Özlediğimiz eski sevgililer değil, o histir. Biz hepimiz ona aşk deriz… (İki Satır Aşk ) 

Çisel Onat ve Cüneyt Asi Duru; derKi’ye zamanında yazılarıyla katkıda bulunmuş olan yani hiçte yabancısı olmadığımız iki yazarımız. Şimdilerde ise ortak bir çalışmayla çıkarmış oldukları “iki satır aşk” kitabıyla gündemdeler. Aslında onlar yazdıkları her cümleyle Twitter ve Facebook’ta binlerce takipçi kazanmış olan iki popüler isim ve onlarla aşkı iki satıra sığdıramayacağımız için  “iki satır aşk”ın sohbetini ettik.

Peki, sadece sevgililer gününe mi hastır sevgiyi aşkı konuşmak? Ya da bunun belli zamanları mı vardır; evlilik yaşı gelmek, beraberliğin canım cicim ayları ya da acısını çekmek… Hayır! diyor sevgili yazarlarımız; biz içlerinde olan şeyi yazdık… Hepimizin içinde her daim var olan bu şey için, sohbetimizi okuyun ve varsa sizin de aşka dair düşüncelerinizi, sözlerinizi onlarla paylaşın; nasıl mı? Cevabı röportajımda saklı…

Sevgili Çisel ve Cüneyt, ben sizi derKi’de yazmış olduğunuz yazılardan tanıyorum. Peki, siz derKi’den önce tanışıyor muydunuz yoksa sonrasında mı tanıştınız?

Çisel: derKi’den önce tanışıyorduk. Âşık olduğumuz kadının, Sezen Aksu’nun konserinde tanıştık. Yıl 2001’di…

Çok ilginç ve güzel bir tesadüf olmuş. Peki derKi’yle nasıl tanıştınız?

Cüneyt: Cüneyt derki; tesadüf yoktur. Tanışmamız gerekiyormuş tanışmışız. :))

Peki 🙂

Cüneyt: Sonsuzluk Ötesi (derKi’nin öncülü) diye bir grubumuz vardı. Daha çok spritüel yazılar paylaşıyorduk. Bir gün Hasan derKi’yi kurma kararı aldı ve beni arayıp ilk sayı için yazını hazırla dedi ve öyle bir başlangıç oldu. Sonra ben Çisel’i de yönlendirdim ve o da ikinci sayıdan itibaren yazmaya başladı.

Peki, ortak bir kitap çıkarmaya nasıl karar verdiniz? Ortak duygularınızdan mı esinlendiniz?

Çisel: Tabi ki ortak duygular çok önemli bir etken oldu. Artık birbirimizi, ruhumuzun her metre karesine kadar tanıdığımız için her duygumuzu da gözümüzden anlar hale geldik. Sonra bir akşam Twitter’da ben bir tweet atmıştım aşk ile ilgili… Sonra birkaç saniye içinde Cüneyt’inde bir tweetini gördüm, sanki anlaşmışız da birbirimize cevap vermişiz gibi oldu. Ben de hemen onu arayıp ‘Cüneyt kitabımız hazır bile’ dedim ve böylece İki Satır Aşk’ın ilk adımları atılmış oldu.

Başka ortak duygu-düşüncelerinizden de yola çıkabilirdiniz.  Ama her şey aniden gelişmiş, karar vermişsiniz ve konu aşk olmuş. Bu bir tesadüf değil midir sevgili Cüneyt? 🙂 ve adı neden “İki Satır Aşk”?

Cüneyt: Aşk her şeyin en başında yer alır. Bütün alanları bir anda alaşağı eder, kendi en tepeye kurulur. Bu nedenle İki Satır Aşk tesadüfsüz bir mecradan bize gülümsedi.

Çisel: Kitap içinde ben ve Cüneyt diyalog halinde cümlelerimizi yazdığımız için birbirimizle İki Satır Aşk’tan konuşmuş gibi bir izlenim veriyoruz. Dolayısıyla kitabın adı da teknik açıdan böyle oldu…

İnsanı aşkı düşünmeye, onu sorgulamaya ve onunla ilgili sürekli yazmaya, hatta sosyal paylaşım sitelerinde bunları paylaşmaya iten şey nedir sizce? Aşk, herkes için mi her şeyin başında yer alır?

