Birbirinden bağımsız gibi görünen ama bir an için dikkatle bakıldığında güçlü bir bağlantısı olduğunu fark ettiğiniz ‘anlamlı tesadüfler’iniz olmuştur mutlaka.

Sözlük karşılığını ‘Şans eseri değerli birşeyler keşfetme yeteneği’ olarak bulabileceğiniz Serendipity kavramının ‘Anlamlı Tesadüfler’ başlığı altında yer alması gerektiğini düşünüyorum.

Yıllar önce tesadüfen(!) bu kavramla aynı ismi taşıyan bir film izlemiştim; Serendipity (2001, ABD yapımı). Tesadüf bu ya, o zamanlar ilgilendiğim ve izlerini takip ettiğim ‘eşzamanlılık’ konusuyla örtüşen bir filmdi. Romantik bir tema içerisinde, ‘ruh eşi’ ya da ‘ruh ikizi’ kavramlarını ‘ideal aşk’ formatında izleyici karşısına çıkartıyordu bu güzel film. İzledim, keyif aldım, hafızamın uzak bir köşesine atıverdim.

Geçen haftaya kadar…

Gecikmiş bir bahar temizliği yapıyordum dolabımda. Artık kullanılmayan eşyaları ayırıp ihtiyaç duyabilecek kişilere vermek üzere bir yere ayırıyor; kıştan kalma kazak, atkı, mont, palto vb. giyecek ve aksesuarları daha az elimin altında olan bir dolaba alıyor, artık kullanım süresi dolmuş eşyaları da emekliye ayırıyordum. Bir palto, bir kazak, bir şal, derken teki olmayan bir eldiven ve teki olmayan bir eldiven daha… Birer çift olması gereken eldivenlerin sadece tekleri vardı ve diğer tekleri yoktu. Düzenli ve titiz bir Başak kadını olarak eşya kaybetmek, çift olan şeylerin tekini bulamamak, eşyaları rastgele yerlere koymak gibi alışkanlıklarım yoktur. Bu nedenle teki kayıp eldivenler konusunda biraz söylendim, biraz huysuzlandım, bir yerlerden çıkacakları umuduyla eldiven teklerini bir kenara ayırdım. Temizlik ve düzenleme işlerime devam ettim…

Ertesi gün sevgili dostum Selin, ‘Hadi bir film seyredelim’ dedi. ‘ Gerçi ben bu filmi izledim ama çok hoş bir romantik komedidir, sen seversin’ diye ekledi. Koltuklarda en rahat pozisyonlarımızı aldık, ışıkları ayarladık, içecek ve çerezlerimizi hazırladık…

Film başladı…

Noel’den hemen önce New York’ta, Bloomingdale’de kalan son bir çift kaşmir eldiveni aynı anda satın almak isteyen Sara ve Jonathan’ın bu vesileyle tanışmalarıyla açıldı film. Eldivenlerin kimin olacağına karar vermek için Serendipity ismindeki küçük kafeye gittiler. Ardından Central Park’ta paten kaydılar. Gece yıldızları seyrettiler ve Kraliçe Takımyıldızı’nın, Sara’nın çilleriyle aynı desene sahip olduğunu farkettiler. Sara, anlamlı tesadüflere inanan bir kızdı. Eldiven, cafe, yıldızlar, çiller ve elbette muhteşem akıcılıktaki doğal iletişimleri bu anlamlı tesadüflerdendi. Sara’dan çok hoşlanan Jonathan, yeniden görüşebilmeleri için telefon numarasını almak istediği bu hoş kadının adını dahi bilmediğini fark etti. İsmini ve telefon numarasını almak için harekete geçtiğinde Sara telefon numarasını bir kağıda yazarak Jonathan’a uzattı. Ani bir rüzgar, telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı alıp götürdü Sara’nın Jonathan’a uzanan parmaklarının arasından. Sara’nın aydınlık ve neşeyle gülümseyen yüzündeki parlak gözleri soldu, yüzündeki gülücük de rüzgarla uçtu gitti. ‘Serendipity’ yine iş başındaydı. Demek ki henüz ‘onların zamanı’ değildi. Jonathan’ın ısrarı ve yaşadığı inanılmaz deneyimin etkisiyle bir karar verdi Sara. Serendipity’e bırakacaklardı akışı…

Sara, Jonathan’ın telefon numarasını beş dolarlık bir banknota yazmasını istedi, parayı aldı, hızla karşı kaldırıma geçti ve parayı sokak satıcısına verdi. Kendi telefon numarasını da ”Love In The Time Of Cholera” isimli bir kitabın içine yazarak ertesi gün bir kitapçıya bırakacağını söyledi…

Ardından Hızla uzaklaştı.

