… Bunun üzerine beş çileci arkadaşıyla bugün Geyik Parkı olarak adlandırılan koruluğa yürüdüler. Buraya ulaştıklarında saygıdeğer Budha, daha sonra zamanının bir kısmını geçireceği bu korulukta yüksek bir sedire oturdu ve beş çileci arkadaşına “Dhammacakkappavattana Sutta” olarak bilinen, “Dhamma Çarkını Döndürmeye Başlama” vaazını verdi. Bu, saygıdeğer Budha tarafından verilen ilk vaazdı.

Beş çileci oturduktan ve dikkatlerini kendisine yönlendirdikten sonra Kutsanmış Kişi, 5 çileciye anlatmaya başladı:
“Öte kıyıya (nirvana) ulaşmak isteyen bir kişinin uzak durması gereken iki aşırı uç vardır. Nedir bunlar? Duyuları tatmin etmek uğruna kendini hazza adamak, ki bu kabadır, sıradandır, soylu değildir, herhangi bir kazanç getirmez; diğeri ise kendine eziyet etmektir ki bu da acı vericidir, soylu değildir ve herhangi bir fayda sağlamaz. Tathagata bu iki aşırılıktan da uzak durarak Orta Yol’u fark etmiştir. Bu yol, içgörü ve bilgelik kazandırarak, sakinliğe, doğrudan bilgiye, kişisel uyanışa ve tüm bağlardan özgürleşmeye (nirvana) ulaştırır.

“Acı ilk soylu gerçektir bikhular (keşişler): Doğum acı vericidir, yaşlanma acı vericidir, ölüm acı vericidir; keder, üzüntü, feryat, endişe, umutsuzluk acı vericidir; sevmediğinle bir arada olmak, sevdiğinden ayrılmak, istediğini elde edememek acı vericidir. Kısacası beş kurguya tutunmak acı vericidir.
“Acının kaynağı olan soylu gerçek şudur bikhular: varolmaya çalışmanın neden olduğu arzu ve ona eşlik eden tutku, şimdi şunun, şimdi bunun tadını çıkarmak; kısacası duyusal hazları arzulamak, varolmayı arzulamak, yok olmayı arzulamak.

“Acının sona ermesini anlatan soylu gerçek şudur bikhular: Arzuların, kendilerinden geriye tek bir iz bile bırakmadan sonlanması ve ortadan kalkması, arzuları bırakmak, onlardan vazgeçmek ve tek bir arzuya bile tutunmamaktır.

“Ve işte Tathagata tarafından farkına varılan, içgörü ve bilgi üreterek, huzura, doğrudan deneyime, kişinin kendi kendini uyandırmasına ve tümüyle özgürleşmesine ulaştıran Sekiz Basamaklı Soylu Yol, acının sonlanmasına ulaştıran yöntemi açıklayan soylu gerçektir: ehil anlayış, ehil düşünce, ehil konuşma, ehil eylem, ehil yaşam, ehil çaba, ehil farkındalık, ehil konsantrasyon.

“Bikhular, o zaman bu Dört Soylu Gerçek ile ilgili bilgim ve anlayışım henüz tümüyle berrak olmadığından, tüm dünyaya, tanrılara ve māralara, tüm varoluş boyutlarındaki varlıklara, anlayışımın tam ve eksiksiz olduğunu ve mükemmel uyanışa ve aydınlanmaya ulaştığımı beyan etmedim.

“Ancak, bikhular, dört soylu gerçek ile ilgili bilgim ve anlayışım tümüyle berrak hale geldiğinde, tüm dünyaya, tanrılara ve māralara, tüm varoluş boyutlarındaki varlıklara, anlayışımın tam ve eksiksiz olduğunu ve mükemmel uyanışa ve aydınlanmaya ulaştığımı beyan ettim.

“İçimde bilgi ve sezgi doğdu. Zihnim, engellenemez bir özgürlüğe ulaştı; bu son doğumdu ve bundan sonra bir daha doğmayacaktım.

Kutsanmış Kişi bunları söylerken beş bikhunun kâlpleri Kutsanmış Kişinin sözleriyle mutlu oldu.
Bu sözlerle birlikte, tutkulardan arınmış bir görüşe sahip Saygıdeğer Kondanna Hakikat’e uyanıverdi. İçinde tam bir bilme haliyle, adeta kendi kendine konuşur gibi şu sözleri söyledi: “Doğasında varolmak olan her şeyin doğasında sona ermek de vardı.”

