Hinduizm’in üç büyük tanrısı Brahma, Vishnu ve Shiva’dır. Brahma yaratır, Vishnu korur, Shiva yıkar. Peki Balililer en büyük tapınakları Besakih’i hangisine adamışlardır? Shiva, yani yıkıma. Ayrıca Balililer, Shiva’nın yolunu takip ederler. Bali’de gezerken bir sürü aydınlık Tanrı ve kahraman sembolüyle birlikte, sayısız karanlık, şeytan formlu varlığın heykellerine de rastlarsınız. Hatta kimisini gece görseniz korkarsınız bile. Balililer, uzun uzun dişli tanrıçaların karşısında ritüeller yaparlar. Çünkü karanlık ve aydınlığı sağ ve sol bacak olarak kabul ederler. Birisini diğerine tercih etmezler. Hepsi onlar için saygı duyulmalıdır ve duyarlar da… Sabah ritüellerinde sunaklarına bir sunu bırakırken, bir sunu da sunağın altına koyarlar. Bu hem göğe, hem yere, hem göktekilere, hem yerdekilere, hem aydınlıktakilere, hem karanlıktakilere saygılıyız anlamına gelir. Peki ben toplamda 40 gün kadar kaldım bu Bali’de. Birbirine bağıran, kavga eden, gülümsemeyen bir Balili gördüm mü? Görmedim. Hepsi gülümser, hepsi çok tatlıdır, Balililerden bir kötülük görmezsiniz. (Bali’ye göç ile gelen başka adalılar içinse durum farklıdır ama.)

Keza kadim uygarlık Mısır’a gidiyorum bakıyorum. Her seyahatimde Mısır Müzesinde gösterdiğim bir heykel vardır. 3. Ramses, bir yanında Horus, diğer yanında Seth. Birisi aydınlık, diğeri karanlık. Her ikisi de aynı boyutta, aynı saygıda. Nice Mısır tapınaklarında Seth her zaman yer almıştır. Seth için özel tapınaklar yapılmıştır. Yine gidip bakın antik Yunan’a Hades her zaman saygı görmüştür.

Tüm bunlara bakınca aydınlık ve karanlık konusunda yeni bir bakış açısı geliştirmek gerektiğine inanıyorum. Çocukluğumuzdan beri sürekli izlediğimiz her filmde iyi ve kötü savaştı ve iyiler kazandı. Bizler de hep iyilerin tarafındaydık. Mutlaka bir seçim yapmalıydık ve tabii ki iyiliğin, aydınlığın tarafında yer alacaktık. Eee peki madem dünyadaki milyarlarca kişi “iyilik” tarafını seçerken, dünya niye bu “karanlık” halde? Demek ki burada bir yanlış var.

Keza sürekli olarak içimizdeki karanlığı dönüştürmeye çalışıyoruz. Aslında onu reddediyoruz veya son zamanlarda gelen yeni akımlarla birlikte kabul edermiş gibi yapıp, sonra dönüştürmeye çalışıyoruz. Eee bunu yapıyoruz yapıyoruz da her şey daha karanlığa sarıyor. Bu noktada içime doğan şu ki biz yanlış yapıyoruz belki de… Yapılması gereken karanlıkları aydınlatmak değil. Aydınlığı ve karanlığı aynı ölçüde kabul edip kucaklamak. Sonra yine aydınlığı seçmek değil ama. Gerçekten her ikisinin de bizde var olduğunu kabul edip kucaklayıp, bir kere içimizde barışı sağlamak.

Diyeceksiniz ama nette gezen bir hikaye var, kızılderilinin iki köpeği varmış birisi siyah, diğeri beyaz. Bunlar kavga edince hangisi kazanır diye sorunca torunu, kızılderili “hangisini beslersem” diye yanıtlamış. Bir kere o hikaye internete eksik yansımış. Tam da dualiteye uygun biçimde. Hikayenin aslı Debbie Ford’un “Niçin İyi İnsanlar Kötü Şeyler Yaparlar?” kitabında yer alıyor. Oradan almış birisi ama eksik almış. Çünkü hikayenin devamında kızılderili torununa diyor ki “Her ikisini de beslerim ben. Her iki kurdumun da farklı özellikleri vardır. Her ikisine de ihtiyaç duyarım.” İşin aslı hikayenin bu versiyonu benim içime daha çok sindi, çünkü hep siyah kurdun günahı ne ki, onu niye aç bırakıyorlar diye düşünürdüm.

Yaradan istese tüm evreni bembeyaz yaratamaz mıydı? Ama var ki bir bildiği beyazın yanına koydu siyahı. Yang’ın yanına koydu Yin’i… Artının yanına ekledi eksiyi…

Bu noktada ben içimde her ikisinin de var olduğu gerçeğini kabul ediyorum. Bende pozitif de var negatif de, aydınlık da var karanlık da, iyilik de var kötülük de… Her ikisi de bende… Artık karanlığıma kılıcımı indiriyorum…

Ne ışığım savaşçısıyım, ne karanlığın hizmetkarı…. İkisinin ötesinde her şeyin bütünü olan bir Yaradan var. Kendimi ona teslim ediyorum… Kısaca, ben çekildim aradan, sen tecelli et Yaradan… 🙂

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...