Müzikalleri ya çok seversiniz, ya da nefret edersiniz. Bense bir müzikal aşığıyım. Hayatımın her döneminde, hangi tür müziği dinlersem dinleyeyim, müzikallerin yeri benim için hep ayrı oldu. “Phantom of the Opera”da ağladım, “Moulin Rouge”da aşık oldum, “Aspects of Love”da “Aşk her şeyi Değiştirir”i söyleyerek aşkımı ifade ettim. Hani bazı aklıevveller sorarlar ya “mezartaşınızda ne yazmasını istersiniz?” gibi bir soru; onların aklıevvellikleri bir yana ben, “Hasan ‘Sonsuz’ Çeliktaş – The Musical” yazmasını isterdim. Hayatımı bir müzikal olarak yaşayabilmeyi başarmak… 

İşte bu liste bir müzikal aşığının, aşık olduğu müzikalleri sizlerle paylaşımı. Kesinlikle öznel bir liste. Çünkü çeşitli uzmanların yaptığı en iyi müzikaller listesi sıralamasıyla karşılaştırıldığında, benimkisi çok alakasız kalır biliyorum. Ama sonuçta benim de izleyici ve bir müzikal aşığı olarak böyle bir liste yapma hakkım var elbette. Şunu da ayrıca belirtmem lazım ki ben listede de görebileceğiniz üzere “romantik” duygular hissettiren operaları daha çok seviyorum. “Cabaret” gibi eğlenceli ve hareketli müzikaller de var belki ama açıkçası benim tarzım değiller. Ben, özellikle bir sevgiliyle paylaşıldığı zaman ya da bir sevgili olmasa ve sadece aşkı hissetmek adına olsa bile duyguları çağlatan eserleri seviyorum. İşte bu da benim listem…
 
 

1) The Phantom of The Opera

Besteci: Andrew Lloyd Webber

Oynayanlar: Sarah Brightman, Michael Crawford

 

phantomHayatımda dinlediğim ilk müzikal ve halen de daha ilk günkü gibi zevkle dinliyorum. Cd’sini kaç kez baştan sona dinlediğimi çoktan saymayı bıraktım veya “All i ask you” da eski aşklarımla kaç kez düet yaptığımı… Gaston Leroux’un romanından uyarlanan bu müzikal, yaklaşık 20 yıldır sahnelenmesine rağmen, halen bilet bulmanın zor olduğu eşsiz bir eser. Hele yurtdışını ziyaret edip, “ben seyrettim” diyenlerin ağzından, hakkında az biraz bir şeyler öğrenmek istemek için yalvarabilecek boyutta da fanatiklik yaratan bir yapıt. Her ne kadar piyasada tek cdlik versiyonu varsa bile esas keyif 2 CD’lik versiyonun da çıkıyor ve bugüne kadar birçok farklı sanatçı tarafından yorumlansa bile en güzeli, 1987’de Sarah Brightman ile Michael Crawford tarafından seslendirilen ve Türkiye’de de albümü bulunabilen versiyon. Aralık 2004’de de sinema filmi dünyada gösterime girecek ve benim gibi fanatikler bir seanstan çıkıp, ötekine girecekler eminim.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Albümün tamamı enfes çok klişe bir söz olabilir belki ama gerçekten de öyle. Ben yine de size bu müzikalden “the phantom of the opera”, “music of the night”, “all i ask of you”, “point of no return”, “wishing you were here somehow again” gibi parçalara dikkat derim (Zaten bu parçaların her biri farklı sanatçılarca defalarca yorumlanmıştır).

 

Son söz: Netten librettosunu indirin ve sözleri takip edin. Defalarca dinledim, ama librettosunu takip ederek dinlediğimde en sonunda ağladım.

