Yıllardır aklımda bir hayal dolanır durur: Ah derim, şöyle yakalanması zor bir hacker olacaktım; elimde de gizli hükümet belgeleri bulunacaktı; bu belgeleri yayınlar ortalığı birbirine katardım. Böylece Dünya’da gizli saklı işleri biraz da olsun aralar; hükümetlerin daha belli güç odaklarına değil de, gerçekten halklarına hizmet etmelerine katkım olurdu.. . Benim ve muhtemelen dünya çevresinden birçok kişinin de düşündüğü bir durumu, Wikileaks sitesi gerçekleştirdi. Wikileaks’in yayınladığı ABD Büyükelçilikleri belgeleri, dünyayı uzun süre oyalayacak ve birçok değişimi de tetikleyecek diye düşünüyorum; ama ben olayın farklı bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum.

derKi’yi yayınladığım 2004’ten beri bana en çok sorulan soru şudur: derKi’nin basılı hali var mı; yoksa ne zaman çıkacak? Ben de ısrarla şunu söyledim ki: derKi, internet üzerinden yayınlanacak ve baskılı aylık yayını hiçbir zaman çıkmayacak olan bir dergidir. Basılı bir dergi oluşturmak çok zor bir iştir; oturur günlerce tasarımını yaparsınız, matbaası vardır, bir sürü masrafı vardır vs. Cillop gibi bir yayın oluştursanız bile, dağıtım problemiyle karşılaşırsınız bu sefer; hele de arkanızda büyük bir yayın grubu da yoksa az bir çevreye satış yapar, o güzelim dergilerin elinizde patladığını görürsünüz. 2005 civarında “Neden derKi basılı çıkmayacak?” sorusuna verdiğim yanıt buydu. Şimdi 2010’a geldik ve artık mevcut popüler basılı dergilerin bile yavaş yavaş son nefeslerine yaklaştıklarını görüyoruz. Tirajlar yerlerde sürünüyor; en güzel haberleri yapsalar bile, dergiler belli bir satış oranının üzerine çıkamıyor. Playboy gibi efsanevi dergiler bile artık topu atmanın eşiğinde. Çünkü internet teknolojisi, basılı materyali devirmeye başladı; nitekim birçok medya kuruluşu da yayınlarımızı internete nasıl taşırızın hesabını yapıyor.

Internet denildiğinde MSN, chat, oyun, webcam… gibi kavramların önde geldiği canım Türkiye’mde; internet üzerinde dergi sahibi olmanın, herhangi bir logo-melodi sitesi sahibi olmaktan çok farkı yoktu saygınlık açısından. Ben kendime gelen tepkilerden biliyorum bunu. Basılı bir eseriniz olunca gözler büyürken, “internet üzerinde dergimiz var işte bir sürü yazar arkadaşlar birlikte çıkarıyoruz” dediğinizde, yüz ifadesi “Aman canım, benim oğlan da arkadaşlarıyla site kurmuş, bunda ne var” ile aynı oluyordu. Ee haklılardı da hani bu tepkiyi verenler, çünkü basılı dergiyi herkes çıkartamazdı; ama her isteyen internet sitesi kurabilirdi. Gerçi ilerleyen yıllar, görüşleri internet lehine değiştiriyordu, ama halen internet, kitle iletişim araçları saygınlığı sıralamasında daha “hafif” algılanıyordu. İşte Wikileaks olayı bu noktada bir doruk noktası oldu. Benim 64 yaşındaki anam bile gelip bana, “Ne diyon bu Wikileaks olayına?” diye soruyorsa, Mersin minibüslerinde bu konunun konuşulduğunu duyuyorsam ve tabii ki tüm Dünya medyası, Wikileaks ile yatıp kalkıyorsa… İnternet bir iletişim aracı olarak bayrağını dikmiştir, arkadaş!