Çisel: Aşk insan ruhunun en alt katmanı… Magma tabakası misali… Alev oradan çıkıyor ve dışa vurulduğunda insanı tümüyle şekillendiriyor. Ayrılık da ardından geliyor ve dalgaların çarpıp onu aşındırmasıyla başka bir insana dönüştürüyor.Tecrübeler, yaşananlar, aşkı uzaklaştıramıyor insan bedeninden, ruhundan…

Cüneyt: Aşk, dünyanın bütün sertliğini yumuşatan bir mesele. Bir haz, endorfin hali. Bazen bitter çikolatayı kalbine saplayan hali… Bu yüzden aşk size her türlü şeyi yaptırabiliyor. Bazen çok şiddetli de gelebiliyor bedene ve o çarpıntı hali bütün her şeyin en üst noktası.


Her seferinde farklı anlamlandırabildiğimiz çok güçlü bir enerji yani.

Çisel: Kesinlikle öyle… İstemeden vücudumuza giren bir mikrop gibi… ama kanı temizleyen bir mikrop ve yüzüne al bir ifade veren…

Sanatçıların da aşka dair düşüncelerine yer vermişsiniz. Tek tek irtibat kurup onlardan aşkı tanımlamalarını mı istediniz?

Çisel-Cüneyt: Evet… Tanıdığımız sanatçı dostlarımız ve büyüklerimizden tek tek rica ettik… Onlar da bizi kırmadılar ve aşka dair iki satırlarını paylaştılar… Müjdat Gezen’den Sezen Aksu’ya, Gülriz Sururi’den Murat Boz’a, Kutlu Esendemir’e kadar uzanan bir isim listesi… Zevkle ve samimiyetle yazdılar…

Peki, siz nasıl bir araya getirdiniz aşka dair kendinize ait bu kadar sözü, tanımı? Arşiviniz mi vardı acaba?

Çisel: Arşivimiz yoktu aslında. Her şey bir yıl içinde gerçekleşti. Arada bazılarını Twitter ve Facebook üzerinde paylaşarak nabız ölçtük… İnsanların ‘çalma potansiyellerini’ görünce kitabı çıkarmaktan daha emin olduk. Bir nevi kendi arşivimizi oluşturduk bu kitapla ve bunu Düet Edebiyatı ile süsledik.

Çok mantıklı bir düşünce… Edebiyata anlamlı güzel bir renk katmışsınız, tebrik ederim.

Çisel-Cüneyt: Teşekkürler.

İnsanın o anki ruh haline göre de aşk üzerine vereceği tanım sürekli değişkenlik gösterir… öyle değil mi?

Cüneyt: Tabii ki öyle… Hiçbir aşk bir diğerine benzemez. Hepsi içinde farklı sürprizlere gebedir;  kimi kürtaj yaptırır, kimi doğurmaktan yanadır… Ama aşk doğarsa daha da başkalaşır, her şey bir seçim… Her aşk da öyle değil mi?

Çisel: Kitapta buna dair bir sözüm var… ‘Üstü çizili sözcük aşktır, altı çizili sözcük ayrılıkken…’

Ve bende şu anki ruh halinize göre sizden aşka dair bir iki cümle istesem? Sizden dürüstçe samimi bir cevap alabilir miyim? J

Cüneyt: Aşk şu anda içimde güm güm dışarı çıkmak için gün sayıyor…

Süper !

Çisel: Hey aşk hoşgeldiiiiiinnnn / -Heveslenme çok kalmayacağım, yine gösterip vermeyeceğim! 🙂

Çok yaratıcı gördüm sizleri… Peki, aşka seslenme durumumuz olsa, hani ona mektup yazar gibi… Ona ne söylerdiniz öncelikli olarak ya da ne isterdiniz ondan? Mesela ben, tekrar ortaya çıkıp kendini tüm büyüsüyle göstermesini ama bu sefer yanına dürüstlüğü, cesareti ve kıymet bilmeyi de ekleyerek gelmesini isterdim… Ya siz?

Çisel: Bir şans verecek olursa bana yeniden haddini bilerek gelsin… dağa güvenip kar yağdırmasın… gelsin yeter ki yerimiz var…

Cüneyt: Zaman bu zamandır vakit bu demdir… E sen de gelsen diyorum artık, beni fazla bekletmesen, çok nazlısın ama bu sefer biliyorum, senin de aklın ben de hazır. İkimizde birbirimizi dilemişken gel… hahahaha (gülüşmeler)

Çisel: Yalnız durumumuz vahim. Cüneyt’in içindeki Karacaoğlan uyandı, Hayyam atağa geçti, Halil Cibran koşa koşa geliyor. Tüm duygular dört nala , korkarım Cüneyt birazdan şu kapıdan çıkıp gidecek aşka:D

Amacıma ulaştım o zaman. Ama gitme… Hayırrrrr !

