Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi’nde “Bağnazlık” maddesinin açıklaması şöyle:
l- Başka düşünceleri yadsıyarak tek bir düşünceye körü körüne bağlanma, taassup,

2- Düşünme biçimi ve tutumu bu yolda olan kimsenin, topluluğun durumu.”

Gene söz konusu sözlükte,  “Bağnaz” sözcüğünün karşılığının da şöyle tanımlandığını görüyoruz:

Bir düşünceye körü körüne bağlanan, bunun dışındaki düşünceleri yadsıyan kimse, topluluk, tutucu, yobaz.”

                                                            *      *      *

Bu iki sözcüğü somutlaştırırsak, batı toplumunda bağnazlığın en açıklayıcı iki örneğinden birinin  Ortaçağ’daki Engizisyon   uygulaması, diğerinin de yakın tarihte gene Avrupa’da, öncelikle Almanya’daki Musevilerin ve aykırı düşünenlerin, daha sonra da geniş bir coğrafyada diğer halkların yok edilmesiyle sonuçlanan ırkçı, milliyetçi  Nazizm olduğunu görürüz. Üstelik farklı düşünce yapısı içinde bulunanların Batı uygarlığının bir parçası olması  da, tarihin bu en büyük bağnazlığını engelleyememiş, bağnazlık bu en pervasız uygulamasını “Ya bizim gibi düşünen biri olacaksın, yada ortadan kaldırılacaksın!” noktasına kadar vardırabilmiştir.  

Gene yakın tarihte İran’da  mollaların,    kendileri gibi düşünmeyen bütün insanları,  ülkenin tam olarak ele geçirilip bir molla cumhuriyetine dönüşmesinden  hemen sonra acımasızca katletmesi ise, bağnazlığın doğudaki en çarpıcı örneklerinden birini oluşturur…

                                                          *      *      *

Çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bağnazlığı nasıl gördüğünü anlattığı “irtica” hakkındaki görüşleri de üzerinde önemle durulması gereken, yol gösterici uyarılar içermektedir.

Bakın Gazi l923-1924 yıllarında neler söylemiş:

Hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki, her iyi, her güzel, her yararlı şey karşısında, onu ortadan kaldıracak bir güç belirir. Bizim dilimizde buna “irtica” derler. İyi bir şey yaptınız mı biliniz ki bunu ortadan kaldırmak için karşınıza muhalif, gerici bir güç çıkacaktır. Bundan dolayı bu iyi işi yapmadan önce, karşınıza dikilecek kara gücün de ortadan kaldırılması önlemini almak gerekir. Halkımız güven içinde ve huzurlu olsun ki, bugünkü devrimi yapanlar ve bu devrimi tamamlamaya karar verenler, karşılarına çıkacak bu tür gerici güçleri, tam da çıktığı noktada ezebilecek güç, yetenek ve önlemi almaya maliktirler.

Bizi yanlış yola yönlendirenler, saf ve temiz halkımızı hep  aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki milleti mahveden, tutsak eden, perişan eden fenalıklar hep bağnazlık örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.

Artık Türkiye gericilerin, bağnazların oyunlarına sahne olmaktan çok uzaktır.

Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka yerlerde sahne arasınlar. Geçmişin dalgınlıkları, paslı durgunlukları, Türkiye halkının belleğinden silinmiş olduğunda, kuşku ve duraksamaya yer yoktur. Eriştiğimiz mutlu durumdan bir adım geriye gitmek, kimsenin söz konusu etmeye bile yetkili olmadığı kesin bir gerçektir.”

 

Zaten Gazi de aşağıdaki yaklaşımıyla bilinçle yönlendirmiyor mu bizi?

İnsan; ait olduğu halkın varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya halklarının huzur ve mutluluğunu da düşünmeli ve kendi halkının mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa, diğerlerinin mutluluğu için de çalışmalıdır. Çünkü dünya halklarının mutluluğu için çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir.

Dünya halkları arasında barış, açıklık ve anlayış olmazsa, bir halk kendisi için ne yaparsa yapsın huzur bulamaz.

Ülkeleri yönlendiren ve yöneten insanlar, kuşkusuz ilkin kendi halkının varlığının ve mutluluğunun yaratıcısı olmak isterler.          

Ancak aynı zamanda başka halklar için de aynı şeyi istemek gerekir. En uzağımızda sandığımız bir olayın bize de bir gün dokunacağını bilmeliyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir beden ve her halkı da bunun bir organı saymak gerekir. Bir bedenin parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.

Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa , tıpkı kendi aramızda olmuş gibi ilgilenmeliyiz…

İşte ancak bu yaklaşım; insanları, halkları ve onları yönetenleri bencillikten kurtarır.

Bencillik kişisel olsun, ulusal olsun her zaman fena sayılmalıdır…

                                                         *      *      *


Bu durumda insanlığın geleceği için karamsar olmak yerine iyimser olmayı,  “sevgi” ve “paylaşım” sözcüklerini vazgeçilmez kabul edip “Daha yaşanılır bir Dünya” yı kurmak özlemiyle özellikle bağnazlıkla savaşmayı seçen bütün insanlara selam olsun!…

Konuk Yazar