Böylece Dharma Çarkı dönmeye başladı. Kutsanmış Kişi, Dharma Çarkı’nı harekete geçirdiğinde, kutsal varlıklar bir ağızdan seslendiler: “Eşsiz Dharma Çarkı, Kutsanmış Kişi tarafından İsipitana’da, Benares yakınındaki Geyik Parkı’nda harekete geçirildi ve evrendeki hiçbir keşiş, brahmin, tanrı, māra, brahma ya da bir başka varlık onun dönmesini (öğretinin dünyaya yayılmasını) durduramaz.”
O anda, bir şimşek çakması kadar kısacık bir zamanda, Dharma Çarkı’nın harekete geçmesiyle Brahma Dünyası ve on bin dünyadan oluşan tüm evren sistemi bir depremle sarsıldı. Tüm tanrıların üzerine ve ötesinde sınırsız ve yüce bir ışık dünya üzerine yayıldı.

Bunun üzerine Kutsanmış Kişi konuştu: “Gerçekten de Kondanna anladı; artık Kondanna da biliyor!”
Böylece, Saygıdeğer Kondanna, Bilge Kondanna olarak adlandırıldı.
Dhamma Çarkı’nı Döndürme sutrası bize çok değerli bir şeyi anlama fırsatı sağlamaktadır. Saygıdeğer Kondanna’yı uyanmaya ulaştıran bilgi son derece basittir: “Doğasında var olmak olan her şeyin doğasında sona ermek de vardır.” Bunu başka kelimelerle ifade etmemiz gerekirse, Saygıdeğer Kondanna, doğan her şeyin ölmek zorunda, var olan her şeyin yok olmak zorunda olduğunu fark etmiştir. Bu farkındalık onu uyanışa ulaştırmıştır. Bu bilgi şu an bu kitabı okumakta olan okuyucu için anlaşılması zor bir bilgiye benzememektedir. Eminim ki bu kitabın okuyucusu, doğan her şeyin ölmek zorunda olduğunu ya da var olan her şeyin yok olmak zorunda olduğunu biliyordur. Bununla birlikte bu bilgi büyük olasılıkla okuyucuda bir uyanışa neden olmamakta, Nirvana’ya uyanmasını sağlamamaktadır.

Peki ama Saygıdeğer Kondanna’nın bizlerin de bildiğimiz bu basit gerçeğe uyanarak Hakikat’e varmasını sağlayan şey nedir? Bunun sebebi O’nun gözünde bizimkine oranla daha az toz olmasıdır. Aydınlanma zor değildir. Nirvana uzakta değildir. Uyanma olasılığı da Nirvana da her an burada ve bu andadır. Her günkü yaşantımız ile Nirvana yaşantısı arasında bir fark yoktur. Bu sebeple de bir insanı uyanışa ulaştıracak anlayışın göksel, ilahi ya da daha önceden hiç işitilmemiş tuhaf şeylerden oluşması gerekmemektedir. Tam tersine bir insanı uyanışa ulaştıran sezgisel bilgi çoğunlukla zaten bildiği bir şeyin Hakikatine uyanmasından oluşmaktadır; tıpkı Saygıdeğer Kondanna’nın örneğinde olduğu gibi.

İşte bu sebeple, uyanma olasılığı burada ve bu anda, her an her yerde olsa da bu olasılığı yakalayabilmek için gözümüzde az toz olması gerekmektedir. Bunun farkına varan Büyük Öğretmen Saygıdeğer Budha, bizlere ilk olarak gözümüzdeki tozu temizlememizi tavsiye etmektedir. Eğer gözümüzdeki toz temizlenebilirse, o zaman Hakikat’e uyanmak zor olmayacaktır.

Cem Şen

1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı. Aynı yıl çalışmalarını tümüyle Taocu çalışmalara yönlendirdi. Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı Taocu sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. 1991 yılında Dharma Yayınları’nı ve ardından 2003 yılında bu yayınevinden ayrılarak Klan Yayınları’nı kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.