Ünlü olup da, kötü huyları olan o kadar çok adam var ki. Kitaplarına ya da müziklerine hayran olduğumuz, yıllar geçse de eserlerini başucumuzdan ayırmadığımız çoğu ünlünün,özel hayatlarında kimsenin bilmediği arıza yanları var. Kimisi alkolik, kimisi kumarbaz, kimisi sapık, kimisi başlı başına bir suç makinesi. Çoğunun eserlerinin büyüklüğü de, arızalarının büyüklüğünden geliyor.

 

İçlerinde, kitapları hemen her ülkede binlerce baskı yapmış ve klasikleşmiş yazarlar, albümleri milyonlarca satmış ve ikon haline dönüşmüş rock yıldızları var. Yaşantıları, ölümlerinin üzerinden yıllar geçse de hâlâ merak konusu olduğu için, haklarında en ufak yeni bir bilgiye ulaşıldığında gazete manşetlerine tekrar çıkıyorlar. Arkalarında yıllarca eskimeden kalabilen eserler bırakabilmeleri, onların farklı hayatlar yaşamalarından ve sıradışı özelliklerinden kaynaklanıyor. Çoğunun hem bıraktığı eserlere, hem de hayatlarına hayran milyonlarca insan var. Yazarken kendisine Dostoyevski’yiörnek alan, onun gibi yazmak isteyen binlerce kişi olmuştur. Tıpkı, ilk albümünü çıkarmaya hazırlanan ve kendisine Jim Morrison’u ya da Kurt Cobain’i örnek alan binlerce genç rockçı olduğu gibi… Gerçekten de, bu isimlerin çoğu örnek alınacak işler yaptı. Peki kimi yaşayan, kimi de ölmüş olan bu ünlü adamların her yaptığı örnek alınacak türden miydi? Değildi tabii ki! Herkes gibi onların da örnek alınmaması gereken özellikleri, yanlışları, eksikleri, hatta suçları vardı.

ALKOL BAĞIMLISI YAZARLAR

Pek çok büyük yazar, bir türlü mutluluğu yakalayamayan, kendini boşlukta bulan, alkol ve uyuşturucu bataklığına gömülen ve son nefeslerini acılar içinde veren hayatlar yaşadı. Alkol bağımlılığı, bir kuşak ABD’li edebiyatçı için neredeyse standart haline gelmişti bile diyebiliriz. Abartmıyoruz, şöyle bir bakalım: F.S. Fitzgerald, O. Henry, “Silahlara Veda” ve “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” gibi dev klasiklerin yazarı Ernest Hemingway, “Gazap Üzümleri”ninyazarı John Steinbeck, işi içki kaçakçılığı yapmaya vardıracak kadar abartan William Faulkner ve karısı Elaine Faulkner! Hele W. Faulkner, bu alkol olayını o derece abartmış ki,Hollywood’da yazarlık yaptığı sıralarda, yolda yürürken kendisine içki sunsun diye iki adım ardından onunla birlikte yürüyen uşağıyla dolaşırmış bütün gün. Bunların dışında, Mark Twain, Edgar Allan Poe, Jack London,bu alanın bilinen isimlerinden. Sonuç: Poe aşırı dozda afyon ve içkiden, London ise 40 yaşında alkol komasından ölür. Tennessee Williams ise alkolden kurtulmaya çalışırken, nefes açıcı spreyin kapağını yutarak boğulur.

