“Benim komşum ; alev, kıvılcım, ateş anlamlarına gelen Calın, Uçkun, Tutan isimlerini çocuklarına vermişti ;  karısı ve çocuklarını yangında kaybetti. Belki kutsal isimlerin verilmesi onların ölümüne neden oldu!?. ”(Bir Kırgız Okuyucunun yorumu) (1)

Yazının başlığını görünce belki Mısır veya Tibet Gizemciliği’ne uzanacağımı sanmış olabilirsiniz ama ben bu yazıyla size gözümüzün önünde olup da, fark etmediğimiz İslam öncesi zamanlara uzanan Türk Ad Koyma Geleneği’nden bahsedeceğim.

 Yazı, Türk Ad Koyma Geleneği’nin sadece “kaderi etkilemek” amacıyla konan isimleriyle ilgili.

Konu aldığım kimi adları kendi sülalemden, akrabalarımdan kimini ise Osmanlı Arşivlerinde yer alan ve çoğu; önderleri olan kişilerden adını almış olan Türkmen ve Yörük Cemaatlerinin adlarından tespit ettim. Bunun yanı sıra Türk Kültürü’nün mevcut olduğu coğrafyalardan da örnekler var.

İsim deyip geçmemek gerek, Avşarların bir sözü varmış: “Çocuğun adı üstüne çekmiş”…

Sanırım bu söz, eskilerin; isimle çocuğun kaderine etki edilebileceği inancının bir kalıntısıdır ki bu inancın izleri yazının başında verdiğim Kırgız okuyucunun özlerinde mevcut. Bunun yanı sıra “ adını taşıyamadı”  ya da “ adı ağır geldi” benzeri sözlerde de aynı inancın izlerini görüyoruz.

Eskilerin dünyası doğaüstü varlıklarla; büyüler ve benzeri gizemli yöntemlerle mücadele edilen bir yerdi.

Bu sebeple bugün bize ilginç veya ”Satılmış” adı örneğinde görüldüğü üzere saçma gelebilecek isimleri çocuklarına ad olarak seçerlerdi. Ad onlar için kadere etki edebilecek bir araçtı, o yüzden bugün ki gibi sadece beğeni üzerine adlar konmuyordu. Kimi zaman çocuğun kaderine etki etmek için belirli bir amaca yönelik isimler koyuyorlardı.  Azerbaycan’da doğum günü yerine ad-günü denmesi de, adın kadere olan etkisine dair bu inancın uzantısıdır.

Eskiler; hastalıkları engellemek, çocuğu kötü varlıklardan korumak, sonraki çocuğun cinsiyetlerini belirlemek, çocuğun huyunu güzelleştirmek ve benzeri nedenlerle değişik adlar vermekteydi.

Verdikleri bu isimlerin çocuğun kaderini olumlu yönde etkileyeceklerine inanırlardı.

Eski zamanların ana sorunlarından biri;  sağlıksız hayat koşulları sebebiyle sıkça yaşanabilen çocuk ölümleriydi.

Duran( Turan), Dursun ( Tursun), Durdu, Durmuş,  Durali ve Yaşar adları çocuklar hastalıktan ölmesin diye konurdu:

“Adın Yaşar olsun
Beşik – bağın berk olsun
Arkanda küçük
Önünde büyük kardeşlerin olsun
Beşik – bağın kopmasın
Arka eteklerini davar – at sürüleri bassın
Ön eteklerini çocuklar bassın
Benim gibi ak sakallı, sarı dişli ol
Ak dişlerin sararsın
Kara saçların ağarsın.
Bu ad bu yiğide kutlu olsun.

Adı kendine kutlu olsun” (2* 3-a,Şamanizm kökenli alkış/Dua)

Eski Türklerde, cennetin adı Uçmağ idi; Türklerin de paylaştığı eski bir Çin inancında:

 “…İnsanlarda ise ölümden sonra Kararıg(Yin) ilkesine ait olan Et-öz ( Beden/Don) yeraltına giderken, Parlak(Yang) ilkesine ait olan Isıg-Öz ( Sıcak Ruh) ise Göğe uçuyordu.

M.S. 2. y.y.’da kaydedilmeye başlayan inanca göre “ruhlar, buhar veya turna şekline girip” göğe uçarlarmış…” (4)

Öyle anlaşılıyor ki;  yeni doğan çocuğun hastalık veya benzeri nedenlerle bedenle ilişkisi kesilmek üzere olan ısıg özünün(ruhunun) bedeninde kalabilmesi,  dolayısıyla çocuğun yaşamaya devam edip, dünyada kalması için “ durmak” ve “ yaşamak” fiilinden isimler türetmişler.