Hahahahahhhahaha (karşılıklı gülüşmeler)

Sonra gidersin, röportaj bitsin bekle.

Çisel: Gidemez izin vermem.

Tamam o zaman… İşte erkeklerde olmayan bir şey bu sanırım : sabır… Kadınlarda fazlasıyla olan.

Çisel: Ben kadınlar için bu kadar iyi niyetli değilim.Hayatımda ne kadar erkek varsa hepsi eskinin kadınları gibi yıkık, yıpranmış, hatta çoğu en fazla iki kadına aşık olmuş.Kadınlar, 2000’lerde daha yırtıcı ve duyarsızlar bana göre.Erkekler aşka bu aralar daha fazla yakışıyor gibi…

Bu sanırım içinde bulunduğumuz yaşla da ilgili… Hem erkekler hem de kadınlar açısından.

Çisel: Belki de… Ama kadınları daha hırslı ve duygusuz, daha meta düşkünü görüyorum bu aralar…

Evet haklısın, günümüzde kendimiz adına hemcinslerimizi artık savunamayacak duruma gelmek üzücü… Bu arada kitabı siz Onno Tunç ve Aysel Gürel’e ithaf ettiniz. Bu önemli iki sanatçıyı seçmenizin özel bir nedeni var mı?

Çisel-Cüneyt: Her ikimizde Onno ve Aysel figürünü çok seviyoruz ve mistik birer simge olduklarını düşünüyoruz. Büyücü gibiler, sanki her ikisi de dünyayı renklendirmek ve seslendirmek için uzaydan dünyaya yollanmış ruhlardı..

Yalnız, bizler günümüzde bu sanatçıları deli gibi aşk kokan eserleriyle onları bir şekilde halen yaşatabiliyorken aşkı yaşamaya gelince sanki eksik kalıyoruz, aynı özveriyi gösteremiyoruz. Büyüklerimizin “ah nerde o eski aşklar” demesi de buna bir örnek. Siz buna katılıyor musunuz ?

Çisel: Teknoloji geldi geleli, kalpleri şarjı bitince fişe takıp dolduruyoruz bizler. Etrafa saçamadığımız elektrik bundan… Hep almaya eğitilmiş, kurallar kaidelerle büyütülmüş ve bencil nesilleriz. Bir de buna doyumsuzluğu eklemek gerekir.

Kesinlikle! Geçmişten günümüze hep bir şeyler eksilirken yerine gelen yenilikler hiçte tatmin edici olmuyor sanki. Aşk, masumiyetini mi kaybetti? Yoksa aşka dair beklentilerimizin artışından mı bu doyumsuzluk oluştu acaba?

Çisel: Hayır aslında her şey tamamen mekanikleştiği için oluyor… Mesajlar, mailler, akıllı telefonlar vs. Okunmayan kitaplar dinlenmeyen aşk şarkıları…

Cüneyt: Aşk aslında masumiyetini geri kazanmak istiyor ama biz ısrarla masumiyete teslim olmuyoruz.

Mutlu aşka var mı sizce? Gerçek aşk dedikleri sonunda hep acı olan mı; birbirine kavuşamayan Leyla ile Mecnun misali mi?

Cüneyt: Mutluluk bilinen anlamda yok. Aşkın içindeki mutluluk çok başka, biz zaten bu ikisini karıştırdığımızdan dolayı işin içinden çıkamıyoruz. Kendi aşklarımızda bazen boğuluyoruz.

Güzel bir tespit.

Çisel: Bence durum şudur; hastalanıp ateşimiz çıktığında onu düşürmek için her şeyi yapıyoruz, bir panik hali, ilaçlar, iğneler… Derece 39-40’a çıktığında ölecek gibi hissediyoruz. Korkuyoruz. Oysa ki öleceksek aşktan ölelim demiş şair.. Ben de aşkın mutsuzlukla bittiğini söyleyenlere şu cevabı yapıştırıyorum: Aşkın Suçu Yok Kalbin Yeteneksiz! 🙂

Benden önce davrandın sevgili Çisel, ben de sözü ona getiriyordum: “Aşkın suçu yok, kalpler yeteneksiz” Kesinlikle bu söze katılıyorum. Bu söz,  Murat Boz’un albümünde yer alan sana ait bir şarkı sözü. Ve işte bu noktada biliyorum ki, kitap yazma dışında da başarılı olduğunuz başka işleriniz de var. Bunlardan biraz bahseder misiniz?