 
 

2) Moulin Rouge

Yönetmen: Baz Luhrmann

Oynayanlar: Nicole Kidman, Ewan McGregor

 

rougeBirkaç sene önce sinemalarda oynayan ve beyazperdede müzikaller çağının fitilini tekrar ateşleyen muhteşem bir yapıt. Beş parasız bir yazar ile Paris’in en ünlü klubü “Moulin Rouge”un gözbebeği Satin’in aşkını anlatan bu film, görselliği ve harika müzikleriyle insanı bambaşka alemlere sürüklüyordu. İlk izlediğimde uzun süren bir ilişkiden yeni çıkmıştım ve sarhoş gibi geziyordum sokaklarda. Tesadüfen girdiğim sinemadan ise bir şişe tekilayı fondiplemiş gibi çıkmış ve gördüğüm ilk CD’ciden de soundtrackini almıştım. Sonraki dönemlerde ise yaklaşık 11-12 kez tekrar tekrar izledim ve şarkılarını yine düetler yaparak söyledim. Halen de herhangi bir sahnesini izlediğim veya şarkısını duyduğumda beni bambaşka alemlere taşır bu müzikal.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Filmde her zevke uygun şarkı bulabilmek mümkün. Benim kişisel favorilerim ise Ewan McGregor’dan “your song”, Nicole Kidman’dan “one day i’ll fly away”, Nicole Kidman – Ewan McGregor düetleri “elephant love song medley” ve “come what may” ve filmin doruk noktası “el tango de Roxanne”. Bu şarkılarla birlikte daha birçok süper parça olduğunu belirtmem lazım, ayrıca filmden “lady marmalade” zamanında dünya listelerinde 1 numaraya yükselmiş bir parça.

 

Son Söz: Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla birlikte izlemeye girip, “El Tango de Roxanne” sahnesinde sizi elele tutuşturup, sonrasında ise sevgili yapmayı sağlayabilecek kadar etkili bir film desem… Halen izlemediyseniz ve hayatınıza aşkı çağırmak istiyorsanız, hoşlandığınız kişiyle oturup birlikte DVD’sini izleyin ve olabilecekleri görün.


 

3) Don Juan

Besteci: Felix Gray

 

don juanListeden de anlaşılabileceği üzere ben müzikal hususunda tipik bir Webber fanatiğiydim, taa ki Fransız müzikallerini keşfedene kadar. “Don Juan” ise Fransızca müzikallerin doruk noktası. Albümü ilk dinlediğimde, bunun bir müzikal olduğuna inanamadım açıkçası. Latin ezgileriyle, Fransızca’nın enfes karışımı; her bir parçası herhangi bir radyo kanalında rahatlıkla çalınabilecek kadar güzel (müzikallerin çoğunda birkaç ana parça vardır, ama diğerleri bütünden kopartıldığı vakit anlamsız kalabilir, ama bu albümde her bir parça tek tek listelere girebilir). İlk gösterimi 2004 Ocak’ında yapıldığı için henüz ülkemizde pek tanınmıyor, ama şunu belirtmem lazım ki Fransızca albümlerin paylaşıldığı sitelerde her üç günde bir bu albümü yolluyorlardı bir ara. Yakın zaman içinde 2 CD’lik versiyonu da yayınlandı (Edinmek isterseniz amazon.com’da mevcut)

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Özellikle vurgulamaya çalıştığım üzere her bir şarkısı ayrı ayrı güzel. Ben size birkaç örnek dinletmek istiyorum. İlki müzikalin açılış parçası “L’homme qui a toit”, sonra da “statue de Pierre” ve “le sang de soldats”.

 

Son Söz: 2003 yılının yaz ayı benim için çok zor bir dönemdi ve o dönemde bana en büyük moral desteğini bu albüm yapmıştı. Terapi gibi anlayacağınız. Ayrıca bu aralar sevgilinize hediye edecek çok romantik bir albüm arıyorsanız, seçiminiz bu olmalı.


 

4) Romeo et Juliette

Besteci: Gerard Presgurvic

 

romeoSheakespeare’in ölümsüz eseri “Romeo&Juliet”in Fransızca müzikal versiyonu. Albümünü bir ay boyunca dinledikten sonra, tesadüfen Mersin’de DVD’sini bulup şok olduğum ve izledikten sonra da bana, “Bu Fransızlar, müzikal olayını koparmışlar arkadaş” dedirten büyük bir prodüksiyon. Müzikalleri dinlemek ayrı bir keyif, ama izlemesi bambaşka. Muhteşem sahne şovları, enfes müzikler, birbirinden güzel sanatçılar ve ortaya çıkan harika bir bütün. Ülkemizde henüz yok sanırım bu albüm, ama internetten hem CD’sini, hem de DVD’sini satın alabilirsiniz.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Don Juan” gibi teker teker tüm parçaları bütününden ayrı olarak da dinlenir gibi bir iddiada bulunamam, çünkü çok güzel şarkıları olsa bile arada konuyla bütünlüğü sağlayan orta karar parçalar da mevcut. Ama bir bütün olarak dinlediğiniz de hayran kalıyorsunuz. “Verone”, “le rois du monde” ve “aimer” bomba parçalar olarak dikkat çekiyor.

