Gelin içinde bulunduğumuz günleri daha geniş bir perspektiften değerlendirelim.

Benim anne babam, 1980 öncesini gördüler. O dönemde kapılarının, gözlerinin önünde insanların birbirlerini vurduklarını gördüler. İhtilal sonrasında evlerindeki kitapları saklamak zorunda hissettiler kendilerini. O kitapları çocuklarına okutmaktan korktular, kendilerini riske atmasınlar diye, bir yandan da onların aydın ve bilinçli bireyler olarak yetişmelerini, doğru ve yanlışı ayırabilmelerini isterken. Belki de bir çocuklarına Dost, bir çocuklarına Umut adını taktıkları için tedirgin oldular. Hem 1980 sonrası, hem de ondan on yıl önce tanıdıkları, arkadaşları tutuklandı, hapse atıldı, bazıları idam bile edildi. 1970’lerde ikisi de devlet memuru iken babam tayin oldu, ve annemin tayini politik nedenlerle gerçekleşmediği için ailemiz iki sene kadar ayrı yaşamak zorunda kaldı…

Onların anne babaları ikinci dünya savaşının yokluğunu, Kurtuluş Savaşının yıkımını yaşadı. Dedem Aydın’ı işgal eden Yunan ordularından ailesi ile her şeylerini bırakıp kaçarlarken onlu yaşlarındaymış. Onun öncesi, 1. Dünya savaşı, Çanakkale Muharebesi, Yemen Çölleri, Sarıkamış… Onun öncesinde Kırım Savaşı, İttihat ve Terakki, 2. Abdülhamit… Onun öncesi…

Acaba bu toprakların insanlarının herhangi bir savaş veya çatışma görmeden geçirdiği üst üste kaç yıl vardır? Osmanlılar? Selçuklular? Oğuzlar? Anadolu uygarlıkları? Ondan öncesi?

Ya politik olarak? Türkiye’nin politik olarak stabil olduğu en uzun dönem şimdiye kadar ne kadar sürmüştür acaba? Çok partili döneme geçtiğimizden beri demokratik sistemin yürümesi beklendiği gibi yürüdüğü herhangi bir dönem var mı? Ya öncesinde? Osmanlı döneminde iktidar mücadelesinin kendi kanlarından olan insanları katletme cinnetine kadar götürmediği, o olmadı isyanların gölgesinde yaşayarak kafayı üşütmeyen kaç kişi var?

Bu sadece Türkiye. Dünya farklı mı? Sadece 20. ve 21. Yüzyıllarda bile, dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir savaş olmadığı üst üste kaç yıl vardır acaba? Herhangi bir “batılı” ülkenin bir parçası olmadığı bir savaşın olmadığı kaç yıl vardır toplasak? 19. Yüzyılda? Öncesinde? Dünya üzerinde politik istikrarın sürdüğü kaç yıl sayabiliriz? ABD’de şu anda Donald Trump bütün ayrılıkçı, şiddet ve nefret dolu söylemi ile tüm tahminleri alt üst ederek Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olmak üzere. Sanki o aday olursa Demokrat Parti’nin seçimi kazanacağına kesin gözü ile bakılıyor… Ama unutmayın 6 ay önce kendisinin aday adaylığıyla da dalga geçiliyordu. Ve söylemlerini, iddialarını bir okuyun bakalım size birini, birilerini hatırlatacak mı? Sadece ABD değil, tüm dünyada daha totaliter, daha şiddet yanlısı söylemler yandaş kazanmaya devam ediyor.

İnsan medeniyetinin bilinen son on bin yılı şiddet ve yıkımla geçti. Niye senin yaşam süren farklı olsun ki? Ülkenin ve insanlarının aslında çok modern, ilerici, istikrarlı, barış içinde bir ülke ve toplum olduğu ve son yıllarda bozulduğu gibi bir iddian var. Bu tüm verilerin ışığında gerçekçi mi? Mutlaka son yıllarda bazı şeyler ayyuka çıktı, doğru. Ama durum aslında zaten böyleydi, ancak sana cam fanusunda dokunmuyorlardı, sen de sanki hiç bir şey yokmuş gibi kendi kendine rol yapabiliyordun. Belki de sen kafanı bir kuma gömmüş yaşıyordun ve sonunda sana da ulaştılar.

