmiş ruhun, madde kâinatındaki dünyalarda, türleri ilgilendiren tekamül yasasına aykırı düşmeyecek şekilde tekrar tekrar bedenlenmesi olayına verilen addır. Halkımızın, Saadettin Teksoy’un programlarında, Hatay ve Adana taraflarındaki “ben eskiden şurada yaşıyordum, üç de çocuğum vardı” diyen beş yaşındaki veletlerin hikayeleri ile tanıştığı kavramdır.

Spiritüalizm: Ruhçuluk. Terim, Latince “ruh” anlmına gelen “spiritus” sözcüğünün sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup iki ayrı anlamda kullanılmaktadır: Felsefi spiritüalizm anlamıyla , ruh ya da “can”ın maddeden ayrı bir cevher olarak varlığını kabul eden öğretileri kapsayan genel addır. Maddeciliğin karşıtıdır. Deneysel spiritüalizm anlamıyla ise çok eski zamanlardan beri ortaya atılan spiritüalist teorileri bilimsel ve deneysel bir zemine oturtan ruhçuluktur. Aslında değme spiritüel geçinenlere “Spiritüalizm nedir?” diye sorsanız, apışıp kalır ve tam cevap veremez. Kimilerince de “kendini tanıma yolu” anlamında kullanılmaktadır. (Bkz. Ben)

Telepati: En az iki bedenli arasında düşünce, fikir, duygu, duyum veya imajların aktarılmasını sağlayan irtibattır. Yunanca tele (uzak) ve pathe (meydana çıkma) ya da pathos (normalüstü hissi bağ) sözcüklerinden türemiştir. Bir nevi ruhani cep telefonudur.

Telekinezi: Bir fiziksel medyumun, eşyaları el veya diğer bilinen fiziksel araçların yardımı olmaksızın, uzaktan hareket ettirebilmesidir. Becerebilirseniz akşam haberlerine çıkmanız garantidir.

UFO: “Kimliği tanımlanamayan uçan nesne” anlamına gelen UFO’ları bilmeyen yoktur herhalde. Benim U harfi için bu kelimeye seçmemin nedeni U harfinde başka tanınmış kavram bulamamakla birlikte, Adanalı arkadaşım Burak’ın bu konudaki yorumunu sizlerle paylaşmak içindi: Bir gün yurtta arkadaşlarla birlikte “UFO Gerçeği”ni izlerken Burak elleri arkada odaya girdi ve TV’ye baktııı, baktıııı, baktııı ve dedi ki “Bu UFO’lar delikanlı iseler, inerler biz varık derler; ne o öyle var mıyık yok muyuk diye milletin kafalarını karıştırıyorlar.”

Üçüncü Göz: İki kaş arasının biraz yukarısında yer alan, kimilerinin altıncı çakranın uyarılmasıyla etkinliğe geçtiği söylenen bir tür psişik göz. Durugörü yeteneğinin bağlı olduğu psişik bir organ olarak kabul edilir. Lobsang Rampa’nın “Üçüncü Göz” kitabıyla popülerleşmiştir. Rampa’ya göre, Tibet lamaları bu gözü bir sivri sopa yardımıyla alınlarının ortasında delik açmak suretiyle etkinliğe geçirirler. Amanın! diyorum.

Vizyon: Geçmişte olmuş veya olmamış, uzakta olan veya hiç olmayan ve olacak veya olmayacak birtakım olayları görme organının yardımı olmaksızın (zihinsel) görme ya da algılama.

Yin Yang: Evrenin düalite ya da zıtlıklar üzerine kurulu, birliğini ifade eder.  Yang evrenin pozitif, eril, aktif, ışıklı, göksel tarafını; yin ise negatif, dişil, pasif karanlık, yersel tarafını temsil eder. Sosyete pazarındaki tarifi, “her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik var”dır. Sevilerek tüketilen bir semboldür.

Zodyak: Astrolojide, Güneş Sistemi’ni çok uzağından çevreleyen, sabit yıldızlardan oluşan 12 takımyıldızın oluşturduğu kuşağa verilen ad. Bu takımyıldızlar birtakım hayvanlara benzetildiği için söz konusu takımyıldızlar kuşağına Yunanca’da “hayvanlar çemberi” anlamına gelen “Zodyak” adı verilmiştir.

(Kaynak: Dharma Ansiklopedi, Alparslan Salt, Cem Çobanlı, Dharma Yayınları)

( İlk Yayın: Akşam Gazetesi Brunch Eki)

 
Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...