 

Son Söz: 2003 Kasım’ında çok tatlı bir kıza aşık olduğumu hissettiğimde bu müzikalden tek bir parça dilime takılmıştı ve sürekli olarak ruhumda onu söylüyordum. Parçanın adı “j’ai peur”du. Sonra sözlükten anlamına baktığımda parçanın anlamının “Korkuyorum” olduğunu görmüştüm… (Yaşadığım hali ne güzel de anlatmıştı)
 

 

5) Notre Dame de Paris

Besteci: Ricardo Cocciante

Oynayanlar: Helene Segura, Garou

 

notreSanırım Fransızca müzikallerin çağını dünya çapında patlatan eser bu oldu. Bunda özellikle dünya listelerinde uzun süre bir numarada kalmış ve halen en sevilen Fransızca şarkılar listesinde birçoğunun favorisi olan “Belle”in payı büyüktür. Notre Dame’ın Kamburu’nun müzikal versiyonunu ben DVD’den izledim ve özellikle sahne şovlarına bayıldım. Müzikal çok çok güzel olmasına rağmen, bazen temponun düştüğü yerler oluyor ve bir süre sonra da sıkılabiliyorsunuz, ama bu yine de karşınızda çok güzel bir şov olduğu gerçeğini gölgelemiyor. Özellikle de dansçılar müthiş. Ben her ne kadar Esmeralda rolündeki Helene Segura’ya pek ısınamasam da kadının sesinin güzelliği şapka çıkartılacak kadar güzel (Fransız müzikallerindeki kadınlar nedense o kadar güzel olmuyorlar, ama erkekler çok yakışıklılar). Ayrıca beni bu müzikali DixX olarak Türkçe altyazılı da seyrettim ve sözlerinin güzelliğine de hayran kaldım. Bir müzikali, hele de Türkçe altyazıyla seyretmek, olaya bambaşka bir hava katıyor.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Belle”i bilmeyeni dövüyorlar desem anlarsınız ne kadar popüler olduğunu. Bununla birlikte “les tembs des cathedrals” ve İngilizce versiyonunda Tina Arena ve Celine Dion tarafından yorumlanan “live for the one i love” çok güzel parçalar.

Son Söz: “Belle”i bir de Türkçe altyazılı haliyle izleyin ve hayranlığınızı iki kat arttırın.


 

6) Aspects of Love

Besteci: Andrew Lloyd Webber

 

aspectsWebber’in “Phantom of the Opera”sından sonra filmini en çok beklediğim ve çevrilmekte olduğunu duyduğumda da çok mutlu olduğum müzikali. Konusu bir Türk filmini aratmasa bile, müzikler enfes. Onyedi yaşındaki Alex, küçük bir salonda sahneye çıkan otuz yaşındaki oyuncu Rose’a aşıktır. Alex, en sonunda Rose’u amcasının yazlığına davet etmeyi başarır. Bu arada amca gelir ve Rose, amcadan da hoşlanır. Sonunda da gider ve amcayı seçer. Alex de “ya benimsin, ya da toprağın” diyerek Rose’u vurur ve askere kaçar. Aradan onbeş sene geçer ve Alex askerden döner. Rose, dünya çapında tanınan bir tiyatro oyuncusudur artık. Alex’le tekrar buluşurlar ve Alex, amca evine geri döner. Bu arada Alex’in artık bir yeğeni vardır, Jeannie ve bizim küçük Jeannie, amcasına aşık olur. Olaylar gelişir.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Konuyu okudunuz ve itiraf etmek lazım ki “love changes everything” gibi efsanevi bir parçanın olduğu bir müzikal için oldukça arabesk kalıyor. Ama müziğin gücü burada işte. Parçalar o kadar güzel ki, konuya aldırmıyorsunuz bile. Hele bir de “i’m a little mermaid” var ki…

 

Son söz: Aralık ayının Cosmopolitan Dergisi’nde sırf “love changes everything”in sözleri üzerinden yola çıkarak yazdığım bir yazım yayınlandı diyeyim ve bu parçaya bir kere daha saygı duruşunda bulunayım.