Bunun kötümser bir yazı olduğunu sanıyorsan bir daha oku. Bu yazı, okuyabileceğin en iyimser yazı. Çünkü senin eyleme geçmeni engelleyen gerçekçi olmayan hayallerini, sanrılarını elinden almaya çalışıyor. Ama eminim ki sen onlara sıkı sıkıya sarılacaksın. Çünkü yaşamının sorumluluğunu ele almak kadar korkutucu bir şey yok. İnsanoğlunun, yani senin, yani benim yaşamın ne olduğu, senin ve benim kim olduğumuz, ve bu yaşamın seni veya beni nasıl mutlu edebileceği hakkındaki deli saçması sanrılarımız tüm acının ve tüm ve bu şiddetin nedeni olsa da, senin ve benim ve tüm insanların kim olduklarını onlara söyleyebilecek başka bir şeyleri olmadığı için bunlara tutunmaya ve acı ve şiddet içinde yaşamaya devam edeceğiz. Ancak tüm bu sanrılarımızı bırakırsak – düzeltiyorum, biz diye konuşmak zaten “bizi” buraya kapatan şey – sen bırakırsan, tüm o yalancı umutlarını öldürürsen, buradan çıkış için gerçekçi, iyimser bir umut doğabilir.

Lütfen kafanı gömdüğün kumdan çıkar. Dünyanın ve ülkenin aslında nasıl bir yer olduğunu gör. Uyan. Artık şu anda içinde bulunduğun durumun kendiliğinden veya insanüstü bir kurtarıcı eliyle düzelmeyeceğini anla. Yarın uyandığında tüm bunların bir rüya olduğunu ve artık geçtiğini görmeyeceksin. Muhtemelen daha iyiye dönmeden önce daha kötü olacak. Ve sen bir şey yapmazsan kendi yaşamınla ve hayatınla ilgili, kimse bir şey yapmayacak. Ve hayır, evrene iyi dilekler göndermek ve güzel güzel olumlamalar yapmak, işe yaramaz. Evde saklanırsan ve sokağa çıkmazsan sana ulaşamayacaklarını sanıyorsan, yukarıdaki paragrafları bir daha oku.

Herhangi bir şey yaptığında da bir şey değişmeyecek belki. En azından hemen değişmeyecek. Bugün çekilecek acılara herhangi bir şekilde bugün yaptığın eylemlerle engel olamazsın. Çünkü bugün olanların nedeni, dün yaptıkların veya yapmadıkların. Onun için hemen bir şeylerin değişmesini, her şeyin daha güzel olmasını beklersen, büyük hayal kırıklığına uğrayacaksın. Ancak bugün bir şey yapmazsan, yarın daha da acı dolu olacak. Bugünkü acıları tüm yürekliliğinle göğüslemezsen de, olanı olduğu gibi göremezsen de, sanrılarını gerçeğe kurban etmezsen de hiç bir şey yapamayacaksın. Sanki sen tüm bunlar olmasaydı hiç acı çekmeyecekmişsin, ve hatta hiç ölmeyecekmişsin de, bu talihsiz ve senin hiç suçun olmayan olaylar yüzünden acı çekmek ve ölmek zorunda kalacakmışsın gibi davranıyorsun ya. Uyan. Varoluşunla ilgili hakikati gör.

Bugün sen ve ben, insanın içinde şiddetin yanında şefkatin de olduğuna inanarak, kötülüğün aslında korkudan, korkunun da cehaletten doğduğunun bilinciyle, insanın bir başkasına zarar vermesinin en büyük nedeninin o başkasının ona zarar vereceği endişesi olduğunu anlayarak, ve aslında başarıya ulaşma imkanı olmayan bir tatmin ve mutlu olma çabası ile insanın kendine ve başkasına verdiği zararın haddi hesabı olmadığını bilerek ve tüm bunlara dayanarak hareket edeceksek, bunun etkilerini yarın değil ancak uzun dönemler içinde görebileceğimizi bilmek zorundayız. Belki de biz bile göremeyeceğiz ektiğimiz tohumları.

Ancak başka yolu yok. Dünya başka türlü değişmez. Gandhi haklı. Sen ve ben değişmek zorundayız. Hakikatimizi görmek zorundayız. Başka yolu yok. Maalesef.

Dost Can Deniz