KASDAV Liseler Arası Müzik Yarışması’nın bu yıl dokuzuncusu yapılıyordu. 24-25-26 Mart tarihlerindeki organizasyonda bu günlerde Bostancı Gösteri Merkezi’nde çeşitli illerden gelen 100’e yakın okul yarışıyor, 8 Nisan’daki final gününde ise bu zorlu yarışmada dereceye giren okullar belirlenecekti. Ben de 25 Mart günü yapılacak olan eleme yarışmasında jüri üyesi olarak davet edildim. Yarışmanın sonrasında bütün hevesim kursağımda kaldı. Yoo organizasyon çok iyiydi. Sponsorlar, (Blendax, Alem Fm, Chica, Orkid, Levi’s, GreenPark, elmax, New Wave, vs) ortam, herşey dört dörtlüktü. Konu başka… Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayıyla yapılan bu dört dörtlük yarışma liselilerin müzik beğenisinin aynası ise aynada gördüklerim müzik adına, liseliler adına ve lise eğitimcileri adına endişe vericiydi…

 

Altın Güvercin Şarkı Yarışması gibi müzik sektörüne birçok yıldız kazandırmış köklü yarışmaların bile artık yapılamadığı bu yıllarda KASDAV Liseler Arası Müzik Yarışması’nın başarıyla 9 yıldır devam etmesi sektöre kazandıracakları adına umut verici, alkış tutulacak bir etkinliktir. Hatta Kadıköy Belediyesi ve  END Production’un, Serhat Hacıpaşalıoğlu’nun bu organizasyonu yıllardır büyük başarıyla gerçekleştirmesi de yürekten alkışlanacak bir durumdur zira bildiğim kadarıyla bu yarışma şu anda hala hayatta olan tek gelenekselleşmiş büyük müzik yarışmasıdır. Türkiye çapında ise bildiğim kadarıyla tek liseler arası müzik yarışması. Ayrıca bu yarışmanın ödülleri hiç de küçümsenecek gibi değil, oldukça büyk ödüller var. Mesela en iyi solist, en iyi yorum, en iyi sahne performansı, enstrumanist ve ilk üçe verilecek ödüller bir yana,  bu yarışmada “Barış Manço Beste Ödülü” de veriliyor. Ayrıca bu yarışmanın birincisi Türkiye’yi 9 Nisan’da Dünya Liseler Arası Müzik Yarışması “Stars of Tomorrow” da temsil edecek. Ayrıca en iyi kız ve erkek solist birincileri Türkiye’yi temsil etmek üzere Beyaz Rusya ve Litvanya’daki iki ayrı uluslararası şarkı yarışmasına gönderiliyorlar. Böylesine bir organizasyonda yer alacak şarkı ve şarkıcıları, gencecik pırıl pırıl müziksever yetenekli liselileri zevkle ve gururla izleyeceğimi düşünürken bu gençlerin gerçekten pırıl pırıl olmaları dışında liselilerin müzik eğilimleri adına gördüğüm manzara benim için tam bir hayal kırıklığı oldu.

Daha önce ben de gerek Türkiye’deki şarkı yarışmalarında gerekse yurtdışında Türkiye’yi temsilen katıldığım şarkı yarışmalarında 12 tane ödül almış birisi olarak bu gençlerden beklentilerimi kendi yarışma tecrübelerimden ve deneyimlerimden yola çıkarak değerlendirecektim. Ama malesef KASDAV’a katılan liselerin performanslarından çok müziğe bakış açıları beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.

Yarışmadaki liselerin büyük bir bölümünün seçtiği şarkılar Heavy Metal’in “en heavy” örnekleriydi. Seçtikleri şarkılardaki sözlerin içeriği “ölüm, bunalım, nefret” ve hatta bazıları “şeytani, bunalım” içerikli şarkılardı.  Abartısız söylüyorum, okulların büyük bir çoğunluğu bu tarz ağır metal şarkılarla katılmıştı yarışmaya. Bir de işin içine enstrumanların müzik adına hiçbir nüansı bulunmayan kirlilikte kullanılması girince hayretler içinde bu kaosu dinlemek işkenceye dönüşmüştü. Beni esas şaşırtan şey bu okullarda verilen müzik eğitiminin içeriğinin niteliğiydi. Bir okul Türkiye genelinde bir şarkı yarışmasına kendilerini temsilen bir müzik grubu gönderiyorsa seslendirecekleri şarkıların içeriği hakkında bu okulların müzik öğretmenleri bu kadar duyarsız bu kadar vurdumduymaz olabilir mi merak ediyorum doğrusu. Diyelim ki öğretmenlerimiz bu tip şarkılarla kendi okullarının temsil edilmesine birşey demiyorlar ama okulları adına böyle bir yarışmaya katılırken bu tip şarkıların yurtdışında Türkiye’yi temsil edebileceğini bir okulun eğitimli müzik öğretmeni nasıl düşünebilir? Nasıl onay verebilir?