DOSTOYEVSKİ
Kumarbaz

Tek bağımlılık yapan şey içki değil biliyorsunuz. Büyük Rus yazar Dostoyevski, kumar tutkusu yüzünden oldukça zor günler geçirenlerden. Hayatı parasızlıkla geçen Dostoyevski, kumar oynayabilmek için borç para alır, sahip olduğu eşyaları da rehin bırakarak 1860’lı yıllarda borçları yüzünden Rusya’dan kaçıp Avrupa’ya yerleşir. Avrupa’da kumar tutkusu iyice artar. Tüm parasını, hatta giysilerini bile kaybeder. Rusya’ya döndüğünde St. Petersburg’da editör Stellovski ile bir anlaşma imzalar. Bir yıl içinde 200 sayfalık bir roman yazamadığı takdirde, Stellovski yazarın eski eserlerinin ve yedi yıl boyunca yazacağı tüm romanların sahibi olacak, bunun karşılığında yazarın kumar borçlarını ödeyecektir. Sürenin bitmesine bir ay kalmış, ancak Dostoyevski tek satır bile yazmamıştır. 45 yaşında, gırtlağına kadar kumar borcuna gömülmüş, sara nöbetleri geçiren Dostoyevski, romanını kalan azıcık zamanda bitirebilmek için, Anna Grigoryevna adında bir kadın stenograf tutar ve eseri 25 günde bitirir. Daha sonra da, bu kadınla evlenir. Dostoyevski’nin başyapıtlarından biri sayılan “Kumarbaz” işte böyle bir yaşamın öyküsüdür ve Dostoyevski’nin kendisinden de izler taşır.

SUÇ MAKİNESİ JEAN GENETS
Hırsız, yankesici, dilenci, kaçakçı

Dostoyevski gibi kendi romanının kahramanı olan biri daha vardı: Fransız yazar Jean Genets. 20’inci yüzyılın en aykırı adamlarından biri olan Genets, romanlarında mutsuz, sevgisiz, annesiz, babasız ve suça eğilimli çocukluğundan yola çıkar. Romanlarının hem yazarı hem kahramanı olur. Genets, 10 yaşında ıslahevine girdi, içeride altı yıl kaldı. Çıktıktan sonra Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hırsızlık, yankesicilik, dilencilik ve kaçakçılık yaptı. Hayatı sefalet içinde ve hapishanelerde geçti. Genets kendini bilinçli olarak kötü olmaya adamış biriydi. Her zaman mümkün olan en kötü biçimde davranmaya çalışıyordu. Bu şartlarda ve hapishanelerde geçen yaşamı tabii ki kitaplarına yansıdı. Sanki bunları yazabilmek için bilinçli bir tercihle bu hayatı seçmişti. Hırsızlar, katiller, eşcinseller, fahişeler romanlarının baş kahramanıydı ve yazdığı kitaplar kötülüğe övgü niteliğindeydi. Ancak iyi bir yazardı. 1948’de onuncu kez hırsızlıktan hüküm giyerek ömür boyu hapis cezasına çarptırıldıktan sonra, “Çiçeklerin Meryem Anası” adlı romanıyla dikkatlerini çektiği Andre Gide ve Jean Paul Sartre’ın, cumhurbaşkanına verdikleri bir dilekçeyle serbest bırakıldı.

FREUD
Kokainman

Kumar bağımlısı Dostoyevski’yi psikanalizm çalışmalarında neredeyse başvuru kaynağı yapan Freud, kokainin anestezi amacıyla kullanımını araştırırken, maddeyi hem kendisi, hem de karısı üzerinde dener. Hatta, morfin alışkanlığı olan çok yakın bir arkadaşını kurtarmak isterken tarihin ilk kokainmanını yaratır. Psikanaliz sürecinde, kaygıyı azaltıcı ve konsantre olabilmeyi sağlayıcı bir ilaç peşinde koşan Freud, kokaini tıp dünyasına bir tedavi aracı olarak sokmaya çalışır. Hastalarıyla olan deneyimlerini, 1884’te bir makaleyle yayınlar. Kokainin güçlü alışkanlık yaratıcı etkilerini gördüğünde ise geri adım atar ve kokaini tedavi listesinden çıkarır.

“BAĞIMLI, EŞCİNSEL VE DAHİ” CAPOTE
Kaprisli ve şımarık

Geçtiğimiz ay ülkemizde de gösterime giren ve Truman Capote’yi canlandıran Philip Seymour Hoffman’a “En iyi erkek oyuncu” Oscar’ını kazandıran “Capote” filmiyle biraz daha yakından tanıdık Truman Capote’yi. Türkiye’de çok tanınan ve okunan bir yazar olmasa da ABD’de hatırı sayılır bir tanınmışlığı var Capote’nin. Kendisi ABD aydın çevrelerinin sevdiği bir yazar. Ama bir o kadar da düşmanı ve sevmeyeni var.

