Negatif ve pozitif bir atlı arabanın iki atı gibidir. Birisi siyah attır, diğeri beyaz. İkisi birden arabayı koştururlar. İkisi birden hizmet ederler. Eğer beyaz ata yüklenirsek, araba bir yana çeker düz gitmez; siyaha yüklenirsek öte yana çeker yine düz gitmez. Ben siyah atı istemiyorum dediğimizde ise arabanın hızı ve gücü yarıya düşer. Bir de o siyah at bu sefer peşimizden koşar. Ondan asla kurtuluş olmaz. Bu sebeple en güzeli her iki atın da gücünü kullanmak. pozitifin, negatifin; siyahın beyazın; “iyiliğin” “kötülüğün” varlığını kabul ederek ikisinin gücünü birlikte kullanmaktır.

Pozitif deneyimler, destekleyerek; negatif deneyimler köstekleyerek geliştirirler bizleri. Her ikisinin de ayrı ayrı armağanları vardır. Negatif zorlayıcı olduğu için kaçarız ondan, pek varlığını istemeyiz. Pozitif daha keyifli gelir. Ama burası dualitenin gezegenidir. Bu gezegende maddenin temel yapı taşı olan atomda, negatif elektron, pozitif proton ve nötr, nötron bir arada bulunurlar. Hangi birisini çekip yok edebiliriz ki? İşte bu noktada, negatifin varlığından kurtulmak asla mümkün olmaz. Bununla birlikte onun gücünü de hayatımıza katmayı başarabilirsek, işte o zaman ikiyi bir eder, arabamızı son hızla koşturabiliriz.

Bunca satırı neden yazdım. Bir toplu meditasyon çağrısı okudum nette. Tüm Türkiye’de hep birlikte yapılması için davet kopyalanıp yapıştırılarak yayılmış. Niyet bence çok güzel. Bununla birlikte içinde “Negatif enerjileri ülkemden ve milletimden uzaklaştırmaya niyet ediyorum.” cümlesi var. Bunun altındaki isteği elbette ki anlıyorum, canımız çok yandı ve daha fazlasını istemiyoruz. Bununla birlikte sistem böyle işlemiyor. “Yallah cinler yallah, kış kış cinler kış kış” ile gitmiyor, o negatifler. Bu noktada ben de meditasyona katılacağım ve şuna niyet edeceğim: “Ülkece ve milletçe geçirdiğimiz bu zorlu süreçlerden almamız gereken mesajları alalım ve her ne olursa olsun, bir arada ilerleyelim.”

Bizler, evrensel bir sistemin parçasıyız ve sistemin sahibi ne yaptığını çok iyi biliyor. Bize sürekli bir mesajı var ve biz bunu alamıyoruz ki tekrarlayıp duruyor bunlar. “Hayır da Şer de Allah’tan gelir.” İmanın temel şartlarındandır bu ve ben de bunu kendime tekrar eder dururum. Hayırlı olaylarda şükretmek kolaydır da, şerli gibi görünenlerde o kadar kolay olmuyor. Bununla birlikte ruhsal aklınızı ve iradenizi çalıştırabildiğinizde de, şer gibi görünen olayların aslında içinde ne büyük armağanlar taşıdığını ve ne büyük dönüşümler yaratabileceğini görüyorsunuz. Bu noktada, yaşadığımız sürecin hayırlı noktalarını henüz keşfedememiş olsak da en azından birbirimize daha fazla sarılmamız için güçlü bir sebep olduğuna inanıyorum.

Ben bugün, bugünleri gereken mesajları alıp birlikte geçeceğimiz üzerine bir meditasyon yapacağım. Sonrasında da bu güzel ülkenin, neşeli bir Akdeniz ülkesine dönüştüğünü imgeleyeceğim. Herkesin kendi inancını ve yaşam tarzını, birbirine kabul ettirmeye çalışmadan, bir arada ve barış içinde yaşadığı; neşeli bir Akdeniz ülkesi. Bir kolunu Batı’ya, diğer kolunu Doğu’ya atmış, gülümseyen, hoşgörülü, konuksever insanların ülkesi… Pozitifini yaşayan, negatifini kabullenip gerekli derslerini çıkarabilen güzel ruhların toprakları…

Bunun için de öncelikle bu söylediğim her şeyi kendi hayatımda uygulayacağım. Çünkü kendi hayatımda yaşamadığım hiçbir şeyi, dışarıdaki kimseden bekleyemem. Hayalim bu, realitem ise öncelikle kendi hayatımda, ettiğim duaları gerçeğe dönüştürmek…

Yolumuz açık ve her anımız şükür dolu olsun…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...