Tatar Türkçesi’nde de benzer mantıkla Dursun(Tursın) , Durbey(Torbay) ve Toktamış(Tuktamış) adlarının yanı sıra Kaldı, Kaldıbey(Kaldıbay), Kalmış, Diribey(Tiribay) isimleri var. Söz konusu adlar da “kalmak” ve “dirilmek” fiillerinden türetilmiş. (5)

Bu inançtan türeme olarak bir de Binali adı vardır. Aslında Arapça olan bu ad; Ali Oğlu demektir, ancak söz konusu gelenekte Türkçe yorumlanır ve Hz. Ali gibi güçlü olsun diye de çocuğa ad olarak konur. Durali de benzer mantığa sahip gözüküyor; Dur ve Ali.

Ölmez ismi de bunlara benziyor;  uzun yaşasın diye konuyormuş sanırım çünkü bu adda Türkmen Cemaati var. Tatarca’da da “ Ülmes (Ölmez)ve Ülmesbey” olarak mevcut.

Başka amaçlarla verilmiş adlar da var. Mesela Yeter; başka çocuk olmasın diye son doğan çocuğa verilirdi.

Döndü ve Döne erkek çocuk isteyen ailenin doğan kız çocuğuna koyduğu addır; böylece sonraki çocuğun erkek olacağı umulurdu…

Bu yazıyı yazmadan önce internetten bulduğum bir yazıda Durkadın adına ilk defa rastladım; yedi kız çocuğu olan bir aile, artık “bu, son doğan kız çocuğu olsun, bundan sonraki erkek olsun” diye böyle bir ad seçmişler. (6-a) Durkız ismi de demek ki aynı nedenle kullanılıyordu. Songül’ü de bu listeye katabiliriz sanırım. Yaşar Kalafat’a göre Azerbaycan’da Kızbesti, Kafkasya’da ise Kıztamam isimleri aynı amaçla konur.(7) Türkmenistan’da Oğulgerek, Güldursun isimleri de benzer amaçla kız çocuklarına isim olarak verilir.

Aynı yazıda (6-b) eski geleneklere uygun bir şekilde çocuğu olmayan bir kadının, Garip adlı bir yatıra götürüldüğü ve doğan çocuğa da bu nedenle Garip adının verildiği bir olay da yazıyor.

Keza Satılmış adının çocuğa ad olarak verilişinde de, çocuksuz aileler değil ama çocuğunun sağlıklı yaşamasını isteyen aileler yatıra gider.

Satılmış adıyla alakalı olarak yıllar önce Atlas Dergisi’nde “çocuğun köy meydanında bir komşuya; işe yaramaz diye satılıp, sonra geri alındığını” okumuştum. Nitekim bulduğum bir makalede de benzer bir anlatım var:

Halk hekimliğinde koruyucu sağlık uygulamaları arasında sayılabilecek bir diğer şamancıl uygulama da, kötü ruhların etkisinden korunmak amacıyla çocuğa Yaşar, Dursun, Tunç, Çelik gibi isimlerin verilmesidir.

Çocukların yaşamasını sağlamak için ailelerin yaptıkları diğer uygulamalar arasında ise doğum yapan ebenin bebeği gizlice dışarı çıkartarak, bir satıcı gibi gelip çocuğu anne babasına satması uygulaması (ya da çocuğa satılmış isminin verilmesi) ile çocuk yerine hamurdan bir bebeğin karnının yarılması ve ev halkının “çocuğumuz öldü” şeklinde ağlaşarak kötü ruhları kandırmaya çalışmaları sayılabilir…” (8)

Böyle bir durumda, Satı ismi kız çocuğa Satılmış erkek çocuğa ad olarak konurdu.  Satış uygulaması yatır yerine kayalıkta yapıldığında Kaya(6-c), satılma işlemi karşılığı demir verildiğinde de Demir ismi çocuğa konurmuş.(3-b) Kaya ve demir aynı zamanda dayanıklılığı ve gücü simgelerler. Sanıyorum, çocuğun kaya ve demir gibi sağlam olması da temenni ediliyor böylece.

Bize değişik gelen ve şimdilerde baştan çıkarıcı anlamı olan bir Yosma ismi de,  aslında güzel demektir ama ne yazık ki zamanla anlamı değişmiştir.

Bizim köyde erkekler için kullanılan Adıgüzel ve Güzel adları da kafamı karıştırırdı ama sonra Canlı Para’da bir soruda yarışmacının dikkat çektiği bir husus konuyu aydınlattı. İslami gelenekte Güzellik, Hz. Yusuf ile özdeşti. O nedenle erkek çocuğuna Hz. Yusuf gibi güzel olsun diye bu adın verildiğini fark ettim. Hem huyu hem siması güzel olsun niyetiyle konan bir isim.