Capote, bir gazetede gördüğü cinayet haberi üzerine New Yorker Dergisi adına bu hikayeyi yazmak için Kansas’a gider. Amacı bu gerçek olaydan yola çıkarak bir roman yazmaktır, yazar da. Hatta bu roman “belgesel roman” türünün ilk örneği olur.

Truman Capote skandallarıyla konuşulan, New York gece hayatının ünlü simalarından biriydi. Kraliyet ailesinden siyasetçilere ve ünlü oyunculara kadar ahbap çevresi çok genişti. Ama efemine tavırlı olmasına karşın, sivri dilli, zeki, kaprisli ve şımarık biriydi. Aynı zamanda alkol ve uyuşturucu bağımlısıydı. Sürekli alkol tedavisi görürdü. Yapılan bir röportajda kendisini “Eşcinsel, bağımlı ve dahi” olarak tanımlayan Capote, kapris, şımarıklık alkol ve uyuşturucu bağımlılığının yanına 1984’de 60 yaşındayken intiharı da ekleyerek örnek alınmaması gereken davranışlarına son noktayı koydu.

ÇAĞIN ÜNLÜLERİ KENDİNE DEĞİL, ÇEVREYE ZARARLI

Edebiyat dünyasının ünlü isimlerinin aksine, son yüzyılın müzik dünyasındaki aykırı adamları sadece kendine değil, topluma da zarar verme yönünde bir eğilim göstermekte. Öyle ki, artık rock yıldızları için uyuşturucu ya da alkol bağımlılığı neredeyse standart özellikler haline gelmiş durumda. Çünkü gençliğin yeni idollerinin arasında suça bulaşmış pek çok isim bulunuyor.

JIM MORRISON
Sahnede masturbasyon yapmak!

27 yaşında, hâlâ tam olarak kesinleşmemiş bir nedenle öldü. Kimi kalp krizi, kimi aşırı dozda uyuşturucu nedeniyle öldüğünü iddia ediyor. Mistik konulara ilgi duyan Morrison şiddet, seks, alkol, uyuşturucu ve intihar gibi konuların ABD’de tabu olduğu dönemde, bu konuları şarkılarına konu etmesi nedeniyle başı sürekli hukukçularla ve polisle belada yaşadı. Sahne ekipmanlarını parçaladığı bir şovunda, penisini seyircilere gösterip masturbasyon yaptığı için sahneden indirilerek içeri atıldı. Birçok konseri seyirciyi galeyana getirdiği ve uygunsuz hareketlerde bulunduğu iddialarıyla yarıda kesildi. Defalarca tutuklandı. Eroinman Kurt Cobain ile çok benzer bir hayat yaşadı.

MICHAEL JACKSON
Cinsel taciz

1993 yılında, 13 yaşındaki bir erkek çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla karşılaştıktan sonra adını bir türlü temizleyemedi. Delil yetersizliğinden mahkemeye çıkarılmamasına rağmen, hakkında duyulan şüpheler hiç eksik olmadı. Daha sonra, cinsel taciz davalarının birinden çıkıp birine giren Jackson, en son geçtiğimiz yılın Haziran ayında içinde cinsel taciz de bulunan 10 ayrı suçlamadan beraat etti.