 

 

7) Cats

Besteci: Andrew Lloyd Webber

 

catsDünyanın en uzun süre sahnelenmiş müzikali. Efsanevi “Memory” şarkısını yorumlamayan bir Kibariye kalmıştır yeryüzü üzerinde. DVD’sini izlediğimde “yahu bu adamlar aynı anda hem bu kadar güzel şarkı söyleyip, hem de bu kadar dans edip, takla atmaya nasıl becerebiliyorlar” diye sormuştum kendi kendime. Muhteşem bir sahne, harika müzikler, süper makyajlar ve olağanüstü bir sahne şovu: karşınızda “Kediler”.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Memory” zaten bir efsane. Onun dışındaki tüm parçaları güzel ve keyifle dinleniyor ama hiçbiri “Memory” kadar doruk değiller.

 

Son Söz: DVD’si, hatta VCD’si bile bulunuyor Türkiye’de. Alın ve keyifle izleyin.

 

 

8) Autant En Emporte Le Vent

Besteci: Gerard Presgurvic

 

ruzgarFransızca müzikal imalat sanayinin en son ürünü, “Romeo ve Juliet”in bestecisinden Margaret Mitchell’ın romanı“Rüzgar Gibi Geçti”nin müzikali. Her ne kadar gösterime yeni girdiği için henüz DVD’si piyasada olmasa bile, tek CD’lik audio CD versiyonu bile müzikalin ne kadar başarılı olduğunu anlatmaya yetiyor benim için. Tekrarlıyorum: “Fransızlar, bu müzikal işini iyi beceriyorlar kardeşim”.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Scarlett’le Rhett’in düeti “Libres”,  Scarlett’ten “Seule”,  Ashley Wilkes’ten “Scarlett” gibi çok güzel şarkılar var albümde. Ama bütün olarak dinlenildiğinde daha birçok güzel parça olduğu görülüyor. 2 CD’lik albümünü merakla bekliyorum.

 

Son Söz: “Rüzgar Gibi Geçti”, hem de Fransızca müzikal. Daha ne olsun! (Albüm amazon.com ‘da mevcut)

 

 

9) Evita

Besteci: Andrew Lloyd Webber

 

evitaKim ne derse desin ben bu müzikalin Madonna’nın oynadığı filmini çok ama çok beğeniyorum. Zaten sinemalarda gösterime girdiğinde millet yarısında çıkarken, ben defalarca girip izlemiştim. Hele ki daha önce de belirttiğim gibi, bir müzikali sözlerini anlayarak izlemek etkisini katlıyor, ayrıca konusunu da kavramanızı sağlıyor. Ben, filmi izleyene kadar Che’nin kim olduğunu anlamamıştım, itiraf edeyim. Müzikalin değişik versiyonlarını defalarca dinlememe rağmen, beni en çok etkileyen Alan Parker’ın filmi oldu. Zaten Madonna, günümüzün Evita’sı değil mi?

 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Don’t Cry For Me Argentina” zaten her türlü toplama müzikal albümünde mutlaka yer alan bir şarkı. Onun dışında “Oh! What a circus”, “Another a suitcase, another hall”, “I’d be suprisingly good for you” gibi şarkılar çok çarpıcı. Ama filme özel olarak bestelenmiş “You must love me” bambaşka.

 

Son Söz: Filmin başındaki cenaze sahnesinin görkemi karşısında gözyaşlarını tutmayı başarabilen bir müzikal aşığı var mı acaba? Hem de defalarca izlemiş olsanız bile o sahneyi…

 

 

10) Jesus Christ Superstar

Besteci: Andrew Lloyd Webber

 

jesusÖzellikle sıkı rockerlar için müzikal eşittir, “Jesus Christ Superstar”dır. 70’li yıllara damgasını vurmuş ve Webber’in ilk müzikali olan bu yapıt, bestelendiği dönemde özellikle Deep Purple’ın solisti  Ian Gillan‘ın yorumuyla büyük beğeni toplamıştır (o dönemin diğer bomba müzikali de “Hair”dir, ama benim listemde yer almıyor, çünkü tarzım değil pek. Dediğim gibi öznel bir liste bu). Piyasada birçok farklı yorumu bulunan müzikalin, iki farklı dönemde çekilmiş filmlerinin DVD’lerini de bulmak mümkün. Hatta 70’li yıllarda çekilen versiyonunu Digiturk Primemax kanalında izleyebilirsiniz.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Benim kişisel favorim “I don’t know how to love him”. Ama onun dışında da farklı beğenilere hitap eden birçok şarkı mevcut. Özellikle muhteşem overtüre dikkat!