O kadar hayretler içindeyim ki hemen yarışmadaki bu şarkılardan bir örnek verelim;

Beşiktaş ATATÜRK Anadolu Lisesi’nin yarışmaya katılmak için seçtiği şarkı “Probot” un “Centuries of Sin” isimli eseri(!). Grup elemanlarından birinin simsiyah T’shirt’ünün üzerinde kocaman “DEATH!” yazıyordu. (Metal söyleyen böyle bir müzik grubu vardı) Atatürk’ün ismini taşıyan, Beşiktaş’ın güzide bir lisesi, bir Anadolu Lisesi’nin seçtiği şarkının sözleri de şu şekilde:

Centuries of Sin

Survivor – warrior prince
Psychopath – making difference
Archangel – bleed crimson skies
New danger – innocence lies

Falling calling – the diabolical
Open wide the gates and yell
Screaming dreaming – the dark and damnable!
But you just never can tell
Feeding needing – the undestroyable
Roll up the show begins
Blinding grinding – the undeniable
The centuries of sin!

Supplier – medical child!
Sycophant – restless and wild
Illusions – a timeless place
Sadistic – right in your face

Expressionless faces in silhouette stance
Leading the way through the death of a dance
Howling in harmony hostile in key
Out on teh plains of indulgence we breed
Screams in the night from a chorus of fear
Hiding in corners the drunken one leers
Sepreate and down faking all in disgrace
Now is the time to ask questions of faith

The diabolical !
The dark and damnable!
The undestroyable
Centuries of sin!

Tercüme etmeye gerek var mı bilmiyorum… Bir şarkı düşünün ki Liseler Ararsı Müzik Yarışması’na katılıyorsunuz, birinci olmak için ve okulunuzu temsilen katılıyorsunuz, birinci olursanız uluslararası bir platformda bir müzik yarışmasında ülkenizi temsil edeceksiniz, ayrıca ödüller arasında Barış Manço ödülü gibi ağırlığı olan bir önemli ödül de var… Ve sizin böyle bir yarışmada bu başarıları almak niyetiyle söylediğiniz şarkının sözleri “psikopat, sadizm, ölümün dansı, karanlık ve lanetli, şeytani kapıların ardına kadar açılması, uyuşturucu tedarikçisi, gecenin karanlığındaki korku korosunun çığlıkları, ulumak”, ve benzeri karanlık ifadelerden oluşuyor… Bir lise talebesinin model alması gereken melodiler ve şarkılar, bunlar mı olmalıydı, böyle bir yarışmada seçilecek şarkıların anlattığı şeyler bunlar mı olmalıdır diye bir endişeye kapıldım.. Gerçi bu şarkılarda melodi de yoktu… Solistler malum şarkıları gırtlaklarını parçalarcasına kontrolsüz ve şuursuzca bağırmak suretiyle seslendiriyorlardı. Birçoğu ne bir şarkıcılık yeteneği, ne bir teknik, ne de tınısı ve karakteristiği olan güzel bir ses gerektiren kaotik ve karamsar gürültüden başka birşey değildi…

Okul yöneticileri böyle önemli bir yarışmaya kendilerini temsilen bir orkestra yollarken seçimlerini hangi kritere göre yaptılarsa inanılmaz bir hata yapmışlar. Bir iki okul olsa bir yazı konusu olacak kadar önem verilmeyebilir, gözden kaçmış diyebilirdik ama 26 okulun büyük bir çoğunluğu bunalımlı sözlerle bezenmiş bu tarz gürültü kirliliği ve bu tip çöp şarkılarla okullarını ve Türkiye’yi temsil edeceklerini düşünmüşler…

Genç beyinlerin vizyonunun oluştuğu bu lise çağlarında bu müziklerle ve bu sözlerle bu gençlerin okullarını temsil etmesine hoşgörüyle izin verilmesi bir eğitimcinin ve eğitim kurumunun düşmemesi gereken bir hatadır. Bu müzik gruplarıın söyledikleri şarkılar bir şarkıcının sesini yıpratmaya ve sese ciddi travmatik hasarlar vermeye o kadar müsait ki, insan dinlerken bile kendi sesinin baltayla parçalandığı hissine kapılıyor. Bu performansla 10 şarkı üstüste söyleseniz sesiniz bir hafta kısık kalır. Konser vermeye yeltenmeyin bile, sesinize verdiğiniz zarar ile iki gün üstüste şarkı söyleyemezsiniz bile… Zaten zombi sesiyle söylenen şeye şarkı denmez…

Aynı Lisenin “beste” dalında katıldığı şarkısı da aynı tarzdaydı. Liselilerin beste anlayışı, şarkı ve şarkıcı anlayışı bu ise yeni jenerasyonun ve geleceğin yıldızlarının nasıl bir hata içinde olduklarına üzülmemek elde değil. Ödül beklentisi bir yana, bu şarkılar ve şarkıcılarla Dünya Liseler Arası Müzik Yarışması “Stars of Tomorrow” da Türkiye’yi temsil etmeyi ümit etmeleri bile şaşılası bir durum.