Eğer kader tekrar karşılaşmalarını isterse, kitap Jonathan’ı, para da Sara’yı bulacaktı…

Serendipity…

Film bitti. Bu defa çok etkilendim. Eve döndüm, eşime bu leziz filmden bahsettim. Malum, ruhsal yönü güçlü bir filmdi bu ve spirituel eserler ortak ilgi alanımızdı. Bu duygusal ve ruhsal filmi kendisiyle yeniden izlemeyi teklif ettim. ‘İyi de hayatım, bu film aylardır bizim arşivimizde duruyor ve ne zaman film seçiyor olsak sen bunu hep es geçtin’ demez mi!? Buyrun bakalım!..

Kafamda şimşekler çaktı! Resmen bir sinema filminin flash back sahnelerini izliyor gibi oldum! Teklerini bulamadığım eldivenler, ardından Serendipity, derken yıllar önce bu filmi izlediğim gün, o gün neler düşündüğüm, sonrasında neler hissettiğim…

Uzun uzadıya detaylar anlatmayacağım bu geçmiş ‘eşzamanlılık’larıyla ilgili. Ama birkaç ipucu paylaşmak keyifli olacak:

Sevgili editörüm Hasan’la 11 yıl önce tanışmam, bir ‘anlamlı tesadüfler’ silsilesiyle gerçekleşmişti. 2000’li yılların başında, Türkiye’deki en güçlü spirituel iletişim tabanlarından biri olan sonsuzlukötesi mail grubuna dahil oluşum böylelikle başlamıştı. Yazarı olmaktan kıvanç duyduğum derKİ’nin temellerinin atıldığı bu mail grubunda, sevgili eşim Koray’la ve sevgili dostum Selin’le tanıştım. Şifacılık ve eğitmenlik konularında derin bilgilerini ve tecrübelerini paylaşarak beni yetiştiren, şifacı ve öğretmen olmam konusunda her türlü desteği veren ve bilgiyi aktaran saygıdeğer öğretmenlerim, dostlarım Zeynep Sevil Güven ve Gülüm Omay ile yine aynı mail grubu aracılığıyla yolum kesişti. Sonsuzlukötesi ile başlayan ve derKİ ile devam eden yolculuğum, başka başka ‘eşzamanlılıklar’la pek çok başka değerli arkadaşımla yolumu kesiştirdi. Biraz dikkat ettiğimde, farklı çevrelerde farklı zamanlarda tanıştığım pek çok insanın, bu mail grubu ve dergi içerisinde yer alan insanlarla yakın bir şekilde bağlantılı olduğunu gördüm.

Elbette ki bu yakınlıklar başka güzel tanışıklıkları beraberinde getirdi…

Kimi zaman ‘güzel olmayanları’ da…

Otobüs duraklarında, navigasyon cihazlarında ya da şehir rehberlerinde ‘Şimdi Buradasınız!’ ibareli yer bildirme işaretleri vardır, bilirsiniz. Eşzamanlılık kavramı, bir başka deyişle anlamlı tesadüfler, yani Serendipity, ruhsal yolculuğumuzda bize ‘Şimdi Buradasınız!’ diyen ibareleridir. Hayata, deneyimlerimize hatta kimi zaman an’lara biraz dikkatle baktığımızda bu işaretleri görebilir, ‘işaret ettiklerini’ okuyabiliriz.

Onlar kimi zaman akışta olduğumuzu, kimi zaman da o akışa direndiğimizi gösterir.

Her şeyin bir plan içerisinde düzenlenmiş olduğunu da o plana duygu ve düşüncelerimizle yön verebildiğimizi de hissettirir.

Her biri anlamlıdır, her biri tesadüftür, her biri kaderdir.

Tamamı, horoskoptaki kusursuz geometrik açılardır.

Bilgece tasarlanmış Tarot kartlarının her birisidir.

Berrak kristal taşların her bir rengidir.

Onlar karmik bağlarımız, ruhsal potansiyellerimiz, kişilik yansımalarımızdır.

Unvanlarımız, niteliklerimiz, kırılma noktalarımız, yeniden yapılanma virajlarımızdır.

Serendipity, hayat yolu haritalarımızda nirengi noktalarının toplamıdır.

Hayat memat meselelerine kafamı fazlaca takıp bir hayli huzursuzlandığım, zihnimi toparlamak, enerjimi tazelemek için dolap temizliğine giriştiğim bir günün sonrasında yeniden kendini hatırlatan ‘Serendipity’, yine anlamlı bir tesadüfle göz kırptı bu gece bana. Bambaşka bir yazı yazmak üzere bilgisayarımın başına oturmadan önce bir eşyayı aramak için açtığım bir çekmecede teki olmayan iki eldiven buldum.

Benim ve Koray’ın, tekleri kayıp olan eldivenlerimizin o kayıp eşlerini…

‘Şaka yapıyor olmalısın’ diyerek sitemkar bir gülümseyişle seslendim O’na.

‘Unutuyorsun zaman zaman ama…’

‘Şimdi!’ ‘Buradasın!’ dedi bana…

Banu Nirun