 

Son Söz: Birçoklarının kendi kişisel listelerinde bir numarası bu olabilir, ama ben “Hosanna Hosanna Hana Hana Hey” tarzına uzak kaldığım için benim için o kadar da yukarılarda değil hani. Yalnız şunu da belirtmem lazım, 70’lerdeki film bir klasik, ama 2000 yılında çekilen versiyona bu yazıyı yazarken ilk kez göz attım ve hayran kaldım. Kesinlikle DVD’sini almaya değer.


 

11) Grease

Yönetmen: Randal Kleiser

Oynayanlar: John Travolta, Olivia Newton John

 

greaseMüzikallerden söz edip de Grease’i atlarsak, taş oluruz hani. Döneminin deyim yerindeyse “haute coutre”u olan bir müzikaldir Grease. Tüm dünya gençliğini etkilemiş, hatta bizim Türk filmlerinde bile “kes bir Travolta saçı” repliklerine neden olmuştur. Ayrıca benim canlı olarak ilk izlediğim müzikaldir de. Şarkıları halen remixlenip durur ve o halleriyle bile listelere tekrar girer. Grease, başlıbaşına bir efsanedır.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Grease’in albümünü alın ve takın setinize, sonra da kaç tane parçayı tanımadığınızı sayın. Tanımadığınız yok gibi değil mi?

 

Son Söz: Efsane! Yeterli mi?

 

 

12) Prince of Egypt

Yönetmen: Simon Wells, Steve Hickner

 

princeÇizgi filmler, özellikle de Disney tarzı çizgi filmler, müzikleriyle de dikkat çekerler. Hele hemen her çizgi filmde listelere giren bir ballad vardır. “Lion King” gibiler ise haftalarca soundtrackleriyle listelerde yer alırlar. Fakat nedense ben çizgi filmlerin soundtracklerini pek sevmem, hele Disney’inkiler birbirine benzerler. Faka Dreamworks’ün ilk çizgi prodüksiyonu olan “Prince of Egypt” diğer tüm çizgi filmlerden başka bir yapıya sahip. Çizgi film kategorisini aşıp, rahatlıkla harika bir müzikal olarak listeme alabileceğim derece başarılı bir yapıt.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Albümün ana şarkısı Whitney Houston ile Mariah Carey düeti “When You Believe” olsa bile, benim en az dinlediğim şarkı da bu diyebilirim. Ben özellikle baştaki enfes “Deliver Us”a hayranım. Sonrasındaki şarkıların da ondan aşağı kalır yanı yok hani.
 

Son Söz: Rahmetli Ofra Haza’nın da sesiyle esere çok şeyler kattığını belirtmek lazım.

 
 

13)Hedwig and the Angry Inch

Yönetmen: John Cameron Mitchell

 

hedwigBen bu filmi ilk defa Digitürk’te izlemiştim. Bir askere aşık olup, aşkı uğruna cinsiyet değiştirmeye kalkan, fakat başarısız bir ameliyat sonucu “yumurtanın sarısı, gitti de onun yarısı” durumuna düşen bir adamın hikayesini anlatıyordu (Zaten “Angry İnch” ile kastedilen de bu kalan parça). Çok renkli sahnelere sahip filmin en büyüleyici yönü ise enfes şarkılarıydı. Sonradan bu filmin 2001 yılının en çok ilgi gören bağımsız filmi olduğunu öğrendiğim de ise pek şaşırmadım diyebilirim açıkçası. Bulursanız izleyin derim.

 

Dikkat Çekici Şarkılar:Wicked Little Town” ve “Wig in a Box” çok güzel parçalar. Ama tabii slow parçalar yok sadece albümde. Daha sert ve hareketli şarkılar da mevcut.

