Bu yazı objektif ve bilimsel değil, çünkü yazarı, konu ve konu-kişi ile duygusal olarak bağlı. Baştan uyarıyorum: Solara’nın deyişiyle “bir çok hayattan eski bir dostu” olarak, bir dostu ve öğrettiklerini kişisel süzgeçlerimi hiç kaldırmadan yazıyorum.

Solara yeni çağ bilgisinin en emin öğretmenlerinden biri. Dünya çapında tanınırlığını, birincisini 1992’de açtığı 11:11 kapılarına ve 11:11 enerjisi bilgisine ve meşhur sörf raporlarına borçlu. Kendisi bu popülerlik onu fazla heyecanlandırdığı için, uzak kalmaya çalışsa da, onu ve öğrettiklerini keşfeden insanların sayısı gün geçtikçe artıyor.

11:11 enerjisi ve kapıları çok iyi bilinmeyen bir konu. Solara’ya göre 11:11 kodları yeni çağın habercisi. Bu nedenle dijital saatlerde sık sık 11:11, 22:22  saatlerini görüyoruz, 11’in ve 111’in katları olan sayılara doğru çekiliyoruz. Aslında 11:11’le sembolize edilen simetri, Hermes’ten bu yana sürüyor. Yukarıda olanla aşağıda olan, yin-yang, satranç tahtası, ve yatay sekizde yanyana duran daireler, hep düalite ve düalite kavrayışlarını hatırlatıyor bize.

11:11 aslında şu demek: İnsanlık ve dünya düalite tekamülünden, birlik tekamülüne geçerken, bu geçiş 11 sayısıyla kodlu ve 11 adet kapıyla sağlanacak.

Şu anda iki tekamül planının da mümkün olduğu, bir kesişme kümesi zamanındayız. Daha önce sadece düalite tekamülü varken, artık bir başka seçenek olarak birlik tekamül planı da mevcut. 2012 Kasım’ından itibaren, bu iki tekamül planının kesişmeleri bitecek, ve ikisi aynı anda mevcut olamayacak. Olay bundan ibaret.

Düalite tekamülü yeni çağdan önceki konsept. İnsanlar, korku-sevgi, artı-eksi, iyi-kötü, şeytan-melek kutuplaşmalarından hangisini seçtiklerine göre tekamül ediyorlar. Bu anlayışta, insanı kendi suretinden yaratıp, ruhundan üfleyen Tanrı, bir özgür seçim gezegeninde ona kendi seçim gücünü sunuyor. Melekler ya da şeytanın asla elde edemeyecekleri bir özgür seçim hakkıyla, insan hangi tarafta yer alabileceğine karar verebiliyor. Meleklerin secdesi ve şeytanın haseti bu yüzden. Yani bugüne kadar, her şeye rağmen, ışık, sevgi, aydınlık vesaire türü kutuplara doğru gidebilmiş olanlar, düalite tekamülünü başarmış durumdalar.

 

Fakat evrenin bütününde tekamülden anlaşılan bu değil. Birlik tekamülünde tekamül sürecinde özgür seçim yok. Yani şeytan melek olmayı, karanlık aydınlık olmayı, bizim şimdiye kadar burada yapıverdiğimiz gibi kolaylıkla seçemiyorlar. Birlik tekamülünde, kendinize çizdiğiniz yolda ve tarafta, kendinize koyduğunuz hedeflere ulaşıp ulaşamadığınıza bağlı olarak ilerliyorsunuz. Bugün korku, yarın sevgi gibi hızlı dönüşler asla mümkün değil. Başta kimseniz, sonda da osunuz.

Düalite tekamülündeki keyifleri sonra bulamayacağımızı bilmek neşe ve sevinç veren bir bilgi olmasa da, Solara’nın 11:11 kapıları açılıp da 2012 yılına geldiğimizde, düalitede tekamül etmeye devam etmeyi seçenlerle, birlik planında tekamül etmeyi seçenler, artık birbirlerine karışamayacaklarından, hangi tarafta yer alacağımıza bugünlerden karar vermek zorundayız. Çünkü Solara’ya göre 11.kapı ve 2012 Kasım’ı düalite ve birlik tekamül planlarının kesişme noktalarının biteceği, ve birbirlerine kapanıp kopacakları tarih.

Sonra ne olacağı ve kimin ne yapacağı tabii ki bizim seçimlerimiz ve ortak irademize bağlı olduğu için mukadder ve sabit değil. Ama bu tarihten sonra saf değiştirmek mümkün olmayacak. Bu nedenle düaliteyi mi, birliği mi seçeceğimize karar vermemiz gerekiyor.