Çisel: Çocukluğumdan beri müziğin içindeyim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi geçmişim var. Dolayısıyla hisseden üreten biriyim ve bu şarkı gibi bir sürü şarkım daha var sahibini bekleyen… İnsanların ellerinde tutabilecekleri, kullanabilecekleri yani eskidiğinde atacakları bir şey üretmektense bir şarkı üretmek ve bunu dile dolandırmak, kitap yazıp cümlelerle, onlarla buluşmak daha bana göre sanırım. Mutluyum; fakir ama gururlu bir yazarım kısaca bu ülkede… : )

Cüneyt: Yıllardır medya sektöründeyim. TV yapımcısı ve sunucusu olarak ve radyocu olarak çalışıyorum. Şu an TRT Müzik kanalında hafta içi her gün 18.00-19.30 arası Müzik Market adında canlı bir müzik programı hazırlayıp sunuyorum. Diğer yandan yazmak çocukluğumdan beri vazgeçemediğim bir şey. Öncesinde “İki Satır Aşk”ın özel baskısı ve sonra da bireysel projemi çıkartmayı düşünüyorum.

Çisel: İkimizde bireysel çalışmalarımızı hazırlıyoruz bir diğer yandan… Ayrıca İki Satır Aşk’a yazmak isteyenlerin gönderdikleri cümlelerle birlikte seriye devam edeceğiz. Aşka dair iki satırı olanlar varsa ikisatirask@ikisatirask.com adresine yazıp gönderebilirler… Biz de onları kitabımızda ağırlarız.

Peki son olarak, bu kitabı neden almalı okuyucularımız diye sorsam?

Çisel-Cüneyt: Çünkü içlerinde olan şey var kitabın içinde de… Aşk! 😉

Harika !

Sevgililer Günü’nü geride bıraktık ancak “sevgililer günü bizim için tek güne sığmaz, her gündür” diyen sevgililer için de tavsiyemdir bu kitabın alınıp okunması… Aşk’ı anlamak gerek … Bunun için de bencil olmayıp başka insanların aşka dair satırlarından da mutlaka faydalanılmalı diye düşünüyorum. Üstelik herkesin kendi içinde duran ama kelimelere ya da söze dökemediğimiz o kadar güzel cümleleriniz var ki…

Çisel : Okuyan herkes sevgilisine bir cümle ithaf edip bize göndersinler… Çok teşekkürler, kıymetli yorumun için… İkimiz adına da…

Ben de izninizle sözlerinizden birkaçını okuyucularla paylaşmak isterim…

Çisel: Harika olur… : )

Ayrıca bu röportajı yapabilmek için gerek yoğun kar yağışı olsun gerekse mars gerilemesi nedeniyle olsun takıldığımız birçok engele karşın benimle gerçekleştirdiğiniz bu iki satır aşk sohbetiniz ve samimiyetinizle sıcacık bir röportaj ortamı sağladığınız için çok teşekkür ediyorum . Aşk’a dair mesajlarımızda evrene ulaşmış olmalı diye düşünüyorum 😉

Çisel: Evrenden ötesi var ise orayı bile delip geçmiş olabilir… : ))) Ayrıca, biz sana zaman ayırıp bizimle keyifli bir sohbet yaptığın için teşekkür ediyoruz.

                                                               

“Tüm suç benim! Kabul. Kullanmadan önce dikkatlice okumadım kış mevsimini! Ve yanlış bir heveste soğuk, çok ağır geldi bedenime!”  C.Asi Duru.

“Kar öyle güzel yağıyor ki… Çay ‘bırak git alınmam’ dedi, şarap çaya ‘borcum olsun’ dedi !”  Ç.Onat.

  “Belki de bir yanılsamaydın ve sadece halüsinasyonlarımın harikasıydın!”  C.Asi Duru.

“Malum hepimiz aşığız. Malum hepimiz yalnızız”  Ç.Onat.

“Zamansız bir şarkı çıkagelir bazen ve sesinin, teninin, bedeninin en özelini fısıldar!”  C.Asi Duru.

“Bir adam çıksın. Öyle bir şarkı söylesin ya da öyle bir laf etsin ki âşık olayım ona. Tutulsun kalemim. O beni sevmese de olur. Alışkınız…”  Ç.Onat.

Simla Taş