 

Son Söz: Çok keyifli ve güzel bir film ve harika bir müzikal bence. Zaten Broadway’de de sahneleniyormuş.

 
 

14) Sunset Boulevard

Besteci: Andrew Lloyd Webber

 

sunsetUnutulmaya başlamış aktrisin dramını anlatan 1950’lerden kalma efsanevi filmin müzikali. Seyreden bir arkadaşımın anlattığında göre müzikalin sahnesini iki katlı yapmışlar ve asansörle sahneler inip çıkıyormuş. Ayrıca o kadar özenli bir sahne tasarımı varmış ki seyircilerin çoğu vakitlerini dürbünlerinden sahneyi inceleyerek geçirmişler. Tam bir Broadway ve Webber klasiği olan bu müzikalin ben Glenn Close’lu versiyonunu dinledim ve çok beğendim. Tabii Michael Ball’u da unutmamak lazım.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Michael Ball’dan “Sunset Boulevard”, Glenn Close’dan “You Never Said Goodbye” ve Barbara Streisand yorumuyla “With One Look”.

 

Son Söz: Yukarıdaki şarkılar enfes, ama müzikalden tam zevki ancak izleyerek alabilirsiniz, çünkü albümü tüm dinlemeye kalktığınızda sıkabiliyor.

 

 

15) Strictly Ballroom

Yönetmen: Baz Luhrmann

 

ballroomBaz Luhrmann’ın “Kırmızı Perde” üçlemesinin ve kendisinin ilk filmi (Diğer iki film “Romeo ve Juliet” ve “Moulin Rouge”) Avustralya’da bir dans yarışması ekseninde gelişen film, sanırım bugüne kadar izlediğim en güzel dans filmi. Özellikle de klasik salon dansları fanatiklerini kendinden geçirecek kadar güzel sahneler var. Filmde rol alanların, daha sonra çekilen “Moulin Rouge”un kareografları olduğunu da belirtmem gerek.

 

Dikkat Çekici Parçalar: Şöyle takayım albümü setime ve partnerimle biraz salon dansları yapayım diyorsanız bütün olarak çok güzel bir albüm. Ama tabii ki Doris Day’in “Perhaps Perhaps Perhaps”i en dikkat çeken parça.

 

Son Söz: “Flashdance”, “Dirty Dancing”, “Fame”, “Center Stage” gibi başka çok güzel dans filmleri de mevcut, ama bunun farklı bir havası var kabul etmek lazım.

 

 


16) Chicago

Yönetmen: Rob Marshall

Oynayanlar: Catherine Zeta Jones, Renee Zelwegger, Richard Gere

 

chicago2002’nin en iyi film Oscar’ını almayı başarmış çok başarılı bir müzikal. Tabii ki filminden önce Broadway’de uzun yıllardır sergilenen bir müzikal klasiğini belirtmek gerek. Aşktan meşkten bahsetmese de renkli sahneleri ve eğlenceli müzikleriyle harika bir seyirlik. Hele bendeniz Richard Gere ile Renee Zelwegger’in kukla sahnesini izlerken kendimden geçmiştim.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Öyle tek tek akılda kalan şarkısı yok benim için. Ama filmi izlerken sizi eğlendiren şarkılar mevcut.
 

Son Söz: All That Jazz!!!

 

 

17) West Side Story

Besteci: Steve Sondheim, Leonard Bernstein

Yönetmen: Robert Wise, Jerome Robbins

Oynayanlar: Natalie Wood, George Charikis

 

westBirçokları için de “bir numaralı müzikaliniz hangisi?” sorusunun yanıtıdır, West Side Story. Romeo ve Juliet’in modern bir yorumu da denilebilir. Her ne kadar ben bir türlü başından sonuna kadar izleyememiş olsam bile, bu büyük müzikal pas geçilebilecek bir eser değil. Hatta derKİ’nin gelecek sayısında bu müzikale farklı çerçeveden bakan bir yazıyı da Zeynep Sevil Güven’in kaleminden okuyabileceksiniz.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Tonight”, “Maria”, “America” gibi klasikleri kim unutabilir ki?

