Hz.Muhammed buyurdu ki; ‘’Oruçlu olan kimse hurma ile iftar etsin, çünkü hurma bereketlidir.’’

Öncelikle, oruc ibadetinin hakikat kapısından kısaca tarifini yapmak isterim. Oruç: Mirac-ı Muhammedi’nin sırrına vakıf olmak için, kendine ait zannettiğimiz, tüm oluşların, isimlerin ve bedenin hak’ka ait olduğunu idrak etmek ve O’na yükselmektir. Meselenin özünde; kendimize ait olduğunu zannettiğimiz tüm davranışların, hak’ka nispet edilerek kesilmesi vardır. Bu kesilme aynı zamanda yükselme demektir. Miraç Muhammeddi’nin sırrıdır.

Hurma ağacına ‘’Nahle’’ ağacı deniyor. Meyvesinin bereketli olmasının özünde, tüm varoluş da olduğu gibi Tanrısal tohum vardır. İnsanın yaratılışı da böyledir. Bunun farkındalığında olan kişi, nahle ağacına yani kendi ruhuna hizmet eder. Çünkü Resullah, nahle ağacına şöyle demiştir; ‘’Nahle, Adem oğullarının halasıdır, halamız olan nahleye saygı gösteriniz. Çünkü bu ağaç Adem’in çamurundan kalan artıklarından yaratılmıştır.’’

Adem’in çamuru insanlığın özüdür-ruhudur. Artıkları ise bu özün, madde dünyasında belirme halidir. Şu halde görülüyor ki; nahle artıkları (beşeriyet) tezahür eden Tanrının, insan’da görünmesidir. Dolayısı ile Tanrı tarafına uruc-oruç eden ( yükselen) insan, aslında bereketin gerçek sırrına ulaşır. ‘’Hurma bereketlidir’’ denmesinin sebebi bu yüzdendir.

Evrenin bereketine nihayet yoktur. Bu ağacın gerçek sahibi, deneyimlerinde nihayet olmadığını bilen ve bu bereketin farkındalığında olan yüksek biliş sahibi kişidir. Hurmanın özellikle ramazan ayında sofralarımıza gelmesi çok anlamlıdır. (Çok ciddi anlamda sağlığa da faydaları da vardır. Özellikle çekirdeği de bir çok hastalığa iyi gelmektedir. Orucun hurma ile açılması gün boyu düşen kan şekerini hemen dengelemesi açısından da çok önemlidir.)

Nahle Ağacının Hurma’ya Olan Tutkusu

Nahle’nin meyvası olan hurmayı yiyen kişi, tutkunun özden gelen bir durum olduğunu kavrar. Diğer bir deyişle; Nahle öz ise, hurma özün parçasına olan tutkusunun belirmesidir. Bunu yiyen kişi de, Tanrısal özellikler açığa çıkmaya başlar. Kendiliğinden öz ile bağlantı kurulmasına izin verir. Nahle, ayna ise, hurma bunun en güzel yansımasıdır. Bu dokunuş onun içsel yolculuğunun nahleye dönmesine-birleşmesine olanak verir. Hurma, nahle olabilmeye, bereketini artırmaya, iftar farkındalığında ulaşır.

Oruçlu kimse boşluk-hiçlik kavramına adım atmış bir adaydır. Dolayısıyla bu boşluk aynı zamanda Tanrısal neşenin sahibi olan; yükselişin, birliğin farkındalığında olan kişidir. Diğer anlamı ile; bereketin sahibidir. Miraç etmeye aday olmayı gönülden isteyen bir kişinin, yükselişi (tekliği deneyimleyen) yani urucu-orucu, tamamladıktan sonra (iftar etmesi-çokluk halininde de birliği fark etmesi) ortaya çıkan-beliren-görünen ise hurmadır. Bütünde ki çokluğu, (insan-madde alemi) birlik olarak deneyimleyen ve bu neşe an’ın da olan kişi, bereketin de sahibidir.

Oruç zihinsiz olmak ve beden farkındalığında yükselişi kavramak bakımından çok önemlidir. Beden oruç halindeyken tüm eril ve dişil enerjiler denge halindedir.

An’da Kalmak

Oruç an’da kalmanın sihirli anahtarıdır. An kelimesi; anı-ı daim dediğimiz zamandan bağımsız bir alandır. Oruca Mirac-ı Muhammedi’nin sırrı dediğimizde bu; zamansız ve mekansız an’da gerçekleşen bir yükselmedir. Bu yükselişi deneyimleyen varlık, mevcudiyetini egonun, zaman kavramından muaf tutar. Geçmişi ve geleceği an’da bir eder. Egonun böylelikle dış alemden beslenmesi kesilir. Orucun içsel anlamı, kendi özüne teslim olarak zihinsiz kalma durumunu yaşar. Dolayısı ile geçmişden ve gelecekten beslenmeyi kesen zihin, an neşesine gelerek orucun gerçek anlamını deneyimlemeye başlar.

