Onlar;
Bir zamanlar otel odalarının kapısında bekleyen sayısız kızın bir gecelik kahramanları,
Amerika’da, Hells Angels’in ikonu, konserlerin prensi cool Mick Jagger’ı,
karizmatik gitarcı Mick’in kankası Keith’i Richards’ı,
kısaca onlar 20 ve 21. yüzyılın bir rock’n roll fenomeni…

 

Rolling Stones’u en tanımıyorum diyenler bile, yalar gibi dışarı çıkmış kırmızı dilli kalın dudak sembolünü ve  zaman zaman filmlere, reklamlara serpiştirilmiş müziklerini az ya da çok bilir. Dile kolay yaklaşık 40 yıllık bir kariyer!

Son zamanlarda haklarında oldukça yaşlandıklarına ve artık konser vermemeleri gerektiğine dair acımasız söylentiler çıksa da Rolling Stones’un verdiği ropörtajlar ve diğer ülkelerdeki konser sonrası yorumları bu grupta daha çok iş olduğunu gösteriyordu.

Kısaca bu rock’n roll grubunu sevsek de sevmesek de konserine gidilmesi farz olmuştu!

Biletleri satışa çıktıkları ilk günden aldık (Feyza’nın notu: Hos Nalan konser gününü unuttu, bir gün önce tesadüfen öğrendi.).  Aslen ikimizde Rolling Stones hayranıyız diyemeyiz. Para verip Rolling stones albümüne sahip olmamamışızdır. Ama bu Rolling Stones konserine gitmemek için iyi bir bahane değil. ( Nalan’ın notu: Feyza’nın eşi Steven, Rolling Stones hayranı, en azından biri dersini çalışmış.)

Yaklaşık 65 bin bilet satılmıştı ve en düşük fiyatın $ 100 dolar olduğu bir konserdi. İnanmayacaksınız,

$ 100 bilete- ki yaklaşık 40 bin kişiye satılmış- stadyumun en arkasındaki çimenlik tepe verilmişti.

On tarafta ise sandalyeler daha çok ödeyebilen ($350 kadar) izleyiciler için kurulmuştu. Mick Jagger’in

bu duruma dayanamayıp dediği gibi “life is not fair”!!! (Hayat adaletli değil)

Bu düzenlemeye kızdıksa da yapacak bir şey yoktu. Rolling Stones iyi çalışan bir şirket gibi karşımızda duruyordu.  Şovları, ekipmanı her şeyi pahalıydı. Bir ara konserin ortalarında büyük sahneden bir parça ayrılıp, üzerinde dört Rolling Stones elemanıyla stadyumun ortasına kadar 50 metre kadar geldi! Sonra Mick Jagger ipekli bluzlar giyiyordu, hepsine para lazımdı vs vs anlayacağınız hak verdik. Ayrıca Mick Jagger yeter ki seksi görünsün- öyle dans etsin diye biz yüzer dolar vermeye razıydık pozisyonuna düştük.

Oysa daha sonra öğrendiğimize göre stadyum gerçekten de konser için fazla açgözlü ve adaletsiz düzenlenmişti. Pek çok insan da şikayet etmişti.

Malesef organizatörler “Rolling Stones hayranları iyice yaşlanıyor, konser ortamlarının nasıl olduğunu unutmuşlar” diye pişkin ve terbiyesiz bir yanıt vermişti. Halbuki konserin en güzel yani büyükbabasıyla konsere gelen gençleri de görmek, en az üç kuşağın bir noktada kucaklaşmasına şahit olmaktı.

On grup olarak Nickelback çıktı. Pek bir şey anlamadık, birkaç şarkısını radyoda duyduğumuzdan bir iki yerde kafa sallayabildik. Ama bir balad, bir hard, bir balad, bir hard! Aaa bizim de canımızı sıktı yani.

Bitti, çok sevindik!

Ve Rolling Stones konseri ; Dev akranda kıpkırmızı kocaman seksi dudak arasıra dilini çıkartıyordu ardından havai fişekler patladı ve açılış şarkısı ” Jumpin Jack Flash” ile hepimiz ayaktaydık, çığlık atıyor, zıplıyorduk. Kendimizdeki bu fanatik enerjiye şaşırmadık değil.

Ağlasak mı gülsek mi! Sahnede bir karınca gibi görünüyorlardı! Öyle ki bütün konseri arkadaki dev ekrandan izlemek zorunda kaldık. Rolling Stones, en son bir greatest hits ve konser albümü çıkarmış ve bir süre yeni bir albüm çıkarmamıştı. Geçen yıl “A Bigger Bang” adlı albümü çıkardılar ve dünya turunda bu albümün promosyonunu yapıyorlardı. Aralara yeni albümlerinden; Rough Justice, Oh No Not You Again, Thiş Place Is Empty şarkılarını serpiştirdiler ama herkes eski şarkıları dinlemek istiyordu.

Oysa “It’ş Only Rock’n Roll, Paint It Black, Start Me Up, Symphaty for the Devil” şarkılarında konserin enerjisi inanılmaz yükseldi. “Satisfaction” ı konserin sonunda çaldıklarında ise cidden de doruk noktasındaydılar. Ama biz bir türlü doyuma ulaşamıyorduk, daha çok, bir daha, arsızca ve delicesine Rolling Stones istiyorduk! O nedenle seyirciyi kırmayıp iki şarkı için geri döndüler. Ve You Can’t Always Get What You Want , Brown Sugar şarkıları ile konseri bitirdiler. Havai fişekler patladı ve Rolling Stones sahneyi terk etti. Toplam 20 şarkı çaldılar ve konser arasız tam iki saat sürdü. Her açıdan inanılmaz rüya gibi bir performanstı.

Konserin en göze batan karizmatik şarkıcısı 62 yaşındaki Mick Jagger’in performansı inanılmazdı. Oradan oraya koştururken bir yandan sesini kaybetmeden şarkı söyleyebilmesi, insana “acaba ne kullanıyor?” diye düşündürtmüyor değil. Ancak tabii Mick’in içindeki bu enerji, her gün uyguladığı sistemli fitness programı ve saatlerce ses egzersizi ve vokal derslerini yapmasıyla mümkün oluyor.

Rolling Stones’un en karakter adamı Keith içinse, sigarayı bırakma zamanı gelmiş gibi görünüyor, programda söylediği iki şarkının performansında  biraz git geller yaşadı. Aralardaki konuşmasını ise kimse anlamadı.

Genel olarak görülmeye değer, unutulmaz bir konser ve performanstı. Bir an bile gittiğimize pişman olmadık.  Bu yaş kavramını unutmuş dedeler, bize: Rock’n Roll’un kuralı yok! dedirtmeyi başardı.

Her ne kadar, bazı çevrelerce Rock’n Roll seks ve uyuşturucudan ibaret gibi görülse de, bu iş hem bir disiplin, çok çalışma hem de ruh ve beraber üretebilme ısı.

Genç Rock gruplarının bu dedelerden öğrenmesi gereken çok şey var.

Konuk Yazar