Sadece ruhçuluk camiası için değil, aslında tüm insanlık ailesi için önemli bir açılım yaşandı geçtiğimiz günlerde…

30 Mart 1950 tarihinde Bedri Ruhselman’ın önderliğinde kurulan Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar  Derneği ve bu derneğin bünyesinden çıkan  BİLYAY VAKFI  ( İnsanlığı Birleştiren Bilgiyi Yayma Vakfı) içinde bulunduğumuz Nisan ayı başında,  Türk Ruhçuluğunun doğal lideri  Bedri Ruhselman’ın 54 yıldır banka kasasında özenle saklanan “İlahi Nizam ve Kainat” isimli kitabının insanlığın yararına sunulacağını açıkladı.

Ve 54 yıldır beklenen vuslat, Ruhselman’ın çizgisine yaraşır bir sadelikle, BİLYAY’ın merkezinde, 2 Nisan 2013 Salı günü gerçekleşti.

Kitabın açıklandığı ve insanların idraklerine teslim edildiği gecenin yüksek tesirlerini şahsen yaşayan,   aniden gün ışığına çıkıveren  bu  güçlü bilgilerin doğru anlaşılması sorumluluğunu iliklerinde hisseden birisi olarak, içerikle ilgili yorum yapma yetisini kendimde kesinlikle görmüyorum.

İçinde kainatlar barındıran bu çok katmanlı kitabı okurken bir şölene  davetliymiş hissini aldığımı söylemekle yetineceğim sadece…

Bir de önümüzdeki süreçte nice farklı gelişmelere sebep olacağını sezinlediğim  bir doğuma eşlik etme duygusunu…

Ama hepsinden öte, ruhçuluğun alfabesinin bile olmadığı bir ülkede konuyla ilgili klasikler yazma cesaretini ve öncülüğünü gösteren  Üstad Bedri Ruhselman’dan söz ederek ruhunu yad etmek isterim.

Milletlerin tarihinde, devrinin realitesini aşarak, büyük fikir hamlelerini bütün engellere rağmen başaran ender insanlar vardır.

Henüz yeterince anlaşılamamış olsa da, Türkiye’nin fikir tarihinde yeri çok büyük olan müstesna idealistlerden birisidir Ruhselman.

Neredeyse hayatının tümünü ruhsal felsefenin tohumlarını  Anadolu Topraklarına ekmeye adamış ve büyük çabalarla edindiği ruhsal külliyatı insanlık ailesinin yararına en ufak bir menfaat gözetmeksizin sunmuş vazife timsali bu varlığı, bu vesile ile, büyük bir minnet ve sevgiyle anıyorum…

“Hakikat” arayışına  yürekten yönelerek varoluşa dair  idrakini genişletmeye çabalayan kesimin Bedri Ruhselman ismini  ve  adı geçenin tekamül yoluna yaptığı katkıları, az ya da çok, bildiklerine eminim.

Bu konularla ilgilenenler için Bedri Ruhselman’ın  bilinmemesi, hatta “iyi” bilinmemesi, hayıflanılacak bir eksikliktir zira…

Ruhselman’ın yaşamı ilginç olaylarla doludur; bu olaylar ruhçuluğa gönül  verenler,ruhçuluğun  ilkelerini benimseyenler için  sayısız yol gösterici, aydınlatıcı, “eşik atlatıcı”  örneklerle doludur.

Bu yazıyı uzun yıllardır beklenen önemli bir eserin doğumu üzerine yazdığım için, Bedri Bey’in çok zengin deneyimlerle dolu ,farklı bir realitede yaşanmış hayatını  anlatmayı başka bir yazıya bırakacağım.

Ve sözü tekrar” İlahi Nizam ve Kainat” kitabına getirerek yazıyı sonlandıracağım.

1958-1959 yılları arasında Atilla Güyer’in medyumluğu kanalıyla “Önder” isimli bir kaynaktan alınan tebliğlerin Bedri Bey tarafından düzenlenmesiyle yazılan bu son kitap,  Ruhselman’a  o güne kadar verilmiş olan bütün bilgilerin vardığı en yüksek realitede bir çalışmadır.

Kendisine verilen bu kapsamlı bilgileri derleme vazifesi  sırasında 3-4 ay süreyle, günde 20 saat çalışmış, sadece dört saat uyumuş; ve derlemiş olduğu  bilgiler için, “Bu kesinlikle benim eserim değil, yukarı’nın eseridir” demiştir.

Derlediği kitabı üç kişiye emanet ederek çalışmalarını bitiren Ruhselman’a son celse çalışmaları sırasında artık görevinin bittiği ve öte aleme döneceği söylenmiştir.

Altı aylık bir devrenin sonunda, 1960 yılının 16 Şubat’ında, saat 21.00’de geçirdiği bir enfarktüs krizi nedeniyle zaten hazır olduğu geçişini tamamlamıştır.

İnsanın tekamülü arttıkça saadeti  ile beraber ıstıraplarının da çoğaldığını belirten bu büyük vazife adamının “güvercin” misaliyle sonlandırayım satırlarımı…

Bedri Bey “güvercin”i vazife ve teslimiyet sembolü olarak görür ve dermiş ki…

“Güvercini  Mısır’dan alıp buraya getiriyor ve bırakıyorlar…Güvercin önce göğe doğru dimdik yükseliyor. Sonra havada belli bir yükseklikte duruyor, yuvasının özlemi içinde kendini bırakıyor ve öylece uçuyor…Böylece taa Mısır’a kadar gidip yuvasını eliyle koymuşçasına buluyor. Güvercinin radarı mı var, telsizi mi var? Nasıl başarıyor bu işi? Elbette bunların hiçbiri yok. Ancak güvercinin yuvasına olan özlemi ve kendisini teslimiyetle oraya doğru bırakışı ve kanat çırpışı, onunla yuvası arasında görünmez bir yol oluyor. Ve güvercin, bu hasretin çizdiği harita üzerinden yuvasına kavuşuyor. İşte biz de vazifeyle, güvercin gibi tam teslim olarak kanat çırparsak, ilahi alemin de yardımlarını üzerimize çeker ve vazifemizi mutlaka başarırız…”

“Tanrı bu yolda hız almak isteyen her koşucunun büyük yardımcısı olsun!” diyerek…

Bize büyük yollar açmış değerli üstada…

Onun çizgisini koruyup kollayıp devam ettiren, menfaatsiz ve mütevazı faaliyetleriyle vazifeye hizmet eden, “İlahi Nizam ve Kainat” kitabını büyük özverilerle bize kazandıran BİLYAY’cılara…

Yetmez ama, çok teşekkür ederim…

Jale Eğitim Önder