Elbette bunu sadece ramazan ayına ait bir gelenekselleşmiş oruç olmaktan öteye geçmesinin öneminin de, bu vesile ile altını çizmek isterim. İşimiz şeklin ötesine gitmektir. Dolayısıyle, Nahle ağacının meyvesi ile açılan orucun bereketi, tıpkı yavrusunu doğuran annenin çocuğuna duyduğu sevginin, tutku halini alması gibidir. Doğurganlığı sebebi ile Nahle ağacı dişidir. (Nahle ağacının kardeşlenme eğilimi vardır. Gövdesinden ve altından yavrular verebilir. Bunu biraz daha detaylandıralım.

Nahle Ağacı Dişidir

Hz. Muhammed, miraçtan ( oruç) gelince doğruca Ümmihan’ın evine yani halasının evine ilk evvel geldi. Ummi Ana demektir. Yani Tanrısal sıfatların anası. Tanrı öz ise, sıfatları hurmadır. Sıfat öz’e uruç-oruç eder. Yükseliş (oruç- miraç) bittiğinde halasının evine gelmesi; tıpkı iftarı, (Tanrısal olanın insan da tezahür etmesi) hurma yiyerek açması gibidir. Nahle ağacının sırrını bilmek; sonsuz üstünlüklere erişerek, gerçek bereketin sahibi olmak demektir.

Oruç; O’nun, ‘’sizlerde benim gibi miraç edeceksin’’ müjdesi ile bizzat kendisinin teyitlediği üzere, yükseliş ve miraç etme eylemdir. O halde ben’im (öz) enerjisi ile miraçdan dönenler, halasının evine gitmenin nasıl farkında olacaklar?

Hala burada bedeni tanımlamaktadır. Tanrı ancak beden aracılığı ile görünür. Erkek ya da kadın olmamız bir şeyi değiştirmez. Beden dediğimiz an, bu dişi kavramının dışında anlatılamaz. Görünür olan, her şey, tüm evren bu açıdan dişidir.

Elbise giymiş tüm evren O’nun bütününden, kendinen kendine – görünebilmek için tecelli ettiği yer dişi bedenidir. (Kadın bedenini ve erkek bedenini kast etmiyorum. Bunlar sadece veçhelerimizdir. Ben enerjilerden bahsediyorum.Kelimeler ancak bu kadarını açıklayabiliyor) Bedenlenen Tanrı bu anlamıyla dişidir. Bizler onun tutkusunu yerine getiren varlıklarız. Bedenlenmeyi anlamak, yükselişin sırrını da anlamamız demektir.

Ben genellikle yapılan tanımlamalardan, tanımsıza gitmek için okları hemen kendime çeviririm. Bu hem daha deneyimsel hem de daha kalben yaşanır bir duruma aracılık eder. Tasavvuf öğretisinin bana verdiği en önemli hediye,onun eşşiz öğreti tekniğidir. Tek, tek olaylara bakabilmek, dağıtmak ve sonra tekrar tek’de toplamak. Örnek vermek gerekirse; Kendi nahle ağaçlığıma ve meyvesi olan hurma farkındalığıma bakarım. Benim hangi yönümü temsil eder? Nahle ben isem, hurma da bereketim ise, bu bereket ile içeride ve dışarıda nasıl bütünleşirim? Tekliğim, eşsizliğimden geliyor. Ben bu teslimiyet içersinde meyve veririm. Meyvelerim cennet neşesindedir. Her an kutsal olanım ve bereketin temsilcisi ve hatta kendisiyim. Desem mi acaba? İşte bu demeye en güzel örneği aşağıda verdim.

Hz. Muhammed Tanrı’nın sırrını taşıyan sevgilisidir. ‘’Beşeriyeti onun yüzü suyu hürmetine yarattım’’ der Tanrı; ama sırren ben O’yum der. Muhammed Tanrı’nın sırrı, Tanrı Muhammedin sırrı. ‘’ kimse benim gibi sana Allah diyemedi, kimse de senin gibi bana Muhammed diyemedi.’’ Burada vurgulanan bütünleşme, (bir ancak iki ile anlaşılır) tüm insanlığa en önemli mesajı verir.

Sen de ve cihanda, yer de ve gökte, enfüsde (iç dünyamız) ve afakta (dış dünyamız), haraket ve sükünet her şey, Tanrı’dır ve Tanrı her zerreyi anar ve kapsar. Diğer bir deyişle; Tanrı özü ile mevcud, vasıfları ile herşeyi kaplamış, isimleri ile bilinen, eserleri ile görülen ve işleri ile görünücüdür…Ahmet Taner Oğuz)

En küçük en büyükleri yaratır, en büyük de en küçüğü kapsar. Diğer bir deyişle; Yer de ve gökte, enfüsde ve afakta Tanrı insan ismiyle kendini anar ve İnsan Tanrı’nın emanetini taşıyandır…Nahle öz ise, hurma özün ifade bulmuş halidir.

Herkesin Nahle ağacının meyvesi ile orucunu açmasını ve bereketlenmesini diliyorum…

Bu yazımı değerli insan Ahmet Taner Oğuz’un anısına ithafen yazdım…

Esra Ö. Erdoğan