 

Son Söz: Tonight, tonight, it happened all tonight… (Beni en çok etkileyen şarkı sözlerinden biridir)

 

 

18) Fiddler on the Roof

Yönetmen: Norman Jewison

Oynayanlar: Topol, Norma Crane

 

fiddler“Damdaki Kemancı”, Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sergilenirken rahmetli Cüneyt Gökçer’in oyunculuğu ile şenlenen, keyifli bir müzikaldi benim için. Daha sonra da DVD’si çıktı ve orijinalini de izledim. Çok keyifli ve unutulmaz bir eser kesinlikle.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Bir zengin olsam ben” zamanında birçoğumuzun diline dolanan bir şarkıydı, eh artık bu şarkının kaynağının nereden geldiğini öğrenmiş oldunuz.

 

Son Söz: Kesinlikle çok renkli ve eğlenceli. Rahmetli Cüneyt Gökçer’den izlemek ise ayrı bir keyifti.

 

 

19)  Les Miserables

Besteciler: Alain Boublil, Claude-Michel Schönberg

Oynayanlar: Michael Ball, Colm Wilkinson, Alun Armstrong

 

sefillerVictor Hugo’nun ünlü romanı “Sefiller”in müzikal versiyonu. Ben, müzikalin sahnelenmeye başlamasının 10. yıldönümü nedeniyle verilen konserin DVD’sini izleyerek tanıştım bu yapıtla. Oyuncular önlerindeki mikrofona gelip şarkılarını söylüyorlardı sadece ama o halde bile çok etkileyiciydiler. Özellikle de Jan Valjean’ı oynayan amcanın karizması beni çok etkilemiştir. Sahnelenmiş halinin DVD’sini de merakla bekliyorum.

 

Dikkat Çekici Şarkılar: Kulağımıza tanıdık gelen ama bir türlü nereden olduğunu çıkartamadığımız şarkılar vardır ya, işte böyle şarkılar var bu müzikalde. Birçoğunu tanıyordum ama “Sefiller”den olduğunu bilmiyordum. Benim kişisel favorim ise “I dreamed a dream”.

 

Son Söz: Romanın şanına yakışır bir müzikal.

 

 

20) Sound of Music

Besteciler: Steve Sondheim, Leonard Bernstein

Yönetmen: Robert Wise

Oynayanlar: Christopher Plummer, Julie Andrews

 

soundBu müzikali zamanında TRT birkaç defa göstermişti ve ben her seferinde keyifle izlemiştim. O zamanlar televizyon tek kanallıydı ve bu filmin gösterilmesi benim için büyük mutluluktu. Hani Alman işgali altındaki Avusturya’da yaşayan çok çocuklu aristokrat aileye, bir mürebbiye gelir. Çocukların anneleri ölmüştür ve babaları da en karizmatik haliyle Christopher Plummer’dır. Mürebbiye ise aklımızdan kolay kolay hiç çıkmayacak olan Julie Andrews tabii.
 

Dikkat Çekici Şarkılar: “Do, dağların şarkısı; re, masmavi bir dere…” diye başlayan şarkının kaynağı işte bu filmdir. Zaten aklımda tek kalan parça da bu.

 

Son Söz: Olsa da tekrar izlesek!

Hasan 'Sonsuz' Çeliktaş

18 Kasım 1976'da Mersin'de doğdu. Toros Koleji'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'ne girdi. Fakültesini çok sevdiğinden mezuniyeti sonrasında oradan ayrılamadı ve asistan kadrosunda eğitim hayatına devam etti. 2005'te ise İzmir'e yerleşti. 2001 yılında "Sonsuzlukotesi" mail grubunu kurmasıyla başlayan yazarlık hayatı, önce 2002'de sonsuzlukotesi.com'u, daha sonra da 2004'de derKi.com'u kurmasıyla devam etti. Bir yandan da Cosmopolitan, Esquire, Yeni Aktüel, Zodiac, Akşam Brunch gibi dergilerde ve Akşam Gazetesi'nde serbest yazar olarak yazıları yayınlandı. 2011'de ise Anadolu topraklarından doğup Amazon.com'da yayınlanan ilk Türk Spiritüel dergisi "The Wise"ı oluşturdu. Halen yazmaya devam ediyor. Duru Sonsuz ile Özün Dünya'nın babası sıfatıyla onlara rehberlik yapmaya çalışıyor...