Tunceli civarında rastlanan Düzgün adının kaynağını da aynı mantıkta arayabiliriz; kişilik için olduğu gibi “eli ayağı düzgün” diyerek fiziksel anlamda da düzgün sözcüğünü kullanırız.

Soyağacımızda bir de Gül Ağa var. Ağa; aile büyüğü anlamında. Gül Ağa’nın adı da belli ki hayat boyu yüzü gülsün diye konmuş. Türkmen-Yörük Aşiret isimleri arasında Gülen ismi vardır; TDK Büyük Sözlüğe (10)  göre Mayıs Ayı için de kullanılırmış.

Sevindik ise erkek çocuğu doğduğunda kullanılan bir ad olarak yer alıyor. Sevindi ve Sevinç isimleri de belki aynı nedenle belki de çocuk yaşamı boyunca hep mutlu olsun diye konurdu.

Bir de aksine çirkin adlar vardır: Köpek, İtalmaz, Çoçkabay, Kabanbay, Çirkin, Perişan, Cahle(Cahil). Bu adları çocuklara vererek,  ocuğu değersiz gösterip, kötü varlıkların çocukları önemsememesi sağlanmaya çalışılırmış. Üstteki isimlerden Çoçkabay ve Kabanabay, Kırgızlarda kullanılan isimler (3-c).  Köpek ise Avşar Türkmenleri’nin bir kolu olan Köpekli Avşarı’nda görüldüğü üzere Anadolu’da kullanılmış ve bir obaya ad olmuş.

Çoçka yani çocuk; domuz yavrusu demek, biz bugün insan yavrusu anlamında kullanıyoruz ama eskiden domuz yavrusuna da çoçka diyormuşuz. Tıpkı bugün tosun ve danayı çocukları severken söylediğimiz gibi. Çoçka aslında her şeyin küçüğünü anlatmak için kullanılırmış.  Azeri Türkçesi’nde  ve Türkiye’de kimi yörelerde çocuk sözcüğü yerine kullanılan “bala” da, kuş yavrusu demektir  (11) (Kabanbay’daki kaban; yabani domuz demek).

Bu arada Dana adı da 11. y.y.’daki Oğuz Beylerinden birinin adı. Dananın yanı sıra Buka(Boğa) adlı beyler de var. Ama neden böyle adlar konmuş bulamadım. Bunlara ek olarak Koç, Koyun, Camış, Geyik, Teke…vb adlı Türkmen-Yörük Aşiretleri de var.

Üstte yazmıştım; çocuğu olmayıp da yatıra gidip, dua eden birisi çocuğa Garip adını vermişti. Çocuğu uzun süre olmayanlar, duaları kabul olduğunda yatır yerine Tanrı’yı anan isimler de vermiştir:

Allahverdi, Tanrıverdi, Çalapverdi,Tanrıvermiş, Çalapvermiş …

Çalap eski dilde Tanrı demek…

Anadolu Aşiretleri adlı arşiv sitesinden(12) ve diğer kaynaklardan aşiret adlarına baktığımızda Duran ( Turan), Durak( Turak) , Durali ( Turali), Dursun ( Tursun), Durmuş ( Turmuş), Döndü, Döne, Yaşar vb adların aşiretlere ve cemaatlere ad olduğunu görebiliyoruz.

Başka ilginç isimler de var.  O isimleri, anlamları hakkındaki tahminlerimle yazıyorum.

Korkmaz: Faruk Sümer’in Oğuzlar adlı kitabına göre Çepni Boyuna mensup bir cemaat. Çocuk cesur birisi olsun diye konmuş olmalı.

Ölmüş : Bu isim de sanırım üstte verdiğim örneklerdeki gibi kötü varlıkları kandırmaya yönelik, böyle kötü varlıkları yeni doğmuş çocuktan uzaklaştırarak, sağlıklı yaşamasını sağlamaya çalışıyorlar.

Bilge: Çocuk okusun, alim olsun diye konuyor zira Tatarca’da benzer amaçla konan Bilim, Bilimbey, Bilimçek adları var.

Durmaz:  Bu da ilginç bir cemaat adı. Bir de bunun tersi Tokta ve Toktamış var. TDK’da Tokta için “dur, yerleş, uzun süre bir yerde kal anlamında kullanılan bir ad” denerek açıklanmış. Tatarca’da ise Tokta; dur, Toktamış; Durmuş anlamında.

