Haydi orucu konuşalım.

Kadim öğretiler, mevsim başlangıçlarında birer hafta derler, ve ben de öyle uyguluyorum.

Ve “oruç tutmak sizin için kesinlikle daha hayırlıdır”, ama bu haliyle değil. İslam’ın başlangıcındaki ilk sünnette, Hz. Muhammed’in ilk önerisinde, ki Sabi pratiğidir, her ay ve sadece 3 gündü.
Hicret’ten sonra Medine’de dönüştü. Önce hicretin 2. yılında, yerel Musevi’lerin pratiği olan Muharrem ayının ilk on günü tutuldu. Sonrası hadislere ve tefsire dayandırıldı.

Bu yüzden Bakara 184’te geçen “sayılı günlerdedir” bölümü çok tartışılmıştır. Sayılı günler “birkaç gün” anlamındayken, bir ay boyunca oruç, diyanete ne zaman girdi, bu hep sorgulanmıştır.
Kuran’da oruç farz. Bakara 185, ve “şehr-i ramazan” kelimesi yüzünden, önceki ayetlerden farklı yorumlanmış. Ay boyunca mı, yeni ayda mı, dolunay mı, bu hiç net değil. Ve bu yüzden aslında zamanı belli değil, bir sürü değişik sünnet var, bu bir.

İki, süresi net değil, bu konuda da bir sürü farklı sünnet var.
Üç, Hz. Ömer, yasak olmasına rağmen, gece eşiyle beraber olunca, ve bunu Hz. Muhammed’e sorunca, bir anda gelen “geceleri eşlerinizle beraber olabilirsiniz” şeklinde bir ayet de (187) var.
Ve zaten, Aleviler bunları farklı yorumluyorlar.

Yani oruç ibadeti çok interaktif gelişmiş. Ve bence İslam’ı daraltan Bakara suresi zaten, aslında sadece Hz. Ömer’in sorularına cevaptır.

Kuran’da oruç, aslında ibadetten çok, bir kefaret süreci. Diğer sure ve ayetlere bakınca, ve yasak olanları yaptığınızda, belli bir süre oruç tutarak günah çıkarıyorsunuz. Ve ibadet bölümünden çok, kendinize vereceğiniz bir ceza gibi.

Oysa ben oruca çok inanıyorum. Bedenin, ruhsal özveriyle rejenere olması şart. Hz. Peygamber, başta her ay 3 gün uygulamış. O da güzel. Ve aslında, mevsimler arasında dolaşan ardışık bir ayın imkansızlığının, yılda bir aya dağıtılması gibi.

İster her pazartesi, sadece elmayla beslenin.
İster carnevale’larda ete ara verin. İster Musevi, ister Alevi oruçları tutun. Beden bunu ister.

En eskisi, ve en yararlısı, mevsim dönüşlerinde çiğ beslenmektir. Bunu Allah’a, ya da doğa anaya saygıyla yapmanız arasında bir fark yoktur. Size verilen bedeni ruhsal saiklerle arındırma niyeti yeterlidir.

Bütün müminlerin, bütün ibadetlerine çok saygım var. Dilerim istedikleri olur. Ama doğru bilgiler, niyetlerimizi de doğrular.

Doğru niyetlerle yapılan, bütün ibadetlere saygı duymakta buluşalım…

Ali Korkut Keskiner