Behrengi’nin Küçük Kara Balığını okumuş muydunuz? Ben okumuştum, daha 8 yaşındayken. Peki Kozmik Şakacı’yı bilirmisiniz? Varlığına inanırmısınız?
Kendimi bildim bileli evlenmek, gelinlik giymek, harika bir düğün töreni yapmak, güzel bir eve sahip olup çoluk çocuğa karışmak gibi “tipik” kız çocuğu hayallerim olmadı hiç. Tam tersi en büyük düşüm Behrengi’nin “Küçük Kara Balığı” misali okyanuslara açılmaktı. Bundan sadece fiziksel olarak büyüdüğüm yerden ayrılmayı, başka ülkelerde yaşamayı kastetmiyorum. Aynı zamanda düşünsel olarakta ufkum okyanuslar kadar genişlesin istiyordum. Bu dürtü o kadar kuvvetliydi ki su akar yolunu bulur nasıl olsa dedim. Dedim ve küçük kara balık oldum . Kendimi önce başka bir şehirde sonra başka bir ülkede buluverdim.

Küçük Kara Balığın sonu bilinmez. Hikayeyi tamamlamak sizin hayal gücünüze kalmıştır. Bilinen tek şey amacına ulaşıp engin denizlere ulaştığıdır. Benim sonumsa, ondan farklı olarak hayal gücünüze pek yer bırakmayacak bir biçimde şekillendi. Şu an evli ve iki çocuk annesiyim. Çalıştığım düzgün bir işim var . Hayır daha bitmedi: Doğup büyüyüp hayatımın 26 senesini geçirdiğim şehre geri döndüm ve annem ve babamla aynı apartmanda oturuyorum! Kitabı okuyan hiç kimse küçük kara balık için böyle bir son düşlemez sanıyorum. En azından zamanında ben düşlememiştim.

Kozmik şakacı ne zaman girdi devreye bilinmez. Olayda ki komiklik şu anda sahip olduğum her şeyi kendi özgür irademle seçmiş olmam. Evlenmek ve iki çocuk sahibi olmak için beni kimse zorlamadı. Dönüp dolaşıp doğduğum şehre gelmek ve annemin babamın dizinin dibine geri dönmekte benim onayımla alınmış bir karardı. Peki Küçük Kara Balığa ne oldu, hangi okyanusta kayboldu o zaman? Kozmik Şakacı ne zaman dokundu hayatıma? Şu an onun varlığına, kanlı canlı bir yaşam sürdüğüne daha önceden hiç olmadığı kadar inanıyorum. Tüm ipuçları onu gösteriyor çünkü.

Deneyimlerimiz her zaman istediğimiz hatta beklediğimiz sonuçları vermiyor hayatta, çünkü fark etmesek de deneyimlemek istediklerimiz ve deneyimlememiz gerekenler, aynı terazinin iki koluna dengeyi hiç bozmayacak miktarda konuluyor hep. Bu dengeyi korumak adına küçük, bazen de çok büyük dokunuşlar yapıyor hayatımıza Kozmik Şakacı. Varlığını farkettiğimizdeyse sanki sadece geçerken uğramış gibi gülüyor yüzümüze.Halbuki her zaman yanıbaşımızda, bizi hiç yanlız bırakmıyor. İlahi Adalet denen şeyin Kozmik Şakacı’nın işi olduğunu düşünüyorum o itiraf etmese de. Çünkü en karmaşık durumlarda bile dengeyi sağlayacak bir yol buluyor. Her şey dengede ve olması gerektiği gibi onun sayesinde. Konuşmuyor, eylemleriyle anlatıyor varlığını. İsmi Kozmik Şakacı, çünkü deneyimlememiz gerekeni yaşamamız için yapmadığı numara kalmıyor. Bazen beklenmedik tesadüflerle gösteriyor kendini, bazen iyi veya kötü sürprizlerle. Bizim “kör”lüğümüzden sıkılmadan devam ediyor şakalarına. Onu güldürüyoruz çünkü gereken dersleri almayıp sürekli aynı şeyleri yaşatıyoruz kendimize. Burnumuzun ucunda duran ipuçlarına ısrarla başımızı çeviriyoruz. Aslında ne kadar komik durumda olduğumuzu görmüyoruz. Bu yüzden bizlere bakıp eylenme kısmı Kozmik Şakacı’ya kalıyor.

2005’in bu son günün de şöyle geriye çekilip hayatıma baktığımda kahkahalarla gülüyorum kendime. Bu sefer gülme zevkini sadece ona bırakmıyorum. Bana yapmadığını bırakmadığı bir seneydi 2005. Yeni yıldaysa farklı planlarım var. Gülmeye devam ederek Küçük Kara Balığın hikayesini, en azından hikayenin sonunu farklı düşlüyorum artık. Küçük Kara Balık okyanusa kavuşmak için çabalar. Onu Küçük Kara Balık yapmaya yeten zaten sadece bu kavuşma isteğidir. Diğerlerinden farkı budur. Okyanusa kavuşması veya kavuşmaması onun farklılığını değiştirmez. Nerede, hangi şartlarla yaşarsa yaşasın o “KÜÇÜK KARA BALIK” tır. Kozmik Şakacı’nın varlığını yanında daima hisseder. Sadece “ol”maya devam eder ve gerisini Kozmik Şakacı’ya bırakır.

Berna Köker