O güne kadar neler yapacağımızla ilgili olarak Solara “bir olmayı denemek” olarak özetliyor. Bir göz, bir kalp, başla türü egzersizler, bir önceki 29 Mayıs’ta yapılan, bir sonraki 31 Ekim’de yapılacak olan 11:11 kapı aktivasyonları türü pratikler bunu kolaylaştıracak. Bir de her ay yayınlanan sörf raporları meselesi var. Hawaii’de yaşayan Solara, belki yaşadığı yer, ya da bir tür uçurtma-sörfü şampiyonu olan oğlunun da etkisiyle, dalga sörfünden bir örnekle anlatıyor yolculuğumuzu. Bir sörf tahtamız var. Açık denizdeyiz ve karaya doğru gideceğiz. Ya, gelen dalgalarla uyum içinde, dalgaların gücünü arkamıza alıp, oynanan oyunun tadını çıkararak gideceğiz karaya, ya da dalgalar bizi bize rağmen, çarpıp çırparak karaya atacaklar. O yüzden Solara aylık sörf raporları yazıyor ki, rüzgarı ve dalgaları anlayalım. Hava durumu raporu veriyor elimize, ne yapacağımızı yine bize bırakıyor.

Solara beş çocuk ve altı torun sahibi yaşsız bir kadın. Yazdığı kitapları kendi yayınladığı için, artık piyasada çok zor bulunan 6 best-seller kitabın yazarı. Türkçe’de sadece Akaşa’dan “küçük bir gezegende büyük yaşamak” adlı kitabı yayınlanmış. Ona göre bu ikini en iyi kitabı. Düzeltmelerden sonra 2005’te yayınlayacağı El-An-Ra’nın en iyi kitabı olduğunu düşünüyor, ve düzeltilir düzeltilmez Akaşa’dan çıkacak. Benim kişisel favorilerim, Atlantis’in son günlerini ve Yıldız Dili’ni anlattığı kitapları…

Bilinenin aksine bir kanal değil o. Bir grup ya da varlığın kanalı olmak yerine, “Bir”in kendisindeki sesiyle konuşuyor. İç görü, iç ses, ne dersek diyelim, o derin bir bilgelikle veriyor mesajlarını. Birisi ona “öğreneceğimiz ne çok şey var” deyince, “benim unutmaya çalıştığım çok şey var” cevabını vermesi, kalıpların, bilgilerin, kitapların, öğretilerin sınırlarına hapsedilmeyi istemediğini, sadece “Bir” olmakla ilgilendiğini gösteriyor. “Bir”in bütün parçalarına yakın, ve bu yüzden, herhangi birine yakın gösterilmekten rahatsız oluyor.

5. kapıdan sonra, Türkiye’ye ilgisi çok artmış durumda. Spiritüel uyanışı sırasında bir Türk arkadaşının çok desteğini görmüş olması da muhakkak anlamlı. Ama 5. kapıdan bu yana, açılan kapıların enerjilerini çıpalamak üzere oluşturulan grupların gittikçe artan bir oranı Türkiye’deki gruplar olması, kapı aktivasyonlarında çıpa gruplarının işaretlendiği temsili haritada en çok işaretin Türkiye üzerinde toplanması sadece onu  değil, dünya üzerindeki bir çok insanın ilgisini çekmiş.

Ona göre Türkiye ve Türkler, “Bir” olma yolundaki seçimleriyle, bütün gezegeni etkileyecekler. Daha da ileri gidelim. Dünya genelindeki bir “Bir” olma bilinci, ancak bizlerin burada bunu başarmamızla mümkün olacak.

Bu yüzden belki bir kapı açılışını gerçekleştireceğiz, belki sık sık ziyaret edip workshoplar yapacak ülkemizde. Hatta, Solara yılın bir bölümünde yaşamak için kısmen ülkemize yerleşebilecek kadar ciddiye alıyor durumu.

Uzun boyu, kocaman renkli gözleri, anne bakışları ve şefkati, etrafındaki geniiiş, müşfik, sevimli enerji alanı, tevazuu, samimiyeti, Kapalıçarşı aşkı, utangaçlığı, korkuları, ülkesindeki yönetimle ilgili düşünceleri, yalın ayaklığı ve ham ipek atkılarıyla, bütün sörf raporlarında olmamızı önerdiği gibi bir insan o: “gerçek” bir insan.

Ve örnek olarak öğretiyor.

Ali Korkut Keskiner