Yerleş anlamını düşünürsek bir yerde mutlu yaşamak anlamına geliyor sanki. Zira benzeri şekilde Dursun ve Durmuş adlarının da kullanıldığını okumuştum daha önce ama son baktığım kaynaklarda Dursun ve Durmuş sadece hastalıklardan korunmak için kullanılıyor.

Tokta ve Tokta’dan türeme Toktamış adları; sağlık amacının yanı sıra belki savaş, kıtlık, Yörük hayatı gibi sebeplerle sürekli göç halinde olup ta, bıkmış ailelerce en azından çocuklarının rahatça bir yerde yaşamaları için konulmuş olabilir.

Bilmez, Bilemez: Cahil adlı isme benziyor. Çocukların değersiz, yani bilgili, akıllı değil de cahil olduğu veya olacağı izlenimini verip, kötü varlıkları çocuktan uzaklaştırmak niyetiyle konmuş olabilir.

Başbilmez: Çocuğun cesur olması, kimseye baş eğmemesini temenni eden bir ailenin koyabileceği bir isim olmalı. Özgür anlamına gelen Erkin de, Kırgızlarda benzer amaçla konur ama dipnotlarda geçen Kırgız örneğinde yazdığı üzere çocuğun başına buyruk olmasından çekinildiği için bu tür adlar koymaktan çekinen aileler de varmış.

Doyuran, Doydu, Doyduk, Doymuş: Doyuran(Doyran/Toyran) bir Avşar Cemaati.  Anlaşılan aile çocuğun zengin ve cömert bir hayatı ve kişiliği olmasını istemiş.  Doydu, Doyduk ve Doymuş da çocuğun yaşamı boyunca açlık çekmemesi için olmalı.

Salmaz, Çoğalmaz, Konuk almaz gibi daha değişik cemaat adları da var ama anlamlarını bulmak zor. Çoğalmaz da belki kötü varlıkları kandırmak için kullanılan kötü adlar gibidir. Çünkü eski zamanlarda bir kişinin çok çocuğunun olması ve bu sayede soyunun çoğalması önemliydi.

Son bölümü etraftan duyduğum isimlerden ziyade arşivlerdeki aşiret, cemaat adlarından derledim.

Gerçi her aşiret, cemaat, oba adı kurucu kişinin adından gelmez ama çoğunun adına kaynaklık edenin kurucusunun adı olduğu belli.Tıpkı Selçuklu ve Osmanlı örneklerindeki gibi.  O nedenle, arşivlerde listesi tutulmuş olan Türkmen-Yörük Aşiret adlarından Eski Türk adları hakkında bilgi sahibi olmak imkanı var.

Yazıyı yazarken aklıma gelmeyen bu tür eski inançların uzantısı nice isimler de olmuştur ama bendekiler bu kadar. Sizlerin de bildiğiniz bu tür isimler varsa, yorumlar kısmına ekleyebilirsiniz…

Kaynaklar:

1-) “ Verilen isim; yazılan kader mi?” – Manas Gazetesi

http://manasgazetesi.net/2009/10/21/verilen-isim-yazilan-kader-mi/

2-) Yaşar adına dair dua:

http://www.kulturturizm.gov.tr/TR/belge/1-1939/a.html

3-) Türk Tarihinde Bilinmeyenler-Çocuğu Yaşatmak İçin” – Abdulkadir  İnan

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=4773.0

4-) Taoculuk ve Türkler

https://www.derki.com/inceledik/item/887-taoculuk-ve-turkler

5-) Tatar Türklerinin Kullandığı Türkçe Kişi Adları Üzerine Bir Değerlendirme, Ercan Alkaya

http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt11/sayi1/115-136.pdf

6-) “Ya adınız perişan olsaydı”

http://yenisafak.com.tr/Pazar/?t=09.01.2011&i=288801

7-) “HAZARA TÜRKLERİNDE KARŞILAŞTIRMALI HALK İNANÇLARI” –Yaşar Kalafat

http://www.yasarkalafat.info/index.php?ll=newsdetails&w=1&yid=116

😎 “ Yeni bir tıp paradigması ütopya mı?”, Bilim ve Gelecek Dergisi, Deniz Akgün.

http://www.saglikarastirmalari.org/makaleler/utopya.pdf

9-) “Türk Tarihinde Bilinmeyenler-Çocuğu Yaşatmak İçin” – Abdulkadir  İnan

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=4773.0

10-) TDK Büyük Türkçe Sözlük

http://tdkterim.gov.tr/bts/

11-) “ Türk Dilinde Çocuk ve Genç”, Dr. Mehmet Hazar

http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20DILI/mehmet_hazar_cocuk_ve_genc.pdf

12-)Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)

http://www.anadoluasiretleri.com/

Derya Koca