SID VICIOUS
Şizofren

Çocukken okulun yemekhanesinde kafasını cama vurarak kırdığı cam parçalarıyla çevresine saldıran Sid, yaşı ilerledikçe saldırganlıkta iyice uzmanlaşır. Uyuşturucu bağımlılığı için, eroinman annesinin kendisine armağanı denebilir. Sex Pistols’un ABD turnesi sırasında meşhur Rock’n Roll gazetecisi Nick Kent’i, çok beğendiği Harley Davidson çizmelerini kendisine vermediği için öldürmeye kalkar.Sex Pistols’un diğer elemanlarıyla içmeye gittiği bir barda, içki şişelerini parçalayarak kırık camların üstünde pogo yaptığı gece, bardan beraber ayrıldığı hatunu, otelde öldürme girişiminde bulunduğu da iddialar arasında. Sid Vicious bir “self destructive (kendine zarar verme) ” hastası olarak literatüre geçer. 1978 yılında, New York’daki Chelsea Oteli’nin 100 numaralı odasında, sevgilisi Nancy Spungen’in cesedinin yanında kendinden geçmiş bir halde bulunup, Nancy’nin ölümünden suçlu bulunarak kodese gönderilir. Ancak burada eroin komasına girince rehabilitasyona gönderilmek üzere serbest bırakılır. 1979’da aşırı dozdan eroin komasına girip öldüğünde 21 yaşındadır.

VARG VIKERNES
Irkçı, Katil

Norveç mitlerini anlatan enstrümantal synthsizer albümler yapan “Black metalci” Vikernes, 1993 yılında Mayhem gitaristi Euronymous’u bıçaklayarak öldürür. Birçok kilise kundaklama olayına karışır. Vikernes’in Hristiyanlık karşıtı ve ırkçı eylemleri aslında Norveç Black Metal’inin en sevdiği tema olan Hrıstiyanlık öncesi Pagan kültürüne ve Viking efsanelerine olan hayranlığından gelir.

OZZY OSBOURNE
Psikopat

Hayvan hakları koruyucularının onu baş düşman olarak bellemesinin nedenlerini merak edenler için tek bir örnek herhalde yeterli olur: Osbourne, bir konserinde sahneye seyircinin biri tarafından atılan yarasanın kafasını dişleriyle koparmıştır. Dolayısıyla yolu önce hastaneye, sonra da mahkemeye düşer. 1989’da, karısı Sharon’a tecavüz suçlamasıyla tutuklanır. Şimdilerde Hayvanları Koruma Dernekleri üyeleri ile yemekler yiyen Osbourne yarasa kafası kopardığı günlerden çok uzaklaşmış görünüyor.

AXL ROSE
Homofobik, Cinsiyetçi, Kadın düşmanı

Kız arkadaşları ve hayranları tarafından defalarca tecavüz iddiasıyla mahkemeye verildi. Dallas konserinde “Buradaki homolar hemen dışarıya çıkmazsa konseri keseceğim” diyen Axl, Los Angeles’ta bir gay barın çıkışında kavga çıkardığı için 10 gün hapiste kaldı. 1992’de de St. Louis konseri sırasında isyan çıkardığı için, 50 bin dolar kefalet ödemek zorunda kaldı ve iki yıl gözlem altında tutuld

TUPAC AMARU SHAKUR
Çeteci

Yoksul siyahların kurduğu çetelerde geçen çocukluğundan sonra, 20 yaşına geldiğinde sekiz kere tutuklanmış, cinsel taciz suçundan da sekiz ay hapiste yatmıştı. Shakur, gittiği bir Mike Tyson maçı çıkışında, kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü. Bu saldırının bir komplo olduğu ve Shakur’un ortadan kaybolmak için bu saldırıyı organize ettiği iddiaları hâlâ canlı.

MARILYN MANSON
Katliam sorumlusu

Konserleri muhafazakar ve dinci yönetimler tarafından sık sık iptal edilen, endüstriyel müziğin tanınmış ismi Manson’un, ruhunu şeytana sattığı, müzik dünyasındaki en bilinen iddialar arasında. Columbine Katliamı’ndan sorumlu tutuldu ve bu konuyla ilgili olarak mahkemede birçok kez tanıklık yaptı. Seri katil Jeffrey Dahmer’le yazıştığı için, seri katil kurbanlarının akrabaları tarafından kurulan derneğin üyelerinin saldırısına maruz kaldı. Sahne şovu sırasında, bir güvenlik görevlisine cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla mahkemeye çıktı ve güvenlik şirketleri tarafından tehdit edildi. Manson, FBI tarafından yakından izlenen bir isim.

Konuk Yazar