Her Şeyin Yaratıcısı;

Evrenler boyunca kendi düşüncenle yarattığın negatif ve pozitif titreşimlerin karşıtlığından doğan hareket ve hareketten doğan enerji ile varlığımızı sürdürmemizi sağladın. Sana hamt OL’sun!

İçimizdeki araştırma arzusunun senin araştırma arzunun minik bir modeli olduğunu elimden geldiğince anlamaya gayret ediyorum. O yüzden senin negatif ile pozitifin farklı birlikteliğini merak etmen sonucu, “aynı bedende ikisini çarpıştırırsam ne olur” düşüncesiyle biz insanları yarattığını zannediyorum.

Biz içimizde negatif taşırken, yolumuzda pozitif sandığımız seçimlerle, karanlığımızı gizleyerek yaşama alışkanlığı edindik. Bazen iyi insan olmak adına savaşlarda hatta günlük hayatta diğeri sandıklarımızı dışladık, örseledik hatta savaş koşulları iinde esir almak, katletmek, topluca işkence etmek veya öldürmek gibi eylemlerde bulunduk. İyilik ve aidiyet adına yaptığımız bu eylemlerin ne kadar takdir edilirse edilsin aslında aynı düşük titreşimli korku enerjisinden geldiğini fark bile edemedik.

Senin denemeyi sürdürelim diye içimize koyduğun tekamüle yönelik derin arzuyu biz dışarıdan sevgi ve takdir almak, aidiyetimizi sürdürmek adına hep farklı biçimlerde ve toplumun bize dayattığı düşünce modelleri ile harmanladık. Gelişmek için diğerine kıymayı hiç düşünmeden ve bu yüzden de sonuçlarını öngörmeden, karma yasasını ihlal ederek yola devam etmekten hiç sıkılmadık, çekinmedik.

Hepimizin önce senin sonra kendimizin sevgisine gereksinmemiz olduğunu unutup, diğeri sandıklarımız tarafından sevilebilmek için her geçen gün karanlığımızı daha da inkar edip bastırdık ya da o karanlıkla sevilmek, annemize, atamıza yaranmak, onları mutlu kılmak adına seve seve öldürdük. Bunu yaparken içimizdeki görülemediği ve kabul edilemediği için kendisini dışarıda güçlü kılan katilin esiri olduğumuzu unuttuk.

İsyan çıktı içimizde görmedik, hasta olduk bakteriye, virüse, hee bir de strese yorduk, uzuvlarımızı kaybettik, “kahpe kader” dedik. Hastalık, sakatlık, açlık sınırında yoksulluk, sevgiden, ilgiden takdirden yoksunluk olarak kendini ifade eden iç dünyamızın bu dışsal sonuçlarını, kendimize, halimize acındırarak çevremize insan toplamak için kullanmayı öğrendik. Acındıkça sevildiğimizi sandık, sevildiğimizi sandıkça acınmaya daha çok öykünmeye başladık. Şefkat ve merhameti acınma enerjisine seve seve, isteyerek ve seçerek kurban ettik.

Sevgili Yüce Yaratan!
İşte bak geldik bu son günlere. En karanlık yanımıza “Allah böyle istiyor” diyerek ışık tutmaya, oradan yayılan sanal güçle katliamlar örgütlemeye yeniden yöneldik.

Yoruldum ben karanlığımdan kaçmaktan, yokmuş gibi davranıp onunla acınma halleri yaratmaktan.
Şimdi içimde karanlık olan ne varsa hepsini görmeyi, onurlandırmayı ve aydınlık yönlerimi dünyaya yansıtmayı seçiyorum.

Her Şeyin Yaratıcısı!
Şimdi lütfen “hangi bilinç, zihin, enerji ve/veya alan olursam içimdeki karanlığın tamamını görüp dönüştürebileceğim” konusunda bildiklerini söyle bana. BEN o alan, zihin, bilinç ve/veya enerji OL’mayı seçtim ve OL’dum.
Evren ve alemler boyunca negatif enerji ile pozitif enerjinin artık tek bedende çarpışmadan, çatışmadan birbirini sevgi ile destekleyerek, onurlandırarak varlıklarını sürdürebilmeleri için içimdeki Nur’unla elele hangi değişik kararı alabilirim?

Hangi düşünsel, arketipsel, mitsel inanç, düşünce kalıpları, programlar, tohumlar, implantlar, sıfır noktası, kuantum ve takyon parçacıklarında ve onların boşluklarında saklı tutulan şeyleri göremedim ve onurlandıramadım. Bütün bu şeyleri görmek ve onurlandırarak iptal edilmelerini sağlamak için hangi sonsuz ve sınırsız olasılıklara sahibim?

Bütün burada yazılı olan yaratılmış, inanılmış, depolanmış,tohumlaştırılmış, kullanılmış ve/veya yedeklenmiş, yanlış anlaşılmış, bahane dosyalarında biriktirilmiş ve unutulmuş, kanlı yazılı sözlü unutulmuş anlaşmalarla gizli gündemlerde depolanmaya devam edilmiş ve evrenlerle boyutların ulaşılamaz yerlerine saklanmış, sonsuzluk ötesindekiler de dahil her şeyi godzilyon x godzilyon üstü godzilyon kez ışık ve sevgiyle yıkayarak yaratımlarını iptal ediyorum.

RaWGaBPOC&PODa9SBaB

Zeynep Alan Sevil Güven