Kaderim için Allah’a teşekkür ediyorum. Bu cümleyi tespih tanelerine dönüştürüp, zihnimde ardı sıra dizdim. Kısa ama uzun hayat hikâyeme baktığımda verildiği sanılan şeylerin aslında sadece taleplerden oluştuğunu gördüm. Peki, ne için talep etmek? Ne istemiştim de ne yaşamıştım.

 Allah’tan beni felaketlerden korumasını istediğimde başıma olmadık felaketler geldi ama son anda hep yırttım. Peki neden güzel güzel yaşamak varken bunu talep ettim? Talep etmek bu dünyaya gelmeyi seçtiğimiz andan itibaren öğrenmek ve/veya deneyimlemek istediğimiz şeyleri yaşayabilmek için kendi zihnimizde oluşturduğumuz sistemli yöntemdir. İster farkında olalım ister olmayalım sistem böyle işler. Talep etmek öğrenmenin en temel adı olmakla birlikte, en fazla idrak gerektiren adımıdır da. Çünkü neyi talep ediyorsak, neyi arıyorsak aslında oyuz. Talep idrak seviyesine bağlı olarak güçlenen bir enerjidir. Allah, Rahman adı itibariyle en büyük öğretmendir. Bu durumda en çok talep eden de – en sevilen – talebedir.

Dualara dikkat! Gerçek olabilirler

Dualar genellikle bir şeylerin yokluğu bilinci ile istemek üzerine kuruludur. Ancak burada talepten değil istemekten bahsediyoruz. Talep ise, gerçek ve içten bir şükürdür. Şimdi ve şu anda hayrımıza olan her şeye sahip olduğumuzu bilerek şükrettiğimizde kâinatların ırmakları ile birlikte akarız. Bize verilen kadar verilmeyen için de Allah’a sonsuz şükrümüzü sunduğumuzda nefsimizden gelen şerlerden çok uzaklara yol alırız. Çünkü hükümdarlık mutlak olan Ruh’a aittir artık. Kâinatlardaki matematiksel sistem itibariyle bir duanın vücut bulması için kombinasyonlara ihtiyaç vardır. Çünkü yasalar herkes için geçerlidir.

Evrensel yasalar herkes için geçerlidir

Hay’at evrensel yasalara ne kadar tâbi ise insan da bu yasalara o kadar tâbidir. Kurallar, kişi ya da olay ayırmaksızın uygulanır. İşte bu kurallar çerçevesinden hepimiz öğreniriz. Öğrenmek derken, aslında hatırlarız. Kâinatlara geliş nedenimize göre deneyimleriz.

Hayr ve şer olmadığı gibi iyi ve kötü de yoktur. Sadece mutlak olan şimdi ve şu an vardır. Hoş onun da varlığı yokluğu tartışılır 🙂

Peki, o zaman neden “acı” çekeriz? Neden gazap korkusundan titreriz? Çünkü bunlar insan versiyonun yarattığı şartlanma yöntemleridir. Böylelikle daha kolay anlayacağımız varsayımından hareketle özgürlüğümüzü ipotek altına alırız. Korkularımız bizi sağlam zincirlerle düşünce tembelliğine bağlar. Oysaki…

Gerçek iman özgürdür

Özgür olmak için “çok güçlü”, “çok zayıf”, “çok marjinal…” gibi sıfatlara gerek yoktur. Özgür olmak için olduğun gibi görünmek ya da göründüğün gibi olmak yeterlidir. Kısacası iş o kadarda basittir aslında. Yani içeriyi ve dışarıyı eşitlemektir. Bu da yürek ister, cesaret ister. Korkulan her ne ise örneğin rızık, ki bu aralar en yaygın, korkulardandır. Rızkının yaratıldığını bilerek güven içinde varlığını onurlandırmak, korkunun varlığına bile imkân vermeyecektir. Çünkü özgürlük ilimden gelir ve ilim imanın koruyucusudur.

Bir indigo bana dedi ki:

2011 yılı zorlu olacak olmasına ama kim ki ışıktan, arınmaktan yana olursa, 2012 onun için esenlik getirecektir. Yukarda bunca yazılanlardan sonra bu nasıl bir bitiş diyenlere minik bir not. “Düşünenler için bunda büyük sırlar vardır.”

Elif Oktav Erdemli