Herşeyin bir sonu vardır. Dünyanın da sonuna doğru yaklaştığımızı artık bir çok şey açık ve seçik olarak bize göstermekte…

İnsanlık, tarih boyunca savaşsız bir an geçirmemiş bile olsa, son zamanlardaki hal ve gidişi her zamankinden daha kötü… Savaşlar artık ülkeler arasında değil direkt küçük birimler ya da sadece bireyler arasında süregidip yoluna devam ediyor. Artık hoşgörünün, iyiniyetin kalmadığını hepimiz görüyoruz. Sevginin yerini alan nefreti ise görmemek imkansız. Şiddet had safhada… Şiddete karşıyım diyenler, çeşitli şekillerde uyguladıkları üstü örtülü veya gören gözler için açık ve seçik ortada olan şiddetin farkındalar ya da farkında bile değiller. Görüyoruz ki o sona doğru, yaydan fırlamış ok misali hızla giden bir arabanın içindeyiz ama arabanın da frenine bas(a)mıyoruz. Ya ayaklarımız yok ya da arabanın freni yok…

Saygı kalmamış, ahlak kalmamış, ahlaklı olduğunu zannedenler büyük bir yanılgı içindeler. ahlağın ve ahlaklılığın da anlamı saptırılmış ya da içi boşaltılmış. Nedir doğru olan? Hangisi yanlıştır? Artık maalesef anlaşılamıyor. Bu sadece ahlakta mı? Hayır herşey de… Tüm kavramların içi boşaltılmış, anlamlar, tarifler ya yok ya karışmış ya da özellikle karıştırılmış. Kavramların, lafların anlamı kalmamış da yaşamın anlamı kalmış mı? Zaten mesele orada ya… Temelde şöyle derinden baktığınızda yaşamın içi boşalmış, yaşamın… Geriye ne kalması bekleniyor ki…

Artık bir hayat tümüyle tam anlamıyla, bütün kapsamıyla yaşanmıyor. Yaşanan sadece anlar… Herkes anını yaşıyor. Öyle yaşayınca da borçlanmak daha kolay oluyor, birbirini ezip geçmek daha kolay oluyor, demokrasi var demek daha kolay oluyor. Özgürlük var demek daha kolay oluyor. Hatta birbirini sevmek ve sevmemek de daha kolay oluyor. Anlık dedik ya! Bugün seviyorum, yarın nefret ediyorum. Menfaat dünyası kardeşim, işime nasıl gelirse öyle, ben yoluma devam edeyim de… Tıpkı denize bir şekilde varmak için koşan Caretta Caretta’lara benziyoruz. Her yol mübah, hayatını, daha doğrusu “ o anını” kaptırma da ne yaparsan yap.

Kimin umurunda özgürlüğünü yaşarken başkasının özgürlüğüne tecavüz etmişsin. Herşeyin bir sınırı var ey insanoğlu, unuttun ama doğa sana bunu hep hatırlatıyor. Demokrasinin de, özgürlüğün de sınırları var, kuralları var. Herkesin demokrasisi kendine değildir, demokrasi topluma aittir, herkesi bağlar, herkesi eşit kılar, herkesin sınırlarını çizer. Anını yaşayan o koca koca adamların dediği gibi bir araç, bir otobüs, bir tren değil bu demokrasi denen, özgürlük denen meret… Yok öyle işine geldiği yerde bin, işine gelmediği yerde in. Tak sıfatına kullan sonra çıkar at bir kondom misali…

Kızın anası engel oluyor seninle evlenmesine, sat anasını yoluna devam et… Arkadaşın engel oluyor kariyerine, sat arkadaşını yükselmeye devam et… İşi yapmana engel oluyor devlet, değiştir kanunları yoluna devam et… Rejimi değiştirmene engel mi oluyor Anayasa, değiştir Anayasa’yı yoluna devam et… Olmadı mı? Değiştiremedin mi? Sat topraklarını, sat bankalarını, sat stratejik kuruluşlarını, böl, parçala yoluna devam et.

Üstelik öyle bir durum mevcut ki artık ; “adamım seni emiyorlar” diyorsun, adam “olsun ben iyiyim” diyor. Adamım “posanı çıkarıp seni toprağa gömecekler” diyorsun, adam “olsun ben şu anda istediğim hayatı yaşıyorum” diyor. Adamım “gelen geçen üstünden geçiyor” diyorsun, adam “olsun, yeter ki istikrar olsun” diyor. Yalanları bile anlamıyor artık adamım… Herşeyi doğru zannediyor lüksle, tüketimle, istikrar ile iğdiş edilmiş beyninin minicik kalmış algısıyla…

Tabii ki para da engelliyor bazı şeylere dur denmesini, frene basılmasını… Para diyince elbette kapitalizm ve emperyalizmden bahsettiğimi anladınız siz…

Dünyanın çatısı delinmiş kimin umurunda, ne yapalım yani yarattığımız sanayi ve teknolojiyi yok mu edelim. Üretim yapmayalım mı? Olur mu öyle şey… Devam… Ben paraya bakarım, dünya yok oluyormuş! Yaşam bitiyormuş. Olsun para bende oldukça icabında yeni bir gezegene gider orada bir yaşam kurar yoluma devam ederim, bir gün gelir orayı da bitiririm. Tanrı benim… Milyonlarca gezegen var, yapacak çok iş, kazanacak çok para var.

Yani yok edecek çok şey var!

Uyan insanoğlu, şimdi kendini Tanrı zannedenlere ve bu kendinden ve özel müritlerinden başka kimseyi düşünmeyen, kaale almayan kapitalistlere, emperyalistlere, sömürgecilere, mandacılara artık tokat atma zamanı…

Atmazsan sen bilirsin.

Onlar seninle işleri bittiklerinde, senin yaşamına son verecekler.

Uzun bir süre, üstünde insanlık, yeşillik, mavilik yani kısacası canlılık ifade eden hiç bir şey kalmamış o kuru topraklarda huzur(suzluk) içinde yatacaksın.

Taaa ki gübre olup toprakları yeniden yeşillendirinceye ve petrol olup bu kavgayı yeniden başlatıncaya kadar…

Reha Ersavcı