Evrende var olan her şeyin bir sesi, bir sözü vardır. Her varlık kendinden menkuldür amma, bir temsiliyet vasfı da vardır. Varoluşun sırrına dair mesajlar aktarır diğerlerine. Her varlık, diğerine aynadır.

Çiçeklerin insan duygularını temsil ettiği söylenir hep. Aşkın çiçeği, gül’dür derler mesela. ‘’Meftun’unum ey dilber’’ diyerek, tutkusunu yükleyip bir gül’e sevdiğine yollayan kişi, ‘tenin hazlarını’ vaat ve talep etmektedir. Karanfil ise sadakatin çiçeği olarak bilinir. Sevdiğine karanfil gönderen kişi, ‘’Aşkına Sadığım’’ der sadece. Diğerini ikna etmeye soyunmaz, sadece kendinde var olanı dile getirir. Karşılığını talep etmez, sadece verir. Mağrurluk bilmeyen, cefakâr bir âşık gibi dağınıktır perçemleri. Mağrur değildir hayır, ama onurludur! Şevkle fışkırır toprağından, gitgide kazanır endamını ve her boğumunda içindeki güzelliği biraz daha yüceltir. Karanfil kokusu içini yakar adamın. İçine çekenin hali, geçici bir baş dönmesi değil, derinlik sarhoşluğu gibidir…

Türkçe’de kokusunun benzerliği nedeniyle, şifalı bir baharatın adıyla anılan bu çiçeğin, Latince adı ‘dianthus’, uluslararası çiçek literatüründe geçen ismi ise ‘carnation’dır.

Dianthus, ‘Tanrıların Çiçeği’ anlamına gelir. Astroloji sembolizminde karanfil, paradoksal bir biçimde hem Satürn, hem de Jüpiter ile ilişkilendirilmiştir. Bir çiçek hem acının, hem umudun, hem sınırlanmanın, hem kendini aşmanın temsilcisi olabilir mi? Gelin önyargılı olmayalım biz yine de… Bırakalım bizi gidilecek yere götürsün elimizdeki denklem;

Jüpiter, Tanrılar’ın Tanrı’sı Zeus, Satürn ise Zeus’un babası ulu Titan Kronos’tur. Hal buysa, karanfil babadan oğula geçen’in, yani kutsal genin temsilcisidir.

‘Carnis’ Latincede et anlamına gelir. ‘Incarnation’ ise ete kemiğe bürünmek, yani bedenlenmektir. Ruh’un ete kemiğe bürünüp, dünyevi bir varlık haline gelişidir karanfil.

Satürn büyük öğretmenidir astrolojinin, acıyla öğretendir. Büyük mirası teslim alıp, dünyaya gelmek, ruh’un ten kafesine girmesi, varlığı ve yokluğu ayırt etmek, dolayısıyla hazzı ve acıyı bilmek değil midir… İnsan kendini bedenden ibaret sandığı, beden hükmüyle davrandığı müddetçe, varlık sandığının yok’luğunu bilemez. Bu nedenle, yoklukların acısını çeker namütenahi…

Jüpiter ise ışığın müjdecisidir astrolojide. Verdiği umutla, insanı arayışlarını sürdürmeye teşvik eder. Satürn ve Jüpiter yol göstericilikleriyle insana, gözünü ufka dikmeyi, umuda sahip çıkmayı, yolculuğa devam etmeyi öğretirler… Karanfil, acı vereceği bilinen bir yola çıkmayı göze almaktır öyleyse, büyüme cesaretidir.

Meryem çarmıha gerilmiş İsa’nın ayakları dibinde ağladığında, gözyaşlarının değdiği yerlerden karanfiller boy verdi derler. İsa çarmıha boyun eğerken, kendi acısı ve bedeninin yok oluşu pahasına, insan oğluna yeni bir başlangıç umudu vermeyi dilememiş midir… Ben yolu açtım, siz devam edin dememiş midir…

Belki Meryem’in gözyaşlarından çıktığı için, karanfil anneler günü’nün çiçeğidir. Belki de babadan iletilen emanet, bu âleme zuhur etmeden önce, annenin bedeninde ete büründüğü için, bu kadar anlamlıdır karanfil vermek.

Zahir olmanın temsilcisidir karanfil olmak. Zahir olanın görevi ise, zorlukta ve bollukta emanete sadık kalarak yola devam etmektir…

Alef Berfin

Alef Berfin bir mahlas... Alef ruhun nefesidir. Berfin ise kar tanesidir - evrendeki en hayranlık uyandırıcı tasarımlardan biri Ben bütün varlıkların ruhun nefesinden bir yansıma olduğuna ve muhteşem tasarımlar olduğumuza inanıyorum. Yaşamın kendimize doğru yürünen bir yol olduğunu düşünüyorum. Yazılarımda kendi deneyimlerimden yansımalar olacak. Biraz da hayalgücü...