Özellikle tekrar vugulamak gerekir ki bu şarkılar sadece bir iki okulun seslendirdiği tarzlar değil. Okulların büyük bir çoğunluğu çok ağır metal ve karamsar şarkılarla birer birer sahneye çıkıyorlardı. “Şişli Anadolu Lisesi” de buna bir örnek…

Şarkısı Mudwayne’den “Happy” isimli eser(!). Şarkılarının sözlerinden bir bölüm şu şekilde;

In this hole
That is me
The dead are rolling over
In this hole
Thickening dirt
Shoveled over shoulders….

…Peel me from the skin
Tear me from the rind
Does it make you happy now?
Tear meat from the bone
Tear me from myself…
Are you feeling happy?
Are you fucking happy?
Now that I’m lost, left with nothing.

Ölü bedenlerin yuvarlanmasından, eti kemikten yırtıp almaktan bahsederek “fucking” gibi kelimelerle bezenmiş bu tip şarkıları gırtlakları parçalarcasına ve kendinden geçerek söyleyen gencecik insanları görünce endişelenmemek elde değil. Müzik ruhun gıdasıdır ama gıdanız bu tür bir müzik, bu tür sözler ise ruhun beslenmesini beklemek hayalperestlik olur. Belenmek adına bu gencecik ve taze bünyeye her türlü malzemeyi almak ne kadar doğru?  Böylesine kaliteli bir şarkı yarışmasına bu tip sözlerle bu tip şarkıların gönderilmesine göz yummak da ayrı bir konu ama önemli olan bu gençlerin ve bu tablonun verdiği mesajı alara bu duruma duyarsız kalmamaktır. Okullarda verilen eğitimin içinde “müzik” de ders olarak okutuluyorsa bir müzik yarışmasına da nitlikli içeriği olan nitelikli müzikler ile katılmak gerekirdi.

Yarışmada hiç mi güzel şarkı ve şarkıcılar yoktu derseniz elbette vardı. Ama 26 okul içinde güzel müzük yapan güzel sözler ve yetenek barındıran şarkı okul sayısı 5-6 taneydi. Örneğin Pendik Lisesi’nin yorumladıkları şarkı çok güzel sahneye taşınmıştı. Ayrıca “beste” dalında Özel Darüşşafaka Lisesi’nin seslendirdikleri şarkı da çok güzel yorumlanmış, pırıl pırıldı. “Ateş Etme” isimli besteleri çok başarılıydı. Aynı şekilde Ankara Tınaztepe Lisesi’nin “Anne” isimli bestesi de takdire değer, gerçekten çok güzel bir besteydi. MEF Okulları’nın solisti Ceren Gündoğdu’nun “Başa çıkılır demeyin ben başa çıkamıyorum, unutmak kolay belki ama istemiyorum” dediği bestesi “İmdat” da çok güzeldi. Ayrıca Avril Lavigne’in şarkısı “I’m with you” şarkısını da çok güzel yorumladılar. Solist de orkestra da çok iyidi. Ufak tefek eleştirilecek noktaları yok muydu? Tabii ki vardı ama bunlar kayda değer hatalar değildi. Klavye ile gitarların akort problemi olması veya klarnetin gereksiz kullanımı vardı mesela. Ama liseler arası bir yarışmada ve canlı performans olmasının yanısıra, okulların sahne aldığı her şarkı arasında enstruman setup’larının çok kısa bir zaman içinde yapılması gerektiğinden kaynaklanan ufak tefek akort ve konsantrasyon sorunları değerlendirme kriterleri içinde çok önemli bir puan kaybına sebep değildi. Heyecan olması da çok doğal ve güzeldi. H.E.V. Okulları Özel Kemerköy Lisesi de mükemmel bir performansla Anastacia’nın “I’m outta love” şarkısını seslendirdi ve diğer okulların yarattığı hayal kırıklıklarını bir nebze olsun silerek umutlanmamı sağladı.

Bunlar dışında birkaç okul da gerek şarkı seçimlerinde, gerek besteleri konusunda oldukça başarılıydı ancak 26 okulun biyik bir çoğunluğunun şarkı seçimleri ve yorumları puanlamaya değecek malzemeyi bile içermiyordu.

Finale kalan şarkıların ve şarkıcıların çok güzel ve başarılı olacağından eminim ama katılım oranına baktığımızda bu ön eleme gününde elenen okulların seçtikleri şarkı psikolojilerinin bu kadar düşündürücü olması da Türkiye müzik sektöründe gelecek adına endişe vericiydi. Zaman zaman benimle beraber jüride yer alan “Nev”, “Yaşar” ve Hürriyet gazetesi mensubu deneyimli gazeteci “Hulusi Tunca” nın şarkıları dinlerkenki endişeli ve şaşkın yüz ifadeleri de görülmeye değerdi.

Konuk Yazar