Evet, tabii ki kağıdın dijitale dönüşümü zaman alacak; sorsanız halen birçok kişi “kitabı eline alacaksın, onu  hissedeceksin” duygusu içinde; ama zaman içinde e-kitapların, kağıda basılı kitapları devirmeye başlayacağı gün gibi aşikar. Herşeyimiz dijitale devşirilecek gün geçtikçe. (Bu noktada en önemli sıkıntının bu verilerin koruması aşaması olduğu düşüncemi yineleyim, daha önce “E-Kitap Devri Başladı da…” başlıklı yazıda bunun altını çizmiştim.) Umarım bu dönüşüm, insanlığın katkısına olur.

Gelelim Wikileaks’in dünya üzerinde yaratacağı dönüşüme. Açıkçası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, bu olayın dünya tarihi için bir milat olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar belgelerin kimin temin ettiği, neden ABD ve İsrail aleyhine hiçbir sorun yaratmadığı, site sahibinin gerçek amacı, finansmanı kimin sağladığı… gibi konular karanlık olsa da; bu hareket, muhtemel başka girişimlerin önünü açabilmesi açısından çok önemlidir. Baksanıza, bir gezegen dolusu insan, kendini bir anda çok merak ettiği bir film yıldızının yatak odasına girmiş de bir de o yıldızı iş üstünde yakalamış gibi hissediyor. Minibüsteki adam bile kırk yıllık diplomat havasına girmişse, bu önemli bir adımdır.

İşin ruhsal boyutuna bakarsak, Dünya gezegeninde “ayrılık” illüzyonunu yaratan en önemli davranışın: gizleme, saklama olduğunu görürüz. Niye saklarsınız? Çünkü “diğeri”nin bilmesini istemezsiniz. Niye “diğeri”nin bilmesini istemezsiniz? Çünkü size zarar vermesinden veya bu bilgiyi kullanarak size üstünlük sağlamasından korkarsınız. Temelinde “diğeri”nin olduğu bir durum da “ayrılık” illuzyonunu güçlendirir. Sanırım Ramtha’nın “Gelecek Günler” kitabında yazıyordu: “Dünya’da tüm gizli saklı bilgiler açıklansın, gizli saklı hiçbir şey kalmasın, herşey şeffaf olsun; görün bakalım dünyada savaş, karmaşa, ayrılık kalıyor mu?” Evet, belki ilk başlarda karmaşa olur, ama sonraki nesiller böyle yaşamaya alıştıklarında, dünya realitesi değişime uğrar. İşte Wikileaks, böyle bir realitenin ilk adımı oldu belki de ve umarım burada açılan delik daha da genişler ve dünya realitesinde “gizlilik” yavaş yavaş kalkar ortadan. Tabii en önemlisi, ruhlarımızdaki “gizlilik”lerden kurtulmamız da hani. Dünya realitesi  değişirse, bunun tümdengelimden bizlere de yansıması olur diye düşünüyorum; her ne kadar her zaman tümevarımı yani bizlerin bireysel gelişimlerinin dünyaya yansıdığını ve onu etkilediğini düşünsemde. Belki böyle bir ayrımı düşünerek ben bir yanlış yapıyorum; sonuçta bizler dünya realitesini, dünya realitesi de dönüp yine bizi etkiliyordur. 

Bu yazıyı yazmadan önceki gece sevgili Burak Eldem’le durum değerlendirmesini yapıyorduk olan bitenin ve dedi ki: “Dünya, gittikçe 2012 formuna girmeye başladı. Wikileaks olayın siyasi yönü; bir yandan doğa sapıttı, volkanlar patlayıp duruyor, bir sürü sıradışı şey oluyor.” Ben de ekleme yaptım: “Çok yakında uzaylılarla da tanışmaya hazır olalım, bunun da yolu yapılıyor gibi hani. Gerçi ne zamana olur bilemiyorum ama MEB ingilizce ders kitabında bile Türk’ün uzaylıyla azığını paylaşıp, horon tepmesi gösteriliyorsa, çok da uzak bir gelecek olmasa gerek.” Dünya’nın tahmin edemeyeceğimiz hızla değişip dönüşmesine hazır olmamız gerekiyor sanırım. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı dönemler yaklaşıyor gibi görünüyor. Umarım tüm gezegen, insanlar ve sonraki nesiller için hayırlı olur bu değişimler…

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...